https://islamansiklopedisi.org.tr/el-avasim-minel-kavasim
İbnü’l-Arabî bu eserini 1141 yılında ilmî olgunluğa ulaştığı bir dönemde yazmıştır. Kâinatta her şeyin çift olduğuna, meleğin yanında şeytanın, aklın yanında nefsin, hayrın yanında şerrin yaratıldığına dikkati çeken müellif, hakkın açık alâmetlerine rağmen bâtılın yayılma istidadı gösterdiğini belirtir ve yayılan bâtılın hilelerine kavâsım bunları ortadan kaldıran delillere de avâsım adını verir. Kitapta yer alan her konu önce kāsıme (felâket) başlığı altında bâtıl ölçüsünde ele alınır, sonra âsıme (felâketten kurtaran, koruyan) başlığı altında aynı konunun hak ölçüsü içinde izahı yapılarak gerekli cevaplar verilir.
Kitabın muhtevasını bir giriş ve iki bölüm halinde ele almak mümkündür. Girişte kelâm metodolojisi bahisleri, birinci bölümde kelâm konuları, ikinci bölümde de Hz. Peygamber’in vefatından sonra ashap arasında meydana gelen olaylar yer alır. Müellif metot bahsine mutasavvıfenin keşf yolunu inceleyip tenkit etmekle başlar. 1096 yılında Medînetüsselâm’da (Bağdat) Gazzâlî ile karşılaştığını söyleyerek onun filozoflara karşı yönelttiği tenkitleri beğendiğini belirtir. Kerameti kabul etmekle beraber Gazzâlî’nin tasavvufî görüşlerine itirazlarda bulunan İbnü’l-Arabî meseleyi Kur’an açısından değerlendirmeye çalışır. Hakikati sadece duyuların verdiği bilgiye hasreden hissiyyûn ile imâm-ı ma‘sûmun tâlimine bağlı gören Şîa ve Bâtıniyye’nin fikirlerini tahlil ederek çürütür. Buna karşılık nazar ve tefekkürün bilgi kaynaklarından biri olduğunu söyler. Felsefî eserlerin Arapça’ya tercüme edilmesi ve felsefenin İslâm dünyasında yayılması hadisesinde yahudi ve hıristiyan bilginlerinin Bâtıniyye yoluyla büyük çapta tesir icra ettiklerini belirterek metot bahsini bitirir.
İbnü’l-Arabî, kitabın birinci bölümü kabul edilebilecek kısmında, Mu‘tezile kelâmındaki tevlîd nazariyesinin filozofların feyz ve sudûr görüşünden çıktığını ileri sürdükten sonra Allah’ın varlığı bahsine geçer. Konu ile ilgili delilleri aklî ve şer‘î olmak üzere ikiye ayırarak gāiyyet deliline özellikle önem verir. Bu kısımda filozofların ilâhiyyât ve yer yer tabîiyyâtla ilgili fikirlerini ayrıntılı bir şekilde inceleyip İslâm’ın görüşünü ortaya koymaya çalışır. Allah’ın sıfatlarına, kazâ ve kadere, şer problemine dağınık bir şekilde yer veren İbnü’l-Arabî, nübüvvetle ilgili itirazları ele alarak bunları reddeder ve insanlığın dinî ve gayri dinî bütün bilgilerini peygamberlerden öğrendiklerini ispat etmeye çalışır. Haberî sıfatların te’vili üzerinde ısrarla durup Müşebbihe ile Zâhiriyye’yi, özellikle İbn Hazm’ı tenkit ederken Kur’an ve Sünnet’in te’vil usulleri hakkında geniş bilgiler verir.
Kitabın mezhepler tarihiyle ilgili sayılabilecek konuları ihtiva eden ikinci bölümünde müellif, Hz. Peygamber’in vefatından hemen sonra ashap arasında vuku bulan sarsıntıya temas ederek Hz. Ebû Bekir’in müessir hutbesine, Sakīfetü Benî Sâide’de yapılan toplantıya, bu devirde yürütülen bazı icraata ve Hz. Ömer’in hilâfete getirilişine kısaca yer verir. Bundan sonra Hz. Osman’ın halifeliği, âsilerin çıkardıkları fitne hareketleri, Hz. Osman’a ve diğer ashaba yöneltilen maksatlı suçlamalar üzerinde durur ve bunları reddeder. Müteakip kısımda Hz. Ali’nin hilâfeti ile Cemel ve Sıffîn savaşlarında münafıkların düzenledikleri hileleri, uydurdukları yalanları ve Şîa’nın halifelikle ilgili iddialarını konu edinir. Kitabın son kısmında Muâviye b. Ebû Süfyân ile oğlu Yezîd’in hilâfetlerinin meşruiyetinden bahseder; Hz. Hüseyin’in, ümmetin imamı durumunda olan Yezîd’e karşı çıkmasının haksız bir davranış olduğunu söyler. Müellif, hilâfete ait hükümlere ve müslümanlar arasında ihtilâf konusu olan diğer bazı meselelere yer verdikten sonra müslüman çocuklarının bâtılın hilelerinden korunup İslâmî usule göre nasıl yetiştirilecekleri konusunu anlatarak kitabını bitirir.
Muhtevası itibariyle değişik konulara temas eden el-ʿAvâṣım, bir taraftan, müellifin kanaatine göre İslâm kültürüne kötü maksatlarla sokulan Yunan menşeli felsefî fikirleri ve bu fikirleri gönüllü olarak yayan Bâtıniyye’yi, diğer taraftan İslâm’ın bünyesinde gelişen mutasavvıfe, Şîa, Zâhiriyye ve Müşebbihe’yi tenkit eden nâdir eserlerdendir. Büyük bir fikrî gayretin mahsulü olan eserin felsefeye yönelttiği tenkit dikkat çekicidir. Müellifin, bağlı bulunduğu Eş‘ariyye ekolü dahil olmak üzere, bütün İslâmî gruplar karşısında kendini serbest hissederek kaleme aldığı kitap İslâm düşüncesinin orijinal ürünlerinden birini teşkil edecek mahiyettedir. Başta dört halife olmak üzere ashabın tarihî olaylar içindeki durumunu derin bir vukufla ortaya koyan el-ʿAvâṣım, ashâb-ı kirâm hakkında münafıkların, yahudi ve Mecûsîler’in uydurdukları yalanları, ayrıca takıyye silâhının arkasına gizlenerek ileriye sürülen gerçek dışı görüşleri çürütmek, ashap arasında ortaya çıkan anlaşmazlıkların asıl sebeplerini göstermek, büyük ashap çoğunluğuna sürülmek istenen lekeyi temizlemek, Şîa gruplarınca hilâfet konusu etrafında oluşturulan fikirlerin temelsizliğini ispat etmek bakımından itikadî mezhepler sahasında ayrı bir değer taşır.
Eser, ilk defa Abdülhamîd b. Bâdîs tarafından Zeytûne Üniversitesi Kütüphanesi’nde bulunan ve hicrî 655 (1257) yılında istinsah edilmiş olan nüsha esas alınarak iki cüz halinde yayımlanmıştır (Konstantine 1347-1348/1927). Muhibbüddin el-Hatîb, bu baskıya dayanarak el-ʿAvâṣım mine’l-ḳavâṣım fî taḥḳīḳi mevâḳıfi’ṣ-ṣaḥâbe baʿde vefâti’n-nebî adıyla eserin sadece ashapla ilgili kısmını bazı takdim-tehirler ve notlar ilâvesiyle neşretmiştir (Kahire 1371). Daha sonra Ammâr Tâlibî, Ârâʾü Ebî Bekr b. el-ʿArabî el-kelâmiyye adıyla hazırladığı iki ciltlik çalışmanın I. cildinde İbnü’l-Arabî’nin kelâmî görüşlerini incelemiş, II. cildinde de el-ʿAvâṣım’ın Dârü’l-kütübi’l-Mısriyye’de bulunan üç nüshası ile ilk neşrini esas alıp eserin tamamını tahkik ederek yayımlamıştır (Beyrut 1985).
BİBLİYOGRAFYA
Ebû Bekir İbnü’l-Arabî, el-ʿAvâṣım mine’l-ḳavâṣım (nşr. Muhibbüddin el-Hatîb – Mahmûd Mehdî el-İstanbûlî), Kahire 1371, Muhibbüddin el-Hatîb’in girişi, s. 1-31; a.e. (nşr. Ammâr Tâlibî, Ârâʾü Ebî Bekr b. el-ʿArabî el-kelâmiyye içinde), II, 5-6.
Ammâr Tâlibî, Ârâʾü Ebî Bekr b. el-ʿArabî el-kelâmiyye, Cezayir, ts. (eş-Şeriketü’l-vataniyye li’n-neşr ve’t-tevzî‘), I, 285-294.
a.mlf., Âs̱ârü İbn Bâdîs, Beyrut 1403/1983, IV, 128-131.
Brockelmann, GAL Suppl., I, 632.