LÂHÎCÎ, Abdürrezzâk b. Ali - TDV İslâm Ansiklopedisi

LÂHÎCÎ, Abdürrezzâk b. Ali

عبد الرزّاق بن علي اللاهيجي
Müellif:
LÂHÎCÎ, Abdürrezzâk b. Ali
Müellif: ÖMER MAHİR ALPER
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 2003
Erişim Tarihi: 27.04.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/lahici-abdurrezzak-b-ali
ÖMER MAHİR ALPER, "LÂHÎCÎ, Abdürrezzâk b. Ali", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/lahici-abdurrezzak-b-ali (27.04.2024).
Kopyalama metni

Lâhîcân’da doğdu. İran’ın muhtelif şehirlerine seyahatler yaptı. Kâşân ve İsfahan’da bulunduğu sıralarda uzun süre Molla Sadrâ ile birlikte oldu ve ondan felsefe alanında dersler aldı. Diğer hocalarının kimler olduğu bilinmemektedir; bir şiirinde övgüyle söz ettiği Mîr Dâmâd’ın düşüncelerinden faydalandığını kaydeder. Şiirlerinde kullandığı Feyyâz mahlasının kendisine hocası ve kayınpederi Molla Sadrâ tarafından verildiği belirtilmektedir (Tebrîzî, IV, 362). Seyahatlerinin ardından Kum’a yerleşen ve hayatının önemli bir kısmını orada geçiren Lâhîcî ölümüne kadar Medrese-i Ma‘sûme’de ders verdi. Öğrencileri arasında Muhammed Saîd el-Kummî ile birçok eserin yazarı Mirza Hasan ve Mirza İbrâhim adındaki oğulları bulunmaktadır. Bazı kaynaklar Lâhîcî’nin 1051’de (1641) vefat ettiğini kaydetmekteyse de (Hânsârî, IV, 197; , VII, 470) bu doğru değildir. Zira Şah II. Abbas’ın yönetimi devralmasından (1642-1666) sonraki bir dönemde Lâhîcî’nin hayatta olduğu bilinmektedir. Ayrıca Sermâye-i Îmân adlı eserini 1058’de (1648) kaleme almıştır (, V, 605). Bu sebeple kaynağı tesbit edilemese de Şemseddin Sâmi’nin verdiği 1072 (1661) tarihi (, V, 3457) isabetli görünmektedir. Divanında yer alan şiirlerinde Lâhîcî’nin Şah I. Safî ile Şah II. Abbas’tan övgüyle söz etmesi ve birçok eserini onlara ithaf etmesi adı geçen yöneticilerle arasının iyi olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte Molla Muhsin-i Kâşânî ve Kādî Saîd el-Kummî’nin üne kavuşmalarının ardından Şah Abbas nezdinde itibardan düştüğü anlaşılmaktadır.

Molla Sadrâ’nın önde gelen talebelerinden olan Lâhîcî, İsfahan felsefe ekolü içerisinde yetişmiş önemli bir şahsiyettir. Molla Sadrâ’nın yanında İbn Sînâ, Sühreverdî el-Maktûl, Nasîrüddîn-i Tûsî gibi düşünürlerin de onun üzerinde büyük etkisi vardır. Aynı zamanda bir kelâm âlimi olan Lâhîcî, belirli sem‘iyyât bahisleri dışında cedele dayanan kelâmcılara karşı burhana bağlı kalan filozofların görüşlerini desteklemiştir. Abdullah Efendi el-İsfahânî, onun kelâmî konuların yer aldığı bir kısım eserini felsefî çalışmalar olarak nitelendirmektedir (Riyâżü’l-ʿulemâʾ, III, 115). Lâhîcî’nin felsefî yaklaşımında İbn Sînâ’nın özel bir yeri vardır. Nitekim Tûsî’ye hayranlığını açıkça ifade etmesine rağmen İbn Sînâ’nın görüşlerinden ayrıldığı noktalarda Tûsî’yi eleştiriye tâbi tutmuş, yine İbn Sînâ’nın felsefî sistemiyle uyuşmayan noktalarda Molla Sadrâ’nın görüşlerini reddetmiştir. Lâhîcî’nin felsefî görüşleri orijinal olmaktan ziyade eklektik bir karaktere sahiptir; bununla birlikte felsefî kavramları ve problemleri inceleme ve tartışma noktasında ileri bir düzeye ulaşmıştır. Modern zamanlara kadar bir kısım eserlerinin yaygın biçimde yararlanılan metinler olma özelliğini koruması onun bu niteliğini açık şekilde ortaya koymaktadır.

İşrâkī geleneğe bağlı sûfîmeşrep bir kişiliğe sahip olan Lâhîcî, gerçeğe ulaşma noktasında keşf ve müşahedeye dayalı sûfî yöntemin akıl yürütmeye dayalı felsefî yöntemden üstün olduğu görüşündeydi. Bununla birlikte sûfî yöntemle elde edilen bilgilerin felsefî yöntemle elde edilen bilgilere ters düşemeyeceğini savunmaktaydı. Bu temelden hareketle, Sühreverdî ve Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin sadece işrâk ya da ilhamla elde edilebileceğini ileri sürdükleri irfanî öğretinin bütün unsurlarını reddetmiştir. Nitekim sûfîlerin kabul ettiği vahdet-i vücûd nazariyesini desteklemekle birlikte onların bunu açıklama biçimine itiraz etmiştir. Lâhîcî şairlik yönüyle de Fars dili ve edebiyatının önemli bir siması idi. Divanında topladığı şiirleri bu hususu ortaya koymaktadır. Abdullah Efendi el-İsfahânî onun fıkıh ve hadis alanlarında yetersiz olduğunu kaydetmektedir (a.g.e., III, 114).

Eserleri. 1. Gevher-i Murâd. Safevî Sultanı Şah II. Abbas’a ithafen Farsça olarak kaleme alınan eser ontoloji, ilâhiyyât, nübüvvet, imâmet ve meâd gibi felsefenin ve Şiî kelâmının geleneksel konularına dairdir. Tahran’da 1271 (1855) yılında yayımlanan kitabın daha sonra yeni baskıları yapılmıştır (Tahran 1985, 1993).

2. Sermâye-i Îmân fî is̱bâti uṣûli’l-ʿaḳāʾid bi-ṭarîḳı’l-burhân. Müellifin 1058’de (1648) bir arkadaşının isteği üzerine Farsça olarak yazdığı eser Gevher-i Murâd’da ele alınan konuların bir özeti mahiyetindedir (nşr. Mirza Muhammed eş-Şîrâzî, Bombay, ts.).

3. Şevâriḳu’l-ilhâm. Arapça yazılmış olup Nasîrüddîn-i Tûsî’nin Tecrîdü’l-ʿaḳāʾid’ine (Tecrîdü’l-kelâm) yapılmış geniş ve orijinal bir şerhtir. İbnü’l-Mutahhar el-Hillî, Mahmûd b. Abdurrahman el-İsfahânî ve Ali Kuşçu gibi âlimlerin şerhlerinden alıntıların yapıldığı ve görüşlerinin tartışıldığı eser 1311’de (1893) Tahran’da basılmıştır.

4. Dîvân. Müellifin Farsça şiirlerinin toplandığı eserde yaklaşık 5000 beyit bulunmaktadır (Tahran 1990).

5. Ḥavâşî ʿalâ Mebâḥis̱i cevâhiri’ş-Şerḥi’l-Cedîd li’t-Tecrîd. Ali Kuşçu’nun Tûsî’nin Tecrîdü’l-ʿaḳāʾid’ine yaptığı şerhin hâşiyesidir. Lâhîcî’nin girişte belirttiğine göre eser kendisinin daha önce yaptığı geniş şerhin bir özeti niteliğindedir.

6. Taʿlîḳāt ʿale’l-Ḥavâşi’l-Ḫaferiyye ʿalâ Şerḥi İlâhiyyâti’t-Tecrîd. Şemseddin Haferî’nin Ali Kuşçu şerhinin ilâhiyyât bölümüne yazdığı hâşiyeye Lâhîcî’nin ta‘likidir.

7. Ḥâşiye ʿalâ Şerḥi’l-İşârât. Nasîrüddîn-i Tûsî’nin İbn Sînâ’nın el-İşârât ve’t-tenbîhât’ına yaptığı şerhe yazılmış bir hâşiyedir.

8. Ḥâşiye ʿalâ Ḥâşiyeti ʿAbdillâh el-Yezdî ʿalâ Tehẕîbi’l-manṭıḳ. Abdullah el-Yezdî’nin Teftâzânî’nin Tehẕîbü’l-manṭıḳ ve’l-kelâm adlı eserine yaptığı şerhin hâşiyesidir.

9. Teşrîḳāt. Farsça yazılmış olup tevhid, adalet ve aşk konusunda yazılmış üç risâleyi ihtiva eder (Son beş eserin yazma nüshaları için bk. , I, 155).

Kaynaklarda Lâhîcî’ye nisbet edilen diğer eserler de şunlardır: Şerḥu’l-Heyâkîl fî Ḥikmeti’l-işrâḳ (Sühreverdî’nin Ḥikmetü’l-işrâḳ adlı eserine yazılmış bir şerhtir); Risâle fî Ḥudûs̱i’l-ʿâlem; el-Kelimetü’ṭ-ṭayyibe (Mîr Dâmâd ile Molla Sadrâ’nın varlık ve mahiyetle ilgili görüşlerinin muhakemesine dairdir); Meşâriḳu’l-ilhâm fî şerḥi Tecrîdi’l-kelâm (Tûsî’nin Tecrîdü’l-kelâm’ının şerhidir; Abdullah Efendi el-İsfahânî bu kitabın Şevâriḳu’l-ilhâm’dan farklı olduğunu ve eksik kaldığını kaydetmektedir; bk. Riyâżü’l-ʿulemâʾ, III, 115). Bunların dışında Lâhîcî’ye Şerḥu Fuṣûṣi’l-ḥikem adlı bir eser nisbet edilmekteyse de (Hidâyet, s. 228; , I, 155) bunun Abdürrezzâk el-Kâşî’ye ait olabileceği belirtilmektedir (Hânsârî, IV, 198).


BİBLİYOGRAFYA

Abdullah Efendi el-İsfahânî, Riyâżü’l-ʿulemâʾ ve ḥiyâżü’l-fużalâʾ (nşr. Ahmed el-Hüseynî), Kum 1401, III, 114-115.

Hidâyet, Teẕkire-i Riyâżü’l-ʿârifîn, Tahran 1888, s. 228.

Hânsârî, Ravżâtü’l-cennât (nşr. Esedullah İsmâiliyyân), Kum 1391/1971, IV, 196-198.

, IV, 361-363.

, Suppl., s. 4-5, 205-206.

Celâleddin Âştiyânî, “Seyrî der Ârâʾ-i Mullâ ʿAbdürrezzâḳ Lâhîcî”, Yâdnâme-i Ḥakîm Lâhîcî, Tahran 1374/1954, s. 92-155.

, VII, 470-471.

Seyyed Hossein Nasr, The Islamic Intellectual Tradition in Persia (ed. Mehdi Amin Razavi), Richmond 1996, s. 53, 146, 163, 243, 258.

M. Horten, “Die philosophischen und theologischen Ansichten von Lahici”, , III (1912), s. 91-131.

, V, 3457.

A. H. Zarrinkoob, “Lāhīd̲j̲ī”, , V, 605.

W. Madelung, “ʿAbd-al-Razzāq b. ʿAlī b. al-Ḥosayn, Lāhījī”, , I, 154-157.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2003 yılında Ankara’da basılan 27. cildinde, 52-53 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER