ZÜLKEL‘ el-HİMYERÎ - TDV İslâm Ansiklopedisi

ZÜLKEL‘ el-HİMYERÎ

ذو الكلاع الحميري
Müellif: HALİT ÖZKAN
ZÜLKEL‘ el-HİMYERÎ
Müellif: HALİT ÖZKAN
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 2013
Erişim Tarihi: 21.11.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/zulkela-el-himyeri
HALİT ÖZKAN, "ZÜLKEL‘ el-HİMYERÎ", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/zulkela-el-himyeri (21.11.2024).
Kopyalama metni

Adı Semeyfa‘ ve Eyfa‘ şeklinde de kaydedilmiş, Kâ‘b el-Ahbâr’ın amcasının oğlu olduğu belirtilmiştir (İbn Abdülber, I, 485). Yemen’in Himyer bölgesinde yaşayan ve kendisiyle aynı adı taşıyan kabilenin reisidir. Hz. Peygamber’in vefatına yakın bir dönemde Yemenli sahâbî Cerîr b. Abdullah el-Becelî vasıtasıyla Müslümanlığı kabul etti. Karısı Dureybe bint Ebrehe de kendisiyle birlikte müslüman oldu. Resûl-i Ekrem, bazı Araplar tarafından “Yemen Kâbesi” denilerek Kâbe’ye denk ve rakip gösterilen Zülhalesa Tapınağı’nı yıkmakla görevlendirdiği seriyye kumandanı Cerîr b. Abdullah ile Zülkelâ‘ ve Zûamr’a haber gönderip müslüman olmalarını istedi; ayrıca Esved el-Ansî, Müseylimetülkezzâb ve Tuleyha b. Huveylid gibi peygamberlik taslayanlara karşı savaşmak üzere onlardan yardım talep etti. İslâm’ı kabul eden Zûamr ve Zülkelâ‘, Hz. Peygamber’le görüşmek amacıyla Cerîr b. Abdullah ile birlikte Medine’ye doğru yola çıktılar. Bu arada Zûamr’ın, yola çıkmadan önce Cerîr’in kendilerine anlattıklarından hareketle Resûlullah’ın o günlerde vefat etmiş olduğunu tahmin ettiği kaydedilmektedir (Buhârî, “Meġāzî”, 64). Nitekim Medine’ye çok yakın bir yerde karşılaştıkları kervandan Resûl-i Ekrem’in vefat ettiğini ve Hz. Ebû Bekir’in halife seçildiğini öğrenince Zülkelâ‘ ile Zûamr memleketlerine döndüler. Halife Ebû Bekir onları Medine’ye getirme konusunda ısrarlı davranmadığı için Cerîr’e sitem etti. Bazı kaynaklarda Zülkelâ‘ın sahâbî sayılması gerektiğine delil olarak kaydedildiği anlaşılan, “Türkler size dokunmadıkça siz de onlara dokunmayın” hadisini, onun bizzat Hz. Peygamber’den duyduğu yolundaki rivayetin aslı yoktur (İbnü’l-Esîr, II, 177; Zehebî, s. 565).

Hz. Ebû Bekir’in hem irtidad savaşlarına hem fetih hareketlerine katılacak yardımcı kuvvet toplamak için bölgeye gönderdiği Enes b. Mâlik’in talebi üzerine Zülkelâ‘, kabilesinin bütün mensuplarıyla birlikte cihada iştirak etti. Hz. Ömer döneminde kalabalık bir grupla geldiği Medine’de halifenin kendisinden satın alıp savaşta kullanmak istediği çok miktarda köleyi âzat etti. Zülkelâ‘ın, sayıları 4000 ile 12.000 arasında değişen bu kölelerin Câhiliye döneminde kendisine secde etmelerinden duyduğu üzüntü ve pişmanlık dolayısıyla onları âzat ettiği zikredilmektedir (İbn Hacer, I, 492). Yermük Savaşı’nda bir süvari birliğine kumanda eden Zülkelâ‘, Dımaşk’ın fethi sırasında, Humus’ta bulunan Bizans İmparatoru Herakleios’un Dımaşk’a yardım göndermesini engelleyen ve iki şehir arasındaki bağlantıyı kesen birliklerin de kumandanıydı. Onun Şam bölgesinin fethinden sonra Humus’a yerleştiği ve Dımaşk’taki Bâbülcâbiye’nin kıble tarafında yer alan bütün dükkânları satın aldığı belirtilir (İbn Asâkir, XVII, 386). Muâviye b. Ebû Süfyân, Zülkelâ‘ın görüşüne itibar eder ve muhalefetinden çekinirdi. Zülkelâ‘ da Sıffîn Savaşı’ndan önce Dımaşk’ta halkın eğilimini anlamak üzere bir konuşma yapan Muâviye’ye destek vereceklerini bildirdi. Sıffîn Savaşı’nda Muâviye’nin ordusunun sağ kanadında Humuslular’a kumanda etti. Savaştan önce askerleri coşturmak için etkili bir konuşma yapmakla birlikte savaş ilerledikçe kendi konumları hakkında kuşku duymaya başladı. Kendisini isyancı bir grubun öldüreceği Hz. Peygamber tarafından bildirilen Ammâr b. Yâsir’in (Buhârî, “Mesâcid”, 30, “Cihâd”, 17) karşı safta bulunmasından rahatsız oldu. Hz. Osman’ın katlinden Hz. Ali’nin de sorumlu tutulması gerektiği hususunda Muâviye tarafından yanıltıldıklarını öğrenince iyice tereddüde düştü. Amr b. Âs ile bu konuları görüşüp onun kendisini ikna etmesi üzerine savaşa devam etti ve Hz. Ömer’in oğlu Ubeydullah ile birlikte aynı gün öldürüldü. Zülkelâ‘ın askerleriyle beraber ordudan ayrılmasından endişe eden Amr b. Âs ile Muâviye’nin onun ölümüne sevindikleri belirtilmektedir. Hatta Muâviye’nin, “Onun ölüm haberi benim için Mısır’ı fethetmekten daha iyidir; öldürülmeseydi ordunun yarısını alıp Ali’ye katılacaktı” dediği zikredilmiştir (İbn Abdülber, I, 486; İbnü’l-Esîr, II, 177). Zülkelâ‘ı öldüren kişinin adı Hındif (خندف), Hureys b. Câbir veya Eşter en-Nehaî olarak kaydedilmektedir (İbn Abdülber, I, 487). Ona nisbet edilen bir kabir Humus’ta Zülkelâ‘ el-Himyerî Mescidi’nin içinde bulunmaktadır. Memlükler dönemine ait bu küçük mescidin bir bölümü 2012 yılında hükümet güçlerinin gerçekleştirdiği bombardıman sırasında yıkılmıştır.

Zülkelâ‘ın çok yakışıklı olduğu için Mekke’ye girerken yüzünü örttüğü, Müslümanlığı kabul etmeden önce Yemen’deki sarayında müreffeh bir hayat sürdüğü ve tebaasının kendisine aşırı tâzimde bulunduğu bildirilir. Ancak İslâm’a girdikten sonra sade bir hayat yaşamış, bazı şiirlerinde yeni hayatından duyduğu memnuniyeti dile getirmiştir. Sıffîn Savaşı’nda Muâviye’nin izniyle Hz. Ali’nin ordugâhına girip Zülkelâ‘ın cesedini teslim alan ve daha sonra Hâzir Savaşı’nda öldürülen oğlu Şürahbîl dışındaki çocukları hakkında bilgi yoktur. Soyunun V. asrın ortalarına kadar devam ettiği anlaşılmaktadır (İbn Mâkûlâ, VII, 434). Hz. Ömer, Amr b. Âs ve Avf b. Mâlik gibi sahâbîlerden hadis rivayet eden Zülkelâ‘dan Ebû Ezher b. Saîd, Zâmil b. Amr ve Ebû Nûh el-Himyerî rivayette bulunmuştur.


BİBLİYOGRAFYA

, III, 261, 264; VII, 440.

Taberî, Târîḫ, Beyrut 1407/1987, II, 332, 336, 357-358; III, 96-97.

, I, 485-488.

, VII, 434-435.

, XVII, 382-397; XXXVIII, 74; XLIII, 76; LVII, 441; LIX, 136; LXVIII, 27-28.

, II, 175-177.

Zehebî, Târîḫu’l-İslâm: ʿAhdü’l-Ḫulefâʾi’r-râşidîn, s. 565-566.

Ebü’l-Fidâ İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-nihâye (nşr. Abdullah b. Abdülmuhsin et-Türkî), Cîze 1418/1997-98, VIII, 169; X, 500, 510-511, 525, 531; XI, 425.

, I, 492-493.

Münzir el-Hâyik – Faysal Şeyhânî, Ḥımṣ: Dürretü müdüni’ş-Şâm, Humus 1995, s. 117.

Mustafa Fayda, “Cerîr b. Abdullah”, , VII, 410-411.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2013 yılında İstanbul’da basılan 44. cildinde, 568-569 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER