https://islamansiklopedisi.org.tr/cah-i-babil
Farsça çâh (kuyu) kelimesi divan edebiyatında bir remiz olarak tek başına kullanıldığı gibi çâh-ı Bâbil, çâh-ı Yûsuf, çâh-ı zenah gibi tamlamalar halinde de kullanılmıştır.
Çâh-ı Bâbil, Hârût ile Mârût adlı iki meleğin Zühre adındaki bir kadına âşık olduktan sonra onun tuzağına düşüp ilâhî emre karşı gelmeleri yüzünden içinde asılarak ceza gördükleri bir yer olarak zikredilir. Vehbî’nin, “Çâh-ı Bâbil’de olan iki melek / Biri Hârût u birisi Mârût” beytiyle, Hamdullah Hamdî’nin, “Aşktır bîkarâr eden feleği / Çâh-ı Bâbil’de bend eden meleği” beyti bunu ifade eder. Aslında İsrâiliyat’tan olan ve bazı İslâmî kaynaklara da giren rivayetlere göre bu kuyu ayrıca Hârût ile Mârût tarafından çeşitli sihirlerin öğretildiği bir yer olarak da tanınmaktadır.
Şark-İslâm edebiyatlarında Hârût-Mârût, Zühre, cadı, efsun, sihir, fitne vb. ile birlikte telmih, teşbih veya tenâsüp yoluyla kullanılmaktadır. Divan şiirinde çâh-ı Bâbil, sevgilinin Hârût ile Mârût’tan büyü öğrendiği yer olarak da geçer. Ayrıca sevgilinin yüzündeki çukur yerler, gözler, özellikle de gamzeler ve çene çukuru (çâh-ı zekan, zenah/zeneh, zenahdân) âşığı büyüleyen birer büyü kuyusu gibi düşünülerek çâh-ı Bâbil’e teşbih edilir. Aynî’nin, “Fitne neşr etti cihâna hat-ı pür-âşûbun / Hârût-ı ham-ı zülfe mekân çâh-ı zekan” ve Hâyâlî Bey’in, “Ol zenah mı yâ rasad-gâh-ı sipihr-i izz ü nâz / Yâ çeh-i Bâbil-sitân yâ Yûsuf’a zindân mıdır” beyitleri bu düşüncenin bir ifadesidir. Ayrıca sevgilinin âşığı büyüleyen saçı ile benleri de Hârût ile Mârût’u temsil eder (ayrıca bk. BÂBİL [Bâbil Kuyusu]).
BİBLİYOGRAFYA
Dihhudâ, Luġatnâme, X, 81.
Levend, Divan Edebiyatı, s. 223-225.
Mustafa Nihat Özön, Edebiyat ve Tenkid Sözlüğü, İstanbul 1954, s. 54.
Mehmed Çavuşoğlu, Necâti Bey Dîvânı’nın Tahlili, İstanbul 1971, s. 29, 179.
Harun Tolasa, Ahmet Paşa’nın Şiir Dünyası, Ankara 1973, s. 15, 83.
Abdullah Aydemir, Tefsîrde İsrâîliyyat, Ankara 1979, s. 139, 151, 156.
Cemâl Kurnaz, Hayâlî Bey Dîvânı (Tahlili), Ankara 1987, s. 274.
Sargon Erdem, “Bâbil”, DİA, IV, 394-395.