https://islamansiklopedisi.org.tr/hanciyan-leon
İstanbul Hasköy’de Çıksalın semtinde doğdu. Kendisi 1833’te dünyaya geldiğini söylerse de başka kaynaklarda 1841, 1857 ve 1860’ta doğduğuna dair kayıtlar bulunmaktadır. Babası Çakmakçılar Yokuşu’ndaki Sünbüllü Han’ın odabaşısı Nazaret, annesi Eftik Hanım’dır. Hancıyan küçük yaşta iken ailesi Üsküdar’a yerleşti. Orta öğreniminin ardından girdiği Mekteb-i Tıbbiyye’nin dördüncü sınıfından ayrıldı, 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi’ne sağlık subayı olarak katıldı ve yüzbaşılığa kadar yükseldi. Daha sonra ordudan ayrılarak mûsiki çalışmalarına hız verdi. Sultan II. Abdülhamid döneminde Bulgaristan’a kaçıp Sofya Konservatuvarı’nda Türk mûsikisi okuttu. Bu arada Romanya ve Mısır’da bulundu. 1908’de İstanbul’a dönünce Dârülbedâyi, Şark Mûsikisi Cemiyeti ve Dârülelhan’ın kurucuları arasında yer aldı ve öğretici kadrosunda bulundu. Şark Mûsiki Cemiyeti’nin bir dönem reisliğini yaptı. 11 Temmuz 1947 tarihinde tedavi edildiği Bakırköy Akıl Hastahanesi’nde öldü. Cenazesi Üsküdar Bağlarbaşı’ndaki Surp Haç Ermeni Mezarlığı’na defnedildi.
Dönemin önemli mûsikişinasları arasında yer alan Leon Hancıyan mûsikiyle uğraşan bir aile ortamında yetişti. Babası iyi bir lavta icracısı idi, annesi hânende bestekâr Markar Ağa’dan meşketmişti. Kendi ifadesine göre Hamâmîzâde İsmâil Dede Efendi ile (ö. 1846) görüşmüş, onun talebelerinden Dellâlzâde İsmâil, Hacı Ârif Bey, Yağlıkçızâde Ahmed Ağa, Mutafzâde Ahmed ve Zekâi Dede’den mûsiki dersleri almış, ayrıca Hamparsum Çerçiyan’dan faydalanmıştır. İbnülemin onun ilk mûsiki bilgilerini ve Hamparsum notasını Papaz Gabriel’den aldığını kaydeder. Hancıyan İstanbul’da Ermeni kiliselerinde başmugannîlik, pek çok okulda mûsiki hocalığı yapmıştır. Bu arada bazı devlet büyüklerine, sarayda sultan ve şehzadelere mûsiki dersleri vermiş, Batı müziği üzerinde de çalışmış, Çin ve Japon müzikleriyle de ilgilenmiştir.
Hancıyan iyi bir keman, ud ve piyano icracısı idi, ayrıca bu enstrümanların öğreticiliğini de yapmıştır. Kilise müziğine ait besteleri de vardır. Bestelediği pek çok eser notaya alınmadığı için kaybolmuş, Hacı Ârif Bey’in yüzlerce eserini notaya alarak kaybolmaktan kurtardığı halde kendi eserleri için aynı hassasiyeti göstermemiştir. Zamanımıza ulaşan üç peşrev, altı saz semâisi, bir beste, bir marş, bir operet ve yirmi altı şarkıdan oluşan eserlerinin listesini Öztuna kaydetmiştir. Musahibzâde Celâl’in “İstanbul Efendisi” adlı opereti için hazırladığı bestenin yanı sıra, “Nihân ettim seni sînemde ey mehpâre cânımsın” mısraıyla başlayan hicazkâr, “Bilmem ki safâ neşe bu ömrün neresinde” mısraıyla başlayan karcığar, “Cânâ gam-ı aşkınla perîşan gezer oldum” mısraıyla başlayan sûzidil şarkıları meşhur bestelerinden bazılarıdır. Hancıyan’ın önemli bir özelliği de hâfızasındaki birçok eseri Hamparsum notasıyla kaydederek günümüze kadar ulaşmasını sağlamasıdır. Bu nota koleksiyonunu son zamanlarında Ankara Radyosu Müdürlüğü’ne satarak Türk mûsikisi repertuvarına büyük katkıda bulunmuştur. Yetiştirdiği talebeler arasında Lâika Karabey, Refik Fersan, Gabriel Ebeyan, Lemi Atlı, Zeki Ârif Ataergin ve Suphi Ziya Özbekkan bilhassa zikredilmelidir.
BİBLİYOGRAFYA
Arisdakes Hisarliyan, Ermeni Notasının Tarihçesi ve Musiki Erbabının Tercüme-i Hali, İstanbul 1914, s. 89-90.
İbnülemin, Hoş Sadâ, s. 215.
Vural Sözer, Müzik ve Müzisyenler Ansiklopedisi, İstanbul 1964, s. 170-171.
Mustafa Rona, 20. Yüzyıl Türk Musıkisi, İstanbul 1970, s. 74-75.
Özalp, Türk Mûsikîsi Tarihi, II, 376-377.
Yılmaz Öztuna, Türk Mûsikisi: Akademik Klasik Türk San’at Mûsikisi’nin Ansiklopedik Sözlüğü, Ankara 2006, I, 330-331.
Nazar Özsahakyan, Türk Sanat Müziğinde Ermeni Besteciler, İstanbul 2007, s. 39.