https://islamansiklopedisi.org.tr/zeyneb-bint-muaviye
Bazı kaynaklarda adı Zeyneb bint Ebû Muâviye, Zeyneb bint Abdullah b. Muâviye şeklinde de zikredilir. Ebû Muâviye ile Abdullah’ın aynı kişi olduğu anlaşılmaktadır (İbn Abdülber, IV, 317). Ayrıca ismi yahut lakabı Reyta diye kaydedilmişse de Reyta, İbn Mes‘ûd’un diğer hanımının adıdır (İbn Sa‘d, VIII, 290; İbn Hacer, Tehẕîbü’t-Tehẕîb, XII, 422-423). Hz. Peygamber’e biat edenlerden ve muhacirler arasında yer alan Zeyneb önde gelen kadın sahâbîlerdendi. Resûl-i Ekrem’in kadın sahâbîlere hitaben yaptığı bir konuşma sonrasında takılarını tasadduk etmek istemesinin onun dindarlığını gösterdiği belirtilmektedir. Bu konuşmanın ardından Resûl-i Ekrem’e, geçim sıkıntısı çeken kocası İbn Mes‘ûd’a ve akrabalarının yetim çocuklarına sadaka verip veremeyeceğini sormuş ve olumlu cevap almıştır (Buhârî, “Zekât”, 44, 48; Müslim, “Zekât”, 45). Öte yandan İbn Mes‘ûd’un aslen ümmüveled olan hanımı Reyta’nın da kendi emeğiyle geçindiği, kazandığı paradan kocasına ve yakınlarına infakta bulunduğu rivayeti (İbn Sa‘d, VIII, 290) dikkate alınırsa ikisi hakkındaki bazı rivayetlerin birbirine karıştırıldığı düşünülebilir.
Resûl-i Ekrem’le doğrudan görüşme fırsatı bulamayan birçok kadın sahâbî gibi Zeyneb de dinî eğitimini erkek akrabalarından, özellikle de İslâm’a yeni girenleri eğiten kocası İbn Mes‘ûd’dan aldı. Bir gün cildinde görülen bir hastalığın tedavisi için yaşlı bir kadına birtakım ipliklerle rukye yaptırırken İbn Mes‘ûd âniden eve geldi, Zeyneb kadını saklamaya çalıştıysa da boynundaki iplikleri görünce durumu anladı ve bunların şirk alâmeti kabul edildiğini ifade etti. Zeyneb, daha önceki hastalıkları sırasında da bir yahudi kadına rukye yaptırıp iyileştiğini söyleyince İbn Mes‘ûd aile fertlerinin câiz olmayan dua ve eşyalarla rukye yapmalarına, muska ve nazar boncuğu takmalarına gerek bulunmadığını, hastalandıkları zaman Resûl-i Ekrem’in öğrettiği dualarla deva aramaları gerektiğini belirtti ve ona Hz. Peygamber’in okuduğu şu duayı öğretti: “Ey insanların rabbi, derdimi gider, bana şifa ver! Sen şifa vericisin, senden başka hiç kimse şifa veremez. Bana öyle bir şifa ver ki derdimden eser kalmasın” (Müsned, I, 381). Zeyneb’in vefat tarihi bilinmemekteyse de Abdullah b. Mes‘ûd’un vasiyetinde, kızlarını ve hanımlarını vaktiyle Hz. Peygamber tarafından kendisiyle kardeş ilân edilen Zübeyr b. Avvâm ile onun oğlu Abdullah b. Zübeyr’e emanet ettiğini yazması (İbn Sa‘d, III, 159), ölümünden sonra Medine’deki evinin muhacirlerden olan hanımına kaldığının bildirilmesi (Ebû Dâvûd, “Ḫarâc”, 37; ayrıca bk. Mizzî, Tuḥfetü’l-eşrâf, XI, 330), Zeyneb’in 32 (653) yılında ölen kocasından sonra vefat ettiğini göstermektedir.
Zeyneb vakit namazlarında cemaate katılırdı. Muhtemelen kocası gibi o da koku sürünmeyi seviyor ve gece karanlığında kokusundan farkediliyordu (DİA, I, 115). Nitekim kendisinden rivayet edilen bir hadise göre Resûl-i Ekrem onu ve diğer kadınları yatsı namazına geldiklerinde koku sürünmemeleri konusunda uyarmıştır (Müslim, “Ṣalât”, 142). Zeyneb’in Hayber seferine katılıp ganimetten pay aldığına dair bilgilerde (Taberânî, XXIV, 287-288; Ahmed Halîl Cum‘a, I, 104) bir yanlışlık olmalıdır; zira bu gazveye katılan kadın sahâbîlerin yer aldığı listelerde onun adı geçmemektedir (meselâ bk. Köksal, VII, 133). Zeyneb, Hz. Peygamber’den başka Abdullah b. Mes‘ûd ile Hz. Ömer’den rivayette bulunmuş, kendisinden de oğlu Ebû Ubeyde, adı bilinmeyen bir yeğeni, Büsr b. Saîd, Şakīk b. Seleme, Mesrûk b. Ecda‘, Amr b. Hâris el-Huzâî ile onun iki oğlundan biri (Abdullah yahut Muhammed) ve Ubeyd b. Sebbâk hadis rivayet etmiştir.
BİBLİYOGRAFYA
Müsned, I, 381.
İbn Sa‘d, eṭ-Ṭabaḳāt, III, 159; VIII, 290.
Taberânî, el-Muʿcemü’l-kebîr (nşr. Hamdî Abdülmecîd es-Selefî), Beyrut, ts. (Dâru ihyâi’t-türâsi’l-Arabî), XXIV, 283-288.
İbn Abdülber, el-İstîʿâb, IV, 317-318.
İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-ġābe, VII, 134-135.
Mizzî, Tehẕîbü’l-Kemâl, XXXV, 188.
a.mlf., Tuḥfetü’l-eşrâf bi-maʿrifeti’l-eṭrâf (nşr. Abdüssamed Şerefeddin), Haydarâbâd 1400/1980, XI, 326-330.
İbn Hacer, el-İṣâbe, IV, 310-319.
a.mlf., Tehẕîbü’t-Tehẕîb, XII, 422-423.
Kehhâle, Aʿlâmü’n-nisâʾ, Dımaşk 1377/1958, II, 74, 115.
Köksal, İslâm Tarihi (Medine), VII, 133.
Ahmed Halîl Cum‘a, Nisâʾ min ʿaṣri’n-nübüvve, Beyrut 1412/1992, I, 101-110.
İsmail Cerrahoğlu, “Abdullah b. Mes‘ûd”, DİA, I, 115.