https://islamansiklopedisi.org.tr/gaznevi-abdullah-b-muhammed
1814 yılında Afganistan’ın Gazne bölgesindeki Gairu köyünde doğdu. Dedesi Muhammed Şerîf bölgenin meşhur sûfîlerindendi. Gaznevî ilk tahsilini doğduğu bölgede tamamladı. Hadis ve tefsir alanında kendini yetiştirmek için Kandehar’a gitti. Burada Vehhâbî eğilimleriyle tanınan Mevlânâ Habîbullah’ın derslerine devam etti. Hocasının görüşlerinin derin bir şekilde etkisi altında kalan Gaznevî halkın dinî hayatıyla yakından ilgilenmeye, bid‘at ve hurafelerle mücadele etmeye başladı. Tasavvufî geleneklerin birçoğunun Kur’an ve hadisin ruhuna uygun olmadığını ileri sürdü. Daha sonra Delhi’ye giderek, ulemânın tepkisinden çekindiği için başlattığı harekete Vehhâbîlik yerine “ehl-i hadîs” demeyi tercih eden Miyân Nezîr Hüseyin’in derslerine devam etti. Bu dönemde çalışmalarını Kütüb-i Sitte üzerinde yoğunlaştırdı.
İngilizler’in Delhi’yi işgali üzerine memleketine dönen Gaznevî faaliyetlerine burada devam etti. Kendisine muhalif olan âlimler tarafından şefaati inkâr eden bir Vehhâbî olduğu gerekçesiyle yöneticilere şikâyet edilmesi üzerine Kâbil’e giderek Afgan Emîri Dost Muhammed ile görüştü ve kendi fikirlerini savundu. Ancak ailesiyle birlikte Kâbil’in Bâğıstan dağlarına sürgüne gönderilmekten kurtulamadı (1863). Bölgenin âlimleri onu burada da rahat bırakmadılar. Gaznevî aynı yıl emîr olan Şîr Ali’den affını istedi. Ancak emîr halkın tepkisini öne sürerek bölgeyi terketmesini istedi. Şîr Ali’nin bir ay sonra devrilmesiyle tahta geçen Muhammed Efdal Han, Gaznevî’nin tutuklanmasını ve ulemânın huzurunda ifadesinin alınmasını emredince yakalanarak Kâbil’e götürüldü. Gaznevî burada ulemâ ile yaptığı tartışmalardan galip çıktı. Bunun üzerine ulemâ idam edilmesi için aleyhinde bir fetva çıkarmanın yolunu aradı. Bu mümkün olmayınca memleketi terketmesine karar verildi. Sırtına 100 sopa vurulduktan sonra yüzü siyaha boyanıp eşeğe bindirilerek Amritsar’a sürgün edildi. Burada da faaliyetlerine ara vermeden devam eden Gaznevî’nin şöhreti bütün Hindistan’da yayıldı. Kendisinden ders okumak için gelenlerle Amritsar ehl-i hadîs hareketinin merkezlerinden biri oldu. Seyyid Ahmed ve Şah İsmâil Şehîd başta olmak üzere önde gelen talebeleriyle birlikte Arapça kaynak eserleri Farsça ve Urduca’ya çevirdi. Hayatının son günlerini ibadetle geçiren Gaznevî Amritsar’da vefat etti.
Gaznevî bazı geleneklere karşı çıkmakla birlikte tasavvufu bütünüyle reddetmemiştir. Vahdet-i vücûd anlayışına şiddetle karşı çıkarken İmâm-ı Rabbânî’nin vahdet-i şühûd görüşüne saygı duymuştur. Nefis tezkiyesine önem vermiş, zikir halkalarına katılmış, ehl-i hadîsin diğer liderlerinin aksine talebelerinden ve dostlarından gelen hediyeleri kabul etmiştir. Münzevî bir hayat yaşamaya karşı çıkarken Allah ve din aşkı için dünyevî ilişkilerin en aza indirilmesi şeklindeki bir fena anlayışını hoş görmüştür. Fukahanın ictihadlarına körü körüne bağlanmaya da karşı olan Gaznevî, sünnetin yeniden yorumlanması gerektiği üzerinde önemle durmuştur.
BİBLİYOGRAFYA
Sıddîk Hasan Han, Taḳṣar min teẕkeri ciyûdi’l-aḥrâr, Bopal 1298.
Abdülhay el-Hasenî, Nüzhetü’l-ḫavâṭır, VII, 302-303.
P. Sykes, A History of Afghanistan, London 1940, II, bk. İndeks.
Mevlânâ M. İbrâhim Siyâlkûtî, Târîḫ-i Ehl-i Ḥadîs̱, Lahor 1980.
Bedrüzzamân M. Şefî‘ en-Nepâlî, eş-Şeyḫ ʿAbdullah Ġaznevî, Gucrânvâlâ 1984, s. 166.
“Vaṣa-i Şeyḫ ʿAbdullah Ġaznevî”, el-İʿtiṣâm, Lahor 4.09.1964.
Abd al-Ali, “Nawab Siddique Hasan Khan: A Religious Thinker and Reformer”, IC, LVIII (1984), s. 23-29.
“Ġaznevî, ʿAbdullāh”, UDMİ, XIV/2, s. 517-521.