https://islamansiklopedisi.org.tr/musa-b-ebul-afiye
Berberî Miknâse kabilesinin Mağrib-i Aksâ’da Tâzâ, Tesûl, Melviye ve Melîle (Melilla) şehirleri civarında yaşayan kolları, III. yüzyılın sonlarında (X. yüzyılın başları) Mesâle b. Habbûs ve amcasının oğlu Mûsâ b. Ebü’l-Âfiye tarafından yönetiliyordu. Fas İdrîsî hükümdarlarıyla anlaşmazlığa düşen bu iki lider 297’de (909) İfrîkıye’de (Tunus) kurulan Fâtımîler’e tâbi oldu. Halife Ubeydullah el-Mehdî tarafından Tâhert ve Mağrib-i Evsat valiliğine getirilen Mesâle b. Habbûs büyük bir ordunun başında Fas üzerine gönderildi. Mağlûp ederek vergiye bağladığı İdrîsî Emîri IV. Yahyâ’ya yalnız Fas şehrini bırakan Mesâle, bölgeden ayrılırken ele geçirdiği diğer yerlerin idaresini fetihlerinde kendisine yardımda bulunan Tesûl ve Tâzâ Emîri İbn Ebü’l-Âfiye’ye verdi (305/917-18).
Mağrib-i Aksâ’yı bütünüyle hâkimiyeti altına almak isteyen Mûsâ, IV. Yahyâ’yı buna engel olarak görüyordu. Mesâle’nin bölgeye ikinci gelişinde (309/921-22) Fas’taki İdrîsî yönetimine son verilmesini ve Yahyâ’nın Âlkây’a (Lucai) sürgün edilmesini sağladı. Mesâle, Fas’ı doğrudan Fâtımîler’e bağlayıp valiliğine Reyhân el-Kutâmî’yi tayin etti. Mûsâ, Mesâle’nin İfrîkıye’ye dönmesinden üç ay kadar sonra İdrîsî ailesinden Hasan b. Muhammed el-Haccâm’ın bir isyanla Fas’ta yönetimi ele geçirmesi üzerine (310/922) arzusuna ulaşmakta yeni bir engelle karşılaştı. Haccâm’a yenildiyse de mücadeleyi bırakmadı ve iki yılda gücünü yeniden topladı. Bu arada Mağrâve kabilesiyle girdiği bir savaşta öldürülen Mesâle’nin kontrolünden kurtulmuş olarak tekrar Haccâm’ın karşısına çıktı ve onu yenip Fas’a çekilmek zorunda bıraktı. Haccâm’ın vekili kendisine ihanet edip tutuklayınca onun davetiyle şehre girerek Fâtımîler adına yönetimi eline aldı (313/925); daha sonra da üç yıl içinde Şâle ve Asîlâ başta olmak üzere İdrîsîler’e ait merkezlerin büyük kısmını zaptetti. 317’de (929) mücadeleyi sürdüren İdrîsî kuvvetlerini Rif dağındaki Hacerünnesr Kalesi’nde kıstıran Mûsâ, kuşatma altına aldığı kaleyi fethedemeyince bir miktar asker bırakarak oradan ayrıldı. Bu sırada, üç yıl önce Kuzey Afrika’daki Fâtımî yayılmasına karşı harekete geçip 314’te (926) Tanca ve Melîle’yi ele geçiren Endülüs Emevî Hükümdarı III. Abdurrahman, Şiî Fâtımîler’e bir tepki olarak halife ve emîrü’l-mü’minîn unvanını aldı ve Kuzey Afrika’nın mahallî emîrlerini kendisine itaate çağırdı. İlk önce de Zenâte kabilelerinin yaşadığı bölgede Mûsâ’dan daha etkili durumda bulunan Mağrâve Emîri Muhammed b. Hazer onun hâkimiyetini tanıdı. Mûsâ, III. Abdurrahman’ın bölgede daha güçlü duruma geldiğini görerek aynı yıl içinde Fâtımîler’den ayrılıp elinde tuttuğu Mağrib-i Aksâ’nın kuzeyinde ve Mağrib-i Evsat’ın geniş bir alanında hutbeyi onun adına okuttu (317/929).
318 (930) yılında oğlu Medyen’i Mağrib-i Aksâ valiliğine tayin ettikten sonra Alenkûr üzerine giderek Benî Sâlih Emirliği’ni ortadan kaldıran Mûsâ, Endülüs Emevîleri’ne sadakatini göstermek amacıyla Fâtımîler’e bağlı kalmayı sürdüren İdrîsî emîrlerine karşı seferler düzenledi. Önce Tilimsân Emîri Hasan b. Ebü’l-Ayş’ı oradan çıkardı ve sığındığı Arşgûl adasının fethi için III. Abdurrahman’dan yardım istedi; ancak Endülüs’ten gönderilen gemilerle birlikte gerçekleştirdiği kuşatmadan bir sonuç alamayıp geri döndü (319/931). Bu sırada Sebte (Ceuta) emîri, III. Abdurrahman’a itaat ettiğini açıkladı. Sebte’ye yeni bir vali tayin eden III. Abdurrahman orada kuvvetli bir deniz üssü kurulması için emir verdi. Bölgedeki hâkimiyetini tehdit eden bu gelişmeler üzerine Fâtımî Halifesi Ubeydullah el-Mehdî, Mûsâ’ya karşı Miknâse emîrlerinden Tâhert Valisi Humeyd b. Yesâl kumandasında bir ordu gönderdi, ağır bir hezimete uğrayan Mûsâ, Tesûl’a çekilmek zorunda kaldı. Savaşın ardından Fas’a yönelen Humeyd, Mûsâ’nın oğlu Medyen’in korkudan terkettiği şehri ele geçirdi ve yeni bir vali tayin ettikten sonra İfrîkıye’ye döndü. Bu arada, üç yıldan beri Hacerünnesr Kalesi’nde kuşatma altında tutulan İdrîsîler de cesaretlenerek Mûsâ’nın bıraktığı kuvvetleri püskürtüp bölgeye gelen Fâtımî birliklerine katıldılar ve onların desteğiyle Fas şehri hariç atalarına ait toprakların büyük bir bölümünü geri aldılar.
322’de (934) Ubeydullah el-Mehdî’nin vefatı üzerine Fâtımî valisini öldürüp Fas’a hâkim olan Ahmed b. Bekir el-Cüzâmî tarafından çağrılan Mûsâ bölgeyi tekrar Endülüs Emevîleri adına yönetmeye başladı. Ancak ertesi yıl yeni halife Kāim-Biemrillâh’ın gönderdiği ve İdrîsî emîrlerinin de desteklediği Meysûr kumandasındaki Fâtımî ordusuyla savaşı göze alamayıp Âlkây Kalesi’ne sığındı; sonra da sahraya kaçmak zorunda kaldı. Bu mağlûbiyet Mûsâ’nın hâkimiyetine ağır bir darbe vurduysa da İbn Haldûn onun Meysûr’un İfrîkıye’ye dönmesinin ardından 325 (937) yılında Tilimsân’ı aldığını ve Mağrib-i Aksâ’da gücünü tekrar arttırdığını söyler (el-ʿİber, VI, 178). Ancak Mûsâ’nın elinde bundan sonra sadece Âkersîf (Garsîf) ve Alenkûr şehirlerinin kaldığı rivayetleri de vardır (İbn Ebû Zer‘, s. 86). Mûsâ Şevval 326’da (Ağustos 938) vefat etti, 328 (940) veya 341’de (952-53) öldüğü de rivayet edilir. Mûsâ’nın hânedanı Yûsuf b. Tâşfîn tarafından ortadan kaldırılıncaya kadar (445/1054) devam etmiştir (a.g.e., a.y.).
BİBLİYOGRAFYA
İbn Hayyân, el-Muḳtebes fî târîḫi’l-Endelüs V (nşr. P. Chalmeta Gendrón – F. Corriente), Madrid 1979, s. 114-119, 257, 261, 290-298, 312-313, 371-374, 413-417.
Bekrî, el-Mesâlik, II, 748, 773, 808-812, 828.
İbn İzârî, el-Beyânü’l-muġrib, I, 199-202, 204-205, 212-214.
İbn Ebû Zer‘, el-Enîsü’l-muṭrib (nşr. C. J. Tornberg), Rabat 1973, s. 83-87.
İbnü’l-Hatîb, Aʿmâlü’l-aʿlâm (nşr. Ahmed Muhtâr el-Abbâdî – M. İbrâhim el-Kettânî), Dârülbeyzâ 1964, s. 216-217.
İbn Haldûn, el-ʿİber, IV, 39-40; VI, 134-137, 178.
İdrîs İmâdüddin, Târîḫu’l-ḫulefâʾi’l-Fâṭımiyyîn bi’l-Maġrib: el-Ḳısmü’l-ḫâṣ min kitâbi ʿUyûni’l-aḫbâr (nşr. Muhammed el-Ya‘lâvî), Beyrut 1985, s. 232, 263.
Selâvî, el-İstiḳṣâ, I, 182-191.
Seyyid Abdülazîz Sâlim, el-Maġribü’l-kebîr, Beyrut 1981, II, 611-618.
Hasan İbrâhim, İslâm Tarihi, IV, 71-73.
J. D. Latham, “Mūsā b. Abi’l-ʿĀfiya”, EI2 (İng.), VII, 641-642.