https://islamansiklopedisi.org.tr/hindi
Rebîülâhir 644’te (Ağustos 1246) Delhi civarında doğdu. İlk öğrenimini dedesinin yanında tamamladı ve ondan fıkıh dersleri aldı. 667 (1269) yılında Yemen’e gitti ve el-Melikü’l-Muzaffer Yûsuf b. Ömer er-Resûlî’den yakın ilgi gördü. Bir müddet burada kaldıktan sonra Mekke’ye geçip hac farîzasını ifa etti. Üç ay süre ile kaldığı Mekke’de İbn Seb‘în’in sohbetlerine katıldı. 671’de (1272-73) Mekke’den Mısır’a geçen Hindî, dört yıl çeşitli ilim meclislerine iştirak ettikten sonra oradan ayrılıp Antakya üzerinden Anadolu’ya gitti. On bir yıl Konya’da, beş yıl Sivas’ta ve bir yıl Kayseri’de kaldı. Özellikle Konya’da uzun süre Sirâceddin el-Urmevî’den aklî ilimleri tahsil etti. Ardından Şam’a geçerek oraya yerleşti. Bir süre İbnü’l-Buhârî diye tanınan Ebü’l-Hasan Fahreddin Ali b. Ahmed’in derslerine devam ettikten sonra kendisi ders vermeye başladı. Bu arada reîsülulemâ seçildi; fetva vermeye, usul, fıkıh ve kelâm okutmaya yetkili kılındı. Cevvâniyye, Devlaiyye, Ruvâhiyye, Atabekiyye ve Zâhiriyye medreselerinde kelâm ve usûl-i fıkıh dersleri okuttu. İbnü’z-Zemlekânî, Ebü’l-Abbas Necmeddin İbn Sasrâ et-Tağlibî, İbnü’l-Vekîl ve Zehebî onun yetiştirdiği talebelerden bazılarıdır. Ayrıca Zehebî ondan hadis rivayet etmiştir.
Dârüssâde’de Emîr Tenkiz ve Şam nâibi Cemâleddin el-Efrem’in huzurunda Hindî ile Takıyyüddin İbn Teymiyye, İbnü’z-Zemlekânî ve Necmeddin İbn Sasrâ arasında birçok münazara cereyan etmiştir. Bu münazaralar sonunda İbn Teymiyye Tenkiz’in emriyle hapse atıldı; başta Allah’a cihet nisbeti olmak üzere bazı görüşlerinin zararlı olduğu ilân edildi ve taraftarları görevlerinden azledildi. İbn Kesîr ve Şevkânî’ye göre ise bu tartışmalarda İbn Teymiyye belirgin bir üstünlük sağlamıştır (el-Bidâye, XIV, 74; el-Bedrü’ṭ-ṭâliʿ, II, 187). Hindî’ye karşı olanlar onun Kur’an hakkındaki bilgisinin zayıf olduğunu, bir defasında A‘râf sûresinin ilk âyetini “elif lâm mîm sâd” değil “el-massu” (المصّ) şeklinde okuduğunu, Kur’an’ın sadece dörtte birini ezbere bildiğini ileri sürmektedirler (İbn Hacer, IV, 15; Şevkânî, II, 188). Söz konusu tartışmalara Abdullah b. Aybek ed-Devâdârî yer vermektedir (ed-Dürrü’l-fâḫir, s. 133-135). Ömrünün son dönemlerinde sadece Zâhiriyye Medresesi’nde ders veren Hindî, ölümünden önce eserlerinin hepsini Dârü’l-hadîsi’l-Eşrefiyye’ye vakfetti. 29 Safer 715 (4 Haziran 1315) tarihinde Dımaşk’ta vefat eden Hindî’nin kabri Sûfiye Mezarlığı’ndadır.
Kaynaklar, Safiyyüddin el-Hindî’nin Eş‘ariyye mezhebini iyi bilen ve görüşlerini diğer mezhepler karşısında başarıyla savunan bir kelâmcı olduğunu belirtir. İsnevî onun fakih, usulcü ve kelâmcı olduğunu, aynı zamanda zâhidliğiyle tanındığını kaydeder (Ṭabaḳātü’ş-Şâfiʿiyye, II, 534). Öğrencilerinden İbnü’z-Zemlekânî Zâhiriyye’de, Necmeddin İbn Sasrâ da Atabekiyye’de onun usulünü devam ettirmişlerdir. Kelâm ve usûl-i fıkıh sahalarında döneminde ün yapmış bir âlim olmasına rağmen eser yazmada ve hitabette zayıf olduğu nakledilir; hitabetindeki bozukluğun ise ana dili olan Hintçe’den kaynaklandığı söylenir. Zehebî, Hindî’nin bazı Selefî görüşlere sempati duyduğunu ve gündüzlerini ilimle, gecelerini zikirle geçirdiğini belirtir. Hindî, tasavvufla da ilgilenmiştir.
Eserleri. 1. Zübdetü’l-kelâm li-ʿiṣmeti’l-enâm (TSMK, III. Ahmed, nr. 1873).
2. el-Fâʾiḳ fî uṣûli’d-dîn (Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1217; Brockelmann, GAL, II, 141; Suppl., II, 143). Muhammed b. Suûd Üniversitesi’nde Ali b. Abdülazîz el-Umeyrînî eseri doktora çalışması olarak neşre hazırlamıştır (1991).
3. er-Risâletü’s-seyfiyye fi’l-uṣûli’d-dîniyye (er-Risâletü’s-seniyye, er-Risâletü’s-sîniyye, er-Risâletü’n-nefsiyye, er-Risâletü’t-tisʿîniyye, er-Risâletü’s-sebʿiyye) (Brockelmann, GAL Suppl., II, 143). Kâtib Çelebi bu risâlenin usûl-i fıkha dair olduğunu kaydetmektedir (Keşfü’ẓ-ẓunûn, I, 873).
4. Nihâyetü’l-vüṣûl ilâ ʿilmi’l-uṣûl. Usûl-i fıkha dair hacimli bir eser olup sahasında önemli bir kaynaktır. 697 (1298) yılında istinsah edilen iki ciltlik bir nüshası Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde (III. Ahmed, nr. 1240), 709 (1309) tarihli eksik bir nüshası da Süleymaniye Kütüphanesi’nde (Cârullah Efendi, nr. 566) bulunmaktadır. On iki bölümden meydana gelen eserin Süleymaniye Kütüphanesi’ndeki nüshası haber, kıyas, istidlâl ve ictihad konularını içeren 9-12. bölümleri ihtiva etmektedir (ayrıca bk. Brockelmann, GAL, II, 141).
BİBLİYOGRAFYA
İbnü’d-Devâdârî, ed-Dürrü’l-fâḫir fî sîreti’l-Meliki’n-Nâṣır, Kahire 1960, s. 133-135.
Zehebî, el-ʿİber, IV, 40.
a.mlf., Muʿcemü’ş-şüyûḫ (nşr. M. el-Habîb el-Hîle), Tâif 1408/1988, II, 216.
İbn Fazlullah el-Ömerî, Mesâlik, IX, 107.
Safedî, el-Vâfî, III, 239.
Yâfiî, Mirʾâtü’l-cenân, IV, 272.
Sübkî, Ṭabaḳāt, IX, 162-163.
İsnevî, Ṭabaḳātü’ş-Şâfiʿiyye, II, 534.
İbn Kesîr, el-Bidâye, XIV, 74.
İbn Hacer, ed-Dürerü’l-kâmine, IV, 14-15.
Süyûtî, Ḥüsnü’l-muḥâḍara, I, 544.
Nuaymî, ed-Dâris fî târîḫi’l-medâris (nşr. Ca‘fer el-Hasenî), Kahire 1988, I, 130-132.
Şemseddin İbn Tolun, el-Ḳalâʾidü’l-cevheriyye fî târîḫi’ṣ-Ṣâliḥiyye (nşr. M. Ahmed Dehmân), Dımaşk 1401/1980, I, 167-168.
Taşköprizâde, Miftâḥu’s-saʿâde, II, 360-361.
Keşfü’ẓ-ẓunûn, I, 873; II, 953, 1217, 1991.
İbnü’l-İmâd, Şeẕerât, VI, 37.
Şevkânî, el-Bedrü’ṭ-ṭâliʿ, II, 187-188.
Sıddîk Hasan Han, et-Tâcü’l-mükellel, Beyrut 1404/1983, s. 439.
a.mlf., Ebcedü’l-ʿulûm (nşr. Abdülcebbâr Zekkâr), Dımaşk 1978, III, 120-121.
Abdülhay el-Hasenî, Nüzhetü’l-ḫavâṭır, II, 135-138.
Brockelmann, GAL, II, 141; Suppl., II, 143.
Hediyyetü’l-ʿârifîn, II, 143.
Kehhâle, Muʿcemü’l-müʾellifîn, X, 160-161.
Karatay, Arapça Yazmalar, II, 341.
Zübeyd Ahmed, el-Âdâbü’l-ʿArabiyye, II, 304, 356.