https://islamansiklopedisi.org.tr/otuz-imeni-abdurrahim
Abdürrahîm b. Osman b. Sermekî b. Kırım el-Bulgarî, Tataristan’ın Bügülme ilçesi yakınlarındaki Otuz-İmen (bugün Çirmişen’e bağlı Yânâ Kadı) köyünde dünyaya geldi. Daha doğmadan babası, iki üç yaşlarında iken annesi vefat etti. Annesinin köyü Otuz-İmen’e nisbetle tanındı. Ona Otuz-İmeni nisbesini kendisi hakkında ilk bilgilerin kaynağı olan Kayyûm Nâsırî ve Şehâbeddin el-Mercânî takmıştır. İlk öğrenimini Otuz-İmen köyünde Vildan Molla Medresesi’nde gördü. Çevre köylerdeki bazı medreselerde de okuduktan sonra İdil-Ural bölgesinin en meşhur ilim merkezlerinden olan Orenburg’a bağlı Kargalı kasabasına giderek Velîd b. Muhammed el-Emîn Medresesi’ne girdi. Buradaki eğitimini tamamlayınca bir müddet aynı bölgede Siterlibaş Medresesi’nde ders verdi. Ardından bilgisini arttırmak için 1788’de ailesiyle birlikte Türkistan’a gitti ve başta Buhara, Semerkant olmak üzere bazı şehirlerde bulundu. 1796 yılında Afganistan’a geçerek Herat ve Kâbil gibi şehirlerde ilmî çalışmalarını sürdürdü. Buhara’da Attârîn Mescidi’nde bir süre imamlık yaptı. Bir rivayete göre Buhara’da iken Feyzhan isimli bir şeyhe bağlandı (Rızâeddin b. Fahreddin, I/6 [1904], s. 301). 1798’de hanımını kaybeden Abdürrahim çocukları ile birlikte önce Otuz-İmen köyüne gitti, ancak baba tarafı bu köyden olmadığı için köy halkı ona yer vermedi. Bunun üzerine uzaktan akrabalarının yaşadığı yakındaki Karaçeşme’ye geçti. Burada bir yıl kaldıktan sonra Çistay’ın (İsley) ve Leninogorsk’un Ebi köylerine gitti. Ebi’deki medresede üç yıl hocalık yaptı. Ardından Kuakbaş köyünde bir medrese kurup öğrenci yetiştirmeye başladı. Daha sonra babasının köyü Timeş’te bir süre kaldı. Nihayet Başkırdistan’ın Siterlitamak iline bağlı Mereç köyüne göç ederek ömrünün sonuna kadar burada yaşayan Abdürrahim Otuz-İmeni 4 Mayıs 1835 tarihinde vefat etti (ölüm tarihi 1997 yılına kadar 1834 olarak gösterilmişse de 1835’te öldüğü Başkırdistan Merkez Arşivi’nde saklanmakta olan belgelerden [Fond 138, tasvirleme 2, dosya 657, s. 2] anlaşılmaktadır).
Arapça ve Farsça bilen Abdürrahim Otuz-İmeni daha çok manzum eserler yazmıştır. Tatar edebiyatı ve düşüncesi tarihinde önemli bir yere sahip olduğu kabul edilir. Tasavvufî mahiyette olan eserlerinde dönemin toplumsal aksaklıklarını, halk arasındaki bid‘at ve hurafeleri, âlimlerin, yöneticilerin ve din görevlilerinin cahilliklerini konu edinmiş, bu tür problemleri çözebilmek için fıkıh ve tefsiri tam anlamıyla bilmek gerektiğini savunmuştur. Ferîdüddin Attâr, Sa‘dî-i Şîrâzî, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî ve İmam Gazzâlî’yi okumuş, bunların bazı eserlerini istinsah ve şerhetmiştir. Abdürrahim’in üzerinde en çok durduğu konulardan biri ilimdir. O ilmi hayatın esası olarak görür ve her şeyden üstün tutar. İlim hem edep, hayâ, iyilik gibi ahlâkî vasıfların hem dünyadaki ihtiyaçları karşılamanın yegâne yolu, dünyevî ve uhrevî saadete ulaşmanın en önemli vasıtasıdır.
Medreselerde hayattan kopuk bilgilerin öğretilmesine karşı çıkan Abdürrahim Otuz-İmeni bu çerçevede değerlendirdiği felsefe ve mantık öğretimini reddeder, faydalı ilimler arasında fıkha özel bir yer verir. Hayatın rahat, huzurlu ve âdil bir şekilde yaşanması fıkhın iyi bilinmesine bağlı olduğu halde döneminde fıkha gereken önemin verilmemesinden yakınır. Ona göre âlim “kâmil akıl sahibi olan kimse” demektir. İlim sahibi kişi bilmediğini bilir ve ilmini ahlâkına yansıtır. Kendi menfaatinden ziyade halkı aydınlatmaya çalışır. Otuz-İmeni’nin hayatı göz önünde tutulduğunda onun yaşantısının fikirleriyle uyuştuğu görülür. Abdürrahim din görevlilerinin nikâh, cenaze vb. hizmetler karşılığında para almalarını İslâm’a aykırı bulmuş, toplumdaki aksaklıkları ve bid‘atları sık sık gündeme getirerek dini çok iyi bilmeden ve taklitten kaçınmadan bunlardan kurtulmanın mümkün olmadığını belirtmiştir. Rusya müslümanlarının kız çocuklarını okutmaları gerektiğini savunmuş, hatta Rusça öğrenmeyi “kırk birinci farz” olarak görmüş, bu görüşleriyle kendisinden sonra gelen Cedîdciler’e öncülük etmiştir.
Eserleri. Abdürrahim Otuz-İmeni otuz biri manzum, on dördü mensur, üçü manzum-mensur karışık, ikisi Arapça-Farsça sözlük, biri takvim çalışması olmak üzere elli kadar eser kaleme almıştır. Ayrıca ona atfedilen veya ona ait olduğu bilinip halen bulunamayan eserler vardır. Çoğu Türkçe, bir kısmı Arapça ve Farsça olan eserlerinin tamamına yakını Kazan Devlet Üniversitesi Lobaçevski Fenni Kütüphanesi Şark Yazmaları Bölümü ile Rusya Fenler Akademisi Kazan Şubesi Alimcan İbrahimov Dil-Edebiyat Enstitüsü Arşivi’ndedir. Ayrıca bazı eserleri Süleymaniye Kütüphanesi’nde bulunmaktadır. Bazı manzum eserleri şunlardır:
1. Cenâhu’l-felâh fî zemmi mübâh. Aç gözlülüğe ve nefsânî isteklerin kontrol edilmesine dair Türkçe bir risâledir.
2. Dürretü’l-fâhire Yaki Âhiretnâme. İmam Gazzâlî’nin ed-Dürretü’l-fâḫire fî keşfi ʿulûmi’l-âḫire adlı kitabından faydalanılarak kaleme alınmıştır.
3. Tuhfetü’l-gurebâ ve Letâifü’l-ezâ. Bir mukaddime, bir hikâye, dört bölüm (makale) ve bir hâtimeden ibaret olan eserde Buhara medreselerindeki yanlış uygulamalardan bahsedilmektedir.
4. Gurbetnâme. Bir mukaddime, beş fasıl ve bir hâtimeden oluşan 200 mısralık bir risâledir.
5. Avârifü’z-zamân. Bir mukaddime, altı bölüm ve bir hâtimeden oluşan eser cahil sofuları tenkit etmek üzere kaleme alınmıştır.
6. Tenzîhü’l-efkâr fî nesâyihi’l-ahyâr. 586 mısralık risâlenin 186 mısraı Farsça, diğerleri Türkçe’dir.
7. Risâle fî mühimmeti’z-zamân (Kazan 1840, 1889).
8. Neşrü’t-tekrîb. 1840’ta Kazan’da Risâle-i Mühimme ile birlikte yayımlanmıştır.
9. Ebyât-ı Türkî Der Zemmi Dünyâ.
10. Bahs-i Nihân bi-Cevân.
11. Selam Sinden Kitirdi Bir Filan.
12. Bu Bir Nüsha-i Latifdür.
13. Beyt Der Ẕemm-i Ṣûfiyân me-Zamâne (Farsça).
Bazı mensur eserleri de şunlardır: 1. Seyfü’ṣ-ṣarîm. Giriş kısmı Farsça, diğer bölümleri Arapça olan risâle tasavvufî ve ahlâkî konuları ihtiva eder.
2. Risâle-i Debbâġāt. Fıkıhla ilgili küçük bir risâledir.
3. Risâle-i Şafaḳıye. Güneşin batmadığı yerlerde yatsı namazının kılınıp kılınmayacağı hakkında bir risâledir.
4. Risâle-i İḥtiyâṭ. Dinî emirler konusunda küçük bir eser olup tek nüshası Kazan Devlet Üniversitesi El Yazmaları Bölümü’ndedir.
5. Risâle fî ẕemmi şürbi şây.
6. İnḳāẕü’l-hâlikîn. Yarı felsefî karakterde bir risâledir.
7. Tuḥfetü’l-aḥbâb (Kazan 1900). Tecvide dair on altı sayfa hacminde bir risâledir.
8. Cevâhirü’l-beyân. Fıkıhla ilgili bir eserdir (bu yedi eser Arapça kaleme alınmıştır).
9. Şerḥu S̱ebâti’l-ʿâcizîn. Sûfî Allahyâr’ın Türkçe kitabının Arapça şerhidir.
10. Şerḥu Murâdi’l-ʿârifîn. Allahyâr’ın Farsça eserine yazılmış Arapça bir şerhtir.
11. Muḫtaṣaru Leṭâʾifi’l-luġāt li’l-Mes̱nevî. Mes̱nevî’nin anlaşılmayan kelimeleri için hazırlanmış Farsça-Arapça sözlük ve açıklamalardan oluşur.
12. Risâle-i Mühimme (Türkçe, Kazan 1840).
13. Tercüme-i Dürretü’l-fâhire. Gazzâlî’nin eserinin Türkçe tercümesidir.
BİBLİYOGRAFYA
Abdürrahim Otuz-İmeni, Avârifü’z-zamân, Kazan Devlet Üniversitesi Lobaçevski Fenni Ktp., Şark Yazmaları, nr. T 182, vr. 158b-171a.
a.mlf., Tenzîhü’l-efkâr, Kazan Devlet Üniversitesi Lobaçevski Fenni Ktp., Şark Yazmaları, nr. T 182, vr. 145b-151b.
Mercânî, Vefiyyetü’l-eslâf ve taḥiyyetü’l-aḫlâf, Kazan Devlet Üniversitesi Lobaçevski Fenni Ktp., Şark Yazmaları, nr. 614, VI, vr. 181a-183b.
a.mlf., Müstefâdü’l-ahbâr fî ahvâli Kazân ve Bulgār, Kazan 1900, II, 239-241.
Rızâeddin b. Fahreddin, Asar, Orenburg 1904, I/6, s. 300-316.
Ali Rahim – A. Aziz, Tatar Edebiyatı Tarihi, Kazan 1923, I/3, s. 145-150.
Abdurrahman Sadi, Tatar Edebiyatı Tarihi, Kazan 1926, s. 20.
Muhammet Gaynullin, XIX. Yüzyıl Tatar Edebiyatı Tarihi, Kazan 1957, s. 7.
Tatar Edebiyatı Tarihi, Kazan 1984, I, 428-442.
Enver Şeripov – Mir Kasım Usmanov, Gabderrahim Utız İmeni el-Bulgārî, Kazan 1986.
Gaysa Hüseyinov, “Utız İmeni-Gabdurrahim Usman”, Vatandaş, sy. 12, Ufa 1997, s. 69-77.
a.mlf., “Gabdrahim Usman”, Başkortostan Kratkaya Entsiklopediya, Ufa 1996, s. 218.