https://islamansiklopedisi.org.tr/ibn-ferruh
115 (733) yılında Endülüs’te dünyaya geldi. Doğum tarihinin 110 (728-29) ve Endülüs’te iken adının Abdûs olduğu da (Kādî İyâz, I, 340) rivayet edilmektedir. Horasan asıllı olan ailesi kendisi çok küçükken İfrîkıye’ye göç ederek Kayrevan’a yerleştiği için Horasânî ve İfrîkī, ayrıca Yemâmî nisbeleriyle de anılır. Öğrenimine Kayrevan’da başladı; Abdurrahman b. Ziyâd el-İfrîkī, İmam Mâlik’in talebesi Hâris b. Esed el-Kafsî gibi hocalardan faydalandı. İfrîkıye’den ilim için seyahate çıkan ilk şahıs olduğu söylenen İbn Ferrûh (Hüseyin b. Muhammed Şevât, II, 741) 145 (762-63) yılı civarında Medine’ye gitti. Orada İmam Mâlik’in derslerine devam etti; ayrıca Üsâme b. Zeyd el-Leysî ile Hişâm b. Urve’den hadis dinledi. Mekke’de Süfyân es-Sevrî başta olmak üzere pek çok kimseden hadis rivayet etti. Kûfe’de A‘meş, İbn Ebû Zâide ve Abdullah b. Avn gibi âlimlerden faydalandı. Ebû Hanîfe ile tanışarak ondan çeşitli meselelere dair fıkhî görüşleriyle pek çok hadis dinleyip kaydetti. Aralarında tâbiîn ve tebeu’t-tâbiînden olanların da bulunduğu çok sayıda hocadan istifade ettikten sonra Kayrevan’a döndü ve Ukbe Camii’nde ders okutmaya başladı. Saîd b. Ebû Meryem, Bühlûl b. Râşid, Habîb b. Sâid, kendisinden en çok hadis rivayet eden Ma‘mer b. Mansûr, Hallâd b. Hilâl ve Yahyâ b. Sellâm onun talebeleri arasında yer alır.
İbn Ferrûh, Kayrevan Emîri Ravh b. Hâtim el-Mühellebî tarafından kadı tayin edilmek istendiğinde bu görevi kabul etmemiş ve ancak baskı altında buna razı olmuşsa da henüz ilk davada karşılaştığı davalılara yalvararak kendisinden bir hüküm istememelerini talep etmesi üzerine emîr, yerine başka birini tavsiye etmesi şartıyla onu bırakacağını söylemiş, İbn Ferrûh da Abdullah b. Gānim’i teklif ederek kurtulmuştur. Fakat Abdullah b. Gānim’in hemen her davada kendisine başvurarak görüşünü sormasından rahatsız olmuş, hem Kayrevan’dan uzaklaşmak hem de haccetmek niyetiyle Mısır’a, oradan da Hicaz’a gitmiştir. Mektupla bilgi alışverişinde bulunduğu İmam Mâlik’le Medine’de ikinci defa buluşmuş, yanındakilere Abdullah b. Ferrûh’u “Kayrevan fakihi” diye tanıtan İmam Mâlik, kendisine sorulan soruları ona yöneltip verdiği cevapları tasdik etmek suretiyle ilmine olan güvenini göstermiştir. İbn Ferrûh 176’da (792) Medine’den ayrıldıktan sonra uğradığı Kahire’de vefat etmiş ve Mukattam tepesi eteğinde defnedilmiştir. Ölüm tarihinin 175 olduğu da söylenmiştir.
Tahsil hayatında büyük sıkıntılara katlanmış olan İbn Ferrûh, Kûfe’de talebelere kızdığı için bir süre hadis rivayet etmeme kararı alan A‘meş’in kapısında günlerce beklemiş ve bir câriyesinin yardımıyla kendisine ulaşarak hadislerini tek başına dinleyip kaydetmiştir (Ebû İshak İbrâhim b. Kāsım er-Rakīk, s. 144-145). Kûfe’de Ebû Hanîfe’nin evinde iken tavandan başına düşen bir taşla yaralanınca Ebû Hanîfe’nin diyet mi yoksa hadis mi istediğini sorması üzerine hadisleri tercih ettiği nakledilir (Ebû Bekir el-Mâlikî, I, 181). Âdil olmayan yöneticinin vereceği görevin kabul edilip edilmeyeceği hususunda Abdullah b. Gānim’le tartışmaları sonucunda bir mektupla hakemliğine başvurdukları İmam Mâlik’in bu görevin kabul edilemeyeceği yolundaki İbn Ferrûh’un kanaatini benimsemesi (a.g.e., I, 178-179), ayrıca Ebû Hanîfe’nin huzurunda talebesi Züfer b. Hüzeyl ile ilmî tartışmalara girmesi onun tartışmacı kişiliğini yansıtmaktadır.
İbn Ferrûh’un Mu‘tezile’nin bazı görüşlerini benimsediği iddia edilmişse de Mu‘tezile mezhebine mensup bir kişinin cenaze namazını kılmaktan kaçınması, hatta Mu‘tezile’ye lânet okuması (Ebü’l-Arab, s. 108; Kādî İyâz, I, 346) bu isnadın doğru olmadığını göstermektedir. Ebû Dâvûd’un, es-Sünen’inde bir hadisini naklettiği İbn Ferrûh çok az münker rivayeti bulunan, Buhârî’ye göre bazan ma‘rûf, bazan münker hadis rivayet eden bir râvi olmakla beraber bir kısım münekkitler tarafından güvenilir kabul edilmiştir. Kādî İyâz onu İmam Müslim’in ricâli arasında sayarsa da (Tertîbü’l-medârik, I, 341) Müslim’in râvilerinden olan Abdullah b. Ferrûh Şamlı’dır ve tâbiîndendir (İbn Mencûye, I, 382).
Ziriklî, İbn Ferrûh’un Ebû Hanîfe ile İmam Mâlik’ten dinlediği meseleleri ve onlara sorduğu sorularla aldığı cevapları derlediği kendi adıyla anılan bir divanı olduğunu, ayrıca er-Red ʿalâ ehli’l-bidaʿ ve’l-ehvâʾ adlı bir eserinin bulunduğunu kaydetmektedir. İbn Ferrûh’un İmam Mâlik’e bir mektup yazarak çevresinde bid‘atların çok yayıldığından şikâyet ettiği ve kendisinden mücadele hususunda yardım istediği, onun da bu konuda bir risâle yazıp gönderdiği bilindiğine göre (Ebü’l-Arab, s. 110) ikinci eserin bu meseleyle ilgili sorular ve cevaplarından meydana gelen bir risâle olması muhtemeldir.
BİBLİYOGRAFYA
Buhârî, et-Târîḫu’l-kebîr, V, 169-170.
Ebû İshak el-Cûzcânî, Aḥvâlü’r-ricâl (nşr. Subhî el-Bedrî es-Sâmerrâî), Beyrut 1405/1985, s. 156.
Ukaylî, eḍ-Ḍuʿafâʾ, II, 289.
İbn Ebû Hâtim, el-Cerḥ ve’t-taʿdîl, V, 137.
Ebü’l-Arab, Ṭabaḳātü ʿulemâʾi İfrîḳıyye ve Tûnis (nşr. Ali eş-Şâbbî – Nuaym Hasan el-Yâfî), Tunus 1968, s. 107-111.
İbn Hibbân, es̱-S̱iḳāt, VIII, 335.
İbn Adî, el-Kâmil, IV, 1515-1517.
Ebû İshak İbrâhim b. Kāsım er-Rakīk, Târîḫu İfrîḳıyye ve’l-Maġrib (nşr. Abdullah ez-Zeydân – İzzeddin Ömer Mûsâ), Beyrut 1990, s. 122, 144-146.
İbn Mencûye, Ricâlü Ṣaḥîḥi Müslim, I, 382.
Ebû Bekir el-Mâlikî, Riyâżü’n-nüfûs (nşr. Beşîr el-Bekkûş – Muhammed el-Arûsî el-Matvî), Beyrut 1403/1983, I, 176-187.
Kādî İyâz, Tertîbü’l-medârik, I, 339-347.
Mizzî, Tehẕîbü’l-Kemâl, XV, 428-430.
Zehebî, Mîzânü’l-iʿtidâl, II, 471-472.
a.mlf., el-Kâşif (Lecne), II, 105.
a.mlf., Târîḫu’l-İslâm: sene 171-180, s. 214-216.
İbn Hacer, Tehẕîbü’t-Tehẕîb, V, 356-357.
a.mlf., Taḳrîbü’t-Tehẕîb, I, 440.
el-Ḥulelü’s-sündüsiyye, I, 700, 707-714.
Mahlûf, Şeceretü’n-nûr, s. 60.
Ziriklî, el-Aʿlâm, IV, 252.
Kehhâle, Muʿcemü’l-müʾellifîn, VI, 102.
Mahfûz, Terâcimü’l-müʾellifîn, V, 250-251.
Hüseyin b. Muhammed Şevât, Medresetü’l-ḥadîs̱ fi’l-Ḳayrevân, Riyad 1411, II, 740-747.