https://islamansiklopedisi.org.tr/zehebi
3 Rebîülâhir 673’te (6 Ekim 1274) Dımaşk’ın sayfiye köylerinden Batna’da (Kefrebâtnâ) doğdu. Türkmen asıllı olan ailesi Diyarbekir’e bağlı Meyyâfârikīn’da (Silvan) yaşamış olup Temîmoğulları’nın mevlâsıdır (Beşşâr Avvâd Ma‘rûf, s. 77). Bundan dolayı Zehebî kendini Fârikī nisbesiyle de kaydetmiştir. Doğum ayı ve yılını kendisi belirtmiş (Maʿrifetü’l-ḳurrâʾ, III, 1358), doğum gününü İbn Hacer tasrih etmiştir (ed-Dürerü’l-kâmine, III, 336). M. Şemsettin Günaltay gibi bazı yazarların Zehebî’nin doğduğu ve ilk öğrenim gördüğü yer olarak Meyyâfârikīn’ı zikretmesi bir yanılgı eseri olmalıdır. İbrahim Kafesoğlu da benzer bir yanılgıyla Zehebî’nin muhtemelen Meyyâfârikīn’da doğup daha sonra Dımaşk’a gittiğinden söz etmektedir. Önceleri İbnü’z-Zehebî diye bilinmiş ve bazı eserlerinde o da kendisinden bu lakapla söz etmişse de (meselâ bk. Muʿcemü’ş-şüyûḫ, I, 21) Safedî, Tâceddin es-Sübkî, Ebü’l-Mehâsin el-Hüseynî ve Ebü’l-Fidâ İbn Kesîr gibi çağdaşları ve talebeleri daha sağlığında onu Zehebî nisbesiyle anmış ve bu nisbe ile tanınmıştır. Babasının dedesi Kaymaz Meyyâfârikīn’da yaşamış, hac görevini yerine getirmiş, 100 yaşını aşmışken 661’de (1263) vefat etmiştir. Bir marangoz olan dedesi Osman da 683’te (1284) yetmişin üzerinde bir yaşta iken ölmüştür (a.g.e., I, 436). Ailesiyle birlikte Meyyâfârikīn’dan Dımaşk’a göç eden kişi muhtemelen bu zattır. Babası Şehâbeddin Ahmed ise altın işleme sanatıyla uğraşmış, bu sebeple Zehebî diye tanınmıştır. Şehâbeddin 666’da (1267-68) Mikdâd b. Hibetullah el-Kaysî’den Buhârî’nin el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ’ini dinlemiş, hayatının son yıllarında hacca gitmiş ve 30 Cemâziyelevvel 697’de (15 Mart 1298) vefat etmiştir (a.g.e., I, 75; II, 341). Zehebî’nin halası ve dayısı onun üzerinde etkili olan iki akrabasıdır. Bazı âlimlerden icâzeti bulunan halası ve aynı zamanda sütannesi hâce Sittülehl bint Osman’dan rivayette bulunmuştur. Dayısı, Ebû İsmâil Ali b. Sincir (Sencer) b. Abdullah el-Mevsılî ed-Dımaşkī ez-Zehebî olup Zehebî onunla birlikte Ba‘lebek’te Tâceddin Abdülhâliḳ b. Abdüsselâm ile diğer bazı hocalardan faydalanmış ve kendisinden hadis rivayet etmiştir. Böyle bir aile ortamında büyüyen Zehebî’nin ailenin tek çocuğu olduğu tahmin edilmektedir. Zira kendisi yakın akrabasından söz ettiği halde herhangi bir kardeşinin adını zikretmemiştir (Beşşâr Avvâd Ma‘rûf, s. 88).
Tahsil Hayatı. Zehebî ilk bilgilerini Busbus lakabıyla tanınan Ali b. Muhammed el-Halebî’den aldı. Dört yıl süren bu eğitimin ardından Kur’an tahsili için Dımaşk’ın Şâgūr mahallesinde imamlık yapan Mes‘ûd b. Abdullah el-Agazâzî’nin yanına gitti ve ona arz yoluyla kırk hatim okudu. Erken yaşta ilim meclislerine devam etmeye başladı. 683’te (1284) İbnü’l-Vekîl el-Osmânî’den dârülhadiste Müslim’in el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ’ini dinledi. 686’da (1287) İbnü’l-Mufaddal el-İskenderânî’nin oruçla ilgili bir kitabını senedleriyle birlikte gördüğünü söylemesi de (Teẕkiretü’l-ḥuffâẓ, IV, 1391) onun erken yaşlarda ilimle uğraştığını göstermektedir. Gençlik yıllarında kıraat ilmine yoğunlaştı. 691’de (1292) Fâzılî diye bilinen Şeyhülkurrâ Ebû İshak Cemâleddin İbrâhim b. Dâvûd el-Askalânî ed-Dımaşkī’nin kıraat derslerine devam etti. Kıraat âlimi Alemüddin es-Sehâvî’nin talebelerinden olan bu zattan “el-cem‘u’l-kebîr” (meşhur yedi veya on kıraat imamının okuyuş farklılıklarını aynı okuyuşta icra etme) metoduyla kıraat okudu. Ancak bu dersler felçli olan hocasının durumunun ağırlaşması yüzünden Kasas sûresine kadar devam edebildi (Muʿcemü’ş-şüyûḫ, I, 135). O yıl aynı metotla İbrâhim b. Gālib b. Şâver el-Bedevî el-Himyerî’den kıraat tahsilini sürdürdü. Talebelerinden Ebü’l-Mehâsin el-Hüseynî’nin belirttiğine göre ayrıca Ebû Abdullah b. Cibrîl el-Mısrî’den Ebû Amr ed-Dânî’nin et-Teysîr fi’l-ḳırâʾâti’s-sebʿ, Kāsım b. Fîrruh eş-Şâtıbî’nin Ḥırzü’l-emânî ve vechü’t-tehânî adlı eserlerini esas alıp yedi kıraate göre bir hatim okudu (Ẕeylü Teẕkireti’l-ḥuffâẓ, s. 36). Kıraat ilmindeki ilerlemesini çeşitli hocalara talebelik yaparak sürdürdü ve İbnü’l-Cezerî’nin kaydettiğine göre yine cem‘ metoduyla Alem diye meşhur Talha b. Abdullah el-Halebî’den bir hatim indirdi (Ġāyetü’n-Nihâye, II, 71). Ebû Abdullah Muhammed b. Ca‘fer et-Tela‘ferî’nin tecvid konusunda telif ettiği mukaddimeyi 691’de (1292) kendisinden yazdı (Muʿcemü’ş-şüyûḫ, II, 181). 693’te (1294) gittiği Ba‘lebek’te cem‘ yoluyla Ebû Abdullah Muhammed b. Muhammed b. Ali b. Mübârek el-Muvaffak en-Nasîbî’den bir hatmi elli günde tamamladı. Ardından kıraat tahsiline İskenderiye’de devam etti. Önce Yahyâ b. Ahmed es-Savvâf’tan faydalanmak için 695’te (1296) yanına gittiyse de bu zatın gözlerini kaybetmiş ve kulaklarının da iyice ağırlaşmış olduğunu gördü. Ali b. Hasan el-Hilaî’nin tahriç edip Ahmed b. Hüseyin eş-Şîrâzî’nin bir araya getirdiği hadisleri ihtiva eden el-Ḥileʿiyyât’tan güçlükle bir cüz okuyabildi. Ardından yine cem‘ usulüyle kırâat-i seb‘aya başlayıp Fâtiha sûresiyle Bakara sûresinden bir miktar okuduktan sonra burada daha fazla zaman kaybetmeden İskenderiye’de Sahnûn lakabıyla tanınan Abdurrahman b. Abdülhalîm’in derslerine intikal etti (Maʿrifetü’l-ḳurrâʾ, III, 1374-1376). Önce hocasından bir cüz okudu, ardından Nâfi‘ b. Abdurrahman’ın Verş ve Âsım b. Behdele’nin Hafs rivayetlerini cemederek on bir günde hatmi tamamladı. Ebû Bekir Mecdüddin b. Muhammed el-Mürsî’den kırâat-i seb‘a için bir hatim indirdi ve Ebû Abdullah Şemseddin Muhammed b. Mansûr el-Halebî el-Hâdırî’den kırâat-i seb‘a okudu. Ebû Abdullah Muhammed b. Ahmed el-Ukaylî’den eş-Şâṭıbiyye’yi dinledi. Ebû İshak İbrâhim b. Fellâh el-İskenderânî’den kıraat dersleri aldı, eş-Şâṭıbiyye’yi Ebû Abdullah Muhammed b. Abdülkerîm et-Tebrîzî’den de dinledi. Sıbtu’l-Hayyât’ın el-Mübhic fi’l-ḳırâʾâti’s-sebʿ el-mütemmeme bi-İbn Muḥayṣın ve’l-Aʿmeş ve Yaʿḳūb ve Ḫalef ve el-Kifâye fi’l-ḳırâʾâti’s-sit adlı eserleriyle İbn Mücâhid’in Kitâbü’s-Sebʿa’sını Ebû Hafs Ömer b. Abdülmün‘im İbnü’l-Kavvâs’tan, Ebû Amr ed-Dânî’nin et-Teysîr’ini Muhammed b. Câbir el-Vâdîâşî’den okudu; bu zattan başka alanlarda da faydalandı (Maʿrifetü’l-ḳurrâʾ, III, 1497). Ancak Zehebî tahsiline çok emek verdiği kıraat ilmini tedrisle fazla meşgul olmadı, kıraat ve Kur’an ilimlerine dair fazla eser vermedi. İbnü’l-Cezerî, Kur’an’ın tamamını Ebû Amr b. Alâ’nın kıraatiyle ondan sadece Şihâb Ahmed b. İbrâhim el-Menbicî’nin okuduğunu bildiğini, bu zatın ayrıca cem‘ yoluyla Zehebî’den Bakara sûresini öğrendiğini, İbrâhim b. Ahmed eş-Şâmî ile İbnü’l-Lebbân’ın ve diğer bazı kimselerin kendisinden bazı kıraat vecihlerini rivayet ettiklerini, Yahyâ b. Ebû Bekir el-Bûnî’nin de eş-Şâṭıbiyye’yi dinlediğini zikreder (Ġāyetü’n-Nihâye, II, 71).
On sekiz yaşında hadis tahsiline başlayan Zehebî’nin (Sübkî, V, 216) bu alana yönelmesinde Alemüddin el-Birzâlî’nin, “Senin yazın muhaddislerin yazısına benziyor” diyerek onun hattını övmesi etkili oldu. Kendisinden “mütkın, hüccet, muallimimiz, arkadaşımız, Şam muhaddisi, asrın tarihçisi” diye söz ettiği Birzâlî’den 694 (1295) yılında ders okudu ve ondan çok faydalandı (Muʿcemü’ş-şüyûḫ, II, 115-116). Zehebî’nin muhtemelen hadis tahsiline yönelmesinden sonra önde gelen üç âlimle kurduğu, hayatı boyunca süren yakın ilişki dikkat çekmektedir. Bunlar Yûsuf b. Abdurrahman el-Mizzî, Takıyyüddin İbn Teymiyye ve Alemüddin el-Birzâlî’dir. Zehebî yaş itibariyle en küçüğü olduğu bu grubun üyeleriyle hem arkadaşlık kurdu hem de hoca-talebe ilişkisi içinde bulundu. İlmî şahsiyetinin teşekkülünde her bir arkadaşının etkisi bulunmakla birlikte, “Rüknülyemânî ile Makām-ı İbrâhim arasında yemin etmem istense yemin ederim ki ilimde onun gibisini görmedim, kendisi de bir benzerini görmemiştir” sözleriyle tanıttığı İbn Teymiyye’nin, Zehebî’nin üzerindeki etkisinin çok daha fazla olduğunda şüphe yoktur. Ancak Zehebî, İbn Teymiyye’ye olan hayranlığına rağmen gerektiğinde onu eleştirmekten geri kalmamış, bu konuda en-Naṣîḥatü’ẕ-Ẕehebiyye li’bn Teymiyye adıyla bir de risâle kaleme almıştır. Öte yandan İbn Teymiyye ile yakınlığı ona bazı sıkıntılar da yaşatmıştır. Nitekim fıkıhta Şâfiî olmasına karşılık Hanbelî akaidini benimsediği ileri sürülerek eleştirildi, arkadaşı Yûsuf b. Abdurrahman el-Mizzî’nin 742’de (1341) vefatı üzerine boşalan Dârülhadîsi’l-Eşrefiyye şeyhliğine getirilmesi söz konusu edildiğinde Eş‘arî olmadığı gerekçesiyle bu göreve tayini Şâfiîler tarafından engellendi (Sübkî, VI, 170-171).
Zehebî, Dımaşk’ta kıraat hocalarından Ebû Hafs Ömer b. Abdülmün‘im İbnü’l-Kavvâs ile Ebü’l-Fazl Ahmed b. Hibetullah b. Asâkir ve Yûsuf b. Ahmed el-Gassûlî’den; Mısır’da İbnü’z-Zâhirî diye bilinen Ebü’l-Abbas Ahmed b. Muhammed b. Abdullah el-Halebî, Ebü’l-Meâlî Ahmed b. İshak el-Eberkūhî, Ebü’l-Feth İbn Dakīkul‘îd ve Abdülmü’min b. Halef ed-Dimyâtî’den; İskenderiye’de Ebü’l-Hasan Tâcüddin Ali b. Ahmed b. Abdülmuhsin el-Hâşimî el-Garrâfî’den; Ba‘lebek’te kendisinden çok faydalandığını söylediği Tâceddin Abdülhâliḳ b. Abdüsselâm el-Ba‘lebekkî’den; Halep’te, “Ondan çok şey öğrendim; dinî hayatı, vakarı, aklı ve iffetiyle çok mükemmel bir şeyhti” dediği Sünkur b. Abdullah ez-Zeynî’den ve Zeyneb bint Ömer el-Kindiyye’den; Nablus’ta İmâdüddin Abdülhâfız b. Bedrân en-Nablusî’den; Mekke’de Ebû Amr Fahreddin Osman b. Muhammed et-Tevzerî’den; ayrıca gerek bu yerleri ziyareti sırasında gerekse Medine, Hama, Humus, Trablus, Remle, Bilbîs, Kerek ve Kudüs gibi merkezlere yaptığı seyahatler vesilesiyle tanıştığı pek çok âlimden ilim tahsil etti (Safedî, el-Vâfî, II, 164-165; Nektü’l-himyân, s. 242; Beşşâr Avvâd Ma‘rûf, s. 89, 95). Ancak Zehebî’nin seyahatleri genelde fazla sürmezdi. Muhtemelen ailenin tek çocuğu olduğundan babası onun bir seferde dört aydan fazla bir süre ayrılmasına izin vermezdi. Zehebî Târîḫu’l-İslâm’da 698 (1298-99) yılı olaylarını kaydederken, “Emîr Şemseddin el-Ayıntâbî bizimle haccetti” dediğine göre o da aynı yıl hac görevini ifa etmiş olmalıdır. Hayatı boyunca süren tahsil yılları içinde Zehebî özellikle nahiv, edebiyat, şiir, tarih gibi alanlarda pek çok temel eseri zamanın en değerli hocalarından dinledi, bazı kitapları çeşitli âlimlerden tekrar tekrar okudu. 740 (1339) yılından sonra talebelerinden Burhâneddin eş-Şâmî’den bir cüz dinlediğine dair İbn Hacer’in verdiği bilgi onun tahsil hayatının ömrünün son yıllarına kadar devam ettiğini göstermektedir (İnbâʾü’l-ġumr, III, 399-400; ayrıca bk. Beşşâr Avvâd Ma‘rûf, s. 96-98; Abdüssettâr eş-Şeyh, s. 65-70).
Vefatından birkaç yıl önce “gözüne inen su” (muhtemelen katarakt) dolayısıyla Zehebî’nin görmesi giderek zayıfladı ve bir müddet sonra göremez oldu. Nitekim kendisi de Abdullah b. Ahmed b. Hanbel’in biyografisini yazarken görme yetersizliğiyle ilgili problemine işaret etmektedir (Aʿlâmü’n-nübelâʾ, XIII, 525). Bazı müellifler onun 741 (1340) yılında gözlerini kaybettiğini söylemiş (Ebü’l-Mehâsin el-Hüseynî, s. 36; Takıyyüddin el-Fâsî, II, 54; Nuaymî, I, 79), Safedî bunun ölümünden dört yıl veya daha fazla bir zaman önce gerçekleştiğini belirtmiş (el-Vâfî, II, 165), Sübkî ise “vefatından az bir süre önce” ifadesini kullanmıştır (Ṭabaḳāt, V, 217). Bu farklı ifadeler, Zehebî’nin bazı eserlerinin telif tarihinin doğru tesbiti açısından göz önünde bulundurulması gereken hususlardır. Sübkî’nin tesbitini tercih eden Abdüssettâr eş-Şeyh, Zehebî’nin gözlerini 744 yılının sonlarında (Mart-Nisan 1344) veya daha sonra kaybetmiş olabileceğini, zira Düvelü’l-İslâm ve Teẕkiretü’l-ḥuffâẓ üzerinde bu tarihlere kadar çalıştığını, göremez hale geldikten sonra kâtip kullanarak telif çalışmasını sürdürdüğüne dair herhangi bir bilgi de bulunmadığını ileri sürmüştür (el-Ḥâfıẓ eẕ-Ẕehebî, s. 532-533). Ancak konuya müellifin Maʿrifetü’l-ḳurrâʾ adlı eserine yaptığı ilâveler açısından bakıldığında onun gözlerini 741 (1340) yılında tamamen kaybettiğini düşünmek mümkün görünmemektedir. Eserin sonlarında yer alan 1180, 1183, 1187, 1196, 1204, 1227 numaralı biyografilerdeki vefat tarihleri 742, 743, 745, 746 ve 747 olarak zikredilmiştir. Bu tarihlerin daha sonra bir başkası tarafından ilâve edildiğini düşünmek ilmî teamüller ve kitabın iç düzeni açısından mümkün değildir. Zira müellifin ardından vefat eden kişilerin biyografilerinde ölüm tarihleri yazılmamıştır (meselâ bk. 1214, 1216, 1221, 1225 numaralı biyografiler). Buna bir istisna teşkil eden İbnü’s-Sâiğ’in biyografisinde (nr. 1224) vefat tarihinin görülmesi muhtemelen müstensih tarafından yapılan, ilmî teamüle uygun bir ilâvedir. Zira ilgili yerde ilâveden önce Zehebî’nin sözünün sonuna gelindiğini göstermek üzere ”انتهى“ (intehâ) tabiri kullanılmıştır. Zehebî’nin gözlerini tedrîcî bir şekilde kaybettiği dikkate alınırsa onun bu probleminin ortaya çıktığı tarihle hiçbir şey okuyup yazamayacak duruma geldiği günler arasında birkaç yıl geçmiş olması veya bu sürecin vefatına yakın tarihlere kadar sürmesi mümkündür. Sübkî’nin “az bir süre” ifadesi bu düşünceyi desteklemektedir. Bu durumda yorucu çalışmalar yapmasa da bazı eserlerine notlar kaydetmeye devam ettiği anlaşılmaktadır. Maʿrifetü’l-ḳurrâʾın İstanbul Millet Kütüphanesi nüshasına, hatta Paris ve onun paraleli olan İstanbul Beyazıt Devlet kütüphaneleri nüshalarına yaptığı ilâveler bunu göstermektedir.
Zehebî 3 Zilkade 748 (4 Şubat 1348) tarihinde Dımaşk’ta vefat etti. Tâceddin es-Sübkî’nin kaydettiğine göre babası Takıyyüddin es-Sübkî, Zehebî’yi Ümmüssâlih Medresesi’ndeki ikametgâhında 3 Zilkade 748 Pazartesi günü akşamdan önce ziyaret etmiştir. Onun, “Nasılsın?” sorusuna Zehebî, “Yolcuyum” cevabını vermiş, ardından da, “Akşam namazı vakti girdi mi?” diye sormuş, Sübkî, “İkindi namazını kılmadın mı?” deyince Zehebî ikindiyi kıldığını, ancak henüz akşam namazını kılmadığını söylemiştir. Bunun üzerine Sübkî ona akşamla yatsıyı cemederek kılmanın hükmünü sormuş, o da bunun câiz olduğunu bildirmiş ve bir müddet sonra iki namazı cemederek akşam vaktinde kılmış, yatsıdan sonra -gece yarısından önce- ruhunu teslim etmiş ve muhtemelen Bâbüssagīr Mezarlığı’na defnedilmiştir (Sübkî, V, 217). Fâtıma bint Muhammed b. Nasrullah b. Kamer ed-Dımaşkıyye ile evlenen Zehebî’nin bu evlilikten her biri ilimle meşgul olan üç çocuğu dünyaya gelmiştir. Emetülazîz Ümmü Seleme bunların en büyüğüdür ve bazı âlimlerden icâzeti vardır. Zehebî, Ebü’d-Derdâ Abdullah’ın pek çok âlimden faydalanmasını sağlamış, kendisi de ona hadis okutmuştur. Ebü’d-Derdâ genç yaşta ölmüştür (754/1353). Diğer oğlu Ebû Hüreyre Abdurrahman da birçok âlimden yararlanmış, babası ile birlikte pek çok hadis cüzü dinlemiş, 799’da (1397) vefatına kadar hadis okutmuştur. Zühd ve takvâsıyla tanınıp sâlih kişiliğinden, geceleri kalkıp ibadet ettiğinden ve iyilik severliğinden söz edilen Zehebî zamanında ilim çevrelerinin ilgi odağı haline gelmiş, eserlerini okumak, dinlemek ve istinsah etmek için ilim talipleri her taraftan Dımaşk’a akın etmiştir (İbn Hacer, ed-Dürerü’l-kâmine, III, 337). Çeşitli medreselerde uzun yıllar ders okutması dolayısıyla temayüz etmiş bazı şahsiyetler onun çevresinde yetişmiştir. Zehebî’den faydalanan tanınmış âlimler arasında Tâceddin es-Sübkî, hocası Alemüddin el-Birzâlî, Ebü’l-Fidâ İbn Kesîr, İbn Râfi‘, İbn Receb el-Hanbelî gibi isimleri zikretmek mümkündür.
Öğretim Hayatı ve İlmî Şahsiyeti. Zehebî’nin ilk öğretim görevi, Safer 693’te (Ocak 1294) hastalanan kıraat hocası Muhammed b. Abdülazîz ed-Dimyâtî’nin Emeviyye Camii’ndeki vazifesini devralmasıyla başladı. Safer 703’te (Eylül-Ekim 1303) Batna Mescidi hatibi olarak oraya yerleşti (İbn Kesîr, XIV, 28). Bu arada en büyük eseri Târîḫu’l-İslâm’ın telifiyle uğraştı. Onun Batna’da 718 (1318) yılına kadar devam eden ikameti telif çalışmaları bakımından bir fırsat teşkil etti. Ümmü’s-Sâlih Türbesi’ndeki dârülhadis şeyhi Kemâleddin Ahmed b. Muhammed eş-Şerîşî’nin vefatının ardından 22 Zilhicce 718’de (14 Şubat 1319) onun yerine getirildi (İbn Kesîr, XIV, 88). İkametini de buraya nakleden Zehebî vefatına kadar burada yaşadıysa da Batna’daki hatiplik görevinin, Şehâbeddin Ahmed b. Cebel’in vefatıyla boşalan Zâhiriyye Dârülhadisi şeyhliğini üstlendiği 17 Cemâziyelâhir 729 (18 Nisan 1329) tarihine kadar sürdüğü anlaşılmaktadır (a.g.e., XIV, 143). Alemüddin el-Birzâlî’nin 739’da (1339) vefatı üzerine Zehebî, Nefîsiyye Dârülhadisi’nde ondan boşalan hadis hocalığını ve aynı yıl tamiratı tamamlanan Tengiziyye Dârülhadisi şeyhliğini de uhdesine aldı; nitekim vefat ettiğinde beş ayrı hadis şeyhliği görevi uhdesinde bulunuyordu: Urviyye, Fâzıliyye, Tengiziyye, Nefîsiyye ve Ümmü’s-Sâlih Türbesi (Beşşâr Avvâd Ma‘rûf, s. 109-110; Abdüssettâr eş-Şeyh, s. 270-280).
Zehebî özellikle hadis, tarih ve terâcim konularında emsalsiz bir âlimdir. Elliyi aşkın eser üzerine yaptığı ihtisar vb. çalışmaların her biri ciddi emek, dikkat ve ilmî birikim ürünüdür. Müellif bunları ihtisar ederken aynı zamanda ikmal etmiş, ta‘likler yazmış, tenkit ve tahkiklerde bulunmuştur. Bunların içinde Hâkim en-Nîsâbûrî’nin el-Müstedrek ʿale’ṣ-Ṣaḥîḥayn’ı, Beyhakī’nin es-Sünenü’l-kübrâ’sı, Hatîb el-Bağdâdî’nin Târîḫu Baġdâd’ı, Ebü’l-Kāsım İbn Asâkir’in Târîḫu medîneti Dımaşḳ’ı, İbnü’l-Esîr’in Üsdü’l-ġābe fî maʿrifeti’ṣ-ṣaḥâbe’si, İbnü’l-Kıftî’nin İnbâhü’r-ruvât’ı, Yûsuf b. Abdurrahman el-Mizzî’nin Tehẕîbü’l-Kemâl fî esmâʾi’r-ricâl’i gibi temel kaynaklar yer almaktadır. Kıraat ilmindeki ihtisasına rağmen Zehebî’nin bu alanın usulü hakkında sadece iki eseri bilinmektedir. Öte yandan onun kıraatteki birikimini, Şemseddin es-Sehâvî’nin “oldukça muhtevalı” diye nitelediği Maʿrifetü’l-ḳurrâʾi’l-kibâr adlı biyografik eserinde ortaya koyduğu görülür. Zehebî’nin kendi döneminin kurrâsı ve kıraat anlayışı hakkında yaptığı değerlendirme ve uyarılar ilginçtir. Onların Kur’an tilâvetinde tecvid kurallarını uygulamada aşırılığa kaçtıklarını ve tasannu yaptıklarını, bunun da mânayı gözeterek tilâvet etmekten kendilerini uzaklaştırdığını belirtir ve özellikle farklı kıraat rivayetlerini aynı okuyuşta cemetmenin sakıncalarına işaret eder. Ona göre Kur’an okumaktan maksat onun yüce anlamları üzerinde düşünmek ve kıraat esnasında huşû içinde bulunmaktır (Beyânü zeġali’l-ʿilm, s. 4-5).
Zehebî’nin en çok eser verdiği alanlardan biri hadistir. İbn Hacer’e göre Zehebî hadis konusunda derinleşmiş, bu alanda kaynak niteliğinde pek çok kitap ortaya koymuş, asrının en çok eser veren âlimi kabul edilmiştir (ed-Dürerü’l-kâmine, III, 337). Tahsil için birçok yere gitmesi, pek çok hocadan faydalanması ona bu ilimde farklı bir üstünlük kazandırmış, onu katı ve kuru bir nakilciliğe değil özcü ve eleştirici bir anlayışa ulaştırmıştır. Safedî’ye göre Zehebî’de ne muhaddislerin donukluğu ne de nakilcilerin anlamsız şekilciliği vardır. Aksine o çeşitli grupların fikirlerine, Selef âlimlerinin görüşlerine, mezhep ve fırka mensuplarının sistemlerine hakkıyla vâkıf ve nâfiz bir bakış açısına sahipti. Aynı zamanda önemli bir eleştirmen olan Zehebî naklettiği metinlerdeki kusur ve illetlere, rivayet zincirinde kapalı olan yerlere, râvilerde bulunabilecek cerh noktalarına mutlaka temas ederdi (el-Vâfî, II, 163). Hadislerin hem metinlerini hem senedlerini tenkit edebilen böylesine geniş kapsamlı bir bakış açısını kazanmasında muhtemelen, yetişme çağlarında içinde bulunduğu dörtlü gruptan üçünün (Birzâlî, İbn Teymiyye ve Mizzî) etkisi olmuştur. Zehebî’nin ricâl tenkidi sahasındaki kudreti ve başarısının en açık delili Mîzânü’l-iʿtidâl fî naḳdi’r-ricâl olup bu kitap gerek çağdaşları gerekse daha sonra gelenler tarafından onun en değerli eseri kabul edilmiştir (Sübkî, V, 217; Ebü’l-Mehâsin el-Hüseynî, s. 35; İbn Hacer, Lisânü’l-Mîzân, I, 4). “Asrın muhaddisi” unvanıyla anılan Zehebî için İbn Hacer el-Askalânî “asrın hâfızı” ifadesini kullanmış, hatta yaptığı dualarda onunla aynı ilmî seviyeye çıkmayı Allah’tan istemiştir (Şemseddin es-Sehâvî, el-İʿlân bi’t-tevbîḫ, s. 98, 126). Öte yandan, hadis âdâbına riayet etmeyen ve yalnızca birtakım cahil şeyhlerden çokça hadis rivayet etmeye önem veren zamanın muhaddislerini eleştirmiştir. Hadis talebelerine ise öncelikle Muhammed b. Fütûh el-Humeydî’nin el-Cemʿ beyne’ṣ-Ṣaḥîḥayn, İbnü’l-Harrât’ın el-Aḥkâmü’ṣ-ṣuġrâ ve Ziyâeddin el-Makdisî’nin el-Eḥâdîs̱ü’l-muḫtâre adlı kitaplarını istinsah ederek onların üzerinde durmalarını ve Beyhakī’nin eserlerinden çokça yararlanmalarını tavsiye etmiştir (Beyânü zeġali’l-ʿilm, s. 6-8).
Gençlik yıllarında tarih ve ricâl konularındaki bazı önemli eserler üzerinde ihtisar çalışmaları yapması Zehebî’nin bu alanda geniş bilgi edinmesini sağlamış, bu sayede pek çok eser telif etmiştir. Bunların içinde en önemlisi ve en hacimlisi Târîḫu’l-İslâm ve vefeyâtü’l-meşâhîr ve’l-aʿlâm’dır. Zehebî’nin bu alandaki birikimi üstün yetenekleriyle birleşince ricâlin değerlendirilmesi konusunda güvenilir sonuçlar ortaya çıkmıştır. Ayrıca tarihî olayların incelenmesinde sened ve metin tenkidi konusu, tenkidin sadece muhaddislerle sınırlı kalmayıp kelâmcılar ve mutasavvıflar gibi diğer ilim erbabının yanı sıra devlet adamlarının da eleştirilebilmesi şeklinde çeşitlenmiş, yeni ve ciddi boyutlar kazanmıştır. Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevzî, İzzeddin İbnü’l-Esîr, Bedreddin el-Aynî gibi âlimlerin yaptıkları nakillerin pek çoğunda kaynak göstermemelerine ve bunun o günün anlayış ve uygulamalarında normal görülmesine karşılık Zehebî bu konuyu önemsemiş, gerek biyografik bilgilerde gerekse tarihî olaylarla ilgili nakillerde kaynakları zikretmeye itina göstermiştir. Zehebî’nin biyografilerini verdiği kişiler hakkındaki başta gelen kaynakları bu kişilerin çağdaşları olan güvenilir âlimlerin eserleridir. Çağdaşlarından tanıdığı kimseler hakkında ise bizzat kendi kanaatlerine önem vermiştir. Aynı titizlik tarihî vak‘alara dair metin tenkidi için de geçerlidir. Olayları eleştiri süzgecinden geçirmesi yanında aynı haber veya bilgi hakkında karşılaştığı farklılıklar arasında belirli kriterlerle tercihler yapmış, olayın veya haberin aslını araştırmıştır (Beşşâr Avvâd Ma‘rûf, s. 455). Zehebî, güvenilir kaynaklarda yer alıp sika kimselerden nakledilse de aklen mümkün görmediği haberleri reddetmekte hiç tereddüt etmemiştir. Çünkü ona göre ricâlin ve olayların tenkit ve değerlendirilmesi hususunda ictihad kapısı açıktır. Aynı şekilde güvenilir âlimlere olan saygısını saklı tutmak kaydıyla onları da inceleyip eleştiri süzgecinden geçirme gereği duymuştur. Cerh ve ta‘dîl üstatlarından Ahmed b. Sâlih et-Taberî, Ebü’l-Hasan el-İclî, İbn Ebû Hâtim, İbn Adî, İbn Hibbân, Ebû Abdullah İbn Mende, Hatîb el-Bağdâdî, Ebü’l-Kāsım İbn Asâkir gibi şahsiyetlerin verdikleri bazı bilgileri ve yaptıkları değerlendirmeleri reddetmesi bunun bir örneğidir (a.g.e., s. 448-449). Meselâ Hatîb el-Bağdâdî’nin Bağdat’ta 60.000 hamam bulunduğuna dair rivayetini (Târîḫu Baġdâd, I, 117) naklettikten sonra, “Ben buna inanmadığım gibi bunun onda biri kadar olduğuna da inanmam” demiştir (Beşşâr Avvâd Ma‘rûf, s. 457). Tâceddin es-Sübkî’nin onun için “cerh ve ta‘dîl şeyhi” demesi (Ṭabaḳāt, V, 216), Şemseddin es-Sehâvî’nin kendisinden, “Ricâl tenkidi konusunda her şeyi derinliğine inceleyenlerdendi” diye söz etmesi (Beşşâr Avvâd Ma‘rûf, s. 127) onun bu konudaki otoritesine ve titizliğine işaret eder.
Zehebî hakkında eski kaynaklarda mütekellim, müfessir gibi nitelemeler yapılmaması, hadis ve tarih alanındaki büyük otoritesinin diğer alanlardaki bilgisini gölgelemesi yüzünden olmalıdır. Kendisi bazı önemli akaid kitaplarını ihtisar ettiği gibi kelâm ilmine dair telif eserler de ortaya koymuştur. Zehebî’nin akaiddeki yolu hadise dayalı Selef yoludur. Konuyla ilgili eserlerinde ağırlıklı unsur Kur’an âyetleriyle Hz. Peygamber’in hadisleridir ve bu metodundan dolayı bazı eleştirilere hedef teşkil etmiştir. Akaide dair söz ederken o konuda tartışmaya girmemenin daha doğru olduğunu söylese de (Teẕkiretü’l-ḥuffâẓ, II, 600) Mu‘tezile’nin bid‘at üzere bulunduğunu belirtmekte sakınca görmemiş (a.g.e., III, 1122), Yunan filozofları için ağır ifadeler kullanmıştır (Ehlü’l-miʾe fe-ṣâʿiden, s. 115). Fıkhü’l-hadîs konusundaki dirâyetine de işaret edilen Zehebî’den fakih diye söz eden bulunmamakla birlikte kendisinin fıkha dair telifleri mevcuttur. Bazı fıkıh eserlerini ihtisar etmesi yanında usûl-i fıkıhta ve çeşitli fıkhî bahislerde kitap ve risâleler yazmış, pek çok fıkhî meseleye dair görüşleri eserlerinde yer almıştır. Onun fıkhında da ağırlıklı unsur Kur’an ve Sünnet’tir. Öte yandan Zehebî’nin tefsir alanındaki birikiminin de yeterince dikkate alınmadığı anlaşılmaktadır. Suûd b. Abdullah el-Fenîsân’ın yaptığı çalışmada açıkça görülmüştür ki Zehebî’nin çeşitli eserlerinde serpiştirilmiş olarak gerek rivayet gerekse dirâyet tefsirine dair yazdığı şeyler -bütün sûreleri içine almak üzere- bir kitap teşkil edecek hacme ulaşmaktadır. İlmî hayatının ilk dönemlerinde şiirle de meşgul olan Zehebî bazı hocalarından şiirler rivayet ettiği gibi (meselâ bk. Muʿcemü’ş-şüyûḫ, I, 29-30, 48, 80-81, 103, 173, 224, 264) kendisine ait nazımlar da mevcuttur. Tedlîs yapanların isimleri hakkında yazıp Abdülazîz b. Muhammed b. Sıddîk el-Gumârî’nin et-Teʾnîs bi-şerḥi Manẓûmeti’ẕ-Ẕehebî fî ehli’t-tedlîs adıyla şerhettiği kasidesi (Beyrut 1404) bunlardan biridir (Sübkî, V, 218-219). Ayrıca Târîḫu’l-İslâm’da şairlerin biyografilerine ve şiirlerine geniş yer ayırması onlara ve şiirlerine duyduğu ilginin bir sonucu olmalıdır. Zehebî’nin hattı sanatkârane değilse de düzgün ve yazı kurallarına uygundur.
Zehebî bazı eleştirilere uğramış ve hakkında ağır ifadeler kullanılmıştır. Onu eleştirenlerden biri, çağdaşlarından İbnü’l-Murâbıt diye meşhur Ebû Amr Muhammed b. Osman el-Gırnâtî’dir (ö. 752/1351). Gırnâtî biraz da yakışıksız bir üslûpla Zehebî’nin müteahhir şahsiyetlere ait bazı biyografilerde onların olumsuz yanlarını zikrettiğini, Târîḫu’l-İslâm’ın dörtte birinin gıybetten ibaret bulunduğunu ileri sürmüştür. Bu tenkit İbn Hacer el-Askalânî ve Şemseddin es-Sehâvî gibi âlimler tarafından reddedilmiş, Zehebî’nin eleştirilerinin iyi niyete dayalı, gerekli tesbitler ve uyarılar olduğu ifade edilmiştir (el-İʿlân bi’t-tevbîḫ, s. 87-98; Abdüssettâr eş-Şeyh, s. 235, 238-241). Benzer bir yaklaşım da Zehebî’nin bir kitabında yazdıklarına öfkelendiği için aynı kitabın sayfa kenarına yakışıksız ifadeler yazan kurrâdan, İbn Bushân (Bashân) diye bilinen Şemseddin Muhammed b. Ahmed ed-Dımaşkī’de görülür. Şemseddin es-Sehâvî’nin iddiasına göre Zehebî, Muʿcemü’ş-şüyûḫ’unda (II, 140-150) İbn Bushân’ın biyografisini yazarken kendisine gerekli cevabı vermiş, Maʿrifetü’l-ḳurrâʾ adlı kitabından da biyografisini çıkarmıştır (el-İʿlân bi’t-tevbîḫ, s. 95-96). Ancak İbn Bushân’ın Muʿcemü’ş-şüyûḫ’taki biyografisinde bu konuya dair herhangi bir ifade bulunmadığı gibi Maʿrifetü’l-ḳurrâʾda biyografisine onun hakkında olumsuz bir görüş belirtilmeden yer verilmiştir. Sehâvî’nin anlattığı olumsuz ifadeler muhtemelen daha sonra Zehebî tarafından Muʿcemü’ş-şüyûḫ’tan çıkarılmış ve İbn Bushân’ın biyografisi Maʿrifetü’l-ḳurrâʾda tekrar kaydedilmiştir. Tâceddin es-Sübkî de Zehebî’nin ilmî otoritesine vurgu yapan görüşleri yanında bazı konularda onu eleştirenlerden biridir. Hanbelîler’in görüşlerine aşırı derecede bağlı olduğunu, Hanefî ve Şâfiîler hakkında bazı sözler sarfettiğini ve Eş‘arîler’i küçültücü ifadeler kullandığını, mutasavvıfların aleyhine hareket ettiğini ileri sürmüş, ayrıca bazı biyografileri çok geniş, bazılarını ise gereğinden kısa tuttuğunu söylemiştir (Sübkî, I, 198; V, 216-217). Ancak Zehebî’nin eserlerindeki örnekler üzerinde yapılan incelemeler sonucunda Sübkî’nin eleştirileri isabetsiz bulunmuştur (Abdüssettâr eş-Şeyh, s. 235-237, 241-263). Diğer taraftan İzzeddin el-Kinânî de Sübkî’nin bu tutumunu kınamış, onu edebi kıt, insafsız ve Ehl-i sünnet hakkında bilgisiz olmakla suçlamıştır (Şemseddin es-Sehâvî, el-İʿlân bi’t-tevbîḫ, s. 95).
Eserleri. Telif, ihtisar ve tahrîc türünde 300’e yakın eser kaleme alan Zehebî’nin Aḳsâmü’l-Ḳurʾân el-müsemmâ bi’t-tibyân (Kahire 1231) ve et-Telvîḥât fî ʿilmi’l-ḳırâʾât’ın (Brockelmann, II, 47) dışında başlıca eserleri şöylece sıralanabilir:
A) Akaid ve Fıkıh. 1. el-Erbaʿîn fî ṣıfâti rabbi’l-ʿâlemîn. Şam’da Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye’de bulunan birinci cüzü (nr. 11/3748) Abdülkādir b. Muhammed Atâ Sûfî’nin tahkikiyle neşredilmiştir (Medine 1413).
2. Kitâbü’l-ʿArş. Allah’ın arşa istivâ etmesi hususunu nasların te’viline gitmeden Selef’in anlayışına göre ele alan müellif, eserin girişinde ilgili âyet ve hadisleri zikrettikten sonra sahâbeden başlayarak pek çok âlimin bu anlayışı destekleyen görüşlerini sıralamıştır (nşr. Muhammed b. Halîfe et-Temîmî, I-II, Riyad 1420/1999). Bu yayının I. cildi nâşirin açıklamalarından meydana gelmektedir. Bazı müellifler el-ʿUlüv adlı kitapla bu eserin aynı olduğunu söylemişse de bunun yanlış olduğu anlaşılmaktadır (neşredenin girişi, I, 350-354).
3. el-ʿUlüv li’l-ʿaliyyi’l-ġaffâr fî ṣaḥîḥi’l-aḫbâri ve seḳīmihâ. Bir önceki eseri tamamlamak üzere yazılmıştır (Kahire 1332; Kitâbü’l-ʿUlüvvi li’l-ʿaliyyi’l-ʿaẓîm ve îżâḥi ṣaḥîḥi’l-aḫbâri min seḳīmihâ adıyla nşr. Abdullah b. Sâlih el-Berrâk, Riyad 1420/1999). Muhammed Nâsırüddin el-Elbânî tarafından ihtisar edilen (Beyrut 1412/1991) eser hakkında Zâhid el-Kevserî, “Zehebî bu kitabı yazmasaydı dini ve itibarı bakımından daha iyi olurdu” demiştir (Süyûtî, s. 348 [dipnot 2]).
4. Kitâbü’l-Kebâʾir ve tebyînü’l-meḥârim. Pek çok baskısı yapılan eserin (Kahire 1378; Riyad 1380; Beyrut 1400; Bağdat 1982; Tunus 1986; nşr. Muhyiddin Müstû, Beyrut 1404/1984) Türkçe tercümeleri de vardır.
5. Risâle laṭîfe teteʿalleḳu bi’l-imâmeti’l-ʿuẓmâ (Nuruosmaniye Ktp., nr. 4976, vr. 20-23).
6. en-Naṣîḥatü’ẕ-Ẕehebiyye li’bn Teymiyye (er-Risâletü’ẕ-Ẕehebiyye ilâ İbn Teymiyye; Beyânü zeġali’l-ʿilm ve’ṭ-ṭaleb ile birlikte, Dımaşk 1347). Abdüssettâr eş-Şeyh, bazı çirkin ifadelerin bulunduğu risâlenin Zehebî’ye nisbetinin doğru olmayacağını ileri sürmüşse de (el-Ḥâfıẓ eẕ-Ẕehebî, s. 350-352) Beşşâr Avvâd Ma‘rûf bu görüşe katılmamıştır (eẕ-Ẕehebî, s. 146-147).
7. Ḥuḳūḳu’l-câr (Köprülü Ktp., nr. 1584, vr. 32-129).
8. Teşbîhü’l-ḫasîs bi-ehli’l-ḫamîs. Müslümanları özellikle bayram günlerinde hıristiyanlara benzemekten sakındırmak amacıyla kaleme alınmıştır (nşr. Meşhûr Hasan Selmân, Mecelletü’l-ḥikme, sy. 4 [Leeds 1415], s. 183-214).
B) Hadis. 1. Eḥâdîs̱ muḫtâre min Mevżûʿâti’l-Cevreḳānî ve’bni’l-Cevzî. Doksan dokuz hadis içeren eserde ilgili hadislerin illetleri hakkında kısa açıklamalar yapılmıştır (nşr. Abdurrahman b. Abdülcebbâr el-Ferîvâî, Medine 1404).
2. el-Erbaʿûne’l-büldâniyye el-muḫarrece mine’l-Muʿcemi’ṣ-ṣaġīr li’ṭ-Ṭaberânî (nşr. Kemâl Yûsuf el-Hût, el-Muʿtemed, I/2 [Receb 1408 / Şubat 1988], s. 40-121).
3. Erbaʿûne ḥadîs̱en li’bnihî Ebî Hüreyre ʿAbdirraḥmân. Zehebî bu eseri oğlu Ebû Hüreyre için hazırlamış, o da daha babası hayattayken bu kitabı okutmuştur (Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 541, vr. 210-243).
4. Telḫîṣü’l-Müstedrek (Muḫtaṣarü’l-Müstedrek). Hâkim en-Nîsâbûrî’nin eseri üzerine yapılan en önemli çalışmadır. Müellifin bazı hadislerle ilgili yanlış hükümleri tashih ettiği eser el-Müstedrek ile birlikte defalarca neşredilmiştir (DİA, XXXII, 135). Zehebî ayrıca el-Müstedrek’teki 100 kadar mevzû rivayeti el-Müstedrek ʿale’l-Müstedrek adlı eserinde toplamıştır. İbnü’l-Mülakkın, Zehebî’nin muhtasarını tekrar ihtisar etmiştir (nşr. Abdullah b. Hamed el-Lâhîdân – Sa‘d b. Abdullah Âlü Humeyyid, I-VII, Riyad 1411). İbn Hacer el-Askalânî’nin Telḫîṣü’l-Müstedrek üzerine yazdığı bazı notları içeren et-Taʿlîḳ ʿalâ Müstedreki’l-Ḥâkim adlı eserinin bir nüshası Rabat’ta bulunmaktadır (el-Hizânetü’l-âmme, nr. 177f).
5. el-Mûḳıẓa (el-Muḳaddimetü’l-mûḳıẓa) “fî ʿilmi muṣṭalaḥi’l-ḥadîs̱”. Abdülfettâh Ebû Gudde risâleyi el-Mûḳıẓa “fî ʿilmi muṣṭalaḥi’l-ḥadîs̱” adıyla tahkik etmiş ve esere kendi hacmi kadar tamamlayıcı bilgiler eklemiş (Beyrut 1405), Ebû Üsâme Selîm b. Îd el-Hilâlî de risâleyi Kifâyetü’l-ḥafaẓa şerḥu’l-Muḳaddimeti’l-mûḳıẓa ismiyle şerhetmiştir (Acman 1422/2001).
6. Kitâbü’s-Selsebîl fî şerḥi elfâẓı ve ʿibârâti’l-cerḥ ve’t-taʿdîl (nşr. Halîl b. Muhammed el-Arabî, Devha 1428/2007).
7. er-Red ʿalâ İbni’l-Ḳaṭṭân fî kitâbihî Beyâni’l-vehm ve’l-îhâm. İbnü’l-Kattân el-Mağribî’nin İbnü’l-Harrât’a ait el-Aḥkâmü’l-vüsṭâ adlı kitaba yaptığı eleştiriler için bir reddiyedir (nşr. Fârûk Hamâde, Dârülbeyzâ 1408; nşr. Hâlid b. Muhammed b. Osman el-Mısrî, Kahire 1426/2005; DİA, XXI, 71]).
8. Tenḳīḥu’t-Taḥḳīḳ. Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevzî’nin, Hanbelî mezhebinin fıkhî görüşlerini desteklemek üzere kaleme aldığı et-Taḥḳīḳ fî eḥâdîs̱i’t-Taʿlîḳ adlı eserindeki (DİA, XX, 547) ihtilâflı hadisler ve bunlarla ilgili İbnü’l-Cevzî’nin görüşleri hakkında Zehebî’nin eleştiri ve değerlendirmelerini içerir. Zehebî hadisleri senedlerini hazfederek vermiş, kitabının hacmi aslının dörtte biri kadar küçülmüş ve eser İbnü’l-Cevzî’nin eserinin kenarında basılmıştır (nşr. Abdülmu‘tî Emîn Kal‘acî, I-XII, Halep-Kahire 1419/1998; Ebû Âsım Hasan b. Abbas b. Kutb, I-VIII, Kahire 1422/2001-2002).
9. el-Müheẕẕeb fi’ḫtiṣâri’s-Süneni’l-kebîr. Beyhakī’ye ait es-Sünenü’l-kübrâ’nın muhtasarıdır (Dârü’l-kütübi’l-Mısriyye, nr. 467; TSMK, Medine, nr. 258-259).
10. Muḫtaṣarü’l-Eṭrâf. Mizzî’nin Tuḥfetü’l-eşrâf’ının muhtasarıdır (Abdullah Muhammed el-Habeşî, I, 552).
C) Tarih ve Terâcim. 1. Târîḫu’l-İslâm ve vefeyâtü’l-(ṭabaḳātü’l-)meşâhîr ve’l-aʿlâm. Zehebî’nin en hacimli eseridir. 40.000’e yakın biyografinin yer aldığı kitapta hicrî 1 (622) yılından 700 (1301) yılına kadar olan süreç onar yıllık yetmiş tabakaya ayrılmış, olaylar yıl sırasına göre anlatılmıştır. Târîḫu’l-İslâm’ın telifi Cemâziyelâhir 714’te (Eylül 1314) tamamlanmış, daha sonra müellif ilâveler yaparak eserini 726 (1326) yılında sonlandırmış, ardından kitaba 701-746 (1302-1345) yılları olayları ile vefeyâtını içine alan bir zeyil yazmıştır. Eser, daha sonra kaleme alınan Siyeru aʿlâmi’n-nübelâʾ, Maʿrifetü’l-ḳurrâʾ, el-ʿİber, Teẕkiretü’l-ḥuffâẓ, el-İşâre, el-İʿlâm gibi kitaplara kaynak teşkil etmiş; Safedî, İbn Şâkir el-Kütübî, Ebü’l-Fidâ İbn Kesîr, Tâceddin es-Sübkî, İsnevî, İbn Receb, Şemseddin es-Sehâvî gibi tarihçiler ondan yararlanmıştır. Zehebî’nin talebelerinden Alâeddin Ali b. Halef b. Halîl es-Saîdî ve İbnü’l-Cezerî’nin Muḫtaṣaru Târîḫi’l-İslâm adlı eserleriyle (Keşfü’ẓ-ẓunûn, I, 295; DİA, XX, 557) Takıyyüddin İbn Kādî Şühbe’nin el-Münteḳā min Târîḫi’l-İslâm’ı (Halep, el-Mektebetü’l-Ahmediyye, nr. 1220) ve Şemseddin es-Sehâvî’nin bazı ilâveler yaparak meydana getirdiği muhtasar, eser üzerine yapılan ihtisar çalışmalarından bazılarıdır (Beşşâr Avvâd Ma‘rûf, s. 16 vd.; eserin tasnif ve tertibinde uygulanan yöntemler için bk. VEFEYÂT). J. de Somogyi Târîḫu’l-İslâm üzerine bir makale yazmıştır (bk. bibl.). İlk defa Mektebetü’l-Kudsî tarafından beş cilt halinde neşredilen eserin (Kahire 1367-1369) daha sonra ilk cildi Muhammed Abdülhâdî Şaîre’nin (Kahire 1975), ardından 601-610 (1204-1214) yıllarına ait kısmı Beşşâr Avvâd Ma‘rûf’un (Kahire 1397/1977) tahkikiyle yayımlanmıştır. Beşşâr Avvâd Ma‘rûf, Şuayb el-Arnaût ve Sâlih Mehdî Abbâs’ın tahkikiyle yapılan dört ciltlik neşir ise 601-640 (1204-1243) yıllarını içermektedir (Beyrut 1408/1988). Beşşâr Avvâd eserin tamamını (700 yılına kadar) neşre hazırlamış (I-XVII, Beyrut 1424/2003), bu neşrin son iki cildi fihristlere ayrılmıştır. Kitabın tamamını zeyliyle birlikte (Hz. Peygamber’in sîretinden 746 [1345] yılına kadar) Ömer Abdüsselâm Tedmürî de tahkik edip neşretmiştir (Beyrut 1407-1424/1987-2004). Elli üç ciltten meydana gelen bu neşirde ciltlere numara verilmeyip her cildin ihtiva ettiği yıllar yazılmış, eserin 701-746 (1302-1345) arasındaki bölümü Ẕeylü Târîḫi’l-İslâm ve vefeyâti’l-meşâhîr ve’l-aʿlâm adıyla yayımlanmıştır. Muhammed Mahmûd Hamdân Târîḫu’l-İslâm’ın sîret kısmını tahkik etmiştir (I-II, Kahire-Beyrut 1411/1991).
2. Düvelü’l-İslâm (et-Târîḫu’ṣ-ṣaġīr). Müellifin Târîḫu’l-İslâm’da yer alan olayları ve biyografileri kısaltarak meydana getirdiği bu eserden daha sonraki müellifler çokça yararlanmıştır. İlk yazımında 700 (1301) yılına kadar gelen olayları içine alan eser Zehebî tarafından yazılan bir zeyille 744 (1343) yılına kadar getirilmiştir (Haydarâbâd 1337/1918; nşr. Fehîm Muhammed Şeltût – Muhammed Mustafa İbrâhim, Kahire 1394/1974; Beyrut 1405/1985; nşr. Hasan İsmâil Merve – Mahmûd el-Arnaût, I-II, Beyrut 1999). Kitabın matbu nüshalarında yer alan 741-744 (1340-1343) yıllarına ait bölümün müstensih veya kim olduğu bilinmeyen biri tarafından ilâve edildiği ileri sürülmüştür (Beşşâr Avvâd Ma‘rûf, s. 169-170). Şemseddin es-Sehâvî de esere 745-898 (1344-1493) yıllarını kapsayan ve eẕ-Ẕeylü’t-tâm (Vecîzü’l-kelâm fi’ẕ-ẕeyl) ʿalâ Düveli’l-İslâm adlı bir zeyil kaleme almıştır (nşr. Hasan İsmâil Merve – Mahmûd el-Arnaût, I-III, Küveyt-Beyrut 1413-1418/1992-1998).
3. el-ʿİber fî ḫaberi men ġaber. et-Târîḫu’l-evsaṭ adıyla da zikredilen eser (Sübkî, V, 217), müellifin Târîḫu’l-İslâm’dan çıkardığı bir muhtasar olmakla birlikte yer yer bazı ilâveler de yapılmıştır (eserin adındaki “gaber” kelimesinin “ʿaber” olmasıyla ilgili tartışmalar için bk. Selâhaddin el-Müneccid, XLVIII [1393], s. 967-971). Müellifin kendisinin bir zeyil yazdığı kitabın II ve III. ciltleri Fuâd Seyyid tarafından tahkik edilmiş (Küveyt 1961), diğer ciltlerini (I, IV-V) Selâhaddin el-Müneccid tahkik ederek yayımlamıştır (Küveyt 1960-1966). Eser ayrıca Ebû Hâcer M. Saîd b. Besyûnî Zağlûl’ün tahkikiyle ve zeyliyle birlikte neşredilmiştir (I-IV, Beyrut 1405/1985). el-ʿİber’in zeyli üzerine başka zeyiller de yazılmış, Takıyyüddin İbn Kādî Şühbe ise eseri ihtisar etmiştir (Beşşâr Avvâd Ma‘rûf, s. 179).
4. Siyeru aʿlâmi’n-nübelâʾ. Zehebî başta muhaddisler olmak üzere meşhur şahsiyetleri tabakalar halinde tanıttığı bu kitabını, Târîḫu’l-İslâm’dan sonra yazmış olup Asr-ı saâdet’ten 700 (1301) yılına kadar kırk civarında tabakayı kapsamaktadır. Endülüs’ten Çin’e kadar uzanan İslâm coğrafyasında her sahanın en meşhur 7000 kadar isminin yer aldığı kitapta râviler cerh ve ta‘dîl bakımından da değerlendirilmiştir (eser ve Zehebî’nin felsefî görüşlere yaklaşımı hakkında bk. Gilliot, s. 117-150). Eserin ilk ciddi neşrini Şuayb el-Arnaût başkanlığındaki bir heyet gerçekleştirmiş (Beyrut 1401-1405/1981-1985), 1988’de hazırlanan iki ciltlik fihristle birlikte tamamı yirmi beş cilt halinde basılmıştır (Beyrut 1409/1989, 1410/1990).
5. Esmâʾü’lleẕîne râmü’l-ḫilâfe. Müellifin Nesebü’l-Eyyûbiyyîn adlı risâlesiyle birlikte Selâhaddin el-Müneccid tarafından Mecelletü Maʿhedi’l-maḫṭûṭâti’l-ʿArabiyye içinde neşredilmiş (IV/2 [baskı yeri yok, 1378/1958], s. 301-308), daha sonra ayrıca basılmıştır (Beyrut 1398/1978).
6. Esmâʾü men ʿâşe s̱emânîne sene baʿde şeyḫihî ev baʿde (târîḫi) semâʿihî (Beyrut 1418/1997).
7. el-İşâre ilâ vefeyâti’l-aʿyân el-münteḳā min Târîḫi’l-İslâm. Eserde 700 (1301) yılına kadar olan meşhur şahsiyetlerin vefatları yazılmış (nşr. İbrâhim Sâlih, Beyrut 1411/1991), müellif daha sonra bu çalışması için bir zeyil kaleme almıştır (a.g.e., s. 169).
8. el-İʿlâm bi-vefeyâti’l-aʿlâm. Bir önceki eserin muhtasarı olmakla birlikte bazı ilâveler yapılarak 740 (1339) yılına kadar vefat eden meşhur şahsiyetler zikredilmiş, müellifin Târîḫu’l-İslâm ve Siyeru aʿlâmi’n-nübelâʾ gibi hacimli eserlerinde bulunmayan birçok isme burada yer verilmiştir (nşr. Abdürabbinnebî Muhammed, Riyad 1987; nşr. Riyâz Abdülhamîd Murâd – Abdülcebbâr Zekkâr, Beyrut 1412/1991, 1413/1993; nşr. Mustafa b. Ali İvaz – Rebî‘ Ebû Bekir Abdülbâki, I-II, Beyrut 1413).
9. Ehlü’l-miʾe fe-ṣâʿiden. Eserde Hz. Peygamber’in, “Bu geceden itibaren geçecek 100 yılın sonunda bugün yeryüzünde yaşayanlardan hiç kimse kalmayacak” (Buhârî, “ʿİlim”, 41) meâlindeki hadisi belirtildikten sonra 100 yıl ve daha çok yaşayan kimseler zikredilmiş, ardından sahâbe neslinden itibaren müşrikler dahil 100 yıl ve daha fazla yaşayan 126 kişinin kısa biyografisine yer verilmiştir (bk. bibl.). Risâle aynı adla Jacqueline Sublet (Cahiers d’onomastique arabe içinde, I [Paris 1979], s. 99-159) ve Cüzʾ fîhi ehlü’l-miʾe adıyla Ebû Yahyâ Abdullah el-Kinderî tarafından da (Beyrut 1418/1997) yayımlanmıştır.
10. el-Emṣâr ẕevâtü’l-âs̱âr. Ebû Ya‘lâ el-Halîlî’nin el-İrşâd fî ʿulemâʾi’l-bilâd’ı esas alınarak yazıldığı anlaşılan eser Medine, Mekke, Dımaşk, Mısır, İskenderiye, Kûfe, Basra, Bağdat, Semerkant, Buhara, Hemedan ve Endülüs gibi ilim merkezlerinde yetişen âlimler hakkındadır. Halîlî’nin kitabında kısa bilgiler verilmekle beraber müellif eserinde buna gerek görmemiş, çoğu sahâbe ve tâbiîn neslinden olup söz konusu merkezlere yerleşen veya bu merkezlerden diğer bölgelere giden âlimlerin yalnız adlarını zikretmiş, hadis, fıkıh ve kıraat gibi ilimlerin bu yerlerdeki gelişmesine dikkat çekmeyi amaçlamıştır (nşr. Abdülkādir el-Arnaût – Mahmûd el-Arnaût, Dımaşk 1405/1985; nşr. Kāsım Ali Sa‘d, Beyrut 1406/1986). L. Librande, eserin Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nde bulunan (Veliyyüddin Efendi, nr. 463/3, vr. 90b-93a) yazma nüshası üzerine bir makale yazmıştır (bk. bibl.).
11. Dîvânü’ḍ-ḍuʿafâʾ ve’l-metrûkîn. Rivayetleri terkedilen, zayıf olarak nitelenen veya yeteri kadar tanınmayan 5099 râviyi ihtiva eden eser -başta Ahmed’ler olmak üzere- alfabetik sıraya göre düzenlenmiştir (nşr. Hammâd el-Ensârî, Mekke 1387/1969; I-II, Beyrut 1408/1988). Müellif bu eserine Ẕeylü Dîvâni’ḍ-ḍuʿafâʾ ve’l-metrûkîn adıyla bir zeyil kaleme almıştır (Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye, Mecmua, nr. 369, vr. 227-229; TSMK, III. Ahmed, nr. 3053/1).
12. el-Muġnî fi’ḍ-ḍuʿafâʾ. Yalan söyleyen, hadis uyduran, bir gerekçeyle rivayetleri terkedilmiş bulunan, zayıf addedilen, vehim sahibi olup çokça yanılan, sika olduğu halde gevşek kabul edilen veya yeteri kadar tanınmayan 7854 râvinin yer aldığı eser -başta yine Ahmed’lere yer verilmek üzere- alfabetik sırayla düzenlenmiştir (nşr. Nûreddin Itr, I-II, Halep 1971; Kahire 1976).
13. Mîzânü’l-iʿtidâl. Zehebî’nin zayıf râvilere dair en önemli çalışmasıdır. 11.053 biyografiyi içeren eserde önce adlarıyla bilinen erkek ve kadın râviler, daha sonra künyeleriyle, babalarının adıyla, nisbeleriyle bilinenler, adları bilinmeyen erkek ve kadın râviler, künyeleriyle bilinen kadın râviler, adı bilinmeyip “falanın vâlidesi” diye anılan râviler kaydedilmiş, bunlardan Kütüb-i Sitte râvisi olanlar birer rumuzla gösterilmiştir. İbn Hacer el-Askalânî’nin “bu sahadaki en derli toplu eser” diye nitelediği Mîzânü’l-iʿtidâl Leknev’de (1301), Kahire’de (Muhammed Bedreddin en-Na‘sânî el-Halebî’nin tashihiyle 1324-1327, 1355) ve Beyrut’ta (nşr. Ali Muhammed Muavvaz – Âdil Ahmed Abdülmevcûd, 1416/1995) basılmıştır.
14. el-Kâşif fî maʿrifeti men lehû rivâye fi’l-Kütübi’s-sitte. Eserde Mizzî’nin Tehẕîbü’l-Kemâl’inde yer alan biyografilerle ilgili bilgiler özetlenmiştir. Zehebî’nin esere ilâve ettiği değerli bilgiler ve değerlendirmelerle kitap hemen hemen telif hüviyetini kazanmıştır (nşr. İzzet Ali Îd Atıyye – Mûsâ Muhammed Ali, I-III, Kahire 1392/1972; I-III, Beyrut 1403/1983; nşr. Muhammed Avvâme – Ahmed Muhammed Nemir Hatîb [Sıbt İbnü’l-Acemî’nin hâşiyesi ile birlikte], I-II, Cidde 1413/1992; I-V, 1430/2009, bu neşrin I. cildi Muhammed Avvâme’nin eser hakkındaki incelemelerinden meydana gelmiştir).
15. Teẕhîbü Tehẕîbi’l-Kemâl fî esmâʾi’r-ricâl (nşr. Guneym Abbas Guneym – Mecdî Seyyid Emîn, Kahire 1425/2004). Kısaca Teẕhîbü’t-Tehẕîb diye anılan eser üzerine Zehebî’nin el-Mücerred min Tehẕîbi’l-Kemâl ve el-Muḳteḍab min Tehẕîbi’l-Kemâl adlı iki muhtasarı daha vardır.
16. Men tüküllime fîhi ve hüve müves̱s̱eḳun ev ṣâliḥu’l-ḥadîs̱. Sika veya sâlihu’l-hadîs oldukları halde bazı cerh ve ta‘dîl âlimlerince tenkit edilen Kütüb-i Sitte râvilerinin güvenilirlik açısından kısaca tanıtıldığı eseri, Muhammed Şekûr el-Meyâdînî Ẕikru esmâʾi men tüküllime fîhi ve hüve müves̱s̱eḳun (Zerkā 1406/1986), Ebû Abdullah İbrâhim b. Suaydây İdrîs ve İbrâhim el-Mevsılî Maʿrifetü’r-ruvâti’l-mütekellem fîhim bimâ lâ yûcibü’r-red (Beyrut 1406/1986, 1412/1992) adıyla yayımlamış, daha sonra Abdullah b. Dayfullah er-Ruhaylî eseri asıl ismiyle ve tahkik ederek neşretmiştir (Medine 1426/2005).
17. el-Mücerred fî esmâʾi ricâli Süneni İbn Mâce. Eserde, İbn Mâce’nin es-Sünen’inde yer aldığı halde Ṣaḥîḥayn’da rivayetlerine yer verilmeyen 1939 râvi kendi içinde alfabetik tabakalar halinde bir araya getirilmiş (nşr. Bâsim Faysal Ahmed el-Cevâbire, Riyad 1979, 1409/1988), nâşir ayrıca, Fihrisü esmâʾi’l-Mücerred fî esmâʾi ricâli Süneni İbn Mâce adıyla eserin tam alfabetik bir fihristini yayımlamıştır (Riyad 1409/1989).
18. el-Müştebih fi’r-ricâl: esmâʾihim ve ensâbihim. Yazılışları aynı, okunuşları farklı olan isim, nisbe, künye ve lakapları içeren alfabetik bir eserdir (nşr. P. de Jong, Leiden 1863, 1881; nşr. Ali Muhammed el-Bicâvî, Kahire 1962). İbn Nâsırüddin eseri, Tavżîḥu’l-Müştebih fî żabṭı esmâʾi’r-ruvât ve ensâbihim ve elḳābihim ve künâhüm adıyla genişletmiş (nşr. Şuayb el-Arnaût, VI, Beyrut 1403/1982; I-X, nşr. Muhammed Naîm el-Araksûsî, Beyrut 1414/1993), ayrıca el-Müştebih’teki hataların sebeplerini ele alan el-İʿlâm bimâ vaḳaʿa fî Müştebihi’ẕ-Ẕehebî mine’l-evhâm adıyla bir eser kaleme almıştır (nşr. Abdürabbinnebî Muhammed, Mekke 1405/1984). İbn Hacer el-Askalânî de el-Müştebih’teki hataları düzeltmek, kelimelerin doğru okunuşunu göstermek amacıyla ve bazı isimler ilâve ederek Tebṣîrü’l-müntebih bi-taḥrîri’l-Müştebih adlı alfabetik eserini meydana getirmiştir.
19. Muʿcemü’ş-şüyûḫ (el-Muʿcemü’l-kebîr). Müellifin mukaddimede belirttiğine göre eser, kendisinin bizzat görüştüğü veya küçük yaşta kendilerinden icâzet aldığı hocalarının biyografilerini içermektedir (I-II, nşr. M. Habîb el-Hîle, Tâif 1408/1988; Muʿcemü şüyûḫi’ẕ-Ẕehebî adıyla nşr. Rûhiyye Abdurrahman es-Süyûfî, Beyrut 1410/1990).
20. el-Muʿcemü’l-muḫtaṣ bi’l-muḥaddis̱în. Zehebî’nin ders halkalarına katıldığı hocalarla rivayetleri için kendisine icâzet veren muhaddislerden 394’ünün biyografisiyle ilgili bir eserdir (nşr. M. Habîb el-Hîle, Tâif 1408/1988; Muʿcemü muḥaddis̱i’ẕ-Ẕehebî adıyla nşr. Rûhiyye Abdurrahman es-Süyûfî, Beyrut 1413/1993).
21. el-Muʿîn fî ṭabaḳāti’l-muḥaddis̱în. Hadis ilmine yeni başlayanlar için hazırlanan eserde ashabın önde gelenlerinden sonra 2424 muhaddis yirmi yedi tabaka halinde alfabetik sırayla bir araya getirilmiş, isimler hakkında bilgi için Târîḫu’l-İslâm’a başvurulması gerektiği belirtilmiştir (nşr. Hemmâm Abdürrahim Saîd, Amman 1404/1984; nşr. Muhammed Zeynühüm Azeb, Kahire 1406/1986).
22. el-Muḫtaṣarü’l-muḥtâc ileyhi min Târîḫi İbni’d-Dübeys̱î. Abdülkerîm b. Muhammed es-Sem‘ânî’nin Hatîb el-Bağdâdî’ye ait Târîḫu Baġdâd’a yazdığı eẕ-Ẕeyl ʿalâ Târîḫi’l-Ḫaṭîb’in zeyli olup İbnü’d-Dübeysî tarafından kaleme alınan Ẕeylü Târîḫi Medîneti’s-selâm Baġdâd adlı kitaptaki 2900 biyografiden kısmen kısaltılarak seçilen 1551 biyografiyi içermektedir (nşr. Mustafa Cevâd, Bağdat 1371-1397/1951-1977; Beyrut 1405/1985; nşr. Mustafa Abdülkādir Atâ, Beyrut 1417/1997). İbnü’d-Dübeysî’ye ait kitabın “gayn” harfi ve sonrası günümüze ulaşmadığından nâşir bu kısımda eksik bulunan 2549-2900 arasındaki biyografiyi Zehebî’nin bu muhtasarından tamamlamıştır (nşr. Beşşâr Avvâd Ma‘rûf, I-V, Beyrut 1427/2006; ayrıca bk. DİA, XXI, 16).
23. Maʿrifetü’t-tâbiʿîn mine’s̱-S̱iḳāti li’bni Ḥibbân. İbn Hibbân’ın Kitâbü’s̱-S̱iḳāt’ında (Haydarâbâd 1393/1403, 1973/1983) yer alan tâbiîlere ait bilgilerden derlenen eserin bir nüshası Madrid’de Escurial Kütüphanesi’nde kayıtlıdır (nr. 1689, 49 varak).
24. el-Muḳtenâ fî serdi’l-künâ. Künyesiyle anılan râvilerin tanıtıldığı en önemli eserlerden sayılan Hâkim el-Kebîr’e ait el-Esâmî ve’l-künâ’nın muhtasarıdır (nşr. Yûsuf b. Muhammed ed-Duhayl, Medine 1994). Hâkim’in eserinde alfabetik sıraya tam uyulmadığı için Zehebî râvileri alfabetik olarak sıralamış ve haklarında kısaca bilgi vermiştir (nşr. Muhammed Sâlih Abdülazîz el-Murâd, I-II, Medine 1408/1987; nşr. Eymen Sâlih Şa‘bân, I-II, Beyrut 1418/1997).
25. Teẕkiretü’l-ḥuffâẓ. Ṭabaḳātü’l-ḥuffâẓ adıyla da bilinen eser hadis hâfızlarına dair kitapların en meşhuru olup sahâbeden müellifin hocalarına kadar yirmi bir tabaka halinde 1176 biyografi içermektedir. İlk defa Wüstenfeld tarafından neşredilen kitap (I-III, Göttingen 1833-1834), Hindistan’da basılmış (I-IV, Haydarâbâd 1333-1334), Abdurrahman b. Yahyâ el-Muallimî’nin tashihiyle yeniden neşredilmiştir (I-IV, Haydarâbâd 1375-1377/1955-1958). Aralarında Ebü’l-Mehâsin el-Hüseynî ve Süyûtî’nin de bulunduğu birçok müellifin zeyil yazdığı Teẕkiretü’l-ḥuffâẓ İbn Nâsırüddin tarafından Bedîʿatü’l-beyân fî (ʿan) vefeyâti’l-aʿlâm adıyla manzum hale getirilmiştir (Tunus Câmiatü’z-Zeytûne Ktp., nr. 1673; Beşşâr Avvâd Ma‘rûf, s. 164-165).
26. Tecrîdü esmâʾi’ṣ-ṣaḥâbe. Zehebî, 8000 kadar sahâbîyi ihtiva eden bu çalışmasında İzzeddin İbnü’l-Esîr’in Üsdü’l-ġābe fî maʿrifeti’ṣ-ṣaḥâbe’sini ihtisar etmiş, ayrıca Ebü’l-Kāsım Abdüssamed b. Saîd el-Hımsî’nin Târîḫu’ṣ-ṣaḥâbe elleẕîne nezelû Ḥımṣ, İbn Asâkir’in Târîḫu Dımaşḳ, Ahmed b. Hanbel ve Bakī b. Mahled’in el-Müsned, İbn Sa‘d’ın eṭ-Ṭabaḳātü’l-kübrâ adlı eserlerinden yaptığı ilâvelerle kitaba yeni bir mahiyet kazandırmıştır (I-II, Haydarâbâd 1315; nşr. Sâliha Abdülhakîm Şerefeddin, Bombay 1389/1969; I-II, Beyrut, ts. [Dârü’l-ma‘rife]).
27. Maʿrifetü’l-ḳurrâʾi’l-kibâr. İlk defa Muhammed Seyyid Câdelhak tarafından neşredilmiş (I-II, Kahire 1969), ikinci neşri Beşşâr Avvâd Ma‘rûf, Şuayb el-Arnaût ve Sâlih Mehdî Abbas’ın tahkikiyle yapılmış (I-II, Beyrut 1404/1984), müellifin en son çalışmalarının ve notlarının yer aldığı üçüncü neşri bir cildi fihristlere ayrılmak suretiyle Tayyar Altıkulaç tarafından gerçekleştirilmiştir (I-IV, İstanbul 1995; Riyad 1424/2003). Eser Ahmed Han’ın tahkikiyle de basılmıştır (I-III, Riyad 1418/1997).
Zehebî’nin tarih ve terâcime dair diğer eserleri de şunlardır: el-Münteḳā min Minhâci’l-iʿtidâl fî naḳżi kelâmi ehli’r-Rafżi ve’l-iʿtizâl li’bni Teymiyye (İbn Teymiyye’nin Minhâcü’s-sünne adlı eserinin muhtasarıdır, nşr. Muhibbüddin el-Hatîb, Kahire 1374; Riyad 1409, 1413/1993); Menâḳıbü’l-İmâm Ebî Ḥanîfe ve ṣâḥibeyh Ebî Yûsuf ve Muḥammed b. el-Ḥasan (nşr. Muhammed Zâhid el-Kevserî – Ebü’l-Vefâ el-Efgānî, Kahire 1366; Mültan 1399; Beyrut 1408); Menâḳıbü’l-İmâmi’l-Aʿẓam Ebî ʿAbdillâh Süfyân b. Saʿîd b. Mesrûḳ es̱-S̱evrî (Tanta 1413/1993); er-Ruvâtü’s̱-s̱iḳāt el-mütekellem fîhim bimâ lâ yûcibü reddehüm (eserde doksan iki râvi hakkında cerh ve ta‘dîl açısından kısa değerlendirmeler yer almaktadır, nşr. Abdülmecid Zekeriyyâ, Kahire 1324/1906; nşr. Muhammed İbrâhim el-Mevsılî, Beyrut 1412/1992); Terâcimü’l-eʾimmeti’l-kibâr aṣḥâbi’s-sünen ve’l-âs̱âr (on üç fıkıh ve hadis âliminin biyografisini içermektedir, nşr. Fehmî Sa‘d, Beyrut 1413/1993); Terâcimü ricâlin ravâ ʿanhüm Muḥammed b. İsḥâḳ (nşr. A. Fischer, Leiden 1890); Tesmiyetü ricâli Ṣaḥîḥi Müslim elleẕî inferade bihim ʿani’l-Buḫârî (Süleymaniye Ktp., Lâleli, nr. 2089); Ẕikru men yuʿtemedü ḳavlühû fi’l-cerḥ ve’t-taʿdîl (Beyrut 1400/1980, 1403/1983; Lahor 1402/1982; Kahire 1404/1984; Erbaʿu resâʾil fî ʿulûmi’l-ḥadîs̱ içinde [s. 151-227], nşr. Abdülfettâh Ebû Gudde, Beyrut 1388/1968, 1410/1990); Ẕikru men iştehera bi-künyetihî mine’l-aʿyân (bir nüshasının Chester Beatty Kütüphanesi’nde [nr. 3458, 18 varak] bulunduğu belirtilmektedir, Beşşâr Avvâd Ma‘rûf, s. 168); Ẕâtü’n-niḳāb fi’l-elḳāb (nşr. M. Riyâz el-Mâlih, Dımaşk-Beyrut 1414/1993); Muḫtaṣaru Kitâbi’r-Ravżi’l-ünüfi’l-bâsim fi’s-sîreti’n-nebeviyyeti’ş-şerîfe (nşr. Abdülazîz Harfûş, Beyrut 1426/2005).
D) Diğer Eserleri. 1. Beyânü zeġali’l-ʿilm ve’ṭ-ṭaleb (Risâle fîmâ yüẕemmü ve yüʿâbü fî külli ṭâʾife). Zehebî’nin bazı ilimler ve dört Sünnî mezhep hakkındaki görüşlerini içeren bir risâledir (en-Naṣîḥatü’ẕ-Ẕehebiyye li’bni Teymiyye ile birlikte, Dımaşk 1347; Zeġalü’l-ʿilm adıyla nşr. Muhammed b. Nâsır el-Acmî, Küveyt 1404/1984).
2. Kitâbü’l-ʿUlûm. Bir nüshasının Râmpûr Kütüphanesi’nde (nr. 1252), III. cildinin ise Şam’da Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye’de (Hadis, nr. 230) bulunduğu belirtilmiştir (Abdüssettâr eş-Şeyh, s. 527).
3. eṭ-Ṭıbbü’n-nebevî. Kadim Yunan tıbbından da bazı unsurlar ihtiva eden eserin çeşitli baskıları yapılmış (Kahire 1861, 1870, 1368/1948; Beyrut 1408/1988 [İbrâhim b. Abdurrahman el-Ezrak’ın Teshîlü’l-menâfiʿ fi’ṭ-ṭıb ve’l-ḥikme’sinin hâmişinde]; Sousse 1989; nşr. Ahmed Rif‘at el-Bedrâvî, Beyrut 1404/1984, 1410/1990), ilk neşrinden önce Perron tarafından Fransızca’ya tercüme edilmiştir (Cezayir 1860; Zehebî’nin eserleri için ayrıca bk. Beşşâr Avvâd Ma‘rûf, s. 139-276; Abdüssettâr eş-Şeyh, s. 343-529; Maʿrifetü’l-ḳurrâʾ, neşredenin girişi, I, 36-89).
Zehebî’nin hayatına ve eserlerine dair bazı çalışmalar yapılmıştır. Beşşâr Avvâd Ma‘rûf’un eẕ-Ẕehebî ve menhecühû fî kitâbihî Târîḫi’l-İslâm’ı (bk. bibl.), Abdüssettâr eş-Şeyh’in el-Ḥâfıẓ eẕ-Ẕehebî müʾerriḫu’l-İslâm nâḳıdü’l-muḥaddis̱în imâmü’l-muʿaddilîn ve’l-mücerriḥîn’i (bk. bibl.), Abdurrahman en-Nahlâvî’nin el-İmâm eẕ-Ẕehebî dirâse mevḍûʿiyye taḥlîliyye terbeviyye’si (Dımaşk 1408/1988) bunlardan bazılarıdır. Suûd b. Abdullah el-Fenîsân, Zehebî’nin çeşitli eserlerinde yer alan rivayet ve dirâyet tefsirine dair görüşlerini sûre tertibine göre Tefsîrü’l-İmâm eẕ-Ẕehebî adlı eserinde bir araya getirmiştir (I-II, Riyad 1424/2003). Abdürabbinnebî Muhammed İbn Nâṣıruddîn ed-Dımaşḳī ve kitâbühü’l-İʿlâm bimâ vaḳaʿa fî Müştebihi’ẕ-Ẕehebî mine’l-evhâm (1984, Câmiatü Ümmi’l-kurâ), Azime Güleç Topçu Zehebî ve Mîzânü’l-i‘tidal’indeki Cerh ve Tadil Metodu (1997, Süleyman Demirel Üniversitesi), Nimet Ceylan Mîzânü’l-i‘tidâl’de Metin Tenkidi (2002, Sakarya Üniversitesi) adıyla yüksek lisans tezleri hazırlamışlardır.
BİBLİYOGRAFYA
Zehebî, Muʿcemü’ş-şüyûḫ: el-Muʿcemü’l-kebîr) (nşr. M. Habîb el-Hîle), Tâif 1408/1988, I-II, tür.yer.
a.mlf., Teẕkiretü’l-ḥuffâẓ, II, 600; III, 1044, 1122; IV, 1391.
a.mlf., Maʿrifetü’l-ḳurrâʾ (Altıkulaç), III, 1358, 1372-1377, 1430, 1433, 1497; ayrıca bk. neşredenin girişi, I, 36-89.
a.mlf., Aʿlâmü’n-nübelâʾ, XIII, 525.
a.mlf., Târîḫu’l-İslâm: sene 691-700, s. 67.
a.mlf., el-ʿİber, IV, 50.
a.mlf., Kitâbü’l-ʿArş (nşr. Muhammed b. Halîfe et-Temîmî), Riyad 1420/1999, neşredenin girişi, I, 350-354.
a.mlf., Beyânü zeġali’l-ʿilm ve’ṭ-ṭaleb, Dımaşk 1347, s. 4-8.
a.mlf., Ehlü’l-miʾe fe-ṣâʿiden (nşr. Beşşâr Avvâd Ma‘rûf, el-Mevrid, II/4 içinde), Bağdad 1393/1973, s. 107-142.
Hatîb, Târîḫu Baġdâd, I, 117.
Yâkūt, Muʿcemü’l-büldân, IV, 468.
Safedî, el-Vâfî, II, 163-166.
a.mlf., Nektü’l-himyân (nşr. Ahmed Zekî Bek), Kahire 1329/1911, s. 241-244.
Ebü’l-Mehâsin el-Hüseynî, Ẕeylü Teẕkireti’l-ḥuffâẓ, Beyrut 1956, s. 34-36.
Sübkî, Ṭabaḳāt, I, 198; V, 216-226; VI, 170-171.
İbn Râfi‘, el-Vefeyât (nşr. Sâlih Mehdî Abbâs – Beşşâr Avvâd Ma‘rûf), Beyrut 1402/1982, II, 55-56, 188-189.
İbn Kesîr, el-Bidâye, XIV, 28, 88, 143, 184.
Takıyyüddin el-Fâsî, Ẕeylü’t-Taḳyîd fî ruvâti’s-sünen ve’l-mesânîd (nşr. Kemâl Yûsuf el-Hût), Beyrut 1410/1990, II, 53-54.
İbnü’l-Cezerî, Ġāyetü’n-Nihâye, II, 71.
a.mlf., en-Neşr, I, 83.
İbn Nâsırüddin, er-Reddü’l-vâfir (nşr. Züheyr eş-Şâvîş), Beyrut 1393, s. 35.
İbn Hacer, Lisânü’l-Mîzân, I, 4.
a.mlf., İnbâʾü’l-ġumr, III, 399-400.
a.mlf., ed-Dürerü’l-kâmine, I, 150-151, 520-528; II, 286, 341; III, 228, 238-239, 336-338.
Şemseddin es-Sehâvî, el-İʿlân bi’t-tevbîḫ li-men ẕemme ehle’t-târîḫ (nşr. Sâlih Ahmed el-Ali), Beyrut 1407/1986, s. 87-98, 126, 184.
a.mlf., el-Cevâhir ve’d-dürer fî tercemeti Şeyḫi’l-İslâm İbn Ḥacer el-ʿAsḳalânî (nşr. Hâmid Abdülmecîd – Tâhâ ez-Zeynî), Kahire 1406/1986, I, 106-107.
Süyûtî, Ẕeylü Ṭabaḳāti’l-ḥuffâẓ li’ẕ-Ẕehebî (Ẕeylü Teẕkireti’l-ḥuffâẓ içinde), Beyrut 1376/1956, s. 347-349.
Nuaymî, ed-Dâris fî târîḫi’l-medâris (nşr. Ca‘fer el-Hasenî), Kahire 1988, I, 78-79.
Keşfü’ẓ-ẓunûn, I, 295, 722; II, 1582.
Şevkânî, el-Bedrü’ṭ-ṭâliʿ, II, 110-112.
M. Şemseddin [Günaltay], İslâm’da Târih ve Müverrihler, İstanbul 1339-42, s. 200.
Serkîs, Muʿcem, I, 909-912.
Brockelmann, GAL Suppl., II, 47.
F. Rosenthal, A History of Muslim Historiography, Leiden 1968, bk. İndeks.
Selâhaddin el-Müneccid, Muʿcemü’l-müʾerriḫîne’d-Dımaşḳıyyîn, Beyrut 1398/1978, s. 159-175.
a.mlf., “Ḥavle ismi Kitâbi’l-ʿİber li’ẕ-Ẕehebî”, MMLADm., XLVIII (1393/1973), s. 967-971.
Beşşâr Avvâd Ma‘rûf, eẕ-Ẕehebî ve menhecühû fî kitâbihî Târîḫi’l-İslâm, Kahire 1976, tür.yer.
Abdurrahman en-Nahlâvî, el-İmâm eẕ-Ẕehebî, Dımaşk 1408/1988, tür.yer.
Sâlihiyye, el-Muʿcemü’ş-şâmil, II, 362-375.
Şâkir Mustafa, et-Târîḫu’l-ʿArabî ve’l-müʾerriḫûn, Beyrut 1993, IV, 52-68.
Abdüssettâr eş-Şeyh, el-Ḥâfıẓ eẕ-Ẕehebî, Dımaşk 1414/1994, s. 65-70, 235-263, 270-280, 343-529, 532-533.
Cl. Gilliot, “al-Dahabī contre la pensée spéculative”, Problems in Arabic Philosophy (ed. M. Maróth), Budapest 2003, s. 117-150.
Abdullah Muhammed el-Habeşî, Câmiʿu’ş-şürûḥ ve’l-ḥavâşî, Ebûzabî 1425/2004, I, 552.
J. de Somogyi, “The Ta’rīk̲h̲ al-Islām of ad̲h̲-D̲h̲ahabi”, JRAS, LXIV/4 (1932), s. 815-855.
İbrahim Kafesoğlu, “Ortaçağın Türk Asıllı Tarihçileri”, TKA, I/2 (1964), s. 191.
Mustafa Cevâd, “Naḳdü ṭabʿati’l-cüzʾi’l-ḫâmis min Kitâbi’l-ʿİber fî ḫaberi men ʿaber”, MMİIr., XVII (1388/1969), s. 70-97.
Riyâz Abdülhamîd Murâd, “Naṣṣun müstedrek min Kitâbi’l-ʿİber”, MMLADm., LI/3 (1396/1976), s. 537-573.
L. Librande, “al-Dhahabī’s Essay Amṣār Dhawāt al-Āthār”, BEO, XXXII-XXXIII (1982), s. 113-160.
Moh. Ben Cheneb, “Zehebî”, İA, XIII, 493-495.
a.mlf. – [J. de Somogyi], “al-D̲h̲ahabī”, EI2 (İng.), II, 214-216.
Yusuf Şevki Yavuz – Casim Avcı, “İbnü’l-Cevzî, Ebü’l-Ferec”, DİA, XX, 547.
Tayyar Altıkulaç, “İbnü’l-Cezerî”, a.e., XX, 557.
Sâmî es-Sakkār, “İbnü’d-Dübeysî”, a.e., XXI, 16.
Ali Osman Koçkuzu, “İbnü’l-Harrât”, a.e., XXI, 71.
İbrahim Hatiboğlu, “el-Müstedrek”, a.e., XXXII, 135.