https://islamansiklopedisi.org.tr/bunyamin-ayasi
Ankara’ya bağlı Ayaş’ta doğdu. Adı Mustafa, lakabı İbn Yâmîn olup bu kelime muhtemelen zamanla Bünyâmin’e dönüşmüştür. Hayatının ilk dönemleri hakkında yeterli bilgi yoktur. XVI. yüzyıl müelliflerinden Mahmûd el-Kefevî onun Bayramiyye tarikatının Melâmiyye kolunun kurucusu Ömer Dede Sikkînî’nin halifesi olduğunu söyler (Ketâʾib, vr. 451a). Melâmîliğe mensup Sarı Abdullah Efendi ile torunu Lâ‘lîzâde Abdülbâki Kefevî’ye dayanarak Bünyâmin’in Ömer Sikkînî’nin halifesi olduğunu tekrar ederler. Müstakimzâde de bu görüşe katılır. Kefevî’ye dayanan Sarı Abdullah ve Lâ‘lîzâde’nin eserleriyle bu silsileyi veren diğer eserlere göre Melâmiyye kolu Ömer Sikkînî’den sonra Bünyâmin Ayâşî vasıtasıyla yürütülmüştür. Ancak sonradan elde edilen bazı belgelerde Bünyâmin Ayâşî’nin Hacı Bayrâm-ı Velî’nin halifesi olduğu, dolayısıyla Melâmiyye’nin kurucusu olabileceği ihtimali ortaya çıkmıştır. Nitekim Hacı Bayrâm-ı Velî soyundan gelen Sâdullah Efendi tarafından düzenlenmiş bir listede (bk. Bayramoğlu, II, belge nr. 128) Bünyâmin Hacı Bayrâm-ı Velî’nin halifesi olarak gösterilmektedir. 1325 yılına ait Ankara Vilâyeti Salnâmesi’nde Ayaş kasabası anlatılırken Hacı Bayrâm-ı Velî’nin halifelerinden Şeyh Mustafa Bünyâmin’in kendi adıyla anılan caminin yakınlarında gömülü olduğu söylenmektedir. Fuat Bayramoğlu’nun Raif Yelkenci’de gördüğünü söylediği bir mecmuada bulunan bir kıtada Bünyâmin’in Hacı Bayrâm-ı Velî’den el aldığı anlatılmaktadır (Bayramoğlu, I, 56). Esad Muhlis Paşa’nın Bünyâmin Camii’nde asılı olan manzumesinde de aynı bilgi tekrar edilmektedir. Hacı Bayrâm-ı Velî’nin halifelerinden dördünün adı verilerek bunlardan sürmüş olan Bayramiyye kollarının gösterildiği bir silsilenâmede (Bayramoğlu, II, belge nr. 144) Pîr Ali Aksarâyî’nin şeyhi olan, ancak adı okunamayan bir Hacı Bayrâm-ı Velî halifesi daha gösterilmiştir. Bu kişinin Bünyâmin Ayâşî olduğu silsilenin devamından anlaşılmaktadır. Diğer bir belgede de (a.g.e., II, belge nr. 146) Bünyâmin Hacı Bayrâm-ı Velî’nin halifesi olarak gösterilmiştir.
Bünyâmin’in ölüm tarihi de tartışmalıdır. Kefevî onun Yavuz Selim’in saltanatının ilk yıllarında vefat ettiğini söyleyerek 918 (1512) tarihini, Müstakimzâde ise 916 (1510) yılını verir. Atâî ve ona dayanan Uzunçarşılı da Bünyâmin’in Ömer Sikkînî’nin halifesi olduğunu söyleyerek ölüm tarihini 926 (1520) olarak kaydederler.
Sarı Abdullah Efendi Bünyâmin’in ölüm tarihine temas etmeksizin onun, hakkındaki bazı suçlamalar yüzünden Kütahya Kalesi’ne hapsedildiğini, bu sıralarda Kanûnî tarafından kuşatılan Rodos’un bir türlü alınamadığını, Bünyâmin’in yakın dostu olan Kanûnî’nin çuhadarının sultana, “Hacı Bayram tarikinden Bünyâmin Ayâşî nice zamandır Kütahya’da hapistedir, Rodos’un fethine engel budur” dediğini, Kanûnî’nin emriyle Bünyâmin’in serbest bırakıldığı gün Rodos’un fethedildiğini yazar (bk. Semerâtü’l-fuâd, s. 245). Rodos 5 Safer 929’da (24 Aralık 1522) fethedilmiş olduğuna göre yukarıdaki rivayet doğru ise Bünyâmin’in bu tarihten sonra ölmüş olması gerekir. Sarı Abdullah Efendi’nin Kefevî’nin verdiği ölüm tarihini görmezden gelerek Bünyâmin’i Kanûnî devrine yetişmiş göstermesi, onu Ömer Sikkînî’nin halifesi olarak takdim etme gayretiyle açıklanabilir. Zira 929’dan (1522) sonra ölen birinin 833’te (1429) vefat eden Hacı Bayrâm-ı Velî’ye halife olması mümkün değildir. Bünyâmin Ayâşî Hacı Bayrâm-ı Velî’nin halifesi olarak kabul edildiği takdirde Bayramiyye’nin Ömer Sikkînî’ye nisbet edilen Melâmiyye kolunun silsilesini onunla başlatmak gerekir. Ancak bugün elde bulunan bilgiler çerçevesinde bu konuda kesin sonuca ulaşmak oldukça güç görünmektedir.
Atâî, Bünyâmin’in, kendi halifesi olan Pîr Ali Aksarâyî’nin oğlu meşhur Oğlan Şeyh’in adını ileride idam edileceğinin işareti olarak İsmâil koyduğunu söyler (Zeyl-i Şekāik, s. 89) ve bu suretle onun keramet sahibi olduğuna dikkat çeker. Nitekim Oğlan Şeyh diye tanınan İsmâil Ma‘şûkī, Şeyhülislâm İbn Kemal’in fetvasıyla idam edilmiştir (935/1528).
Bünyâmin Ayâşî’nin Aziz Rûşen Efendi, Sivaslı Osman Efendi ve Bolulu Süleyman Efendi adlı üç halifesi daha olmakla birlikte Melâmî silsilesi Bünyâmin’in ölümünden sonra Pîr Ali Aksarâyî ve oğlu İsmâil Ma‘şûkī vasıtasıyla devam etmiştir. Türbesi Ayaş’ta kendi adıyla anılan caminin yanındadır. Aynı yerde medrese, hamam gibi vakıfları da bulunmaktadır.
BİBLİYOGRAFYA
VGMA, Esas 2/4 (227), sıra 581.
VGMA, Mücedded Anadolu Defteri, nr. 604, XVIII, s. 205, sıra 226.
Mahmûd b. Süleyman el-Kefevî, Ketâʾibü aʿlâmi’l-aḫyâr min fuḳahâʾi meẕhebi’n-Nuʿmâni’l-muḫtâr, Süleymaniye Ktp., Hâlet Efendi, nr. 630, vr. 451a.
Atâî, Zeyl-i Şekāik, s. 65, 89, 463.
Karaçelebizâde, Süleymannâme, İstanbul 1288, s. 49.
Sarı Abdullah Efendi, Semerâtü’l-fuâd, İstanbul 1288, s. 245-246.
Lâ‘lîzâde Abdülbâki, Sergüzeşt, İstanbul, ts., s. 15, 16.
Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin, Risâle-i Melâmiyye-i Şettâriyye, İÜ Ktp., İbnülemin, nr. 3357, vr. 3b, 10a.
Hasîb Üsküdârî, Vefeyât-ı Ekâbir-i İslâmiyye, İÜ Ktp., TY, nr. 564, vr. 17a.
Tomar-Melâmîlik, s. 50, 57, 66.
Hüseyin Vassâf, Sefîne, I, 280.
Şeyh Müştak, Divan, İstanbul 1265, s. 27.
Esad Paşa, Dîvançe, İstanbul 1287, s. 2, 4, 37.
Yağlıkçızâde Ahmed Rifat, Lugat-ı Târihiyye ve Coğrafiyye, İstanbul 1299, I, 307.
Ankara Vilâyeti Salnâmesi, Ankara 1325, s. 139.
Mehmet Ali Ayni, Hacı Bayrâm-ı Velî, İstanbul 1343, s. 117.
Abdülbaki [Gölpınarlı], Melâmîlik ve Melâmîler, İstanbul 1931, s. 42-43.
Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, III/2, s. 65.
Mehmet Aldan, Bütün Yönleriyle Ayaş, Ankara 1965, s. 133.
Fuat Bayramoğlu, Hacı Bayram-ı Veli: Yaşamı-Soyu-Vakfı, Ankara 1983, I, 56; II, belge nr. 128, 144, 146.