https://islamansiklopedisi.org.tr/ferhad
İlk defa Nizâmî-i Gencevî’nin Ḫüsrev ü Şîrîn adlı mesnevisinde yer almıştır. Burada, Şîrin’e karşı olan aşkı dolayısıyla onu elde etmeye çalışan İran Hükümdarı Hüsrev’in kendisini ortadan kaldırmak istediği rakibi durumundadır. Nizâmî’den itibaren bu aşk hikâyesini işleyen eserlerde Ferhad daima su yolları yapmakla ünlü bir mühendis-mimar veya ressam hüviyetindedir. Hüsrev ile Şîrin’den farklı olarak Ferhad’ın tarihî ve gerçek kişiliği meçhuldür. Milliyeti ve mensup olduğu sosyal tabaka çeşitli mesnevi müelliflerince farklı gösterilen Ferhad’ın esas vasfı sevdiği Şîrin’in aşkı ile dağları delmesidir (daha geniş bilgi için bk. HÜSREV ve ŞÎRİN).
Ferhad başlı başına bir mazmun teşkil ettiği divan şiirinde, sevgilisine kavuşma uğrunda gerçekleşmesi imkânsız görünen işleri göze alan, fakat aşkının derin ıstırabı içinde vuslata eremeden ölen âşığın sembolü olmuştur. İsmi, sevgilisi Şîrin’in yanı sıra çok defa eski edebiyatın büyük aşk hikâyelerinin Mecnun ve Vâmık gibi meşhur kahramanları ile olduğu kadar Hüsrev ü Şîrîn mesnevisinin diğer şahısları ile birlikte tenâsüp sanatı yapılarak zikredilir. Şîrin, Hüsrev, Bîsütun dağı ve mesnevideki şebdîz ile gülgûn adlı atlarla birlikte anılan Ferhad tenâsüp sanatından başka aynı çerçeve içinde telmih, tevriye, irsâl-i mesel sanatlarına da konu olur.
Onunla beraber ele alınan bir diğer unsur da lâledir. Lâle, Bîsütun’da Ferhad’ın dökülen kanı veya tutuşmuş ateşi şeklinde tasavvur edilir. Bîsütun ile de hep Ferhad kastedilir. Bîsütun dağından bahsedilmesi Ferhad’ın onu yarmak yolunda giriştiği macera dolayısıyladır. “Bîsütûn-ı mihnet, Bîsütûn-ı derd, kûh-i gam, kûhsâr, kayabaşı, derbend-i mihnet” sözleri bu münasebeti ifade eder. Ferhad’ın dağı delmek için kullandığı külünk de (kazma) onun macerasıyla ilgili olarak yapılagelen tenâsüp ve telmih sanatlarının diğer bir unsurudur. Şîrin’in bulunduğu yere uzaktaki otlaklarda mevcut sürülerinden süt akıtmak için açtığı kanal sebebiyle “bennâ-yı çeşme-i şîr”, Şîrin’e kavuşabilmek emeliyle Bîsütun dağını yarıp delmesi yönünden de “kûh-ken” diye anılır.
Ferhad bundan başka, kahramanı olduğu halk hikâyesinin çeşitli motifleriyle halk şiirinde söz konusu edildiği gibi çağdaş sanat ve edebiyatımızda da bir ilham kaynağı olmaya devam etmektedir (bk. FERHAD ve ŞÎRİN).
BİBLİYOGRAFYA
Şeyhî ve Husrev ü Şîrin’i (haz. Faruk K. Timurtaş), İstanbul 1980.
Ali Şîr Nevâî, Ferhad ü Şirin: İnceleme-Metin (haz. Gönül Alpay), Ankara 1975.
Mehmed Çavuşoğlu, Necâti Bey Dîvânı’nın Tahlili, İstanbul 1971, s. 67.Harun Tolasa, Ahmet Paşa’nın Şiir Dünyası, Ankara 1973, s. 75.
Cemâl Kurnaz, Hayâlî Bey Dîvânı (Tahlili), Ankara 1987, s. 134-136, 324-325.
a.mlf., “Necati Bey, Ahmed Paşa, Hayâlî Bey ve Nev‘î Divanlarındaki Teşbih ve Mecaz Unsurları”, TKA, XXV/1 (1987), s. 147, 149, 169.
İskender Pala, Ansiklopedik Dîvân Şiiri Sözlüğü, Ankara 1989, I, 322-324.
Faruk K. Timurtaş, “Türk Edebiyatında Husrev ü Şirin ve Ferhad ü Şirin Hikâyesi”, TDED, IX (1959), s. 65-88.
Fevziye Abdullah, “Ferhad ile Şîrîn”, İA, IV, 565-566.
“Ferhad”, TDEA, III, 194.
Abdullah Uçman – M. Sabri Koz, “Ferhad ile Şirin”, a.e., III, 194-197.