https://islamansiklopedisi.org.tr/yermuk-savasi
Hz. Ebû Bekir’in gönderdiği ordular karşısında yenilgiye uğrayarak Suriye ve Filistin’deki egemenliğinin sarsıldığını gören Bizans İmparatoru Herakleios, müslümanları ele geçirdikleri yerlerden söküp atmak amacıyla büyük bir ordu hazırlayarak Ürdün’ün doğusuna açılan ve aynı adı taşıyan nehrin kenarındaki Yermük vadisine sevketti. Ordunun başkumandanlığını Theodoros Trithurios’a (Sakellarios), yardımcı kumandanlığı Vâhân’a verdi, kendisi Antakya’da kalmayı tercih etti. Orduda Gassânî emîrlerinden Cebele b. Eyhem’in komutasında Kudâa, Gassân ve diğer bazı Suriyeli hıristiyan Araplar’la Ermeniler de yer alıyordu. İbn İshak, Bizans ordusundaki asker sayısını 100.000 olarak kaydeder (İbn İshak’tan naklen, Taberî, I, 2347). Diğer bazı kaynaklarda 120, 200, hatta 400.000 gibi abartılı rakamlar görülür (Belâzürî, s. 160; İbn A‘sem el-Kûfî, I, 230). De Goeje, Bizans kaynaklarına dayanarak 80.000 rakamını verir (Memoire, s. 113). Bizans ordusunun sayısını çok daha az gösteren araştırmacılar da vardır (Kaegi, s. 198). Bizanslılar’ın hazırlıklarından haberdar olan Suriye orduları başkumandanı Ebû Ubeyde b. Cerrâh, gayri müslim halkı himaye edemeyecekleri için toplanan cizyenin iadesinden sonra Humus ve Dımaşk’taki kuvvetlerin geri çekilmesine, bölgedeki diğer kuvvetlerle birleşerek Yermük vadisine hareket edilmesine karar verdi. 25.000’i aşkın orduda 100’ü Bedir gazisi 1000 kadar sahâbî bulunuyordu. Bunların arasında Esmâ bint Ebû Bekir es-Sıddîk, Ümmü Habîbe bint Âs, Havle bint Sa‘lebe el-Ensâriyye gibi kadın sahâbîler de vardı (Taberî, I, 2348-2349; Belâzürî, s. 160).
Hâlid b. Velîd, Ebû Ubeyde ve diğer kumandanlarla istişare ettikten sonra Araplar’ın daha önce bilmedikleri bir savaş nizamını (bölük ve tabur sistemi) ilk defa bu muharebede uygulamaya karar verdi. Kalabalık Bizans ordusunun küçük birliklere ayrıldığını görünce o da ordusunu otuz sekiz küçük bölüğe ayırıp her birinin başına bir kumandan tayin etti, böylece ordunun bir arada bulunma tehlikesini önlemek istedi. Destek ve emniyet için Saîd b. Zeyd kumandasındaki bir bölüğü ordunun arka tarafına yerleştirdi. Kumanda ettiği süvari birliğini iki kısma ayırarak birinin başına kendisi geçti, diğerininkine de Kays b. Hübeyre’yi getirdi. Birliklerden birini sağ, diğerini sol tarafta ordunun arkasına gizleyip yerleştirerek savaş nizamına soktu; muharebenin gelişmesine göre bunların harekete geçmesini sağlayacak tedbirleri aldı.
636 yılı yaz sıcağında iki ordu üç ay kadar bekledi. Ardından Yermük Muharebesi, Bizans’ın çok şiddetli bir saldırısıyla başladı ve Bizans birlikleri İslâm ordugâhına kadar ilerlemeyi başardı. Savaşa hazırlık yapıldığı sırada İslâm ordusuna katılan Lahm ve Cüzâm kabilelerine mensup bazı askerler savaşın en şiddetli anında kaçmaya ve yakında bulunan köylere sığınmaya başladı. Bu arada müslüman askerlerden de savaş meydanını terkedip kaçanlar oldu. Bu da İslâm ordusunu zor durumda bıraktı. Hâlid b. Velîd hemen gerekli tedbirleri aldı. Bir yandan İslâm ordusunun gerisinde bulunan savaşçı kadınlara kaçanları öldürme emrini verirken bir yandan da savaşın kaderini değiştirecek olan süvarilerin hücuma geçecekleri vakti kolluyordu. Bizans ordusunun ilk saldırılarını karşılayan Hâlid b. Velîd süvarilerine Bizans süvari birlikleriyle piyadelerin arasındaki boşluğa doğru hücum emri verdi ve iki birlik arasındaki irtibatı kopardı. Sonuçta çok şiddetli bir savaşın ardından müslümanlar kendilerinden çok kalabalık olan Bizans ordusunu bozguna uğratmayı başardılar. Böylece askerî dehasını ortaya koyan Hâlid b. Velîd, Resûl-i Ekrem’in kendisine verdiği “Seyfullah” unvanı yanına bir de Suriye fâtihi unvanını kazandı. 12 Receb 15 (20 Ağustos 636) tarihinde cereyan eden savaşta Bizans ordusu ağır bir yenilgiye uğradı; başkumandan Theodoros ve çok sayıda asker öldürüldü, sağ kalanlar Filistin, Antakya, Halep, el-Cezîre ve İrmîniye taraflarına kaçtı.
İslâm ordularıyla mücadeleyi önce Humus’ta, ardından Antakya’da cephe gerisinden yönetmiş olan İmparator Herakleios bölgede Bizans varlığını sona erdiren bu savaştan sonra Antakya’dan ayrıldı. Urfa’da ve Samsat’ta dağılan ordusunu toparlamaya çalıştıysa da başarı sağlayamadı. İyâz b. Ganm’ın cizye karşılığı ele geçirdiğini öğrendiği Malatya’yı yolladığı askerlerle yaktırdıktan sonra Eylül 636’da İstanbul’a döndü. Müslümanlar daha önce ellerinden çıkmış bulunan Dımaşk ve Humus’a gayri müslim yerli halkın sevgi gösterileriyle girdiler. Bizans’a ait Antakya, Halep, Kudüs, Kaysâriye, Urfa dahil el-Cezîre bölgesi şehirleri yanında İrmîniye’yi de ele geçirdiler. Ardından Mısır’ın fethine yöneldiler.
Yermük Savaşı’nın tarihi hakkında ihtilâf vardır. Bunun en önemli sebebi Taberî’nin râvilerinden Seyf b. Ömer’in savaş tarihini 13 (634) yılı olarak göstermesi, 15 (636) yılında ise Ecnâdeyn Savaşı’nın meydana geldiğini nakletmesidir. İbn İshak, Vâkıdî, Halîfe b. Hayyât ve Medâinî ise 15 tarihini vermişlerdir. İbn Asâkir, eserinde 15 yılına ait çeşitli râvilerin haberlerini zikrettikten sonra bunların Yermük Savaşı’yla ilgili olduğunu vurgular; bununla birlikte Seyf’in nakline de yer verir (Târîḫu Dımaşḳ, II, 141-143). Birçok araştırmacı 15 tarihini tercih etmiştir. Çağdaş sayılabilecek bir Süryânî kaynağı Yermük Savaşı’nın tarihini Selevkoslar takvimine göre 20 Ağustos 947, milâdî 20 Ağustos 636 ve hicrî 12 Receb 15 olarak kaydetmektedir (bk. bibl.; ayrıca bk. ECNÂDEYN SAVAŞI).
BİBLİYOGRAFYA
Muhammed b. Abdullah el-Ezdî, Fütûḥu’ş-Şâm (nşr. Abdülmün‘im Abdullah Âmir), Kahire 1970, s. 217 vd.
Halîfe b. Hayyât, et-Târîḫ (Zekkâr), s. 118-119.
Belâzürî, Fütûḥ (Müneccid), s. 139, 150, 160-163.
Taberî, Târîḫ (de Goeje), I, 2090-2120, 2155, 2347-2349, 2389-2394.
İbn A‘sem el-Kûfî, el-Fütûḥ, Haydarâbâd 1388/1968, I, 218 vd., 230.
Bekrî, Muʿcem, IV, 1393-1394.
İbn Asâkir, Târîḫu Dımaşḳ (Amrî), II, 141-166.
Yâkūt, Muʿcemü’l-büldân, V, 434.
M. J. de Goeje, Mémoire sur la conquête de la Syrie, Leiden 1900, s. 103-136.
J. Wellhausen, İslâmın En Eski Tarihine Giriş (trc. Fikret Işıltan), İstanbul 1960, s. 46-60.
A. N. Stratos, Byzantium in the Seventh Century (trc. H. T. Hionides), Amsterdam 1972, II, 63-74.
Hitti, İslâm Tarihi, I, 230-233.
E. Rabbath, La conquête arabe sous les quatre premiers califes (11/632-40/661), Beyrouth 1985, s. 205-217.
Ahmed Âdil Kemâl, eṭ-Ṭarîḳ ilâ Dımaşḳ: Fetḥu Bilâdi’ş-Şâm, Beyrut 1405/1985, s. 403-507.
İrfan Şehîd, “Esrârü’n-naṣri’l-ʿArabî fî fütûḥi’ş-Şâm: Maʿreketü’l-Yermûk”, Bilâdü’ş-Şâm fî ṣadri’l-İslâm: el-Müʾtemerü’d-devliyyü’r-râbiʿ li-târîḫi Bilâdi’ş-Şâm (nşr. M. Adnân el-Bahît – İhsan Abbas), Amman 1987, III, 137-147.
Mustafa Fayda, Allah’ın Kılıcı Halid Bin Velid, İstanbul 1992, s. 414-422.
W. E. Kaegi, Bizans ve İlk İslam Fetihleri (trc. Mehmet Özay), İstanbul 2000, s. 177-226.
a.mlf., “Yarmūk”, EI2 (Fr.), XI, 315-317.
“Müslümanlarla Bizans Arasındaki Yermûk Savaşı’nı Anlatan Süryanice En Eski Metin” (trc. Abdurrahman Acar), Dicle Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, V/2, Diyarbakır 2003, s. 71-75.
E. Honigmann, “Yermûk”, İA, XIII, 400.