FEYZÎ, Subhizâde - TDV İslâm Ansiklopedisi

FEYZÎ, Subhizâde

FEYZÎ, Subhizâde
Müellif: MUSTAFA İSMET UZUN
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 1995
Erişim Tarihi: 21.12.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/feyzi-subhizade
MUSTAFA İSMET UZUN, "FEYZÎ, Subhizâde", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/feyzi-subhizade (21.12.2024).
Kopyalama metni

İstanbul’da doğdu. Asıl adı Feyzullah’tır. Sadrazam Hezarpâre Ahmed Paşa’nın kızının torunu, şehremini rûznâmçecisi şair Subhi Ahmed Efendi’nin oğludur. Tahsilini tamamladıktan sonra, babasının vefatı üzerine onun yerine şehremini rûznâmçecisi olarak memuriyet hayatına girdi (1101/1689-90). Bu görevinin ardından Çorlulu Ali Paşa’nın kethüdâ kâtipliğini, Osman Paşa’nın defterdarlık ve mektupçuluğunu yaptı. Bazı divan memuriyetlerinde bulundu. İstanbul’da vefat etti.

Tezkirelerde yer alan bilgilerden Feyzî’nin tanınmış bir şair olduğu anlaşılmaktadır (Safâyî, vr. 229a; Sâlim, s. 564-565). Feyzî’ye eserinde diğer tezkirecilerden daha geniş yer veren Râmiz onun hakkında “şair oğlu şair” ifadesini kullanır. Buna göre Feyzî’nin yaşadığı dönemde iyi bir şair olarak kabul edildiği düşünülebilirse de devrin diğer şairleriyle karşılaştırıldığında bunun doğru olmadığı anlaşılır. Feyzî, farklı bir muhtevaya sahip dört mesnevisiyle divanından dolayı hamse sahibi şairler arasında anılır.

Eserleri. 1. Divan. İki nüshası bilinmektedir. Bunlardan İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi nüshasında (TY, nr. 2874) iki na‘t, Hz. Hasan ve Hüseyin hakkında iki methiye, bir cülûsiyye, altı kaside, bir tahmîs, 120 gazel, kırk dört rubâî, doksan iki tarih, altmış müfred ve on sekiz lugaz mevcuttur. Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi nüshasında ise (Revan Köşkü, nr. 801, vr. 1b-77a) daha az şiir bulunmaktadır (muhtevası için bk. Levend, s. 147-148). Bu nüsha şairin mesnevilerini de ihtiva etmektedir.

2. Heft Seyyâre (TSMK, Revan Köşkü, nr. 801, vr. 79b-124b). Eser bir tevhid, bir na‘t, yedi hikâye ve bir hâtimeden meydana gelmektedir. 1060 beyit tutan hikâyeler kısmı kırk beş beyitlik bir hâtime ile sona erer. Şair, 1200 beyitlik bu mesnevisini 1122 (1710) yılında iki ay içinde tamamladığını söyler.

3. Mir’ât-ı Sûretnümâ (vr. 125b-153b). Mesnevinin bulunduğu kısmın ikinci sayfasında eserin adı Mir’ât-ı Âlemnümâ olarak geçmektedir. Kısa bir başlangıcın ardından gelen bir na‘ttan sonra “i‘tizâr” ve “sebeb-i nazm” bölümlerinin yer aldığı eser her biri “sıfat” başlıklı bölümler halinde gelişir. Her bölümde sâkî, mey, sâgar, cür‘a gibi işret ve işret meclisiyle ilgili konular ele alınır. “Edip ya‘nî bir heftede ihtimâm / Olup yedi yüz beyt ile bu tamâm” beytinden eserin bir haftada nazmedildiği anlaşılmaktadır. Tarih beytinde de 1710 yılında tamamlandığı kaydedilmiştir.

4. Safânâme (vr. 155b-195a). Bir giriş, bir na‘t ve bir mi‘râciyyeyi takiben Hulefâ-yi Râşidîn, Hz. Hasan ve Hüseyin hakkında yazılmış methiyelerden sonra dinî bir mesnevi olarak gelişeceği intibaını veren eser sabahı, gündüzü, gecesi, mehtabıyla baharın tasvir edildiği bir mesnevi haline dönüşür. “Tavsîf-i Hisâr-ı Anadolu” ve “Tavsîf-i Hisâr-ı Rumeli” başlıklı iki bölüm bir şehrengiz özelliği göstermesi bakımından dikkat çekicidir. On beş fasıl ve 1000 beyitten meydana gelen bu mesnevi 1123 (1711) yılında iki hafta içinde kaleme alınmıştır.

5. Işknâme (vr. 197b-241a). Eser bir giriş, bir na‘t, tavsîf-i mi‘râc ve münâcât ile başlamaktadır. “Işknâme” başlıklı şiirden sonra “sıfât-ı aşk”, “sıfât-ı âşık”, “sıfât-ı ma‘şûk” gibi başlıklar taşıyan manzumelerle gelişen eser 1100 beyitten meydana gelmektedir. Tarih beytinden bu eserin de 1123 yılında yazıldığı ve iki haftada tamamlandığı anlaşılmaktadır.

Feyzî’nin klasik hamse konularının dışında kaleme aldığı bu dört mesnevinin önemli bir sanat değeri taşıdığını söylemek güçtür. Mahallî özellikler göstermesiyle dikkat çeken Heft Seyyâre’deki hikâyeler teknik bakımından oldukça zayıftır. Diğer mesneviler de kayda değer bir özellik taşımaz. Şairin kullandığı mazmunlar bu alanda daha önce söylenmiş olanların tekrarından ibarettir. Ancak bu külliyat Türk edebiyatındaki sayılı hamse örneklerinden biri kabul edildiğinden önemli görülmüş, Feyzî de edebiyat tarihinde devrinin orta halli bir nâzımı olarak yerini almıştır.


BİBLİYOGRAFYA

Safâyî, Tezkire, Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 2549, vr. 229a.

Sâlim, Tezkire, İstanbul 1315, s. 564-565.

Râmiz, Âdâb-ı Zurefâ, Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 3873, vr. 82a.

Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin, Mecelletü’n-niṣâb, Süleymaniye Ktp., Hâlet Efendi, nr. 628, vr. 343a-b.

, IV, 35.

Nâil Tuman, Tuhfe-i Nâilî, İÜ Şarkiyat Araştırma Merkezi Ktp., “Feyzi” md.

, III, 717-719.

, II, 190-191.

İstanbul Kütüphaneleri Türkçe Hamseler Kataloğu (haz. Nâil Tuman), İstanbul 1961, s. 191-195.

A. Sırrı Levend, “Feyzî’nin Bilinmeyen Bir Hamsesi”, (1955), s. 143-152.

“Feyzî (Subhizâde)”, , III, 217.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1995 yılında İstanbul’da basılan 12. cildinde, 523 numaralı sayfada yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER