https://islamansiklopedisi.org.tr/ibnul-macisun
Büyük dedesi Ebû Seleme Meymûn (Dînâr), Kureyş’in Benî Teym kolundan Münkediroğulları’nın mevlâsı idi. Dedesi Abdullah ve kardeşi Ya‘kūb b. Ebû Seleme, Abdullah b. Ömer ve diğer sahâbîlerden rivayette bulunmuş, bunlardan ve ailenin diğer bazı fertlerinden Ahmed b. Hanbel, Buhârî ve Müslim hadis tahriç etmiştir. Babası Abdülazîz el-Mâcişûn devrin tanınmış âlimlerinden biri olup Medine’den sonra Bağdat’a yerleşmişti. Mâcişûn lakabının Ebû Seleme’ye ait olduğu da kaydedilmektedir. Nitekim Abdülmelik gibi babası Abdülazîz de bazan İbnü’l-Mâcişûn diye anılmaktadır. İsfahan asıllı olan aile fertleri Medine’ye yerleştiğinde birbirleriyle karşılaşınca, “şüûn şüûn” (şûnî şûnî = nasılsınız ?) dedikleri için halk kendilerine Mâcişûn lakabını takmıştır. Diğer bir rivayete göre ise bu lakabın verildiği kişi yanaklarındaki al renkten dolayı “Mâhigûn” (aya benzeyen) diye anıldığından Medineliler buna Mâcişûn demişlerdir. Ayrıca Horasan’da Mâciş (Mâcişûn) adlı bir yere nisbetle böyle anıldıkları da söylenmiştir.
İbnü’l-Mâcişûn babasından ve İmam Mâlik, İbn Ebû Hâzim, Muhammed b. Dînâr, İbn Kinâne ve Mugīre b. Abdurrahman’dan fıkıh tahsil etti. Yine babasından ve Mâlik’ten başka dayısı Yûsuf b. Ya‘kūb el-Mâcişûn ile Abdurrahman b. Ebü’z-Zinâd, Müslim b. Hâlid ez-Zencî ve İbrâhim b. Sa‘d gibi âlimlerden hadis dinledi. Kendisinden Ebû Hafs el-Fellâs, Zübeyr b. Bekkâr, Ebû Abdullah İbn Abdülhakem, Sa‘d b. Abdullah b. Abdülhakem rivayette bulundu; Ebû Dâvûd, Nesâî ve İbn Mâce de hadis tahriç etti. Özellikle fıkıh alanında derinleşen ve Mâlikî mezhebinde Medine ekolünün önde gelen temsilcilerinden biri olan İbnü’l-Mâcişûn’dan Ahmed b. Muazzel, İbn Habîb es-Sülemî, İbnü’l-Mevvâz ve Sahnûn gibi âlimler fıkıh tahsil ettiler. Mâlikî literatürünün oluşmasında önemli katkıları olan Sahnûn’un, “İbnü’l-Mâcişûn’a gidip şu kitapları arzetmeyi, onayladıklarını alıp reddettiklerini de terketmeyi düşündüm” dediği nakledilir (Kādî İyâz, I, 361; İbn Ferhûn, s. 153). İbn Habîb de onu anlayış kabiliyeti bakımından İmam Mâlik’in birçok talebesinden üstün tutardı. İleri yaşlarda gözlerini kaybeden ve Halife Me’mûn’un kadılık teklifini kabul etmeyen İbnü’l-Mâcişûn 212 (827) yılında altmış yaşlarında iken Medine’de vefat etti. Ölüm tarihi bazı kaynaklarda 213 ve 214 olarak da geçmektedir.
İbnü’l-Mâcişûn’un güvenilir olduğu belirtilmekle birlikte genel olarak rivayet konusundaki hatalarına işaret edilmekte, bazı hadis münekkitleri tarafından zayıf sayılmaktadır. Zehebî, Ebû Dâvûd’un İbn Mâcişûn’un hadisten anlamadığı yönündeki ifadesinin (İbn Hallikân, III, 167; Mizzî, XVIII, 360), “Sika olmakla birlikte hadis konusunda mütehassıs değildir” şeklinde anlaşılması gerektiğini belirtir (Aʿlâmü’n-nübelâʾ, X, 360). İbn Mâcişûn’un çok iyi rüya tabiri yaptığı, sünnete uyma titizliği yanında mûsikiye aşırı derecede düşkün olduğu ve muhtemelen bu sebepten dolayı sahîhlerde kendisinden hadis tahriç edilmediği kaydedilmektedir (Kādî İyâz, I, 365).
Kur’an’ın mahlûk olmadığını savunan İbnü’l-Mâcişûn’un bu konuda, ayrıca iman ve kader hususunda risâleler yazdığı, rivayetlerini ve fıkhî görüşlerini topladığı birer kitabı bulunduğu kaynaklarda belirtilmekte, görüşlerinin çok yaygın olduğu Kayrevan muhitinde fıkha dair eserinin ilk defa Sahnûn’un talebesi Hammâd b. Yahyâ es-Sicilmâsî ve ayrıca Abdullah b. Muhammed el-Utemî et-Tûnisî tarafından rivayet edildiği söylenmektedir. Abdullah b. Abdülhakem, İbn Habîb es-Sülemî, Muhammed b. Ahmed el-Utbî, İbn Sahnûn gibi Mâlikî fıkhını ilk derleyen âlimlerle onlardan sonra gelen İbn Ebû Zeyd el-Kayrevânî ve İbnü’l-Cellâb gibi şahsiyetler eserlerinde İbnü’l-Mâcişûn’un rivayetlerini zikretmiş, bilhassa İbn Habîb’in Medine ulemâsına ait fikir ayrılıklarına geniş yer veren el-Vâżıḥa adlı eserinde İmam Mâlik’in görüşleri yanında İbnü’l-Mâcişûn’un görüşlerine de önem atfedilmiştir. İbn Rüşd el-Cedd’in Mâlikî literatürünün en hacimli eserlerinden olan el-Beyân ve’t-taḥṣîl’i ile Venşerîsî’nin el-Miʿyârü’l-muʿrib’inde de İbnü’l-Mâcişûn’a sıkça atıfta bulunulmuştur (bk. bibl.).
BİBLİYOGRAFYA
İbn Sa‘d, eṭ-Ṭabaḳāt, V, 442.
Buhârî, et-Târîḫu’ṣ-ṣaġīr, Beyrut 1406/1986, I, 259; II, 329.
a.mlf., et-Târîḫu’l-kebîr, Beyrut 1407/1986, V, 424.
Fesevî, el-Maʿrife ve’t-târîḫ, I, 363.
İbn Ebû Hâtim, el-Cerḥ ve’t-taʿdîl, V, 358.
İbn Hibbân, es̱-S̱iḳāt, VIII, 389.
İbn Abdülber, el-İntiḳāʾ, Beyrut, ts. (Dârü’l-kütübi’l-ilmiyye), s. 57-58.
Şîrâzî, Ṭabaḳātü’l-fuḳahâʾ, s. 148, 153, 154, 162, 164.
Kādî İyâz, Tertîbü’l-medârik, I, 360-365.
İbn Hallikân, Vefeyât, III, 166-167.
Mizzî, Tehẕîbü’l-Kemâl, XVIII, 358-362.
Zehebî, el-Kâşif (Lecne), II, 186.
a.mlf., Mîzânü’l-iʿtidâl (nşr. Ali M. Muavvaz v.dğr.), Beyrut 1416/1995, IV, 403-404.
a.mlf., Aʿlâmü’n-nübelâʾ, X, 359-360.
Safedî, Nektü’l-himyân (nşr. Ahmed Zekî Bek), Kahire 1329/1911, I, 197.
İbn Ferhûn, ed-Dîbâcü’l-müẕheb, Kahire 1351, s. 153-154.
İbn Hacer, Lisânü’l-Mîzân, VII, 292.
a.mlf., Tehẕîbü’t-Tehẕîb, XII, 276.
Venşerîsî, el-Miʿyârü’l-muʿrib, Beyrut 1403/1983, XIII, 355-356 (İndeks).
Mahlûf, Şeceretü’n-nûr, I, 56.
M. Muranyi, Dirâsât fî meṣâdiri’l-fıḳhi’l-Mâlikî (trc. Ömer Sâbir Abdülcelîl v.dğr.), Beyrut 1409/1988, s. 29, 54, 59-60, 63, 127, 157, 165, 181-185.
Abdülfettâh Muhammed el-Hulv, Fehârisü’l-Beyân ve’t-taḥṣîl, Beyrut 1411/1991, I, 274-276.