HAKÎM ATA - TDV İslâm Ansiklopedisi

HAKÎM ATA

Müellif: MUSTAFA KARA
HAKÎM ATA
Müellif: MUSTAFA KARA
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 1997
Erişim Tarihi: 23.11.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/hakim-ata
MUSTAFA KARA, "HAKÎM ATA", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/hakim-ata (23.11.2024).
Kopyalama metni

Hârizm’de doğdu. Asıl adı Süleyman’dır. Daha sonra yerleştiği yer dolayısıyla Bâkırgānî nisbesini aldı. Hayatı hakkındaki bilgiler, yazarı bilinmeyen Hakîm Atâ Kitâbı (Kazan 1846) adlı menâkıbnâmeye dayanmaktadır. Bu esere göre derse giderken arkadaşları gibi Kur’ân-ı Kerîm’i boynuna asmayıp başının üstünde taşıması Ahmed Yesevî’nin dikkatini çekmiş, ailesi ve hocasının iznini alarak onunla ilgilenmeye başlamıştır. Ahmed Yesevî bir gün müridlerini tekkeye odun getirmek için ormana gönderir, hava yağmurlu olduğundan müridlerin getirdiği odunlar yanmaz, sadece elbiselerini çıkarıp odunlara örten Hakîm Ata’nın taşıdığı odunlar tutuşur, Ahmed Yesevî bu davranışından dolayı genç müridine “Hakîm” adını vermiştir (Ali Şîr Nevâî, s. 384). Rivayete göre Hakîm Ata’nın hikmetler söylemeye başlaması bu olaydan sonradır. Bir müddet sonra şeyhinden icâzetnâme alan Hakîm Ata irşad için Türkistan’ın güneyine doğru devesiyle yola çıkar, Bînevâ beldesine ulaşınca deve yürüyemez olur, bütün gayretlere rağmen tek adım bile atmayan deve sadece bağırmaktadır. Bundan dolayı daha sonra bu beldeye “Bakırgan” (bağıran) adının verildiği rivayet edilir. Çobanlar, Buğra Han’a ait hayvanların otlağı olan bu yöreden Hakîm Ata’yı çıkaramayınca durumu Buğra Han’a bildirirler, ancak Buğra Han, Hakîm Ata’nın Ahmed Yesevî’nin müridi olduğunu öğrenince tavır değiştirir, Anber adlı kızını ona nikâhladığı gibi kendisi de müridi olur. Hakîm Ata irşad hizmetlerine devam ettiği Bakırgan’da vefat etmiş, Akkurgan’a defnedilmiştir. Bugünkü Kongrat şehrinin yakınlarında bulunan kabri meşhur ziyaret yerlerinden biridir. Hakîm Ata’nın Muhammed Hoca, Asgar Hoca ve Hubbî Hoca adlı üç oğlu olmuştur. Özellikle yaşlı kadınlar tarafından çok ziyaret edilen Hubbî Hoca ile ilgili Hakîm Atâ Kitâbı’nda nakledilen bilgi ve menkıbeler “Hikâye-i Hubbî Hoca” adıyla ayrı bir risâle haline getirilmiştir (, V/1, s. 102).

Hakîm Ata, Ahmed Yesevî’nin Türkler arasındaki en meşhur halifesidir. Ali Şîr Nevâî’nin ifadesiyle, “Onun fevâyidi etrâk arasında meşhurdur” (Nesâyimü’l-mahabbe, s. 384). Ahmed Yesevî tarzında sûfiyâne hikmetler yazmak Yesevîliğin bir esası olduğundan Hakîm Ata edebiyat ve sanat bakımından da şeyhine uymuş, onu taklide çalışmıştır. Hakîm Ata, mürşidi kadar olmasa da söylediği hikmetlerle İslâm dinine yeni ısınan Türkler’in dinî-ahlâkî anlayışlarının ilk mimarlarından biri sayılır. “Her geleni Hızır, her geceyi Kadir bil” hikmeti ona ait olduğu gibi, tevazu için söylenen en güzel sözlerden biri olan, “Başkası buğday biz saman, başkası yahşi biz yaman” sözü de onundur (, s. 15-16). Hakîm Ata’nın halk diliyle söylediği hikmetler Türkler’i dinî-ahlâkî konularda aydınlatmış, Allah ve Peygamber sevgisini aşılamıştır. 122 beyitlik manzum mi‘râciyyesi bu alanın ilk Türkçe örneklerindendir.

Hakîm Ata’nın Nakşibendiyye kültüründe de önemli bir yeri vardır. Nakşibendiyye’yi Yeseviyye’nin bir kolu olarak değerlendirenler, Nakşî silsilesindeki sûfîlerle Ahmed Yesevî ve Hakîm Ata arasındaki bağa dikkat çekmektedirler. Hakîm Ata’nın en meşhur halifesi Zengi Ata’dır.

Eserleri. Hakîm Ata’ya ait eserlerin eski nüshaları bugüne ulaşmamıştır. Yazılı edebiyatın olduğu kadar sözlü edebiyatın da ortak malı olan bu eserlerin çok defa değişik yerlerde kültür seviyesi farklı kişilerce istinsah edilmesi nüsha farklarını çoğaltmıştır. Eserlerin XII. yüzyıldan sonra geçirdiği değişiklikler Türk dili tarihi açısından da önemlidir. Hakîm Ata’nın Orta Asya ve özellikle Kuzey Türkleri arasında çok yaygın olan eserleri şunlardır:

1. Bakırgan Kitabı. Ahmed Yesevî’nin Dîvân-ı Hikmet’i gibi çeşitli zamanlarda yaşamış değişik şairlere ait sûfiyâne şiirler ve ilâhiler mecmuasıdır. Eser, Hakîm Ata’dan başka on dört şaire ait 124 manzume ve sekiz manzum hikâyeyi ihtiva eder. Eserin üslûp ve muhtevası da büyük ölçüde Ahmed Yesevî’nin Dîvân-ı Hikmet’inin tesiri altındadır. Ayrıca Dîvân-ı Hikmet’te yer alan mi‘râciyye gibi bazı manzumelerin Hakîm Ata’ya ait olduğu bilinmektedir. Eser Kazan’da 1846 ve 1884’te yayımlanmıştır.

2. Âhir Zaman Kitabı. Kıyamet alâmetlerinden bahseden bu küçük eserde Hz. Peygamber’in ümmetinin günahlarını affettirmek için yalvarıp yakarması canlı bir şekilde tasvir edilmiştir. Eserde gelecekte vuku bulacak bazı olayların kesin tarihlerinin verilmesi, bu bilgileri kabul edenlerle hurafe nazarıyla bakan âlimler arasında XIX. yüzyılda şiddetli tartışmaların meydana gelmesine sebep olmuştur. Kazan’da 1847’de yayımlanan eseri Rus misyoneri papaz E. A. Macov Hıristiyanlık inancı açısından tenkit etmiştir (, V/1, s. 103).

3. Hazret-i Meryem Kitabı (Kazan 1878). Hz. Meryem’in vefatını destan üslûbuyla anlatan sekiz sayfalık eserin en mühim özelliği cehrî zikir yapan tarikat mensuplarınca koro halinde okunmasıdır.


BİBLİYOGRAFYA

Hakîm Atâ Kitâbı, Kazan 1846.

Ahmed Yesevî, Dîvân-ı Hikmet, İstanbul 1299, s. 47-56.

Hazînî, Cevâhirü’l-ebrâr, İÜ Ktp., TY, nr. 3893, s. 91-100.

, s. 15-16.

Ali Şîr Nevâî, Nesâyimü’l-mahabbe min şemâyimi’l-fütüvve (haz. Kemal Eraslan), İstanbul 1979, s. 384.

Gulâm Server Lâhûrî, Ḫazînetü’l-aṣfiyâʾ, Kanpûr 1902, I, 534.

Cemâleddin Velîdî Efendi, Tatar Edebiyatının Barışı, Orenburg 1912, s. 87-89.

Ali Rahim – A. Aziz, Tatar Edebiyatı Tarihi, Kazan 1922, I, 95-119.

M. Fuad Köprülü, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar (haz. Orhan F. Köprülü), Ankara 1976, s. 172.

Kemal Eraslan, “Hakîm Ata ve Miʿracnâmesi”, , sy. 10 (1979), s. 243-304.

Abdurrahman Güzel, “Süleyman Hakîm Atâ’nın Bakırgan Kitabı Üzerine”, , XXXII/1-2 (1994), s. 195-204.

Metin Karaörs, “Kayseri’de Bulunan Bir Dîvân-ı Hikmet Basması”, a.e., s. 237-254.

R. Rahmeti Arat, “Hakîm Ata”, , V/1, s. 101-103.

Günay Alpay, “Ḥakīm Ata”, , III, 76.

Özbek Sovet Ensiklopediyası, Taşkent 1971-80, X, 403.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1997 yılında İstanbul’da basılan 15. cildinde, 183-184 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER