https://islamansiklopedisi.org.tr/nevfel-b-haris
Bedir Gazvesi’nde istemediği halde müşriklerin safında yer aldı ve bu savaşta kendisi gibi esir düşen amcası Abbas’ın, diğer akrabalarıyla birlikte onun da fidyesini ödemesi üzerine Mekke’ye döndü ve bir müddet sonra müslüman oldu. Resûl-i Ekrem’in Nevfel’e fidye ödeyip kurtulmasını teklif ettiği, onun verecek bir şeyi olmadığını belirtmesi üzerine Resûlullah’ın ona Cidde’de bulunan mızraklarını vermesini teklif ettiği, bunun üzerine büyük bir şaşkınlığa düşen Nevfel’in Allah’tan başka kimsenin bilmediği bu durumu ancak bir peygamberin bileceğini söyleyerek 1000 mızrak karşılığında hürriyetine kavuştuğu ve ardından İslâm’ı benimsediği de rivayet edilmiştir. Hâşimoğulları’ndan İslâmiyet’i seçenlerin en yaşlısı olduğu bildirilen Nevfel, Hendek Gazvesi’ne çıkılacağı sırada o ana kadar gizlediği dinini ilân ederek hicret etti. Medine’ye ulaşınca Resûl-i Ekrem onu amcası Abbas’la kardeş ilân etti ve Mescid-i Nebevî’nin yanındaki bir evi böldürerek onlara tahsis etti; ayrıca kendisine ait olup deve ağılı olarak kullandığı bir binayı da Nevfel’e bağışladı.
Hz. Peygamber’le birlikte Mekke’nin fethinde bulunan Nevfel, Huneyn ve Tâif gazvelerine katıldı; Huneyn’de bir ara müslümanlar bozguna uğrayıp kaçıştıkları sırada Resûlullah’ın yanında kalan az sayıdaki askerlerden biri de Nevfel’di. Ayrıca silâh ticareti yaptığından bu muharebede kullanılmak üzere 3000 mızrak bağışladı (Hâkim, III, 246). Onun tüccar kimliğiyle çelişir görünmekle birlikte evlenme konusunda yardım istemesi üzerine Hz. Peygamber’in onu bir hanımla evlendirdiği, ancak ihtiyaçlarını giderecek bir şeyleri olmadığı için kendi zırhını bir yahudiye rehin göndererek ondan 30 sâ‘ arpa alıp yeni evlilere verdiği, bu arpanın ununun altı ay boyunca hiç eksilmediği, bu durumun Hz. Peygamber’e bildirilmesi üzerine onun, “Eğer bıkmasaydınız unu ömür boyunca yiyebilirdiniz” cevabını verdiği yolunda bir rivayete kaynaklarda yer verilmiştir (a.g.e., a.y.). Nevfel Medine’de vefat etti. Cenaze namazını Halife Ömer kıldırdı ve Bakī‘ Mezarlığı’na defnedildi. Oğulları Hâris, Mugīre ve Abdullah da sahâbî olup son ikisi Medine’de kadılık yapmıştır.
BİBLİYOGRAFYA
İbn Sa‘d, eṭ-Ṭabaḳāt, IV, 44-47.
Hâkim, el-Müstedrek, III, 245-247.
İbn Abdülber, el-İstîʿâb (Bicâvî), IV, 1512-1513.
İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-ġābe, V, 369-370.
İbn Seyyidünnâs, Mineḥu’l-midaḥ (nşr. İffet Visâl Hamza), Dımaşk 1407/1987, s. 320-322.
Zehebî, Aʿlâmü’n-nübelâʾ, I, 199.
a.mlf., Târîḫu’l-İslâm: ʿAhdü’l-Ḫulefâʾi’r-râşidîn, s. 155-156.
İbn Hacer, el-İṣâbe, III, 577.
Nûreddin el-Halebî, İnsânü’l-ʿuyûn, Beyrut, ts. (Dârü’l-ma‘rife), III, 63.
Şevkī Ebû Halîl, Ḥuneyn ve’ṭ-Ṭâʾif, Dımaşk 1406/1986, s. 20.
Köksal, İslâm Tarihi (Medine), II, 180, 193-194; VIII, 404.
Wensinck, el-Muʿcem, VIII, 277.
Muhammed Hamîdullah, “Huneyn Gazvesi”, DİA, XVIII, 376.