https://islamansiklopedisi.org.tr/behcetul-fetava
Şeyhülislâm Abdullah Efendi’nin verdiği fetvalar kendi hayatında toplanarak bir kitap haline getirilmişse de derlemeyi yapan şahıs eserin tertibine gereken itinayı göstermediğinden meseleler genellikle düzensiz bir şekilde sıralanmış bulunuyor, bu da eserden faydalanmayı güçleştiriyordu. Bu sebeple, bir süre Abdullah Efendi’nin hizmetinde bulunmuş olan Fetva Emini Mehmed Fıkhî el-Aynî eseri yeniden ele alarak klasik fıkıh kitaplarının tertibine göre düzenlemiş ve buna Abdullah Efendi’nin daha sonra vermiş olduğu fetvaları da eklemiştir. Aynî ayrıca kadı ve müftülerin kolaylıkla faydalanmasını sağlamak maksadıyla, fıkıh kitaplarında bu fetvalara mesned teşkil eden hükümleri, kaynağın adını, bab ve faslını da belirtmek suretiyle her fetvanın yanında Arapça metinleriyle kaydetmiş ve bu fetva mecmuasına Behcetü’l-fetâvâ adını vermiştir. Behcetü’l-fetâvâ’nın Süleymaniye Kütüphanesi’nde bulunan bazı nüshalarının 1733-1743 tarihleri arasında istinsah edilmiş olması, eserin bu son şeklini Abdullah Efendi henüz hayatta iken almış olduğunu göstermektedir.
Aynî tarafından yazılan bir mukaddimeden sonra akaidle ilgili birkaç fetva ile ardından klasik fıkıh kitaplarının tertibine göre ibadet ve muâmelât konularında sıralanan fetvalardan oluşan eserde sade bir Osmanlı Türkçesi kullanılmış olup fetvalar soru-cevap şeklinde düzenlenmiştir. Eser günlük hayatta karşılaşılan meselelere verilen fetvaları ihtiva ettiğinden devrinin toplum yapısını ve sosyal hayatını aksettirmesi bakımından önemlidir.
Osmanlılar’ın en önemli fetva mecmualarından biri olan eser tek cilt halinde Behcetü’l-fetâvâ maa’n-nukūl adıyla iki defa basılmıştır (İstanbul 1266, 1289). Süleymaniye Kütüphanesi’nde birçok yazma nüshası yanında yalnız Arapça metinlerini ihtiva eden Nuḳūlü Behceti’l-fetâvâ bi’l-ʿArabiyye adıyla bir yazma nüsha da mevcuttur (Esad Efendi, nr. 576). İstinsahlar sırasında kâtiplerin Arapça metinlerde ve özellikle kitap, bab ve fasıl isimlerinde hatalar yapmış olmaları sebebiyle düzenlendiği belirtilen bu nüsha 223 varak olup 1752 yılında bitirilmiştir.
Hilmar Krüger, özellikle Behcetü’l-fetâvâ’yı esas alarak XVII-XIX. yüzyıl Osmanlı şeyhülislâmlarının milletlerarası hukuka dair verdikleri fetvalar üzerine bir çalışma yapmıştır (bk. bibl.).
Şeyhülislâm Yenişehirli Abdullah Efendi’nin matbaanın kurulmasına cevaz veren fetvası: |
Basma san‘atında mahâret iddia eden Zeyd, lugat ve mantık ve hikmet ve hey’et ve bunların emsâli ulûm-i âliyyede ( علوم آليه ) te’lif olunan kitapların hurûf ve kelimâtının sûretlerini birer kalıba nakş idüp evrâk üzerine basma ile ol kitapların misillerini tahsîl ederem dese, Zeyd’in bu vechile amel-i kitâbete mübâşeretine şer‘an ruhsat var mıdır? el-cevâb: Basma san‘atında mahâreti olan kimesneler bir musahhah kitabın hurûf ve kelimâtını bir kalıba sahîhan nakş idüp evrâka basmağla zamân-ı kalîlde bilâ-meşakkat nüsha-i kesîre hâsıl olup kesret-i kütübe ve rahîs bahâ ile temellüke bâis olur. Bu vechile fâideyi müştemil olmağla ol kimesneye müsâade olunup birkaç âlim kimesneler sûreti nakş olacak kitabı tashih içün ta‘yin olunup onlar tashih ettikten sonra sûreti kalıba nakş olunursa bir amel-i müstahsen olur. (Behcetü’l-fetâvâ, İstanbul 1266, s. 552) |
BİBLİYOGRAFYA
Abdullah Yenişehrî, Behcetü’l-fetâvâ, İstanbul 1266, s. 2.
Danişmend, Kronoloji, IV, 534.
Özege, Katalog, I, 123.
Hilmar Krüger, Fetwa und Siyar, Wiesbaden 1978, s. 79.