https://islamansiklopedisi.org.tr/tablhane
Tablhâne (mehterhâne, nevbethâne, nakkārehâne) coşku ve kahramanlık duygularını ifade eden mûsikiyi, bunu icra edenleri ve bunların bulunduğu yeri ifade eder. Mûsiki takımı için İslâm devletlerinde tablhâne ve nakkārehâne, Selçuklular’da tablhâne ve nevbethâne tabirleri geçer. Osmanlılar’da ise tablhâne, nevbethâne, mehterhâne ve mehterân-ı tabl ü alem sözleri kullanılır. Kös, davul, nakkāre gibi vurmalı; surnây (zurna), nefîr ve boru gibi üflemeli çalgılardan oluşan bu mûsiki takımı yüksek sesle ve hareketli, coşkulu bir tarzda mûsiki icra ederdi. Osmanlı döneminde bu sınıfta görev yapan kişiye “mehter” adı verilirdi.
Ortaçağ öncesinden itibaren sefere çıkan ordularda yüksek sesli çalgıların kullanıldığı bilinmektedir. İslâm öncesi Türk devletlerinde davul, boru vb. aletlerle tuğ ve alem “tuğ” kelimesiyle karşılanmaktaydı. Emevîler, Abbâsîler, Karahanlılar, Hârizmşahlar, Gazneliler, Memlükler, İlhanlılar ve Selçuklular gibi İslâm ve Türk-İslâm devletlerinde tablhâne mevcuttu. İslâmiyet’ten önceki Türk devletlerinde ve daha sonra müslüman devletlerde tablhâne bilhassa hükümdarlık alâmeti diye kabul edilmiştir. Bağımsızlık ve güç ifadesi olarak hükümdarlar bağlı devletlerle beyliklere tablhâne gönderirlerdi. Anadolu Selçuklu Sultanı III. Alâeddin Keykubad’ın Osman Bey’e tabl ve alem yollamasıyla ilgili tarihî gelenek de bunun bir yansımasıdır. Tâbi devletlere gönderilen tablhâne günde üç defa çalınabilirdi. Savaş esnasında askerleri cesaretlendirmek ve düşmanı korkutmak amacıyla kullanılan tablhâne savaş dışında sabah, ikindi ve akşam vakitlerinde devlet merkezinde ve şehrin belli yerlerinde çalınırdı. Mehterin bu şekilde kullanılması hem bir duyuru hem de işe başlama haberi sayılırdı.
Tablhâne hükümdar sarayının önünde divanhâne yanında, seferde ise otâğ-ı hümâyun önünde kurulur, günde beş defaya kadar çalınırdı. Genellikle her gün namaz vakitlerine yakın zamanlarda çalan tablhâne (mehter) ayrıca çeşitli vesilelerle mûsiki icra ederdi. Devlet törenleri mehterle başlardı. Arefe divanında mehter takımı hazır olur ve duadan önce mehter vurulurdu. Bayram sabahı Osmanlı sarayında düzenlenen törende mehter takımı Adalet Köşkü’nün karşısına yerleşir ve tebrikleşme başlarken mehter çalardı. Ulûfe divanında ve elçilerin saraya girişinde de mehter vurulurdu. Halkın katıldığı büyük düğünlerde mehter görev yapardı. 1675 yılında IV. Mehmed’in Edirne’de yaptırdığı sünnet düğününde John Covel mehterin sünnet alayında hangi sıra ile yer aldığını ayrıntılarıyla belirtmektedir (Nutku, s. 79-80). Mehter, büyük yapıların inşası esnasında ve güreş, cirit yarışması gibi vesilelerle de çalınırdı. Antoine Galland, 1673’te Fransızlar’a verilen kapitülasyonların yenilenmesi üzerine büyükelçinin kaldığı yerin önünde mehter çalındığını yazar (İstanbul’a Ait Günlük Anılar, II, 66). Ayrıca padişah, vezîriâzam, vezirler, beylerbeyiler bir yere giderken mehter çaldırırlardı. Bu durum, hem bir devlet büyüğünün gelişini duyurma hem de mehterin etkisiyle güzel bir ortam oluşturma amacına yönelikti. Hükümdar mehterleri dışındaki tablhânelerin mûtat hârici çalınabilmesi için önceden izin alınması gerekirdi. Hükümdar tablhânesinden başka vezîriâzam, vezirler, beylerbeyiler, sancak beyleri ve yeniçeri ağaları gibi üst düzey görevlilerin tablhâneleri vardı. Bunlar sefere veya gezintiye çıktıklarında tablhâneleri sancak ve alemlerinin arkasında yürürdü.
Hükümdar tablhânesi, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde sarayda yetişmiş olan mîralem ağanın yönetimindeydi. “Emîr-i alem” (mîr-i alem) adı verilen âmirleri saray teşkilâtının üst düzey görevlilerinden biri olup Osmanlı Devleti’nde Enderun’un Has Oda Koğuşu’ndan tayin edilirdi ve teşrifatta yeniçeri ağasından sonra gelirdi. Alem mehterleri denilen sancak ve bayrak taşıyanlar tablhâne teşkilâtı içinde yer aldığından XVI. yüzyıl Osmanlı kaynaklarında “tabl ü alem mehterleri” diye geçmektedir. Mîr-i alem aynı zamanda çadır (hayme) mehterlerinin de âmiridir. Her iki müessese Mehterhâne-yi Âmire teşkilâtının çatısı altında toplanmıştır. Tablhâne kösçüler, davulcular, nakkāreciler, surnâycılar, nefîrciler, zilciler ve alemdarlardan oluşan yedi bölükten meydana gelirdi. Bazı kaynaklarda kösçüler ve davulcular “tablzenler” başlığı altında verilmiş, alemdarlar ise her zaman tablhâne içinde bir bölük olarak gösterilmiştir. Her bölükteki bölükbaşılar mehterbaşına, o da mîr-i alem ağasına bağlıydı. XVII. yüzyılda tabl ü alem tabiri yanında mehterân-ı tablhâne ismine rastlanır (Hezârfen Hüseyin Efendi, s. 77). Osmanlı döneminde tablhânenin yeri Topkapı Sarayı’nın kapılarından biri olan Demirkapı yakınındaydı.
Tablhâne mensubu mehterlerin sayısına dair çeşitli rakamlar verilir. Bu da padişah mehteriyle başta Yedikule olmak üzere devlet adına çeşitli noktalarda hizmet veren takımların bazan birlikte, bazan ayrı sayılmasından kaynaklanmıştır. Osmanlı Devleti’nde XVI. yüzyılda hükümdar tablhânesi 200 kişi civarında iken Evliya Çelebi XVII. yüzyılda Demirkapı’daki mehterhânede 300 kişi, buna karşılık Yedikule’deki mehterhânede kırk kişi olduğunu yazar. Ayrıca Eyüp, Kasımpaşa, Galata, Tophane, Beşiktaş, Rumelihisarı, Yeniköy Rumeliyenihisarı, Beykoz, Anadoluhisarı ve Üsküdar’da, bunun yanında Kızkulesi’nde mehter çalınırdı. Buralarda görev yapanların toplam sayısı 1000 kişi civarında idi. Devlet adamlarının da mehter takımları bulunduğu göz önüne alınırsa bunların oldukça kalabalık bir sınıf teşkil ettiği söylenebilir. Uzun bir geçmişe sahip olan tablhâne II. Mahmud tarafından 1826 yılında kaldırılmıştır (ayrıca bk. MEHTER; NEVBET).
BİBLİYOGRAFYA
Evliya Çelebi, Seyahatnâme (Dağlı), I, 296-298.
Hezârfen Hüseyin Efendi, Telhîsü’l-beyân fî Kavânîn-i Âl-i Osmân (haz. Sevim İlgürel), Ankara 1998, s. 77, 146.
A. Galland, İstanbul’a Ait Günlük Anılar: 1672-1673 (nşr. Ch. Schefer, trc. Nahit Sırrı Örik), Ankara 1987, II, 66.
Bahaeddin Ögel, Türk Kültür Tarihine Giriş: Türklerde Devlet ve Ordu Mehteri, Ankara 1987, VIII.
Özdemir Nutku, IV. Mehmet’in Edirne Şenliği (1675), Ankara 1987, s. 79-80.
Fırat Boztaş, Onaltıncı Yüzyıl Osmanlı Devletinde Tabl ve Alem Mehterleri (yüksek lisans tezi, 2009), İÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü.
H. G. Farmer, “Tablk̲h̲āna”, EI2 (İng.), X, 34-38.