https://islamansiklopedisi.org.tr/hades
Sözlükte “yakın zamanda meydana gelen, sonradan ortaya çıkan şey” anlamında olup fıkıh ilminde abdestsizlik veya cünüplük dolayısıyla insanda meydana geldiği var sayılan mânevî (hükmî) kirliliği veya bu kirliliğin sebebini ifade eder. Bu durumda bulunan kimseye muhdis denir. Hadesin karşıtı “maddî kirlilik, pislik” anlamına gelen hubstur.
Hades hades-i ekber (büyük hades) ve hades-i asgar (küçük hades) diye ikiye ayrılır. Gusülle giderilebilen cenâbet, hayız ve nifas gibi kirlilik hali büyük hades, abdestle giderilen kirlilik de küçük hadestir. Buna bağlı olarak gusül “tahâret-i kübrâ”, abdest de “tahâret-i suğrâ” şeklinde adlandırılır. Ancak hades kelimesi tek başına kullanıldığında daha çok abdestsizlik hali kastedilmekte (meselâ bk. Buhârî, “Vuḍûʾ”, 2, 34, 36; Mergīnânî, I, 14, 25, 29), büyük hades ise genellikle cenâbet kelimesiyle ifade edilmektedir (bk. ABDEST; CENÂBET; GUSÜL).
BİBLİYOGRAFYA
Lisânü’l-ʿArab, “ḥds̱” md.
et-Taʿrîfât, “ḥds̱” md.
Tehânevî, Keşşâf, I, 278.
Müsned, IV, 85; V, 427.
Buhârî, “Vuḍûʾ”, 2, 34, 36.
Kâsânî, Bedâʾiʿ, I, 3, 24 vd.
Mergīnânî, el-Hidâye, İstanbul 1986, I, 14, 25, 29.
Aynî, ʿUmdetü’l-ḳārî, Kahire 1392/1972, II, 376.
Tahtâvî, Ḥâşiye ʿalâ Merâḳı’l-felâḥ, Bulak 1318, s. 139.
Cezîrî, el-Meẕâhibü’l-erbaʿa, I, 1-5.
“Hades”, İA, V/1, s. 42.
G.-H. Bousquet, “Ḥadat̲h̲”, EI2 (İng.), III, 19.
“Hades”, Mv.F, XVII, 108-128.