https://islamansiklopedisi.org.tr/eban-b-abdulhamid
135 (752) yılında Basra’da doğduğu sanılmaktadır. Bekr kabilesine mensup Şeybân b. Zühl’ün soyundan gelen Basralı Rekāşîler’in âzatlısıdır. Sanatkâr bir aileden gelen Ebân’ın dedesi Lâhiḳ, babası Abdülhamîd, kardeşi Abdullah ve oğlu Hamdân ile torunu Ebân b. Hamdân da edip ve şairdi. Bu sebeple İbn Reşîḳ el-Kayrevânî, Lâhikīler’i köklü şair aileleri arasında saymaktadır. Ancak bu aileden gelen şairlerin büyük bir kısmının velûd oldukları söylenemez.
Ebân Basra’da yetişti, burada eğitim gördü ve ömrünün büyük bir kısmını bu şehirde geçirdi. Hayatının bu dönemiyle ilgili olarak şiirleri, didaktik manzum eserleri ve Pehlevîce’den Arapça’ya yaptığı tercümelerin dışında bilgi edinilebilecek bir kaynak mevcut değildir. Ancak bir ilim ve kültür merkezi olan Basra’da dinî ve edebî çevrelerle ilişki içinde bulunmuş ve bu alanlarda kendisini yetiştirmiş olmalıdır. Onun Basra’daki edebî faaliyetlerinin büyük bir kısmı bazı komşularını, şair arkadaşlarını ve muganniyeleri hicvetmekten ibarettir. Nitekim aralarında dostluk bulunmasına rağmen şair Muazzel b. Gaylân ile Ebân birbirlerine karşı ağır hicivler yazmışlar, Muazzel onu zındıklık ve Manişeistlik’le suçlamış, Ebân ise Muazzel’i fizikî ve ahlâkî bazı kusurlarından ötürü hicvetmiştir (Ebû Bekir es-Sûlî, s. 6-7). Bu dönemdeki çalışmaları arasında ayrıca iki kasidesi bulunmaktadır. Bunlardan biri Basralı Kadı Sevvâr b. Abdullah’a yazdığı mersiyedir. Bu şiir, onun üstün yetenekli bir sanatkâr olacağını gösteren çok başarılı bir tip tahlilidir.
Ebân’ın 170 (786) yılından sonra, Bermekîler’le tanışmak ve Abbâsî sarayı çevresindeki sanatçılar arasında kendisine bir yer edinmek için Bağdat’a gittiği anlaşılmaktadır. Önce Vezir Yahyâ b. Hâlid el-Bermekî’nin oğlu Fazl ile tanıştı; ona, diğer şairlerin kasidelerinden farklı olarak, kendi yazısının ve hitabetinin güzelliğinden, şiir, dil ve rivayet sahalarındaki üstün meziyet ve kabiliyetlerinden söz ettiği bir şiirini takdim etti. Fazl daha sonra Ebân’ı babası Yahyâ ve kardeşi Câfer’le tanıştırdı; bunlar şairi kendilerine müşavir ve çocuklarına muallim yaptılar. Böylece Ebân, bir Bermekî şairi olarak onların maddî yardım ve iltifatlarına mazhar olmuştur. Fazl 175 (791) yılında, Yahyâ b. Abdullah el-Alevî’nin Deylem’deki ayaklanmasını bastırınca Ebân hem onu hem de Hârûnürreşîd’i birkaç kasideyle övdü. Ebân, Hârûnürreşîd’e yakın olma ve onun himayesine girme arzusunu çeşitli vesilelerle ifade ediyordu. Alevî olan Ebân’a, Alevîliğe karşı çıkması ve halifeliğin Abbâsî hânedanının hakkı olduğunu müdafaa etmesi durumunda himaye görebileceği söylenince şair, halifeliğin Abbâsîler’in hakkı olduğuna dair uzun bir kaside yazarak Fazl b. Yahyâ’ya verdi. Fazl kasideyi Hârûnürreşîd’in huzurunda okudu; bunun üzerine Ebân’a 20.000 dirhem verildi. Bundan sonra Ebân’ın Yahyâ b. Hâlid nazarındaki değeri de arttı ve Yahyâ onu 184 (800) yılında Dîvânü’ş-şi‘r’in başına getirdi. Bu divan, önde gelen sanatkârlar tarafından Bermekîler hakkında yazılan şiirlerin toplanıp değerlendirildiği ve maddî karşılıklarının takdir edildiği bir yerdi. Ancak Ebân’ın bu göreve getirilmesi, Ebû Nüvâs başta olmak üzere birçok şairin kendisine karşı tavır almasına sebep oldu. Nitekim Ebû Nüvâs şiirlerinde onu hicvetmiş, Ebân da karşılık vermiştir (Ahmed Ferîd Rifâî, I, 430). Yahyâ b. Hâlid, Ebû Nüvâs’tan Kelîle ve Dimne’yi nazma çekmesini isteyince bu rekabet daha da şiddetlenmiş; Ebân, Yahyâ’yı bu işi kendisinin yapması hususunda ikna etmiş, evine kapanıp üç dört ay zarfında Kelîle ve Dimne’yi 5000 (veya 14.000) beyit halinde nazma çekerek Yahyâ ile oğlu Fazl’dan büyük câizeler almıştır.
Hârûnürreşîd’in 187 (803) yılında Bermekî ailesini devlet yönetiminden uzaklaştırmasına kadar Ebân onların himayesinde kaldı. Bu tarihten sonra onun, Me’mûn zamanına (813-833) rastlayan vefatına kadar Bermekîler’i veya başkalarını herhangi bir şekilde andığı bilinmemektedir. Bu süre içerisinde didaktik şiirle meşgul olduğu tahmin edilmektedir.
Câhiz, Ebân’ı orijinal görüşlere sahip akıllı bir kişi diye över. Ayrıca Hammâd Acred, Vâlibe b. Habbâb ve Mutî‘ b. İyâs gibi, müstehcen ve edebe aykırı şiirler söyleyen şairlerle birlikte fazlaca görülmesinden dolayı, başta Ebû Nüvâs olmak üzere bazı şair ve âlimler tarafından zındıklıkla suçlandığını hatırlatır ve Ebân’ın sarhoşken bile onlardan daha akıllı olduğunu, ancak inancı hakkında görüş belirtemeyeceğini söyler. Bu ithamlara karşılık Ebân’ın dinî vecîbeleri yerine getiren ve İslâm fıkhını bilen bir kimse olduğuna dair kuvvetli rivayetler de vardır.
Şiir ve hitabet gibi edebî sahalarda kabiliyetini erken yaşlarda ispat eden Ebân, aynı zamanda mantık ve aklî ilimlerle de ilgilenen çok yönlü bir âlimdir. Kendini beğenen bir mizaca sahip olduğundan her vesileyle bu meziyetlerinden bahseder. Ebân’ı Beşşâr b. Bürd ve Ebû Nüvâs’la mukayese edenler, bu şairlerin şiir sanatıyla ilgili farklı görüşler belirtmişlerse de onun bir başka sanattaki başarısı ve bu sahada geçilemediği hususunda ittifak etmişlerdir. Bu sanat, didaktik şiir de denilebilen bir nazım türü olup bir kitabı, dinî veya edebî bir metni kolaylıkla ezberlenip öğrenilmesi için manzum olarak ifade etmekten ibarettir. Bunu en güzel şekilde Ebân yapmış ve çocuklar için didaktik şiirler yazmıştır. Ebân özellikle bu yönüyle ve bu tür eserlerinin en önemlisi olan Kelîle ve Dimne ile tanınmıştır. Kelîle ve Dimne günümüze kadar gelmemiş, ancak Ebû Bekir es-Sûlî’nin Kitâbü’l-Evrâḳ adlı eserinde bulunan seksen beyitlik bir bölümünü önce Agafangel Efimoviç Krimskiy (Moscow 1913) ve Ahmed Ferîd Rifâî (ʿAṣrü’l-Meʾmûn, II, 321-324) yayımlamış, daha sonra da Sûlî’nin Kitâbü’l-Evrâḳ’ı içinde neşredilmiştir (s. 46-50). Ebân ayrıca “Ḳaṣîdetü’ṣ-ṣıyâm ve’z-zekât” adıyla bir kaside yazmıştır ki bu şiir kısmen mevcuttur (bk. Ahmed Ferîd Rifâî, II, 325-326; Ebû Bekir es-Sûlî, s. 51-52). Bunlardan başka kaynaklarda zikredilen eserleri arasında yaratılışa, dünyaya ve bazı mantık konularına dair “Ẕâtü’l-ḫalel” adlı bir müzdevicesi vardır.
Ebân, Pehlevî dilinde ve Sanskritçe yazılmış eserleri manzum olarak Arapça’ya nakleden bir şairdi. Kitâbü Mezdek, Kitâbü Sindbâd, Sîretü Erdeşîr, Sîretü Enûşirvân, Belevher, Yudâsef (Budâsef) ve Ḥulümü’l-Hind bu tür eserlerdir. Ebân manzum eserlerinde o dönemde tercih edilen recez veznini kullanmıştır. Bu vezinle yazılan hacimli eserlere müzdevic veya müzdevice denir. Bu şeklin ilk Arapça örneklerini onun verdiği kabul edilir (Çetin, s. 68). Daha sonra birçok kişi tarih, tıp, dil, felsefe vb. konularda aynı tarzda eserler nazmetmiştir.
Şiirleri toplanan ancak yayımlanmayan (Muhammed Ferîd Gāzî, Eşʿâru Ebân, bitirme tezi, Paris 1958) Ebân hakkında ayrıca İsmet Abdullah Gûşe bir yüksek lisans çalışması yapmıştır (Şiʿru Ebân b. ʿAbdilḥamîd el-Lâḥiḳī, Kahire Üniversitesi, 1967).
BİBLİYOGRAFYA
İbnü’l-Mu‘tez, Ṭabaḳātü’ş-şuʿarâʾ (nşr. Abdüssettâr Ahmed Ferrâc), Kahire 1976, s. 202-204, 240-241.
İbn Abdürabbih, el-ʿİḳdü’l-ferîd, Kahire 1962, IV, 203-205.
Ebû Bekir es-Sûlî, Aḫbârü’ş-şuʿarâʾi’l-muḥdes̱în (nşr. J. Heyworth-Dunne), Beyrut 1401/1982, s. 1-52.
Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, el-Eġānî, Beyrut 1958, XXIII, 20-21.
İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist, s. 172, 232.
Şerîf el-Murtazâ, Emâli’l-Murtażâ (nşr. M. Ebü’l-Fazl İbrâhim), Kahire 1373/1954, I, 187.
Hatîb, Târîḫu Baġdâd, VII, 44-45.
Abdülkādir el-Bağdâdî, Ḫizânetü’l-edeb, III, 458.
İbn Reşîḳ el-Kayrevânî, el-ʿUmde (nşr. M. Karkazân), Beyrut 1408/1988, II, 1079.
C. Zeydân, Âdâb, II, 386-387.
Ahmed Ferîd Rifâî, ʿAṣrü’l-Meʾmûn, Kahire 1346/1928, I, 429-434; II, 317-332.
Nihad M. Çetin, Eski Arap Şiiri, İstanbul 1973, s. 68.
Ömer Ferruh, Târîḫu’l-edeb, II, 167-169.
Şevkī Dayf, Târîḫu’l-edeb, III, 330-334.
Brockelmann, GAL (Ar.), III, 104-105.
Sezgin, GAS, II, 515-516.
M. Th. Houtsma, “Ebân”, İA, IV, 2.
S. M. Stern, “Abān b. ʿAbd al-Ḥamīd”, EI2 (İng.), I, 2.
I. Abbas, “Abān b. ʿAbd al-Ḥamīd”, EIr., I, 58-59.
İsmet Abdullah Gûşe, “Ebân el-Lâḥiḳī”, Mevsûʿatü’l-ḥaḍâreti’l-İslâmiyye (Fıṣla tecribiyye), Amman 1989, s. 19-21.
Âzertâş Âzernûş, “Ebân b. ʿAbdilḥamîd Lâḥiḳī”, DMBİ, II, 347-349.