GÜMÜŞHÂNEVÎ, Ahmed Ziyâeddin - TDV İslâm Ansiklopedisi

GÜMÜŞHÂNEVÎ, Ahmed Ziyâeddin

Müellif: İRFAN GÜNDÜZ
GÜMÜŞHÂNEVÎ, Ahmed Ziyâeddin
Müellif: İRFAN GÜNDÜZ
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 1996
Erişim Tarihi: 04.11.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/gumushanevi-ahmed-ziyaeddin
İRFAN GÜNDÜZ, "GÜMÜŞHÂNEVÎ, Ahmed Ziyâeddin", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/gumushanevi-ahmed-ziyaeddin (04.11.2024).
Kopyalama metni

Gümüşhane’nin Emîrler mahallesinde doğdu. Babasının adı Mustafa’dır. 1822’de ailesinin ticaret yapmak için gittiği Trabzon’da Şeyh Osman Efendi ve Şeyh Hâlid es-Saîdî gibi âlimlerden sarf, nahiv ve fıkıh dersleri aldı. 1831’den sonraki bir tarihte amcasıyla birlikte ticarî amaçla İstanbul’a gitti ve bir daha Trabzon’a dönmedi. Beyazıt Medresesi’nde dinî ilimleri tahsil ederken adı tesbit edilemeyen bir şeyhe intisap etti. Bu zatın ölümünden sonra tahsilini Mahmud Paşa Medresesi’nde sürdürdü. Sultan Abdülmecid’in hocası Hâfız Mehmed Emin Efendi ile II. Mahmud’un hocası Abdurrahman Harpûtî gibi devrin önde gelen âlimlerinin öğrencisi oldu.

İstanbul’daki tahsil hayatı boyunca tasavvufî çevrelerle münasebetini sürdüren Gümüşhânevî, 1845 yılında Üsküdar Alaca Minare Tekkesi’nde Hâlidiyye tarikatını yaymaya çalışan Şeyh Abdülfettâh el-Akrî ile tanıştı. Ona intisap etmek istediyse de Akrî, kendisini irşad etmeye İstanbul’a gelecek başka bir şeyhin yetkili olduğunu söyleyerek dostluklarının sohbet ve samimiyet sınırları içinde devam etmesini istedi. Gümüşhânevî daha sonra, Alaca Minare Tekkesi’nde Trablusşam müftüsü diye meşhur olan Hâlidî şeyhi Ahmed el-Ervâdî’ye intisap etti. 1848 yılında Mahmud Paşa Medresesi’ndeki hücresinde gerçekleştirdiği iki halvetten sonra Ervâdî’den hilâfet aldı. Levâmiʿu’l-ʿuḳūl adlı eserinde “tarîkaten Nakşibendî, meşreben Şâzelî” olduğunu söyleyen Gümüşhânevî, Nakşibendiyye ve Şâzeliyye’nin usul ve âdâbı çerçevesinde yoğunlaşan bir irşad faaliyeti sürdürdü.

1859’da Cağaloğlu’ndaki Fatma Sultan Camii’ni tekke haline getiren Gümüşhânevî (1957 yılında istimlâk edilerek yıkılan tekkenin arsası üzerinde bugün Defterdarlık binası bulunmaktadır), 1863’te sarayın tahsis ettiği özel bir gemiyle ve muhtemelen resmî bir görevle hacca gitti. 1877’de Şeyhülharem-i Nebevî Mehmed Emin Paşa’nın kızı Havvâ Seher Hanım’la evlendi. Aynı yıl ikinci defa hacca gitti. Hac dönüşü İstanbul’a gelmeyip üç yıl kadar Mısır’da kaldı. Tanta ve Kahire’de Nâsıriye, Câmiu’l-Ezher ve Seyyidinâ Hüseyin Camii’nde 200’den fazla talebeye hadis okuttu. Mısır müftüsü Muhammed el-Menûtî, Şeyh Cevdet, Muhammed et-Tantâvî, Şeyh Mustafa es-Sâidî ve Şeyh Rahmetullah el-Hindî’ye hilâfet verdi.

Aralarında Kastamonulu Hasan Hilmi, Safranbolulu İsmâil Necâtî, Dağıstanlı Ömer Ziyâeddin, Tekirdağlı Mustafa Feyzi, Lüleburgazlı Mehmed Eşref Efendi gibi huzur dersi muhatap ve mukarrirliğine kadar yükselmiş âlimlerin de bulunduğu 116 kişiye hilâfet vererek Nakşibendiyye tarikatının Hâlidiyye kolunun yayılmasında önemli bir rol oynayan Gümüşhânevî 8 Zilkade 1311 (13 Mayıs 1894) Pazar günü vefat etti ve Süleymaniye Camii hazîresine defnedildi.

Gümüşhânevî zâhirî ilimlerin tahsiline önem vermiş, halifelerinde her şeyden önce ilmî yeterliliğin bulunmasını şart koşmuştur. Dergâh mensupları arasında bir yardımlaşma ve borç sandığı kurarak ev ve iş yerlerinde âtıl duran menkul servetleri bu sandıkta toplatmış, bu para ile bir matbaa kurarak basılan eserlerinin ücretsiz dağıtımını sağlamıştır. Aynı sermayeden tahsis edilen 500’er altınlık vakıflarla İstanbul, Bayburt, Rize ve Of’ta dört büyük kütüphane kurulmuştur.

Dinî ilimleri öğrenme ve sünnete uyma konusu üzerinde hassasiyetle duran Gümüşhânevî, tekkesinde hadis okutmaya ağırlık vermiş, böylece Gümüşhaneli Dergâhı bir dârülhadis hüviyeti kazanmıştır. Tekkelerde görülen yozlaşmaya karşı çıkmış, ulemâ ve meşâyih arasındaki anlaşmazlıkları birleştirici bir tavırla gidermeye çalışmıştır. Câmiʿu’l-uṣûl adlı eseriyle tarikatlara ait evrâd ve ahzâbın derlenmesinden meydana gelen Mecmûʿatü’l-aḥzâb’ı onun bu özelliğini ortaya koymaktadır.

Eserleri. Tasavvuf. Câmiʿu’l-uṣûl (İstanbul 1276), Rûḥu’l-ʿârifîn (İstanbul 1275), Mecmûʿatü’l-aḥzâb (I-III, İstanbul 1311), Kitâbü’l-ʿÂrifîn fî esrâri esmâʾi’l-erbaʿîn (Mecmûʿatü’l-aḥzâb’ın kenarında, II, 550-569). Hadis. Râmûzü’l-eḥâdîs̱ (İstanbul 1275), Levâmiʿu’l-ʿuḳūl (I-V, İstanbul 1292-1294, Râmûzü’l-eḥâdîs̱’in şerhi), Ġarâʾibü’l-eḥâdîs̱ (İstanbul, ts.), Leṭâʾifü’l-ḥikem (İstanbul 1275), Ḥadîs̱-i Erbaʿîn (İstanbul 1290). Ahlâk. Necâtü’l-ġāfilîn (İstanbul 1268), Devâʾü’l-müslimîn (İstanbul 1290), Netâʾicü’l-iḫlâṣ (İstanbul 1290). Fıkıh ve Akaid. Câmiʿu’l-menâsik ʿalâ aḥseni’l-mesâlik (İstanbul 1289), Câmiʿu’l-mütûn (İstanbul 1273), el-ʿÂbir fi’l-enṣâr ve’l-muḥâcir (İstanbul 1276), Matlabü’l-mücâhidîn (Türkçe, el-ʿÂbir’in kenarında). Bir sayfadan ibaret Risâletün maḳbûle fî ḥaḳḳı’l-müceddid ile vasiyetlerini ihtiva eden iki sayfalık Türkçe metin el-ʿÂbir’in kenarında yer almaktadır.

Eserlerini Arapça olarak kaleme alan Gümüşhânevî’nin Câmiʿu’l-uṣûl’ü Velîler ve Tarikatlarda Usûl adıyla Rahmi Serin – Ramazan Nazlı (İstanbul 1977), Rûḥu’l-ʿârifîn’i Vuslat Ehli ve İlâhî Aşk adıyla Rahmi Serin (İstanbul 1978) tarafından tercüme edilmiştir. Râmûzü’l-eḥâdîs̱’in biri aynı adla (trc. Naim Erdoğan, İstanbul 1976), diğeri Râmûz el-Ehâdîs: Hadisler Deryası Tercümesi (trc. Abdülaziz Bekkine, nşr. Lütfi Doğan – M. Cevat Akşit, İstanbul 1982) adıyla iki tercümesi vardır. Necâtü’l-ġāfilîn, Gafillerin Kurtuluş Yolu (trc. A. Kemal Saran, İstanbul 1968), Câmiʿu’l-mütûn, Ehl-i Sünnet İ‘tikadı (trc. Abdülkadir Kabakçı – Fuat Günel, İstanbul 1986, 4. bs.) adıyla yayımlanmıştır.


BİBLİYOGRAFYA

, I, vr. 329a-329b.

, II, 185-187.

Muhammed b. Süleyman el-Bağdâdî, Ḥadîḳatü’n-nediyye fî âdâbi ṭarîḳati’n-Naḳşibendiyye ve’l-behceti’l-Ḫâlidiyye, Kahire 1310.

Mustafa Fevzi b. Nu‘mân, Hediyyetü’l-hâlidîn fî menâkıbi kutbi’l-ârifîn Mevlânâ Ahmed Ziyâüddîn b. Mustafa el-Gümüşhânevî, İstanbul 1313.

a.mlf., Menâkıb-ı Haseniyye, İstanbul 1327.

M. Zâhid Kevserî, İrġāmü’l-merîd, İstanbul 1328.

a.mlf., et-Taḥrîrü’l-vecîz fîmâ yebteġīhi’l-müstecîz, Kahire 1360.

Kasım Kufralı, Nakşibendiliğin Kuruluşu ve Yayılışı (doktora tezi, 1949), İÜ Türkiyat Araştırma Merkezi, Tez, nr. 337.

İrfan Gündüz, Gümüşhânevî Ahmed Ziyâüddîn: Hayatı-Eserleri-Tarîkat Anlayışı ve Hâlidiyye Tarîkatı, İstanbul 1984.

Hamid Algar, “A Brief History of the Naqshbandī Order”, Naqshbandis, (ed. M. Gaborieau v.dğr.), Istanbul-Paris 1990, s. 33.

Butrus Abu-Manneh, “Shaykh Ahmed Ziyā‘üddīn el-Gümüşhanevī and the Ziyā’i-Khālidī Suborder”, Shīʿa Islam, Sects and Sufism (ed. F. de Jong), Utrecht 1992, s. 105-117.

Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhanevî: Sempozyum Bildirileri (haz. Necdet Yılmaz), İstanbul 1992.

Hocazâde Ahmed Hilmî, “Mevlânâ Ahmed Ziyâüddin el-Gümüşhânevî”, Cerîde-i Sûfiyye, nr. 8-24, İstanbul 6 Zilkade 1330/1328 r., s. 6-8.

Demetrio Giordiani, “‘Unicità dell’Esistenza’ e ‘Unicità della Visione’ in un’opera dello Shaykh Diyā ad-Dīn Gümüşhkhänelï”, Islàm. Storia e Civiltà, sy. 36 (X/3), Roma 1991, s. 91-97.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1996 yılında İstanbul’da basılan 14. cildinde, 276-277 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER