https://islamansiklopedisi.org.tr/gelenbevi
1143 (1730) yılında Manisa’nın Kırkağaç ilçesine bağlı Gelenbe’de doğdu. Asıl adı İsmâil olup daha çok Gelenbevî olarak anılır. Bazı eserlerinde Şeyhzâde lakabını da kullandığı görülür. Tanınmış bir aileden geldiği anlaşılan Gelenbevî’nin dedesi Mahmud Efendi ile babası Mustafa Efendi’nin ilmiyeye mensup oldukları, her ikisinin de Manisa çevresinde müderrislik ve müftülük yaptıkları bilinmektedir. Babasını küçük yaşta kaybettiği için on üç on dört yaşlarına kadar ciddi anlamda bir eğitim göremeyen Gelenbevî doğduğu kasabada tahsile başladı, bir süre sonra da İstanbul’a giderek Fâtih Medresesi’ne girdi. Burada devrin ünlü müderrislerinden Yâsincizâde Osman Efendi’den Arapça ve naklî ilimleri, “ayaklı kütüphane” diye meşhur olan Müftîzâde Mehmed Emin Efendi’den de aklî ilimleri okudu. Medrese tahsilini tamamladıktan sonra 1177 (1763) yılında açılan ruûs imtihanını kazanarak müderrislik unvanını aldı. Daha sonraki yirmi yıl içinde getirildiği resmî görevler hakkında kaynaklarda yeterli bilgi bulunmamakta, İstanbul’un Zeyrek semtindeki evine kapanarak günlerini daha çok mantık ve matematikle ilgili eserleri mütalaa ve telifle geçirdiği kaydedilmektedir.
Gelenbevî 1197’de (1783) huzur derslerine muhatap olarak katıldı (Ebül‘ulâ Mardin, II-III, 262). Onun, I. Abdülhamid döneminde, gerçekleştirilen ıslahat hareketlerinden sonra kurulan Mühendishâne-i Bahrî-i Hümâyun ile İstihkâm Mektebi gibi bazı öğretim kurumlarında riyâziye hocası olarak görev yaptığı kaydedilir. Gelenbevî, matematik konusundaki dehasını ve bu alanda meydana gelen yenilik ve gelişmeleri takip ettiğini, 1787 yılında İstanbul’a gelen bir Fransız mühendisinin Bâbıâli’ye sunduğu, ancak dönemin ilim adamlarınca pek anlaşılmayan bazı logaritma cetvellerinin nasıl kullanılacağı hususunda yazdığı, Logaritma Şerhi adıyla da tanınan Şerh-i Cedâvili’l-ensâb adlı Türkçe eseriyle ortaya koymuştur. Kaynakların belirttiğine göre onun bu başarısı, Fransız mühendisinin de katıldığı bir toplantıda devrin reîsülküttâbı Mehmed Râşid Efendi’nin Gelenbevî’ye bir samur divan kürkü armağan etmesiyle kutlandı (Cevdet, IV, 258). Gelenbevî’nin bu şerhi yazarken, söz konusu cetvellerin daha önce III. Mustafa’nın emriyle Halîfezâde İsmâil Çınârî Efendi tarafından Tuhfe-i Behîc-i Rasînî Tercüme-i Zîc-i Kasini adıyla yapılan Türkçe tercümesinden de faydalandığı anlaşılmaktadır. Ayrıca Gelenbevî’nin, Calet’nin 1783 yılında Paris’te yayımlanan logaritmaya dair eserine düştüğü bazı notlar (Osmanlı Müellifleri, III, 296; Bingöl, Gelenbevî İsmail, s. 11), onun ilgi duyduğu alanlarda henüz yaygınlaşmamış olan ilmî literatür ve gelişmeleri dahi dönemin bütün iletişim imkânsızlıklarına rağmen takip ettiğini göstermektedir.
III. Selim’in huzurunda cereyan eden bir başka olay dikkatlerin yeniden Gelenbevî üzerinde toplanmasına vesile olmuştur. Kâğıthane’de gerçekleştirilen bir bayramlaşma töreninde humbaracıların başarısız atışlar yapmasına çok üzülen padişah, istikamet hesaplarını doğru bir şekilde yapacak bir uzmanın bulunmasını emretmiş, bunun üzerine huzura getirilen Gelenbevî toplardaki açı hatalarını ince riyâzî hesaplarla düzeltmiş, böylece atışlarda tam isabet kaydedilmesini sağlamıştır. III. Selim bu başarısından dolayı Gelenbevî’yi çeşitli hediyelerle ödüllendirdi; kendisine Mora’daki Yenişehir (Yenişehr-i Fenâr, Larissa) mevleviyeti tevcih edilerek oraya kadı tayin edildi (1204/1790). Gelenbevî bu vazifeyi yürütürken devrin şeyhülislâmı Hamîdîzâde Mustafa Efendi’den, hilâl konusunda rü’yetten ziyade hesaba dayanan görüşlerini ağır bir şekilde eleştiren resmî bir yazı aldı. Bu haksız tenkit karşısında çok üzülen ve beyin kanaması geçirerek felç olan Gelenbevî kısa bir süre sonra Yenişehir’de vefat etti. Mezarı, Uzunçarşılı’nın verdiği bilgiye göre Yenişehir’de Bayraklı Camii Kabristanı’ndadır (Osmanlı Tarihi, IV/2, s. 622). Ebül‘ulâ Mardin ise Hacı Cemal Öğüt’ten aldığı şifahî bilgilere dayanarak Gelenbevî’nin, Yunanistan’ın Tesalya bölgesindeki Kostem Köprüsü’nün yakınında inşa edilen bir türbede medfun bulunduğunu kaydeder (Huzur Dersleri, II-III, 264).
Gelenbevî İsmâil Efendi, aklî ve naklî ilimlerin hemen hepsinde söz sahibi olan ve son dönem Osmanlı ilim anlayışını eserleriyle günümüze aktaran önemli şahsiyetlerden biridir. Osmanlı Devleti’nin bütün kurumları ile gerilemeye başladığı bir dönemde yaşamış olmasına rağmen teoriyi pratik alana aktarabilmiş, ilmî gücünü Avrupalılar’a kabul ettirmiş ve ününü devletin sınırları dışına taşırabilmiş çok yönlü bir âlimdir. İstanbul’un Fatih semtinde onun adını taşıyan bir okul (Gelenbevî Lisesi) bulunmaktadır.
Eserleri. Gelenbevî’nin bazı önemli risâleleri, Sultan Abdülmecid dönemi âlimlerinin çeşitli konulara dair risâlelerinin de yer aldığı Resâʾilü’l-imtiḥân adlı eser içinde yayımlanmıştır (İstanbul 1262, 1275). Eserleri şu şekilde gruplandırılabilir:
A) Belâgat ve Gramer. 1. Risâle fî ʿilmi’l-meʿânî. Resâʾilü’l-imtiḥân içinde onuncu sırada neşredilmiştir (yazma nüshaları için bk. Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 5393; Yazma Bağışlar, nr. 642, 1234).
2. Risâle fî ʿilmi’l-beyân. Resâʾilü’l-imtiḥân içinde otuz beşinci eser olarak yayımlanmıştır (yazma nüshaları için bk. Süleymaniye Ktp., Yazma Bağışlar, nr. 606; Hafîd Efendi, nr. 447/9). Gelenbevî’nin bu iki eserini, Hatîb el-Kazvînî’ye ait Telḫîṣü’l-Miftâḥ’a yazılmış hâşiyeler olarak kabul etmek mümkündür.
3. Risâletü’l-faṣl ve’l-vaṣl. Meânî ilminin ana meselelerinden olan vasıl ile fasıl konularının işlendiği risâle Resâʾilü’l-imtiḥân içinde otuz dokuzuncu sırada neşredilmiştir (yazma nüshaları için bk. Süleymaniye Ktp., Yazma Bağışlar, nr. 606/59; Hasan Hüsnü Paşa, nr. 619; Hafîd Efendi, nr. 447; Fâtih, nr. 5393/1).
4. Risâle-i Tağlîb. Bir belâgat terimi olan “tağlîb”in işlendiği bu Türkçe risâlede istiare ve mecâz-ı mürsel üzerinde de durulmaktadır. Risâle Resâʾilü’l-imtiḥân içinde kırk sekizinci eser olarak yayımlanmıştır,
5. Risâletü’l-maṣdar (Süleymaniye Ktp., Giresun, nr. 106, vr. 139-141).
6. Risâle fî şerḥi taʿrîfi ṣıdḳi’l-ḫaber ve keẕibih. Arapça’da haber bildiren bir sözün doğruluk ve yanlışlıkla nitelendirilmesinden neyin kastedildiği konusunu ele alan bir risâledir (Süleymaniye Ktp., Hafîd Efendi, nr. 447/5).
7. Risâle fî beyâni ismi’l-maʿnâ ve ismi’l-ʿayn. İsmin, bir mahiyet veya cevherin ilintilerini ifade eden “mâna isimleri” ile bir mahiyet veya cevherin adını teşkil eden “zât isimleri” şeklindeki ayırımını konu alan risâlede usulcülerle dil âlimlerinin görüş ayrılıklarına da işaret edilir (Süleymaniye Ktp., Giresun, nr. 106/2).
8. Risâle fî duḫûli’l-bâʾ ʿale’l-maḳṣûri ʿaleyh. Bir belâgat terimi olan “kasr”a dair gramer tartışmalarının işlendiği risâle (Süleymaniye Ktp., Yazma Bağışlar, nr. 606/35, 1284/14) Resâʾilü’l-imtiḥân içinde on birinci eser olarak yayımlanmıştır.
B) Mantık, Felsefe ve Münazara. 1. el-Burhân (fî ʿilmi’l-manṭıḳ ve fenni’l-mîzân). Klasik mantık alanında XVIII. yüzyılda telif edilen nâdir eserlerdendir. Burhân-ı Gelenbevî, Mîzân-ı Gelenbevî, Mîzânü’l-burhân veya kısaca el-Burhân olarak tanınan bu esere bizzat müellifi tarafından Ḥâşiyetü’l-Burhân adıyla bir hâşiye yazılmıştır. Eserin hâşiyesiyle birlikte yapılmış birkaç baskısı vardır (İstanbul 1253, 1289, 1306, 1310). el-Burhân’a Hasan Hüsnî el-Mevsılî Tenvîrü’l-Burhân (İstanbul 1307), Yûsuf Şükrü Harpûtî Nâmûsü’l-îḳān (İstanbul 1274) ve Ebü’l-Fuzalâ Mustafa el-Kutb er-Rizevî Şerḥ-i Dîbâce-i Burhân adıyla şerh yazmışlardır (Bingöl, Gelenbevî İsmail, s. 36; a.mlf., Gelenbevî’nin Mantık Anlayışı, s. 7). Eserin, Osmanlı devlet ve ilim adamlarından Abdünnâfi İffet Efendi tarafından Fenn-i Mantık (Terceme-i Burhân-ı Gelenbevî) adıyla yapılan şerh ve tercümesinin çeşitli baskıları bulunmaktadır (İstanbul 1295, 1297, 1307).
2. Şerḥ-i Îsâġūcî (Gelenbevî ʿalâ Îsâġūcî). Esîrüddin el-Ebherî’nin, er-Risâletü’l-es̱îriyye fi’l-manṭıḳ adıyla da bilinen ve klasik mantığın bazı konularını kapsayan Îsâġūcî adlı risâlesinin şerhidir (İstanbul 1275, 1283).
3. Risâletü’l-ḳıyâs. Eser, Burdurlu Muhammed Râşid Efendi’nin müellif hattından istinsah ettiği bir nüshası esas alınarak yayımlanmıştır (İstanbul 1278).
4. Risâletü’l-imkân. Müellifi tarafından Miftâḥu bâbi’l-müveccehât olarak da adlandırılan eser mantığın vücûb, imkân, imtinâ (modalite) konularını işlemektedir (İstanbul 1309). Eser bazı kaynaklarda Risâle fî taḥḳīḳi’l-imkân ve’ż-żarûre veya Miftâḥu’l-müveccehât olarak da anılmaktadır.
5. Ḥâşiye ʿalâ Ḥâşiyeti’l-Lârî ʿalâ Şerḥi Hidâyeti’l-ḥikme. Esîrüddin el-Ebherî’nin İslâm felsefesinin mantık, tabîiyyât ve ilâhiyyât gibi ana konularını ele alan ünlü eseri Hidâyetü’l-ḥikme’ye Kādî Mîr Meybüdî tarafından yapılan şerhin Muslihuddîn-i Lârî’ye ait hâşiyesine yazılan yeni bir hâşiyedir (İstanbul 1270).
6. Ḥâşiye ʿalâ Tehẕîbi’l-manṭıḳ ve’l-kelâm. Teftâzânî’nin Tehẕîbü’l-manṭıḳ ve’l-kelâm adlı eserine Devvânî’nin yazmaya başlayıp tamamlayamadığı şerhin, Mîr Zâhid Ebü’l-Feth es-Saîdî’ye ait olan ve Tehẕîb-i Mîr olarak da bilinen hâşiyesine yazılmış yeni bir hâşiyedir (İstanbul 1288).
7. Risâle fi’l-vâsıṭa. Bir kıyasta orta terimin belirlenmesini konu edinen eser (Millet Ktp., Ali Emîrî, nr. 4351) Resâʾilü’l-imtiḥân içinde on üçüncü sırada yayımlanmıştır.
8. Risâle fî maʿne’t-taḳsîm. Mantıkta tarif konusunun alt başlıklarından birini teşkil eden taksime ayrılan bu risâle (Süleymaniye Ktp., Hafîd Efendi, nr. 450; Giresun, nr. 106/5) Resâʾilü’l-imtiḥân içinde elli birinci eser olarak yer almıştır.
9. Risâletü’l-âdâb (Risâle fî ʿilmi’l-âdâb). Araştırılan veya tartışılan bir konuda tez ve antitez arasındaki münasebeti tahlil ederek doğruyu belirleme faaliyeti esnasında tarafların uyması gereken objektif kuralların ele alındığı “âdâbü’l-bahs”e dair bir eser olup Âdâb Risâlesi veya Gelenbevî ʿale’l-âdâb olarak da anılır (İstanbul 1281). Hasan Paşazâde tarafından yapılmış Fetḥu’l-vehhâb fî şerḥi Risâleti’l-âdâb adlı bir şerhi bulunan eseri (Bingöl, Gelenbevî İsmail, s. 44) Abdünnâfi İffet Efendi Tercüme-i Âdâb-ı Gelenbevî adıyla Türkçe’ye çevirmiştir (İstanbul 1302).
10. Taʿlîḳāt ʿalâ Ḥâşiyeti Mîr ʿalâ Şerḥi’l-Âdâb. Gelenbevî’nin en hacimli eserlerinden biri olan bu kitap, Adudüddin el-Îcî’nin münazara âdâbıyla ilgili Âdâbü’l-ʿallâme ʿAḍudiddîn adlı eserine Muhammed et-Tebrîzî el-Hanefî tarafından yapılan şerhe Mîr Zâhid Ebü’l-Feth es-Saîdî’nin yazdığı hâşiyenin (Keşfü’ẓ-ẓunûn, I, 41) yeni bir hâşiyesidir (İstanbul 1234).
C) Kelâm. 1. Ḥâşiye ʿalâ Şerḥi’l-Celâl. Adudüddin el-Îcî’nin el-ʿAḳāʾidü’l-ʿAḍudiyye adlı risâlesine Devvânî tarafından yapılan ve daha çok Celâl olarak bilinen şerhine yazılmış önemli bir hâşiyedir. Âtıf Efendi (nr. 1250, 1408); Millet (Ali Emîrî, nr. 1311) ve Süleymaniye (Fâtih, nr. 2948, 2949; Gelibolulu Tâhir Efendi, nr. 45; Musallâ Medresesi, nr. 2008/24; Pertevniyal Sultan, nr. 502; Tırnovalı, nr. 1059) kütüphanelerinde yazma nüshaları tesbit edilen eserin çeşitli baskıları bulunmaktadır (İstanbul 1233, 1306, 1325).
2. Taʿlîḳāt ʿalâ Ḥâşiyeti’s-Siyâlkûtî. el-ʿAḳāʾidü’l-ʿAḍudiyye üzerine Cürcânî tarafından yazılan şerhe Abdülhakîm es-Siyâlkûtî’nin yaptığı hâşiyeye Gelenbevî’nin bir ta‘lîkātının bulunduğu kaydedilmektedir (Osmanlı Müellifleri, III, 296; Bingöl, Gelenbevî İsmail, s. 49).
3. Risâle fî taḥḳīḳi meẕâhibi ehli’s-sünne fî ʿuṣâti’l-müʾminîn. Gelenbevî bu risâlede amel-iman münasebetini ve büyük günah işleyen müminler hakkında Ehl-i sünnet âlimlerinin görüşlerini incelemekte, bu arada Mu‘tezile’nin fikirlerini de tenkit etmektedir. Eserin Süleymaniye Kütüphanesi’nde farklı adlarla kayıtlı bazı nüshaları bulunmaktadır (Fâtih, nr. 5393/6; Nâfiz Paşa, nr. 785; Hafîd Efendi, nr. 447/7).
4. Risâle teteʿallaḳ bi-ḳavlihî Teʿâlâ: Ve lev ʿalima’llāhü fîhim ḫayran le-esmeʿahüm. Bu risâlede, Hz. Peygamber’in tebliğini işitip de ona gereken önemi vermeyen kimselerle ilgili yukarıdaki âyette (el-Enfâl 8/23) yer alan kıyasın mantıkî değerlendirilmesi yapılmaktadır (Süleymaniye Ktp., Kasîdecizâde Süleyman Sırrı, nr. 723; Giresun, nr. 106).
5. Risâle fî taḥḳīḳi vaḥdeti’l-vücûd. Vahdet-i vücûd anlayışını kelâmcıların ve filozofların bakışları açısından tenkide tâbi tutan eserin İstanbul Üniversitesi (AY, nr. 4791, 6322, 6356) ve Süleymaniye (Esad Efendi, nr. 3502/2; Fâtih, nr. 5393/2; Hafîd Efendi, nr. 447; Hacı Mahmud Efendi, nr. 2789) kütüphanelerinde nüshaları bulunmaktadır.
6. Risâle fi’t-teḳaddüm. Kıdemin çeşitli anlamlarının ele alındığı küçük bir risâledir (Süleymaniye Ktp., Giresun, nr. 106/3).
7. Risâle teteʿallaḳ bi-ḳıdemi’l-ʿâlem ve ḥudûs̱ih (Süleymaniye Ktp., Serez, nr. 3847/7). Resâʾilü’l-imtiḥân içinde kırk dokuzuncu eser olarak yayımlanmıştır.
8. Risâle tebḥas̱ü ʿan mâhiyyâti’l-mümkinât ve’l-mümteniʿât. Süleymaniye Kütüphanesi’nde nüshası bulunan risâle (Serez, nr. 3847/8) Resâʾilü’l-imtiḥân içinde elli dördüncü sırada neşredilmiştir.
9. Risâle fî ʿilmi’l-ḳadîm ve taʿalluḳıh. Süleymaniye Kütüphanesi’nde yazma bir nüshası bulunan risâle (Kılıç Ali Paşa, nr. 570) Resâʾilü’l-imtiḥân içinde elli ikinci eser olarak yayımlanmıştır.
10. Risâle fî ʿilmillâhi Teʿâlâ bi’l-maʿdûmât ʿalâ meẕhebi’l-mütekellimîn (Köprülü Ktp., nr. 23). Müellifin bir önceki risâlesini tamamlar mahiyette olup Resâʾilü’l-imtiḥân içinde elli üçüncü sırada neşredilmiştir.
11. Risâle fi’l-vücûdi’ẕ-ẕihnî. Gelenbevî bu eserinde bir nesnenin zihindeki kavramı ile dış dünyadaki varlığı arasındaki münasebeti incelemektedir (Süleymaniye Ktp., Giresun, nr. 106). Resâʾilü’l-imtiḥân içinde kırk altıncı eser olarak yayımlanmıştır.
D) Matematik, Astronomi ve İlm-i Mîkāt. 1. Hisâbü’l-küsûr (Küsûrât-ı hisâb). Klasik İslâm cebirinin Osmanlı dünyasındaki son temsilcisi olan Gelenbevî’nin, “mesâil-i sitte” ile klasik geleneğe bağlı cebir bilgilerini ele aldığı bu Türkçe cebir kitabı hakkında en ayrıntılı tanıtım Sâlih Zeki tarafından yapılmıştır (Kāmûs-ı Riyâziyyât, I, 319; a.mlf., Âsâr-ı Bâkıye, II, 297; Bingöl, Gelenbevî İsmail, s. 25-26; DİA, VII, 199-200). Eserin Beyazıt Devlet (nr. 4494), Süleymaniye (Esad Efendi, nr. 3160) ve Millet (Ali Emîrî, nr. 511) kütüphanelerinde nüshaları bulunmaktadır.
2. Risâle-i Adlâ-i Müsellesât. Bir üçgenin elemanlarının, özellikle açı ve kenarları arasındaki bağıntıların trigonometrik esaslara göre incelendiği üç bölümden oluşan bir geometri kitabıdır (İstanbul 1220).
3. Şerh-i Cedâvili’l-ensâb. Daha çok Logaritma Şerhi adıyla bilinen bu eser iki bölümden meydana gelmektedir. Birinci bölümün mukaddimesinde sayı sistemleri ve bunların özellikleri üzerinde durulmakta, daha sonraki fasıllarda cedvel-i ensâb, nisbet-i ceybiyye ve nisbet-i zılliyye cetvellerinin nasıl oluştuğu, bunların dayandıkları esaslar açıklanmaktadır. İkinci bölümde ise söz konusu cetvellerin kullanılışı ve bunlarla yapılan çeşitli matematik işlemleri hakkında bilgi verilmektedir. Eserin Süleymaniye (Hacı Mahmud Efendi, nr. 5720) ve Beyazıt Devlet (Bayezid, nr. 4516) kütüphanelerinde yazma nüshaları vardır.
4. Usûl-i Cedâvil-i Ensâb-ı Sittînî. Astronomi hesaplarında kullanılmak üzere düzenlenen altmışlı logaritma cetvelleriyle ilgili küçük bir risâle olup Sâlih Zeki tarafından tanıtılmıştır (Âsâr-ı Bâkıye, II, 301).
5. Risâle ʿalâ rubʿi’l-muḳanṭarât. Astronomiye dair olan bu eser Kitâbü’l-Merâṣıd, Risâletü’l-ceyyib ve’l-muḳanṭara, ʿAmel bi’r-rubʿi’l-müceyyeb gibi adlarla anılmaktadır. İslâm matematik tarihi açısından büyük önem taşıyan kitap rubu‘ (murabba) tahtasının nasıl kullanılacağını, bundan faydalanarak namaz ve diğer ibadet vakitlerinin ne şekilde belirleneceğini açıklamaktadır. Eserin Süleymaniye (Esad Efendi, nr. 2012/1, 2014, 3580; Lâleli, nr. 2718/2, Nâfiz Paşa, nr. 1266; Giresun, nr. 150, 153/1), Köprülü (nr. 709) ve İstanbul Üniversitesi (AY, nr. 861, 2895/1, 3510) kütüphanelerinde nüshaları bulunmaktadır.
6. Risâle fî sütûhi’l-münharifât. Mekanik saatlerin henüz yaygınlık kazanmadığı dönemlerde, vakti güneşin hareketlerine göre tayin etmek üzere hazırlanmış olan güneş saatlerindeki yükseklik mili hesaplamalarına ait küçük bir risâledir. Sâlih Zeki, Gelenbevî’nin aynı konuyla ilgili Risâle fî resmi’l-mizvele ve’l-münharife adlı bir başka risâlesinden de söz etmektedir (a.g.e., II, 301).
7. Deḳāʾiku’l-beyân fî ḳıbleti’l-büldân. Risâletü’l-ḳıble olarak da bilinen eser, çeşitli yerleşim alanlarında kıblenin belirlenmesi için gereken gözlem ve trigonometrik hesapların nasıl yapılacağını inceleyen önemli bir risâledir. 1189 (1775) yılında tamamlanan eser, Osmanlı Maarif nâzırlarından, Gelenbevî’nin torunu fizikçi Said Bey’in (Said Gelenbevioğlu, ö. 1938) delâletiyle yayımlanmıştır (İstanbul 1337).
BİBLİYOGRAFYA
Keşfü’ẓ-ẓunûn, I, 41.
Cevdet, Târih, IV, 256-258.
Sicill-i Osmânî, I, 372.
Sâlih Zeki, Kāmûs-ı Riyâziyyât, İstanbul 1315, I, 318-321.
a.mlf., Âsâr-ı Bâkıye, İstanbul 1329, II, 294-301.
Bursalı Mehmed Tâhir, Aydın Vilâyetine Mensûb Meşâyih, Ulemâ, Şuarâ, Müverrihîn ve Etibbânın Terâcim-i Ahvâli, İzmir 1324, s. 99.
Osmanlı Müellifleri, II, 8; III, 293-297.
Brockelmann, GAL Suppl., II, 1015.
Türkiye Maarif Tarihi, I, 150-152, 317.
Îżâḥu’l-meknûn, I, 179, 559.
Hediyyetü’l-ʿârifîn, I, 222.
Hilmi Ziya Ülken, Mantık Tarihi, İstanbul 1942, s. 116, 188.
Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, IV/2, s. 622-623.
Kemal Zülfü Taneri, Türk Matematikçileri, İstanbul 1958, s. 61-68.
Ebül‘ulâ Mardin, Huzur Dersleri (nşr. İsmet Sungurbey), İstanbul 1966, II-III, 262-265, 931.
M. Zâhid Kevserî, Maḳālâtü’l-Kevs̱erî, Kahire 1388, s. 598-610.
Nihat Keklik, İslâm Mantık Tarihi ve Fârâbî Mantığı, İstanbul 1969-70, I, 68.
Adıvar, Osmanlı Türklerinde İlim (Kazancıgil), s. 203-204.
Abdülkuddûs Bingöl, Gelenbevî İsmail, Ankara 1988.
a.mlf., Gelenbevî’nin Mantık Anlayışı, İstanbul 1993.
a.mlf., “XVIII. Yüzyıl Türk Mantıkçıları”, EFAD, sy. 14, Erzurum 1986, s. 60-65.
Abdurrahman Aygün, “Türk İrfan Semasının Şanlı Dâhîsi ve Direği Gelenbeli İsmâil Efendi Merhum”, Diyanet İşleri Başkanlığı Dergisi (1961), Ankara 1962, s. 188-191.
Osman Keskioğlu, “İsmail Gelenbevî (1143-1205 H. / 1730-1791 M.) ve Subût-ı Hilâl Meselesi”, AÜİFD, XXIII (1965), s. 21-30.
Recep Duran, “Gelenbevî’nin ‘Nefsü’l-emr’ Karşısındaki Tavrı”, Felsefe Dünyası, sy. 1, Ankara 1991, s. 45-47.
İhsan Fazlıoğlu, “Cebir”, DİA, VII, 199-200.
Necdet Sakaoğlu, “Gelenbevîzadeler”, DBİst.A, III, 390-391.