https://islamansiklopedisi.org.tr/necasi-ahmed-b-ali
372 yılı Saferinde (Ağustos 982) Bağdat’ta doğdu. Şiî âlimi Şeyh Sadûk’un öğrencisi olan babası gibi dedesi de ulemâdandı; atalarından Abdullah ise Ahvaz valilerindendi. Ailesinin Kûfe asıllı olması sebebiyle bazan İbnü’l-Kûfî diye anılmışsa da dedelerinden İbn Abbas en-Necâşî’ye nisbetle daha çok Necâşî nisbesiyle tanınmıştır. Öğrenimini Bağdat’ta babasından başka Şeyh Müfîd, Ebû Abdullah Hüseyin b. Ubeydullah el-Gadâirî ve İbnü’l-Cündî diye tanınan Ebü’l-Hasan Ahmed b. Muhammed gibi Şiî âlimlerinin yanında yaptı; ayrıca arkadaşı Şeyhüttâife Ebû Ca‘fer et-Tûsî ile birlikte onun hocalarının derslerine katılarak kendini yetiştirdi. Dinlediği çok sayıda hocanın rivayetlerini ve kitaplarını nakletme icâzeti aldı. Hayatı boyunca başta Ahmed b. Nûh es-Seyrâfî, Ahmed b. Abdûn, Ahmed b. Cündî, Hüseyin b. Ubeydullah el-Gadâirî ve Küleynî’nin öğrencilerinden bir grup olmak üzere çok sayıda Şiî hadis ve ricâl âlimiyle irtibat kurdu ve onlardan rivayette bulundu. Öğrencilerinin en tanınmışları Ebû Ca‘fer et-Tûsî, Ebü’s-Samsâm Zülfikar b. Ma‘bed el-Hasenî ve Ebü’l-Hasan Süleyman b. Hasan es-Sıhreştî’dir.
Hayatını Bağdat’ta geçiren Necâşî dinî ve ilmî amaçlarla bazı seyahatler gerçekleştirdi. İlkin 400 (1010) yılında Necef’e giderek Hz. Ali’nin kabrini ziyaret etti. Bu arada Ebû Abdullah Hüseyin el-Bûşencî’den onun ʿAmelü’s-sulṭân adlı eserinin rivayeti konusunda icâzet aldı. Ayrıca Hibetullah b. Ahmed el-Kâtib isimli bir ricâl âliminden yararlandı (er-Ricâl, II, 408-409). Birkaç defa Kûfe’ye gitti ve başta Hasan b. Ahmed el-İclî olmak üzere ileri gelen hadisçilerle görüşüp rivayet nakli ve bilgi alışverişinde bulundu. Diğer taraftan onuncu ve on birinci imamlar Ali el-Hâdî ile Hasan el-Askerî’nin kabirlerinin yer aldığı Sâmerrâ’da Kādî Ebü’l-Hasan Ali b. Muhammed b. Yûsuf’tan, Muhammed b. İbrâhim el-İmâm’ın Ca‘fer es-Sâdık’tan naklettiği kitabının bir nüshasını dinledi (a.g.e., II, 54). Necâşî’nin hangi tarihte ve nerede öldüğü konusunda çağdaşları tarafından verilmiş herhangi bir bilgi yoktur. Daha sonraki İmâmiyye âlimleri, İbnü’l-Mutahhar el-Hillî’nin er-Ricâl (Ḫulâṣatü’l-aḳvâl) adlı eserine dayanarak onun 450 yılı Cemâziyelevvel ayında (Temmuz 1058) Sâmerrâ yakınlarında küçük bir yerleşim merkezi olan Matîrâbâd’da vefat ettiğini yazmaktadır.
Eserleri. 1. Ricâlü’n-Necâşî (Kitâbü’r-Ricâl, Fihrisü esmâʾi muṣannifi’ş-Şîʿa). Müellifin günümüze ulaşan tek eseridir. Necâşî mukaddimesinde Şîa muhaliflerinden birinin, “İmâmiyye’nin selefleri arasında eser veren müellif yoktur” şeklindeki sözü üzerine telif ettiğini söylediği bu çalışmasında sayıları 1270’e ulaşan Şiî-İmâmî musannif, müellif ve râvilerini eserleri, ilmî durumları ve başkalarının haklarında yaptıkları değerlendirmelerle birlikte ele almıştır. Şîa ricâliyle ilgili bilinen eserler içinde önemli bir yere sahip olan bu çalışma, bir kısım âlimler tarafından (meselâ bk. Hasan es-Sadr, s. 268) metodu ve kişileri inceleme tarzı itibariyle benzerlerinden üstün tutulmaktadır. 420 (1029) yılından sonra yazıldığı sanılan eserin ilk taş baskısı Bombay’da (1317), bir diğer taş baskısı İran’da Matbaa-i Mustafavî’de gerçekleştirilmiştir. Eserin ilmî neşri, Meşhed er-Ravzatü’r-Radaviyye ve Tebriz Mektebetü’l-Ehliyye yazma nüshalarına dayanılarak Muhammed Cevâd en-Nâînî tarafından iki cilt halinde yapılmış (Beyrut 1408/1988), çağdaş araştırmacılardan Muhammed Ali Ebtahî İsfahânî kitaba Tehẕîbü’l-maḳāl fî tenḳīḥi ʿilmi’r-ricâl adıyla geniş bir şerh yazmıştır (Tahran 1317).
2. el-Kûfe ve mâ fîhâ mine’l-âs̱âr ve’l-feżâʾil.
3. Ensâbü Benî Naṣr b. Ḳuʿayn ve eyyâmühüm ve eşʿârühüm. Eserde müellifin soyunun geldiği Benî Nasr ile ilgili olaylar ve şiirlere yer verilmektedir.
4. el-Cumʿa ve mâ verede fîhi mine’l-aʿmâl.
5. Muḫtaṣarü’l-envâr ve mevâżıʿı’n-nücûm elletî semmethâ el-ʿArab.
6. Aḫbârü’l-vükelâʾi’l-erbaʿa. İmâmiyye’nin on ikinci imamının gaybûbetinden sonra onun vekilleri kabul edilen dört sefirle ilgilidir (er-Ricâl, I, 254; Tebrîzî, VI, 135).
BİBLİYOGRAFYA
Ahmed b. Ali en-Necâşî, er-Ricâl (nşr. M. Cevâd en-Nâînî), Beyrut 1408/1988, I, 252-254; II, 54, 408-409; ayrıca bk. neşredenin girişi, I, 5-38, 52-56.
Bahrülulûm-i Tabâtabâî, Ricâlü’s-seyyid Baḥri’l-ʿulûm: el-Fevâʾidü’r-ricâliyye (nşr. M. Sâdık Bahrülulûm – Hüseyin Bahrülulûm), Tahran 1944, II, 35-43.
Tebrîzî, Reyḥânetü’l-edeb, Tebriz, ts., VI, 134-135.
Hasan es-Sadr, Teʾsîsü’ş-Şîʿa, Beyrut 1401/1981, s. 267-268.
Âgā Büzürg-i Tahrânî, eẕ-Ẕerîʿa ilâ teṣânîfi’ş-Şîʿa, X,154.
Ebü’l-Kāsım el-Hûî, Muʿcemü ricâli’l-ḥadîs̱, Beyrut 1403/1983, II, 156-157.
Muhammed b. Ali Erdebilî, Câmiʿu’r-ruvât, Beyrut 1403/1983, I, 54-55.
Aʿyânü’ş-Şîʿa, III, 30-38.
Nâhid Bâkırî, “Ricâl-i Necâşî”, DMT, VI, 173-174.