https://islamansiklopedisi.org.tr/daglarca-fazil-husnu
İstanbul Ortaköy’de dünyaya geldi, asıl adı Mehmet Fazıl’dır. Subay olan babası Hasan Hüsnü Bey’in görevi dolayısıyla ilk ve orta öğrenimini Anadolu’nun çeşitli şehirlerinde sürdürdü. Babasının isteğiyle girdiği Kuleli Askerî Lisesi’nin ardından Kara Harp Okulu’ndan mezun oldu (1935). Atış Okulu’ndaki eğitimini tamamladıktan sonra piyade subayı olarak Erzurum’a tayin edildi (1936), bir süre Iğdır’da kaldı. II. Dünya Savaşı sırasında Trakya’da görev yaptı (1940-1945). 1950’de askerlikten ayrıldı. Önce Basın Yayın ve Turizm Müdürlüğü’nde çalıştı, ardından iş müfettişi olarak Çalışma Bakanlığı’na girdi ve buradan emekli oldu (1959). Bu tarihten itibaren İstanbul’da önce Aksaray’da, daha sonra Vezneciler’de açtığı Kitap Kitabevi ve yayınlarını, 1970’te kapanışına kadar yönetti. Aynı yıllarda Türk Dil Kurumu Yönetim Kurulu üyeliğinde bulundu. 15 Ekim 2008’de İstanbul’da öldü ve Karacaahmet Mezarlığı’na defnedildi.
Çocukluk yılları kültürlü bir aile ortamında geçen Fazıl Hüsnü ilk şiir denemelerinin ardından lise yıllarında kendini bütünüyle şiire ve edebiyata verir. 1930’lu yıllarda Varlık dergisinde yayımlanan şiirleriyle edebiyat çevrelerinde adı duyulmaya başlar. Kara Harp Okulu’ndan mezun olduğu gün yayımlanan Havaya Çizilen Dünya adlı ilk şiir kitabı ile daha geniş bir çevrenin ilgisini çekmeyi başarır. Edebiyat dünyasında adı esas olarak Çocuk ve Allah ile benimsenir (1940). Sonraki yıllarda Yücel, İnkılâpçı Gençlik, Türk Dili, Yeditepe, Çağrı, Türk Yurdu, Yelken, Edebiyat Dünyası, Papirüs, Sanat Olayı, Dost ve Gösteri gibi dergilerde şiirleri yayımlanır. 1951’de Ankara’da Çocuk ve Yuva adlı dergide çocuk şiirleri de çıkmış, Kitap Kitabevi’ni yönettiği sırada Türkçe adıyla kırk üç sayı devam eden bir dergi çıkarmıştır (Ocak 1960 - Temmuz 1964). Son günlerine kadar âdeta bir alışkanlık halinde kolayca şiir yazmayı sürdüren Fazıl Hüsnü’nün şiir kitaplarının sayısı yetmişi bulur.
Uzun bir süreci kapsayan şiir hayatı boyunca güçlü yeteneğiyle Türk şiirinin mevcut imkânlarından da yararlanan Dağlarca’nın ilk şiirlerinde heceyi kullanma tekniği bakımından Beş Hececiler’in, metafizik ve kozmik temalar yönünden Necip Fazıl Kısakürek, Ahmet Hamdi Tanpınar, Cahit Sıtkı Tarancı ve Ahmet Muhip Dıranas’ın etkisinden söz edilmiştir. Asker olarak özellikle Doğu Anadolu’da görev yaptığı sırada gece nöbetlerinde dağlarda bayırlarda tabiatla, yıldızlarla, kozmik âlemle iç içe yaşayan Dağlarca’nın Çocuk ve Allah’taki şiirleri bütün şiir hayatında açık biçimde belirleyici bir yere sahiptir. Bu eserin temelinde zengin ve muhteşem hayallerle kâinat ve insan arasındaki gizemli ilişki yer alır. Dil ve yapı bakımından şiirinin yolunu açtığı bu eserden sonra aklî olanın öne çıktığı bir alana kaymış, tarihsel ve aktüel konuları da kucaklayan şiiri bir bakıma Cumhuriyet modernleşmesini ortaya koymuştur. Dağlarca’nın şiir hayatında şiirlerindeki temaların çeşitliliği dikkati çeker. Bunları lirik ve felsefî konulu şiirler, zaman, kâinat, hayat ve ölüm gibi temaların yoğun olduğu metafizik içerikli şiirler, destanlar, sosyal ve politik muhtevalı şiirlerle çocuk şiirleri şeklinde gruplandırmak mümkündür.
İnsanlık tarihi kadar eski olan varlık ötesine kaçma duygusu, kozmik âlemin özü, sebebi belirsiz korkular, sonsuzluk özlemi gibi birtakım hayalleri ve sembolleri kendine has bir ifade biçimiyle ortaya koyan Dağlarca’nın şiiri Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin dikkate değer örnekleri olarak kabul edilmiştir. Dağlarca insanoğlunun ölüm trajedisi karşısındaki aczini çok güzel yakalamış, vatan sevgisiyle vatan savunmasını da destanlarında dile getirmiştir. Türk şiirinde Batı şiiri etkisiyle özellikle 1950’li yıllardan sonra yoğun biçimde görülen bilinç altı ve serbest çağrışımlara dayalı gerçek üstücü akıma çok benzeyen Dağlarca’nın şiiri böyle bir duyuş tarzının dışında kendiliğinden ortaya çıkmış ve zamanla geliştirilmiş, tamamen kendine özgü bir anlayışı yansıtır. Dağlarca, “Türkçem benim ses bayrağım” mısraını bir şiir kitabına isim yapmış, 1960’lı yıllardan sonra günlük politik konuları da işlemiş, Batı sömürgeciliğini hedef alan şiirler yanında bir kısım slogan şiirleri yazmaktan da geri kalmamıştır. Hayatı boyunca birçok ödül alan Dağlarca’nın kitaplarının bir kısmı çeşitli dillere çevrilmiş olup çocuk şiirleriyle beraber sayısı 100’ün üzerindedir. Şiirlerinden yapılan seçmeler Talât Sait Halman tarafından Selected Poems adıyla İngilizce’ye çevrilmiştir (Pittsburg 1969).
Şiir Kitaplarından Bazıları: Havaya Çizilen Dünya (1935), Çocuk ve Allah (1940), Daha (1943), Çakırın Destanı (1945), Taş Devri (1945), Üç Şehitler Destanı (1949), Toprak Ana (1950), Samsun’dan Ankara’ya (1951), İstanbul Fetih Destanı (1953), Anıtkabir (1953), Âsu (1955), Batı Acısı (1958), Cezayir Türküsü (1961), Türk Olmak (1963), Yedi Memetler (1964), Çanakkale Destanı (1965), Malazgirt Ululaması (1971), Kınalı Kuzu Ağıdı (1972), Yunus Emre’de Olmak (1981), Şeyh Galib’e Çiçekler (1985), Türkçem Benim Ses Bayrağım (1985), Yurdana-Nene Hatun Görüntüsü (1987), İçimdeki Şiir Hayvanı (2007), Arkası Siz (2007), Genç (2007).
Çocuk Şiirleri: Açıl Susam Açıl (1967), Dört Kanatlı Kuş (1970), Yeryüzü Çocukları (1974), Yaramaz Sözcükler (1979), Şeker Yiyen Resimler (1980), Kaçan Ayılar Ülkesinde (1982), Oyun Okulu (1999), Cin ile Cincik (2000).
BİBLİYOGRAFYA
Mehmet Kaplan, Cumhuriyet Devri Türk Şiiri, İstanbul 1975, s. 159-173.
Ahmet Oktay, Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı: 1923-1950, Ankara 1993, s. 583-601.
Ahmet Soysal, Arzu ve Varlık: Dağlarca’ya Bakışlar, İstanbul 1999.
Cemal Süreya, Toplu Yazılar I: Şapkam Dolu Çiçekle ve Şiir Üzerine Yazılar, İstanbul 2000, s. 59-70.
İnci Enginün, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı, İstanbul 2001, s. 74-76.
Ramazan Korkmaz – Tarık Özcan, “Cumhuriyet Dönemi Türk Şiiri”, Yeni Türk Edebiyatı El Kitabı: 1839-2000 (ed. Ramazan Korkmaz), Ankara 2004, s. 273-275.
Mustafa Miyasoğlu, “Dağlarca, Fazıl Hüsnü”, TDEA, II, 182-184.
“Dağlarca, Fazıl Hüsnü”, Tanzimat’tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi, İstanbul 2001, I, 257-262 (eserlerinin tam listesi).