https://islamansiklopedisi.org.tr/hudavendigar--hukumdar
Farsça hudâ (Tanrı) kelimesine mülkiyet ve benzerlik ifade eden -vend ile yine benzerlik, nisbet ve mübalağa ifade eden -gâr eklerinin getirilmesiyle oluşturulan hudâvendigâr “Tanrı, hâkim, hükümdar, âmir, efendi, sahip, bey” gibi mânalara gelmektedir. Hudâvend de bu anlamları ifade etmekte olup bazılarına göre “gâr” eki zâittir. Eski ve Orta Farsça’da rastlanmayan bu kelimenin Gazneliler tarafından “hudâvend-i cihân” şeklinde “efendi, hükümdar” anlamlarında kullanıldığı bilinmektedir. Selçuklu ve Hârizmşahlar’a ait belge ve mektuplarda ise “hudâyegân-ı âlem” (dünyanın sahibi) tabiri geçer. Daha çok hükümdarlar için kullanılan kelime, sivil ve askerî memurların yanı sıra ilim ve sanat koruyucuları için de “veliyy-i niam” sıfatıyla birlikte yer almıştır. Celâyirli, Akkoyunlu ve Karakoyunlular’da bu tabire “hudâvend-i a‘zam, hudâyegân-ı âlem” şeklinde rastlanır. Osmanlılar’da ise “padişah” karşılığı olarak hudâvendigâr şekli kullanılmıştır. Fakat hudâvendigâr denince genellikle I. Murad akla gelir. Bu Osmanlı padişahı için hudâvendigâr unvanı bazı sancak tahrir defterlerinde yer alan kayıtlarda XV. yüzyılda görülürken (Hicrî 835 Tarihli Sûret-i Defter-i Sancak-i Arvanid, s. 16, 24, 89, 112) kroniklerde daha ziyade XVI. yüzyıldan itibaren kullanılmıştır.
Hudâvendigâr unvanının diğer Osmanlı padişahlarından özellikle Yıldırım Bayezid ve Yavuz Sultan Selim için kullanıldığı da bilinmektedir. İlk Osmanlı hükümdarlarından Orhan Bey 1348 tarihli bir mülknâmede “hundgâr” olarak tavsif edilmiş, muhtemelen bu kelime sonradan “hünkâr” şeklinde söylenerek yaygınlık kazanmıştır. Bu arada hudâvendigâr kelimesinin kullanılışı da sürmüştür. Bütün padişahlar için geçerli olan hünkâr unvanı Mevlâna Celâleddîn-i Rûmî, Hacı Bektâş-ı Velî gibi bazı tasavvuf büyüklerinin sıfatları olarak da kullanılmıştır (bk. HÜNKÂR).
BİBLİYOGRAFYA
Ferheng-i Fârsî, I, 1401; III, 3163; IV, 5061.
Beyhakī, Târîḫ (nşr. Ali Ekber Feyyâz), Meşhed 1971, s. 23, 435, ayrıca bk. tür.yer.
Cüveynî, ʿAtebetü’l-ketebe (nşr. Muhammed Kazvînî – Abbas İkbâl), Tahran 1950, s. 4.
Eflâkî, Menâḳıbü’l-ʿârifîn, I, 369, 608.
Hicrî 835 Tarihli Sûret-i Defter-i Sancak-i Arvanid (nşr. Halil İnalcık), Ankara 1954, s. 16, 24, 59, 89, 96, 109, 112, 114.
Makrîzî, Histoire des sultans mamlouks de l’Égypte (trc. M. Quatremère), Paris 1837, I, 64 vd.
Muhammed b. Müeyyed el-Bağdâdî, et-Tevessül ile’t-teressül (nşr. Ahmed Behmenyâr), Tahran 1937, s. 139, 341.
Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi Kılavuzu, İstanbul 1938, I, lv. 1.
Uzunçarşılı, Medhal, s. 158, 159, 160.
Barkan, Kanunlar, s. 27, 71, 180.
Muhammed b. Abdülhâliḳ el-Meyhenî, Destûr-i Debîrî (nşr. Adnan Sadık Erzi), Ankara 1962, s. 13, 15.
J. H. Kramers, “Hudâvendigâr”, İA, V/1, s. 578.
Dihhudâ, Luġatnâme, XII, 328-333.
Cengiz Orhonlu, “K̲h̲udāwendigār”, EI2 (Fr.), V, 45-46.
A. K. S. Lambton, “K̲h̲udāwand”, EI2 (İng.), V, 44.