https://islamansiklopedisi.org.tr/ataergin-zeki-arif
İstanbul’da doğdu. Asıl adı Sâlih Zeki ise de bestekâr Kanûnî Hacı Ârif Bey’in oğlu olduğundan Zeki Ârif ismiyle tanınmıştır. Annesi Hatice Huriye Hanım’ dır. İlk öğrenimini Beşiktaş’ta Akaretler’deki Âfitâb-ı Maârif Mektebi’nde, orta öğrenimini Vefa Sultânîsi’nde tamamladıktan sonra Mekteb-i Hukuk’a girdi. Burayı başarı ile bitirerek avukatlık, hâkimlik ve savcılık gibi görevlerde bulundu. 1952’de Fatih noteri tayin edildi. 3 Ocak 1964 Cuma günü vefat etti ve Karacaahmet’teki aile mezarlığına defnedildi.
Devrinin tanınmış hukukçularından olan Zeki Ârif Bey asıl şöhretini mûsiki sahasında kazanmıştır. İlk mûsiki derslerini babasından aldı. Daha sonra babasının delâletiyle, devrin “tavır sahibi” mûsikişinası Hacı Kirâmî Efendi’den fasıllar ve Lâmekânî Mustafa Efendi’den ilâhiler meşketmeye başladı. Okuyuşundaki hususi tavrın gelişmesinde Hacı Kirâmî Efendi’nin büyük tesir ve gayreti olduğunu bizzat kendisi söylemiştir. Ayrıca babası ile katıldığı çeşitli mûsiki toplantılarında Tanbûrî Cemil, Kemençeci Vasilaki Efendi, Ûdî Nevres, Kaşıyarık Hüsâmeddin, Hâfız Şehlâ Osman gibi zamanın ünlü sâzende ve hânendelerini yakından tanıma imkânı buldu. Babasının vefatından sonra bestekâr Abdülkadir Bey (Töre) ile tanıştı. Kendi ifadesine göre bu tanışma hayatında bir dönüm noktası olmuş, Abdülkadir Bey’in yakın dostluk ve engin bilgisinden tam mânasıyla istifade ederek mûsikide bir otorite haline gelmiştir. Bu arada Dârülmûsikī, ardından da Dârütta‘lîm-i Mûsikī icra heyetlerinde yer aldı. Daha sonraları bestekâr Sadi Işılay ile tanışan Zeki Ârif Bey, beraber devam ettikleri Haydarpaşa’daki Şehzade Ziyâeddin Efendi’nin köşkünde tertiplenen mûsiki toplantılarında Üsküdarlı Hoca Ziya’yı (Bestenigâr Ziya Bey) tanıdı ve bu toplantılardaki fasılların idarecisi olan Ziya Bey’den bilhassa gazel icrası ve makam seyirleri konularında faydalandı. İstifade ettiği mûsikişinaslar arasında Leon Hancıyan ve Muallim (Mızıkalı) İsmâil Hakkı Bey de ayrıca zikredilmelidir. Böylece devrin hemen önde gelen bütün mûsiki üstatlarından çeşitli şekillerde faydalanarak başarılı ve kendine has okuyuşa sahip bir hânende ve usta bir kanun icracısı olduğu kadar yaptığı bestelerle de zamanın önemli bestekârları arasında yer aldı. Abdülkadir Töre, Hoca Ziya, Zekâizâde Ahmed Irsoy, Rauf Yektâ, Hikmet Hamdi Bey gibi mûsikişinaslardan da büyük teşvik gördü. Peşrev, saz semâisi, beste, ağır semâi, yürük semâi, şarkı, tevşîh, durak ve ilâhi formlarında 200’ün üzerinde eser besteledi. Ayrıca resimle de amatör olarak uğraşmıştır. Mâna Âlemi adını verdiği bir rüya tabirleri kitabı hazırladığından bahsedilmekte ise de eserin bugün nerede olduğu bilinmemektedir.
BİBLİYOGRAFYA
İbnülemin, Hoş Sadâ, s. 300-310.
Mustafa Rona, 20. Yüzyıl Türk Musıkisi, İstanbul 1970, s. 433-440.
Rahmi Kalaycıoğlu, Zeki Arif Ataergin Külliyatı Sayı 1 (Türk Musikisi Bestekârları Külliyatı Sayı 6), İstanbul 1960.
R. [Rıdvan] Lâle, “Üstad ve Maruf Bestekâr Zeki Arif Bey”, TMD, sy. 35 (1950), s. 9, 16-17.
“Bestekâr Zeki Ârif Ataergin Vefat Etti”, MM, sy. 191 (1964), s. 316.
Orhan Nasuhioğlu, “Ölümünün 10. Yıldönümünde Bestekâr Zeki Ârif Ataergin”, MM, sy. 296 (1974), s. 5-8.
Alâeddin Yavaşca, “Zeki Arif Ataergin”, San‘at ve Kültürde Kök, sy. 7, İstanbul 1981, s. 9; a.e., sy. 8, s. 6, 31; a.e., sy. 9, s. 6, 30.
Öztuna, TMA, I, 78-79.