https://islamansiklopedisi.org.tr/husrev-u-sirin--seyhi
Aruzun “mefâîlün mefâîlün feûlün” kalıbıyla yazılmış 6944 beyitlik bir eserdir. Şeyhî, II. Murad’a ithaf ettiği eserini onun tahta çıktığı sırada yazmaya başlamış, fakat tamamlayamadan vefat etmiştir. Şeyhî 832’den (1429) sonra öldüğüne göre Hüsrev ü Şîrîn’in 1421-1430 yılları arasında yazıldığı söylenebilir. Mesnevinin son kısmını oluşturan “Şîrûye Vak‘ası” daha sonra Rûmî adlı bir şair tarafından aynı vezinle tercüme edilmiştir (Şeyhî ve Husrev ü Şîrin’i, hazırlayanın girişi, s. 150-153). Şairin yeğeni Cemâlî de eserin sonuna padişaha methiye tarzında 109 beyitlik bir zeyil eklemiştir. Eserin nerede yazıldığı kesin olarak bilinmemekle birlikte Kütahya’da veya II. Murad’ın Edirne’deki sarayında telif edildiği tahmin edilmektedir. Ancak Hammer Keşişdağı’nın (Uludağ) güzelliğinden, âlimleri ve âbidlerinden, şairlerin Bizans döneminden beri oraya gittiklerinden bahsederken, “Osmanlılar’ın ilk şâir-i hayâlîsi Molla Şeyhî Hüsrev ü Şîrîn’i orada yazardı” (I, 164) diyerek mesnevinin Bursa’da kaleme alındığını söylemektedir.
Hüsrev ü Şîrîn’in baş kısmında tevhid, münâcât, na‘t, yaratılış ve yaratıcıya ait hikmet bahsi, kitabın yazılış sebebi, II. Murad için yazılan methiyeler ve padişaha nasihat şeklinde kaleme alınmış bir manzume olmak üzere mesnevi ve kaside tarzında on üç parça manzume (775 beyit) yer alır. Eserin hikâye kısmı on bir bölümden ibaret olup bölümler başlıklarla birbirinden ayrılmıştır. Her bölümün başında şair, o bölümde anlatılan olaylarla ilgili olarak kendine ya da kalemine hitap eden bir girişle konuya girmektedir. Eserde ayrıca Hüsrev, Şîrin ve Ferhad dilinden söylenmiş yirmi altı gazel, Şîrin ağzından söylenmiş kaside biçiminde bir münâcât ile Ferhad ağzından söylenmiş yedi bentlik bir terciibend bulunmaktadır. Bu mesnevide Medâin Hükümdarı Hürmüz’ün oğlu Hüsrev ile Ermen melikesi Mihîn Bânû’nun yeğeni Şîrin arasındaki aşk anlatılmaktadır (konunun özeti için bk. HÜSREV ve ŞÎRİN).
Şeyhî, Hüsrev ü Şîrîn’in konusunu Nizâmî’den almakla birlikte esere yaptığı ilâveler, olaylar arasındaki takdim ve tehirler, değişik yerlerine eklediği âşıkane gazellerle tercümeden ziyade nakil denilebilecek bir tarzı denemiştir. Nizâmî’de bütün eserin aynı vezinle sürüp gitmesine karşılık Şeyhî, giriş bölümünde ve ara manzumelerde değişik vezin ve nazım şekilleri kullanarak eserini yeknesaklıktan kurtarmaya çalışmıştır. Nitekim edebiyat tarihçileriyle Âşık Çelebi, Kınalızâde Hasan Çelebi ve Latîfî gibi tezkire yazarları onun bu özellikleri üzerinde durarak takdirlerini ifade etmişlerdir (Şeyhî ve Husrev ü Şîrin’i, hazırlayanın girişi, s. 132-142, 147-149).
Şeyhî’nin, henüz gelişme döneminde bulunan ve aruz veznine tam intibak edememiş olan XV. yüzyıl Türkçe’siyle ortaya koyduğu Hüsrev ü Şîrîn nazım dili, üslûp, edebî sanatlar ve hayal gücü bakımından Nizâmî’nin eseriyle kıyaslanamasa da aynı konuyu işleyen Türkçe emsalleri arasında seçkin bir yere sahiptir.
Yazıldığı dönemden itibaren büyük rağbet gören Hüsrev ü Şîrîn’in Türkiye’de ve Türkiye dışındaki kütüphanelerde elliden fazla yazma nüshası tesbit edilmiştir (meselâ bk. İÜ Ktp., TY, nr. 3054, 3082; İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı, Muallim Cevdet, nr. 253; Millet Ktp., Ali Emîrî Efendi, Manzum, nr. 1173; Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 2571; Hacı Selim Ağa Ktp., Kemankeş Emîr Hoca, nr. 530; British Museum, Add, nr. 7906; Bibliothèque Nationale, Ancien fonds Turc, nr. 352, 392). Faruk K. Timurtaş, eserin sekiz nüshasına dayanarak hazırladığı tenkitli metnini bir inceleme kısmıyla birlikte yayımlamıştır (bk. bibl.).
BİBLİYOGRAFYA
Şeyhî ve Husrev ü Şîrin’i (haz. Faruk K. Timurtaş, İstanbul 1963), İstanbul 1980, ayrıca bk. hazırlayanın girişi, s. 132-142, 147-153.
Âşık Çelebi, Meşâirü’ş-şuarâ, vr. 253b-254b.
Latîfî, Tezkire, s. 215-217, 295, 296.
Mecdî, Şekāik Tercümesi, s. 128, 129, 131.
Sehî, Tezkire (Kut), vr. 49b.
Âlî Mustafa, Künhü’l-ahbâr, İstanbul 1277, s. 193.
Kınalızâde, Tezkire, I, 529-530.
Keşfü’ẓ-ẓunûn, I, 704.
Hammer (Atâ Bey), I, 164; II, 186.
Sicill-i Osmânî, III, 113; IV, 721.
Fâik Reşad, Târîh-i Edebiyyât-ı Osmâniyye, İstanbul 1913, s. 80-101.
Osmanlı Müellifleri, II, 254.
J. Deny, Grammaire de la langue turque, Paris 1921, s. X-XVIII.
Hıfzı Tevfik v.dğr., Türk Edebiyatı Numûneleri, İstanbul 1926, s. 219-242.
İsmail Hakkı [Uzunçarşılı], Kütahya Şehri, İstanbul 1932, s. 268.
Faruk K. Timurtaş, Şeyhî: Hayatı ve Eserleri, Eserlerinden Seçmeler, İstanbul 1968, s. 100-134.
a.mlf., “Fatih Devri Şairlerinden Cemâlî ve Eserleri”, TDED, IV/3 (1951), s. 189-213.
a.mlf., “Şeyhî’nin Hayatı ve Şahsiyeti”, a.e., V (1954), s. 91-120.
a.mlf., “Türk Edebiyatında Husrev ü Şirin ve Ferhad ü Şirin Hikâyesi”, a.e., IX (1959), s. 70-80.
a.mlf., “Ḫusrev ve Şīrīn ve Ferhād u Şīrīn Yazan Şairlerimiz”, TDl., sy. 10 (1952), s. 567-573.
a.mlf., “Şeyhî’nin Husrev ve Şîrîn’i Üzerine Notlar”, a.e., sy. 25 (1953), s. 18-20.
a.mlf., “Eski Edebiyatımızın Bir Aşk Hikâyesi”, a.e., sy. 148 (1964), s. 209-212.
a.mlf., “İran Edebiyatında Husrev ü Şirin ve Ferhad ü Şirin Yazan Şairler”, ŞM, sy. 4 (1961), s. 73-76.
a.mlf., “Şeyhî”, İA, XI, 477-478.
Mustafa Özkan, Türk Dilinin Gelişme Alanları ve Eski Anadolu Türkçesi, İstanbul 1995, s. 253-263.
B. Flemming, “Faḫrīs Ḫusrev u Šīrīn vom Jahr 1367”, ZDMG, CXV/1 (1965), s. 36-64.
Fevziye Abdullah, “Ferhad ile Şirin”, İA, IV, 565.