https://islamansiklopedisi.org.tr/metta-b-yunus
Bağdat yakınlarında doğdu. “Yûnânî” nisbesi aslen Rum olduğunu ifade eder. Nestûrî mezhebine mensup bir hıristiyandır. Bağdat’ın 90 km. güneyinde bulunan ve muhtemelen bir manastır etrafında oluştuğu için bu manastırın adıyla anılan Deyrükunnâ’da Mâr Mârî Manastırı’ndaki okulda eğitimini tamamladıktan sonra Bağdat’a gitti. Hocaları arasında Süryânîce mantık dersleri veren, özellikle Aristo yorumlarını nakleden Ebû Yahyâ el-Mervezî, Ebû İshak el-Kuveyrî ve tabiat felsefesiyle ilgilenen müslüman kelâmcı İbn Kernîb bulunmaktadır (İbnü’n-Nedîm, s. 382-383; diğer hocaları için bk. İbnü’l-Kıftî, s. 212; İbn Ebû Usaybia, s. 317). Başta Fârâbî olmak üzere çok sayıda talebe yetiştirdi. 11 Ramazan 328 (20 Haziran 940) tarihinde Bağdat’ta öldü.
İbnü’n-Nedîm’in verdiği bilgiye göre Mettâ kendi döneminin önde gelen mantıkçısı idi. Eserlerinin önemli bir kısmı, Aristo’nun bilhassa Organon’u teşkil eden kitaplarının tefsirinden veya tefsirlerinin tercümesinden oluşmaktadır (el-Fihrist, s. 362-366; Müller, s. 25-33). Çalışmalarından pek azı günümüze ulaştığı için bunlardan hareketle Mettâ’nın düşüncesi hakkında bir sonuca ulaşmak oldukça zordur. Kaynaklar, Aristo’nun mantık eserlerinin Arapça’ya nakli sürecinde Mettâ’nın nihaî halkada bulunduğunu ve ondan sonra mantık eserlerinin tercümesinden çok Fârâbî’de görüldüğü gibi telif eserlerin ortaya çıkmaya başladığını kaydeder. Mettâ’nın tercümeleri lafzî olmaktan ziyade mâna tercümesi olarak görünmekte, mütercimin asıl metin üzerinde bazı tasarruflarda bulunduğu anlaşılmaktadır. Bunun sebebi, muhtemelen onun Aristo’ya ait eserleri doğrudan doğruya Grekçe’den değil Süryânîce tercümelerinden çevirmesi, bu çevirilerin özellikle İskenderiye mektebinin yorumlarını yansıtması, diğer taraftan Mettâ’nın, o dönemde Bağdat’taki müslüman ulemânın teşkil ettiği entelektüel ortamı da dikkate alarak tercümeleri bu ortama uygun bir şekilde yapmasıdır (İbnü’n-Nedîm, s. 362). İbnü’l-Kıftî’nin, Mettâ’nın kastının “tâlim ve tefhim” olduğunu söylemesi ve bu hususta onun eserlerine güvenildiğini belirtmesi de bununla ilgili görünmektedir (İḫbârü’l-ʿulemâʾ, s. 212). Suter ve Sarton gibi ilim tarihçileri her ne kadar Mettâ’nın Grekçe’den Arapça’ya tercümeler yaptığını söyleseler de (Die Mathematiker, s. 50; Introduction, I, 629) tarihî kaynaklarda onun Grekçe bildiğine dair bir kayıt bulunmadığı gibi tercüme ve tefsirlerinde Süryânîce metinlere dayandığı nakledilmektedir (İbn Ebû Usaybia, s. 317). Aristo mantığı üzerine gerçekleşen meşhur mantık tartışmasında da (aş.bk.) Ebû Saîd es-Sîrâfî Mettâ’nın Grekçe bilmediğini açıkça ifade etmektedir (Ebû Hayyân et-Tevhîdî, I, 111). Nitekim bu dönemde Grek düşüncesiyle irtibatı olan ve mantıkla ilgilenen sınırlı çevrede bilindiği ve öğretildiği haliyle Aristo mantığı ciddi tenkitlere konu olduğu gibi bu çerçevede bir meşruiyet sıkıntısı ile karşı karşıya kalmıştır (Goldziher, s. 24-26). Aristo’dan yapılan çevirilerin de bazı mantık tarihçilerine bu eserlerin Organon tercümesi olmadığını söyletecek kadar filozofun asıl metninden uzak çeviriler olduğu görülmektedir (Manṭıḳu Arisṭo, neşredenin girişi, I, 11). Bu uzaklık, genel olarak Grek düşüncesi tercüme edilirken aynı zamanda bir dönüşüme de uğratıldığını göstermektedir. Bu çerçevede kaynaklara geçen bir tartışma, mantığa yöneltilen eleştirilere ve mantıkçıların bunlara karşı mantığı nasıl savunduklarına dair bir fikir verecek niteliktedir. Mettâ’nın düşünce şekli konusunda, onunla nahivci Ebû Saîd es-Sîrâfî arasında geçen ve Ebû Hayyân et-Tevhîdî tarafından nakledilen bu tartışma (el-İmtâʿ ve’l-muʾânese, I, 104-129), aynı zamanda o dönemde dinî ilimlerle felsefe ve mantık arasındaki irtibatı kavramaya yarayacak bazı önemli ipuçları vermektedir. Diğer taraftan bu tartışmada dile getirilen çeşitli argümanlar daha sonra başta Fârâbî olmak üzere mantıkçılar tarafından geliştirilirken buna karşılık nahivciler de kendi argümanlarını güçlendirme yollarını aramışlardır (bk. MANTIK). Söz konusu tartışma, Mettâ’nın düşünce tarzını ve bu tarzın dönemindeki müslüman âlimler tarafından nasıl algılandığını göstermesi açısından özel bir öneme sahiptir.
Bir mütercim, şârih ve mantık öğretmeni olarak bilinen Mettâ’nın, Aristo’nun Organon isimli mantık külliyatının önemli bir kısmının Arapça tercümesi ve şerhinden oluşan çok sayıda eserinden bahseden kaynaklar onun bunların yanında daha birçok alanda çalışmaları bulunduğunu nakletmektedir (Manṭıḳu Arisṭo, neşredenin girişi, I, 23). Eserlerinin sayısı yirmi civarında zikredilmektedir (bir listesi için bk. DMBİ, V, 212-213). Bunlardan üç tanesi günümüze ulaşmış olup ilki Aristo’nun II. Analitikler’inin Arapça çevirisidir ve İshak b. Huneyn’in Süryânîce çevirisinin Arapça’ya nakledilmiş şeklidir (Manṭıḳu Arisṭo, II, 329-485). İkinci eser Aristo’nun De Poetica’sının (Kitâbü’ş-Şiʿr) Arapça tercümesidir. İbnü’n-Nedîm’in Mettâ’nın Süryânîce’den çevirdiğini söylediği (el-Fihrist, s. 363) bu eser de neşredilmiştir (nşr. D. S. Margoliouth, London 1887; J. Tkatsch, Vienna 1928-1932; Abdurrahman Bedevî, Kahire 1953; Şükrî Muhammed Ayyâd, Kahire 1967). Kaynaklarda Mettâ’nın eserleri arasında Sîrâfî ile yaptığı tartışmanın metni de zikredilmektedir (Brockelmann, GAL Suppl., I, 370). Bu metin İngilizce (D. S. Margoliouth, JRAS [1905], s. 79-129) ve Fransızca’ya (Taha Abderrahmane, Arabica, XXV [1978], s. 310-323) çevrildiği gibi hakkında bazı çalışmalar da yapılmıştır (meselâ bk. Mahdi, s. 51-83; Abdurrahman el-Hâc Sâlih, I [1960], s. 67-86; Endress, VI/11 [2002], s. 205-216).
BİBLİYOGRAFYA
Aristoteles [Aristo], Manṭıḳu Arisṭo (nşr. Abdurrahman Bedevî), Küveyt-Beyrut 1980, II, 329-485; ayrıca bk. neşredenin girişi, I, 11, 21, 23.
İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist, Kahire 1969, s. 362-366, 382-383.
Ebû Hayyân et-Tevhîdî, el-İmtâʿ ve’l-muʾânese (nşr. Ahmed Emîn – Ahmed ez-Zeyn), Beyrut 1373/1953, I, 104-129.
İbnü’l-Kıftî, İḫbârü’l-ʿulemâʾ, s. 212.
İbn Ebû Usaybia, ʿUyûnü’l-enbâʾ (nşr. Nizâr Rızâ), Beyrut, ts. (Dâru mektebeti’l-hayât), s. 317.
A. Müller, Die griechischen Philosophen in der arabischen Überlieferung, Halle 1873 → (Greek Philosophy and the Arabs I içinde, ed. Fuat Sezgin), Frankfurt 2000, s. 1-60.
Suter, Die Mathematiker, s. 50.
I. Goldziher, Stellung der alten islamischen Orthodoxie zu den antiken Wissenschaften, Berlin 1916 → (Greek Philosophy and the Arabs I içinde, ed. Fuat Sezgin), Frankfurt 2000, s. 311-356.
Brockelmann, GAL, I, 228; Suppl., I, 370.
Sarton, Introduction, I, 629.
N. Rescher, The Development of Arabic Logic, Pittsburgh 1964, s. 119-122.
M. Mahdi, “Language and Logic in Classical Islam”, Logic in Classical Islamic Culture, Wiesbaden 1970, s. 51-83.
D. S. Margoliouth, “The Discussion Between Abū Bishr Mattā and Abū Sa‘īd al-Sīrafī on the Merits of Logic and Grammar”, JRAS (1905), s. 79-129.
Abdurrahman el-Hâc Sâlih, “en-Naḥvü’l-ʿArabî ve Manṭıḳu Arisṭo”, Mecelletü Külliyyeti’l-âdâb, I, Cezayir 1960, s. 67-86.
Taha Abderrahmane, “Discussion entre Abū Sa‘īd el-Sīrafī, le grammairien et Mattā b. Yūnus, le philosophe”, Arabica, XXV, Leiden 1978, s. 310-323.
G. Endress, “Klasik İslâm Düşüncesinde Yunan Mantığı Savunucuları ile Arap Nahivcileri Arasındaki Tartışmalar” (trc. Mehmet Şirin Çıkar), EKEV Akademi Dergisi, VI/11, Erzurum 2002, s. 205-216.
a.mlf., “Mattā b. Yūnus”, EI2 (İng.), VI, 844-846.
Seyyid Ca‘fer Seccâdî, “Ebû Bişr Mettâ b. Yûnus”, DMBİ, V, 212-213.