https://islamansiklopedisi.org.tr/nehrevali
917 (1511) yılında Lahor’da doğdu. Bir ulemâ ailesine mensuptur. Büyük dedelerinden Muhammed b. İsmâil b. İbrâhim el-Adenî, muhtemelen VII. (XIII.) yüzyılda Aden’den Hindistan’a gidip Gucerât’a bağlı Nehrevâle’de (bugünkü Patan) yerleşmişti. Bazı kaynaklarda Nehrevânî nisbesiyle de kaydedilen Kutbüddin Muhammed, ilk dinî bilgileri Gucerât müftüsü olan babası Alâeddin Ahmed’den aldı. Genç yaşta ailesiyle birlikte Mekke’ye göç etti. Babası Mescid-i Harâm’da bir süre ders verdi ve 949 (1542) yılında Mekke’de vefat etti. Kutbüddin Muhammed, bir süre Mekke’de ilim tahsil ettikten sonra 943’te (1536-37) Mısır’a giderek tahsilini burada sürdürdü. Mısır’da Osmanlı Valisi Hüsrev Paşa (Deli) ve son Mısır Abbâsî halifesi Mütevekkil-Alellah Muhammed ile tanıştı. Ardından Mekke’ye döndü ve Eşrefiyye Medresesi’ne müderris tayin edildi. Mekke ve Mısır’daki öğrenim hayatı sırasında Muhibbüddin Ahmed b. Ebü’l-Kāsım Muhammed el-Ukaylî en-Nüveyrî, Abdurrahman b. Ali İbnü’d-Deyba‘, Nûreddin Ebü’l-Fütûh Ahmed b. Abdullah eş-Şîrâzî, Nâsırüddin el-Lekānî, Muhammed et-Tûnisî, Ahmed b. Yûnus b. eş-Şelebî, Abdülhak es-Sinbâtî, Şehâbeddin Ahmed b. Mûsâ el-Mağribî, Muhibbüddin Muhammed b. Abdülazîz b. Ömer b. Fehd gibi âlimlerden ders aldı.
Nehrevâlî’nin Türkçe bilmesi Mekke’ye gelen Osmanlı devlet adamlarıyla dostluk kurmasına vesile oldu. Bu sebeple Mekke şerifleri Osmanlı Devleti ile ilişkilerinde onu istihdam ettiler. Ayrıca Mekke’yi ziyaret eden Osmanlı devlet adamlarına rehberlik yapıyordu. Bu ilişkiler neticesinde kendisine verilen hediye ve ihsanlarla bazı önemli kitap ve yazmaları satın alma imkânı buldu. Devlet ricâli nezdindeki itibarı gittikçe arttı ve Mekke müftüsü ve kadısı olarak görevlendirildi. Ayrıca Kanûnî Sultan Süleyman tarafından yaptırılan Süleymâniye Medresesi’ne ilk Hanefî müderrisi tayin edildi (Cemâziyelevvel 975 / Kasım 1567).
Kutbüddin en-Nehrevâlî, Kanûnî Sultan Süleyman döneminde İstanbul’a iki defa gitti ve padişahla görüştü. Bu ziyaretlerden birincisi, 943 (1536-37) yılında Osmanlı hükümdarından Portekizliler’e karşı askerî yardım talebi için gelen Gucerât Sultanı Bahadır Şah’ın veziri Âsaf Han ile birlikte, ikincisi, 965’te (1558) Medine’deki Osmanlı kuvvetlerinin başındaki Pîrî’nin görevden alınmasını isteyen Mekke Şerîfi Hasan b. Ebû Nümeyy’in elçisi olarak gerçekleşti. Nehrevâlî her iki ziyaretinde Osmanlı devlet adamları ile görüşme ve ulemâ ile ilmî müzakerelerde bulunma imkânı elde etti. II. Selim ve III. Murad’ın ilgi ve ihsanlarına da nâil olan Nehrevâlî 26 Rebîülâhir 990’da (20 Mayıs 1582) Mekke’de vefat etti ve Cennetü’l-muallâ’ya defnedildi. Onun 991 (1583) yılında öldüğü de kaydedilir. Nehrevâlî’nin oğlu Muhammed, Yemen’de kadılık yapmış ve burada uzun süre görevde bulunan Osmanlı Valisi Hasan Paşa’yı ve fetihlerini anlatan İbtihâcü’l-insân ve’z-zamân adlı eserini kaleme almıştır. Nehrevâlî’nin akrabaları arasında en meşhuru ise kendisinden sonra Mekke müftülüğüne tayin edilen ve bir süre Yemen’de kadılık yapan yeğeni Abdülkerîm b. Muhibbüddin’dir.
Eserleri. Nehrevâlî birçok eser kaleme almış, ancak 959 (1552) yılında evinde çıkan yangında bir kısmı babasından kalma 1500 civarında kitaptan oluşan kütüphanesi yandığı için bazı kitapları zayi olmuştur.
1. el-İʿlâm bi-aʿlâmi Beytillâhi (beledillâhi)’l-ḥarâm. III. Murad’a takdim edilen eser 985’te (1577) tamamlanmıştır. Müellif bu eserinde Mekke’nin fazileti, Kâbe’nin inşası, Mekke’de önemli mekânlar ve Mescid-i Harâm’ın çeşitli dönemlerde geçirdiği tamirlerden bahseder. Bu arada başta Abbâsîler, Memlükler ve Osmanlılar olmak üzere Mekke’ye hâkim olan devletlerin tarihlerinden bazı kesitlere yer verir. Eserde Yavuz Sultan Selim, Kanûnî Sultan Süleyman, II. Selim ve III. Murad’ın icraatları ile Haremeyn’e yönelik hizmetleri önemli yer tutmaktadır. Nehrevâlî bu eserinde Ebü’l-Velîd el-Ezrakī, Fâkihî, Takıyyüddin el-Fâsî ve Muhibbüddin İbn Fehd’in çalışmalarından yararlanmıştır. el-İʿlâm Ferdinand Wüstenfeld tarafından yayımlanmış (Göttingen 1274/1857), bu baskı 1303’te (1886) Kahire’de tekrarlanmış, ayrıca Ahmed b. Zeynî Dahlân’ın Ḫulâṣatü’l-kelâm fî beyâni ümerâʾi’l-Beledi’l-ḥarâm adlı eserinin (Kahire 1305) hâmişinde neşredilmiştir. Eseri Osmanlı şairi Bâkî Türkçe’ye tercüme etmiş, bu tercümeyi Joseph M. E. Gottwald Kazan’da 1286 (1869) yılında yayımlamıştır. el-İʿlâm’ı müellifin yeğeni Abdülkerîm b. Muhibbüddin İʿlâmü ʿulemâʾi’l-aʿlâm bi-binâʾi’l-Mescidi’l-Ḥarâm adıyla ihtisar etmiştir (nşr. Ahmed Muhammed Cemâl – Abdülazîz er-Rifâî – Abdullah el-Cübûrî, Riyad 1403/1983, 1407/1987).
2. el-Berḳu’l-Yemânî fi’l-fetḥi’l-ʿOs̱mânî. Müellif, önce el-Fütûḥâtü’l-ʿOs̱mâniyye li’l-aḳṭâri’l-Yemâniyye adıyla bir eser yazıp II. Selim’e sunmuş, III. Murad döneminde tekrar gözden geçirip bazı bilgiler eklediği kitabına bu ismi vermiştir. Ġazavâtü’l-Cerâkise ve’l-Etrâk fî cenûbi’l-Cezîre adıyla da bilinen eser 981’de (1573) tamamlanmıştır. Yemen’in Osmanlı hâkimiyetinden kısa bir süre önce XVI. yüzyıl başlarındaki durumu, Osmanlı hâkimiyetine girmesi, Zeydîler’in isyan edip Yemen’i ele geçirmesi, Osmanlı Veziri Koca Sinan Paşa’nın ikinci defa Osmanlı hâkimiyetini tesis etmesi eserin temel konularını oluşturur. Son kısımda Sinan Paşa’nın Tunus ve Halkulvâdî fetihleri de anlatılır. Sinan Paşa, 978’de (1571) hac için Mekke’ye geldiği sırada müellife bu seferini anlatmış ve Yemen’de görev yapan Osmanlı defterdarı Mustafa Rumûzî’nin Nâme-i Fütûh-ı Yemen adlı manzum eserini vermiştir. Nehrevâlî, Sinan Paşa’nın anlattıklarının yanı sıra Rumûzî’nin kitabından da faydalanmıştır. Hamed el-Câsir tarafından yayımlanan eser (Riyad 1387/1967) Abdullah Kudsî, Mısır Valisi Ahmed Paşa’nın kâtibi Âlî ve Mustafa b. Mehmed Hüsrevzâde tarafından Türkçe’ye çevrilmiştir (Yavuz, I, s. XIX, XXII, XL, XLII).
3. Târîḫu’l-Medîne. Şehrin tarihi yanında Hz. Peygamber dönemindeki durumundan da bahsedilen küçük hacimli bir eserdir (nşr. Ebû Abdullah Muhammed Hasan İsmâil, Beyrut 1417/1997).
4. el-Fevâʾidü’s-seniyye fi’r-riḥleti’l-Medeniyye ve’r-Rûmiyye. Nehrevâlî’nin Medine’ye, ardından Suriye ve Anadolu üzerinden İstanbul’a yaptığı seyahatlerini anlattığı önemli bir eseridir. Uğradığı şehir ve kasabalardan, karşılaştığı kişi ve olaylardan bahseden müellifin yer verdiği olaylar arasında Kütahya yakınlarında Şehzade Bayezid ile kardeşi Selim arasındaki mücadele, İstanbul’da Kanûnî’nin hanımı Hürrem Sultan için düzenlenen cenaze merasimi ve Şeyhülislâm Ebüssuûd Efendi ile görüşmesi de yer almaktadır. Kitabın Türkiye ile ilgili kısmını Kilisli Rifat tercüme etmiştir. Ekrem Kâmil de Nehrevâlî’nin Türkiye’de gezdiği şehirlere dair anlatımlarını Bedreddin el-Gazzî’nin anlatımları ile mukayeseli olarak Türkçe’ye tercüme etmiştir (İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Semineri Dergisi, I [İstanbul 1937], s. 3-90; eserin yazma nüshası için bk. Brockelmann, GAL Suppl., II, 515).
5. Teẕkiretü’n-Nehrevâlî. Müellifin 959 (1552) yılındaki yangından sonra kaleme aldığı eser onun çeşitli konulara dair notlarını, nazım ve nesir halinde çeşitli kitaplardan yaptığı alıntılarla Medine ve İstanbul’a yaptığı seyahat hâtıralarına temel teşkil eden hususları ihtiva etmektedir (el-Berḳu’l-Yemânî, neşredenin girişi, s. 41-45).
6. et-Tems̱îl ve’l-muḥâḍara bi’l-ebyâti’l-müfredeti’n-nâdire. Fas Sultanı Gālib-Liemrillâh eş-Şerîf Abdullah’a ithaf edilen bir şiir kitabıdır (Brockelmann, GAL, II, 501).
7. el-Câmiʿ li-kütübi’s-sünneti’s-sitte fi’l-ḥadîs̱. Müellifin Kütüb-i Sitte’yi esas alarak yazdığı bu kitabın 959 (1552) yılındaki yangında kaybolduğu tahmin edilmektedir (Keşfü’ẓ-ẓunûn, I, 576).
8. Ṭabaḳātü’l-Ḥanefiyye. Bu eseri de yangın sırasında yanmıştır (a.g.e., II, 1098).
9. Kenzü’l-esmâ fî fenni (keşfi)’l-muʿammâ. Arapça metin yazımında edebî açıdan bazı kelimelerin kullanımına dairdir (Brockelmann, GAL, II, 501).
10. Miʿyârü’l-mürîdîn. Bazı dinî fırkaların görüşleri ve bunların tenkidi hakkındadır (el-Berḳu’l-Yemânî, neşredenin girişi, s. 53).
11. Münteḫabü’t-târîḥ fi’t-terâcim. Nehrevâlî ailesinden başlamak üzere bazı meşhur şahısların biyografisi hakkındadır (C. Zeydân, III, 325; Muhammed Habîb el-Hîle, s. 253).
12. Edʿiyetü’l-ḥac ve’l-ʿumre (Kahire 1288; Mekke 1319).
Farsça eserler yazdığı da bilinen Nehrevâlî, Lutfi Paşa’nın el-Fıkhü’l-ekber Şerhi’ni Arapça’ya ve ardından Farsça’ya tercüme etmiştir.
BİBLİYOGRAFYA
Nehrevâlî, Ġazavâtü’l-Cerâkise ve’l-Etrâk fî cenûbi’l-Cezîre: el-Berḳu’l-Yemânî fi’l-fetḥi’l-ʿOs̱mânî (nşr. Hamed el-Câsir), Riyad 1387/1967, tür.yer., ayrıca bk. neşredenin girişi, s. 11-59.
a.mlf., el-İʿlâm bi-aʿlâmi Beytillâhi’l-ḥarâm (nşr. F. Wüstenfeld), Göttingen 1274/1857, s. 6, 458, ayrıca bk. tür.yer.
Atâî, Zeyl-i Şekāik, s. 268-269.
Gazzî, el-Kevâkibü’s-sâʾire, III, 44-48.
Keşfü’ẓ-ẓunûn, I, 126, 239-240, 576; II, 1098, 1298, 1513, 1832.
Hafâcî, Reyḥânetü’l-elibbâ, I, 407-416.
İbnü’l-İmâd, Şeẕerât, VIII, 420-421.
Şevkânî, el-Bedrü’ṭ-ṭâliʿ, II, 57-58.
Brockelmann, GAL, II, 500-501; Suppl., II, 514-515.
a.mlf., “Nehrevâlî”, İA, IX, 190-191.
Abdülhay el-Hasenî, Nüzhetü’l-ḫavâṭır, IV, 285-290.
Eymen Fuâd Seyyid, Meṣâdiru târîḫi’l-Yemen fi’l-ʿaṣri’l-İslâmî, Kahire 1974, s. 213-215.
Abdülhay el-Kettânî, Fihrisü’l-fehâris, II, 944-961.
Babinger (Üçok), s. 99-101.
C. Zeydân, Âdâb, III, 324-325.
M. Habîb el-Hîle, et-Târîḫ ve’l-müʾerriḫûn bi-Mekke, Mekke 1994, s. 242-253.
Hulûsi Yavuz, Yemen’de Osmanlı İdâresi ve Rumûzî Târihi, Ankara 2003, I, s. XIX-XXII, XXXIX-XLII.
J. R. Blackburn, “al-Nahrawālī”, EI2 (İng.), VII, 911-912.