https://islamansiklopedisi.org.tr/zeydulhayr
Tay kabilesinin Benî Nebhân koluna mensuptur. Müslüman olduktan iki hafta kadar sonra vefat ettiği için İslâm’dan önceki maceralarıyla tanınır ve bunlara dair şiirleri hayatı hakkındaki başlıca kaynaklardandır. Babası Mühelhil’in uzun süre yaşadığı kaydedilir. Annesi Kûşe (Kûse) bint Esrem el-Kelbiyye’dir. Zeyd’in hayatında atların büyük yeri vardı. O bir savaşçı olmasına rağmen bir savaşçıya göre çok fazla sayıda ata sahipti. Altı tanesini (Hettâl, Kâmil, Deûl, Lâhik, Verd, Kümeyt) şiirlerinde adlarıyla anar. Atlarını çocuklarından daha çok sevdiği için “Zeydü’l-hayl” diye tanınırdı, müslüman olduktan sonra bu isim Hz. Peygamber tarafından “Zeydü’l-hayr” şeklinde değiştirildi. Câhiliye dönemine ait baskın ve yağma kültürünün önemli temsilcileri arasında yer alan ve bu dönemde yapılan birçok çarpışma, yağma ve soyguna katılan Zeyd kabilesinin lideri idi ve kazanılan ganimetin dörtte birini (mirbâ‘) alırdı. Bu çarpışmalarda şair Hutay’e, Kâ‘b b. Züheyr ve kardeşi Büceyr ile Âmir b. Tufeyl gibi meşhur şahsiyetleri esir aldıysa da kimini fidye karşılığı, kimini karşılıksız olarak serbest bıraktı. Bunlardan Âmir b. Tufeyl, Zeyd’e esir düştükten sonra bir daha kabilesinin liderliğini elde edemedi. Bir dönem Zeyd’in kendisi de esir alınmış olmakla birlikte (DİA, XXXVI, 346) girdiği savaşlardan genellikle galip çıkardı.
9 (630) yılında Tay kabilesi heyetinin başında Medine’ye gelerek İslâmiyet’i kabul etti. Onun şöhretini daha önce duyan Hz. Peygamber, “Bugüne kadar bana gıyaben anlatılıp da sonradan tanıdığım hiçbir kimse söylendiği gibi vasıfları haiz değildi. Fakat ey Zeyd, sen hakkında söylenenlerden fazlasına sahipsin. Sende teennî ve hilim gibi Allah’ın hoşuna giden iki haslet var” sözleriyle onu övdü. Zeyd, Bizans topraklarına baskın yapmak için kendisine 300 süvari verilmesini istedi, ancak Hz. Peygamber bunu kabul etmedi. Yemen’de bulunan Hz. Ali’nin o sıralarda gönderdiği vergiden kendisine pay verildiği için (Buhârî, “Meġāzî”, 61) Zeyd müellefe-i kulûb arasında zikredilmişse de onun kendi isteğiyle Müslümanlığı benimsediğini dikkate alanlar pay almasının müellefe-i kulûbdan sayılmasını gerektirmediğini söyler. Medine’de yaklaşık iki hafta kaldıktan sonra memleketine dönmek isteyen Zeyd, Tay dağının eteklerindeki Feyd arazisinin kendisine bağışlandığını bildiren bir mektupla yola çıktı, ancak ülkesine varmadan Ferde’de hummadan öldü. Zeyd’in bineğinin onsuz döndüğünü gören karısı öfkeyle hayvanın yükünü ateşe verince Resûl-i Ekrem’in ona verdiği mektup da yanmış, bunu duyan Resûl-i Ekrem, “Benî Nebhân’a yazık oldu” demişti.
Vefat tarihini daha geç tarihlerde gösteren bazı rivayetlere göre Zeyd, Hz. Peygamber’in emriyle Tağlibliler’in reisi Cerrâr’ı öldürmüş ve buna dair bir şiir söylemiş, daha sonra ridde savaşlarında Hz. Ebû Bekir’i de bir şiirle desteklemiştir. Fakat bu rivayetler kabul görmemiş, sözü edilen şiirlerin Zeyd’in oğullarından birine ait olabileceği belirtilmiştir (Şiʿru Zeydi’l-Ḫayl eṭ-Ṭâʾî, neşredenin girişi, s. 21). Zeyd’in Hz. Ömer döneminin sonlarında öldüğü de ileri sürülmüştür (İbn Abdülber, I, 564). Birçok savaşın cereyan ettiği Hz. Ebû Bekir ve Ömer dönemlerinde Zeyd gibi meşhur bir cengâverin adının bu iki atıf dışında hiçbir yerde zikredilmemesi iddiaların doğru olma ihtimalini azaltmaktadır. İri bir cüsseye sahip olan ve devrinin en yakışıklı erkeklerinden sayılan Zeyd’in büyük bir ata bindiğinde ayaklarının yere değdiği, kadınlar tarafından görülmek istemediğinden yüzünü örterek gezdiği kaydedilmiştir. Zeyd’in Müknif, Hureys (Hâris) ve Urve adlı üç oğlu, Menfûse adlı bir kızı vardı. Oğullarının üçü de sahâbî ve şair olup Müknif ile Hureys, Hâlid b. Velîd’in kumanda ettiği ridde savaşlarına katılmıştır. Hureys, Hz. Ömer döneminde bir devlet memurunu öldürdüğünden Şam tarafına kaçmış, Urve ise Kādisiye ve Sıffîn savaşlarında bulunmuş, Irak ve İran taraflarındaki fetihlerde önemli görevler üstlenmiştir.
Zeyd çoğu gündelik hayatla ilgili, sanat gösterisinden uzak ve maksadı doğrudan ifade eden bir dil kullandığı şiirlerinde maceralarını anlatmış, yer yer düşmanlarını hicvetmiştir. Zeyd’in şiirleri Nûrî Hammûdî el-Kaysî (Dîvânü Zeydi’l-Ḫayl eṭ-Ṭâʾî, Necef 1967; ayrıca Şuʿarâʾ İslâmiyyûn içinde, Beyrut 1984, s. 147-213) ve Ahmed Muhtâr el-Berze (bk. bibl.) tarafından neşredilmiştir. Müfecca‘ olarak tanınan Ebû Abdullah Muhammed b. Ahmed b. Ubeydullah el-Basrî’nin Zeyd ve şiiri hakkında Şerḥu ġarîbi şiʿri Zeydi’l-Ḫayl adıyla bir kitap yazdığı kaydedilir (İbnü’n-Nedîm, s. 129).
BİBLİYOGRAFYA
Şiʿru Zeydi’l-Ḫayl eṭ-Ṭâʾî (nşr. Ahmed Muhtâr el-Bezre), Beyrut 1988, neşredenin girişi, s. 11-64.
İbn Sa‘d, eṭ-Ṭabaḳāt, I, 321.
İbn Habîb, el-Muḥabber, s. 232-233.
Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, el-Eġānî, XVII, 245-269.
İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist, s. 129.
İbn Abdülber, el-İstîʿâb, I, 563-564.
İbn Asâkir, Târîḫu Dımaşḳ (Amrî), XIX, 517-524.
İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-ġābe (Bennâ), II, 301.
İbn Hacer, el-İṣâbe, I, 572-573.
Cevâd Ali, el-Mufaṣṣal, IX, 865-866.
Nûrî Hammûdî el-Kaysî, Şuʿarâʾ İslâmiyyûn, Beyrut 1984, s. 127-234.
Muhammed el-Ya‘kūbî, “Zeydü’l-Ḫayl eṭ-Ṭâʾî”, et-Türâs̱ü’l-ʿArabî, IX/35-36, Dımaşk 1989, s. 62-67.
Süleyman Tülücü, “Selâme b. Cendel”, DİA, XXXVI, 346.