İBN CÂMİ‘ - TDV İslâm Ansiklopedisi

İBN CÂMİ‘

ابن جامع
İBN CÂMİ‘
Müellif: AHMET HAKKI TURABİ
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 1999
Erişim Tarihi: 25.04.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/ibn-cami
AHMET HAKKI TURABİ, "İBN CÂMİ‘", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/ibn-cami (25.04.2024).
Kopyalama metni

Mekke’de doğdu. Kureyş kabilesinin Sehm koluna mensup olup büyük dedesi Muttalib b. Ebû Vedâa Mekke’nin fethi sırasında İslâmiyet’i kabul etmişti. İbn Câmi‘ henüz küçük yaşta iken babası ölünce annesi, Siyyât diye tanınan devrin ünlü mûsikişinas ve mugannîsi Abdullah b. Vehhâb ile evlendi. İlk mûsiki derslerini, Siyyât ile devrin önemli mûsiki ekollerinden “Eski Hicaz mektebi”nin temsilcisi Yahyâ el-Mekkî’den aldı. Meşhur mûsikişinaslardan İbrâhim el-Mevsılî ve Füleyh b. Ebü’l-Avrâ ders arkadaşlarındandır. İbn Câmi‘ Kur’an’ı ezberledikten sonra dinî ilimlerde kendini yetiştirerek özellikle fıkıh ve hadiste söz sahibi oldu. Abbâsî Halifesi Mehdî-Billâh zamanında (775-785) Siyyât ile birlikte Bağdat’a gitti. Halifeden büyük ilgi görerek kısa zamanda saray mugannîleri arasında yer aldı. Bu devre onun hayatında bir dönüm noktası olmuş, önceleri dindarlığı ve takvâsı ile tanınırken Bağdat’ta bütün vaktini içki ve eğlence meclislerinde geçirmeye başlamış, kumara alışmıştır. İzinsiz olarak veliaht Mûsâ el-Hâdî’nin meclislerine katıldığı için Halife Mehdî onu saraydan uzaklaştırdı. Bunun üzerine İbn Câmi‘ Mekke’ye dönmek zorunda kaldıysa da Mehdî’nin ölümünden sonra oğlu Mûsâ el-Hâdî’nin kısa hilâfeti sırasında (785-786) eski görevine döndü. Halifeden aldığı büyük câizelerle yeterli miktarda servete sahip olunca sade hayat yaşamak üzere Mekke’ye gitti. Fakat cömertliği sebebiyle elindeki serveti tüketince Hârûnürreşîd’in hilâfeti döneminde (786-809) yeniden Bağdat’a giderek saraydaki görevine başladı. İbrâhim el-Mevsılî, Muhârik, Zelzel, Amr el-Gazzâl, Allûye gibi mûsikişinasların yer aldığı bu saray topluluğunda İbn Câmi‘ ile İbrâhim el-Mevsılî arasında ortaya çıkan rekabet devrin mûsiki hayatına bir canlılık kazandırmıştır. Bu rekabet, sarayın diğer mûsikişinaslarının da katılması ile iki karşı grubun meydana gelmesine sebep oldu. O dönemde oğlu İshak el-Mevsılî, Zelzel ve Muhammed er-Ref gibi mûsikişinaslarca desteklenen İbrâhim el-Mevsılî klasik ekolü; başta Muhârik, Akīd ve öğrencisi Denânîr olmak üzere birçok mûsikişinasın desteklediği İbn Câmi‘ ise romantik ekolü temsil ediyordu. Mugannî ve bestekâr İbrâhim b. Mehdî de İbn Câmi‘i desteklemiştir. İbn Kesîr, İbn Câmi‘in 192 (808) yılında vefat ettiğini kaydeder (el-Bidâye, X, 208).

Mûsikişinaslığı yanında aynı zamanda bir İslâm hukukçusu kabul edilen İbn Câmi‘in hayatının bir döneminde, cuma günleri mescidde sabah namazını kıldıktan sonra cuma namazı vaktine kadar Kur’an’ı hatmettiği ve halkın hatim bitmeden cuma namazını kılmayıp onu dinlediği rivayet edilir. Ayrıca bazı kaynaklar, İbn Câmi‘in Bağdat’ta Kadı Ebû Yûsuf ile sohbet ettiğinden söz etmektedir. Buna göre İbn Câmi‘e birtakım sorular soran Ebû Yûsuf ondan beklemediği şekilde cevaplar alarak bilgisine hayran kalmıştır. Ancak ertesi gün yine bir araya geldiklerinde bazı kimseler kendisine konuştuğu kişinin mugannî İbn Câmi‘ olduğunu söyleyince Ebû Yûsuf ona karşı tavrını değiştirir. Bunu farkeden İbn Câmi‘, duygularını şiirle ifade etmenin bir sakıncası olup olmadığını Ebû Yûsuf’a sorar. Ebû Yûsuf da şiir okumanın günah sayılmadığını belirtir. Bunun üzerine İbn Câmi‘ bir beyit okur ve kalbe daha kolay ulaşması ve kulağa hoş gelmesi için şiiri sesiyle süsleyip güzelleştirdiğini söyler.

el-ʿİḳdü’l-ferîd’de İbrâhim el-Mevsılî’nin mûsiki bilgisiyle tanındığı, İbn Câmi‘in ise nağme ve ses yönünden dönemin en önde gelen sanatkârlarından olduğu belirtilmektedir. Hârûnürreşîd, neyzen Barsûmâ’dan İbrâhim el-Mevsılî ve İbn Câmi‘ arasında bir mukayese yapmasını istemiş, Barsûmâ da İbrâhim’i içerisinde her türlü meyve ve kokuların bulunduğu bir bahçeye ve İbn Câmi‘i de bal kâsesine benzetmiştir.

İbn Câmi‘, Hârûnürreşîd’in isteği üzerine İbrâhim el-Mevsılî ve Füleyh b. Ebü’l-Avrâ ile birlikte el-Miʾetü’ṣ-ṣavti’l-muḫtâre adıyla 100 şarkı sözünü toplayan bir antoloji kaleme almış, ancak İsfahânî’nin Kitâbü’l-Eġānî’sinde bazı güftelerine yer verdiği bu eser günümüze ulaşmamıştır.


BİBLİYOGRAFYA

Câhiz, Kitâbü’t-Tâc, Kahire 1914, s. 36.

İbn Abdürabbih, el-ʿİḳdü’l-ferîd, Kahire 1968, VI, 9-10, 37.

Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, el-Eġānî, Kahire, ts., VI, 226, 289-340.

, IV, 306-308.

, X, 207-208.

Sâmî Hâfız, Târîḫu’l-mûsîḳā, Dımaşk, ts., s. 70.

J. Rovanet, Mûsîḳa’l-ʿArabiyye (trc. İ. Şelfûn), Dımaşk 1927, s. 102-103.

H. G. Farmer, A History of Arabian Music, London 1929, s. 115-116.

a.mlf., Târîḫu’l-mûsîḳa’l-ʿArabiyye (trc. Hüseyin Nassâr), Kahire 1956, s. 111, 122, 173, 185.

a.mlf., Meṣâdirü’l-mûsîḳa’l-ʿArabiyye (trc. Hüseyin Nassâr), Kahire 1957, s. 22.

Nesîb el-İhtiyâr, el-Fennü’l-ġınâ ʿinde’l-ʿArab, Dımaşk 1955, s. 111-113.

Mecdî Ukaylî, es-Simâ ʿinde’l-ʿArab, Dımaşk 1966, s. 227, 230.

Selîm el-Hulv, el-Mûsîḳa’ş-Şarḳıyye, Beyrut 1974, s. 182.

Hüseyin Ali Mahfûz, Ḳāmûsü’l-mûsîḳa’l-ʿArabiyye, Bağdad 1977, s. 423.

Sâlih el-Mehdî, el-Mûsîḳa’l-ʿArabiyye, Tunus 1979, s. 48-49.

, I, 311.

Ahmed el-Cündî, Min Târîḫi’l-ġınâ ʿinde’l-ʿArab, Dımaşk 1988, s. 96-99, 101-102.

Sâdık Seccâdî, “İbn Câmiʿ”, , III, 200-201.

A. Shiloah, “Ibn D̲j̲āmiʿ”, , III, 749.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1999 yılında İstanbul’da basılan 19. cildinde, 385-386 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER