SA‘D b. HAYSEME - TDV İslâm Ansiklopedisi

SA‘D b. HAYSEME

سعد بن خيثمة
SA‘D b. HAYSEME
Müellif: MEHMET EFENDİOĞLU
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 2008
Son Güncelleme Tarihi: 26.02.2024
Erişim Tarihi: 25.04.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/sad-b-hayseme
MEHMET EFENDİOĞLU, "SA‘D b. HAYSEME", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/sad-b-hayseme (25.04.2024).
Kopyalama metni

Medine’nin iki büyük kabilesinden biri olan Evs’in Amr b. Avf oğulları boyundandır. Kubâ köyünde doğdu. Doğum tarihi bilinmemektedir. Sahâbe arasında Sa‘d el-Hayr lakabıyla meşhur oldu. Bazı rivayetlerde ve kaynaklarda Sa‘d b. Hayseme ile yine Medineli Hazrec kabilesinden olan ve Tebük Gazvesi’ne geç katılmasıyla tanınan Ebû Hayseme Mâlik b. Kays b. Hayseme el-Ensârî künye ve nisbe benzerliği sebebiyle birbiriyle karıştırılmıştır.

Sa‘d b. Hayseme, Birinci Akabe Biatı’ndan (621) sonra Hz. Peygamber tarafından Medine’ye muallim olarak gönderilen Mus‘ab b. Umeyr vasıtasıyla müslüman oldu. Bir yıl sonra (622) hac mevsiminde Hz. Peygamber’i Medine’ye davet etmek için Mekke’ye giden ikisi kadın yetmiş beş Medineli arasında o da vardı. Mekke’deki müslümanların Medine’ye hicretine kapı açan ve İkinci Akabe Biatı adı verilen bu buluşmada mensup olduğu Amr b. Avf oğullarını temsil eden Sa‘d, Allah resulü ile Medineliler arasındaki irtibatı sağlamak üzere seçilen on iki delegeden (nakib) biriydi (bk. AKABE BÎATLARI).

Hz. Peygamber ve müslümanların hicret sırasında Medine’den önce ilk konakladıkları yerlerden biri Kubâ köyü ve burada bulunan Sa‘d b. Hayseme’nin eviydi. Özellikle bekâr muhacirler geniş ve misafir ağırlamaya elverişli olan bu evde kalmış, hatta ev bundan dolayı sahâbe arasında “Beytü’l-uzzâb” (bekârlar evi) olarak anılmıştır. Bazı rivayetlerde Hz. Peygamber’in, Sa‘d’ın evinin hemen yanı başında bulunan Külsûm b. Hidm’in evinde kaldığı, ancak ashap ile görüşmek, sohbet etmek ve dertlerini dinlemek için daha geniş olan Sa‘d’ın evine geldiği belirtilmektedir. Bu sırada Allah resulünün inşa ettirdiği Kubâ Mescidi de Sa‘d b. Hayseme’nin evinin önündeki arsa üzerindedir (bk. HİCRET; KUBÂ). Medine’ye intikal edildikten sonra hicretin ilk aylarında muhacirlerle ensar arasında yapılan kardeşlik anlaşmasında (bk. MUÂHÂT) Hz. Peygamber kendi halasının oğlu ve sütkardeşi Ebû Seleme el-Mahzûmî ile Sa‘d b. Hayseme’yi kardeş ilân etmiştir.

Sa‘d b. Hayseme, hicretin 2. yılında (624) gerçekleşen Bedir Gazvesi’nde şehid düştü. Bu savaşa hem Sa‘d hem de babası Hayseme katılmak istemiş, ancak Allah resulü ikisinden birinin ev halkı ile ilgilenmesi gerektiğini söyleyerek buna izin vermemişti. Bunun üzerine her ikisi de savaşa katılmaya çok istekli olan baba ve oğul arasında kura çekilmesine karar verilmiş ve kura Sa‘d’a çıkmıştı. Şehâdet özlemi çeken babası Hayseme de bir yıl sonraki (3/625) Uhud Gazvesi’nde şehid düştü. Sa‘d b. Hayseme, Evs kabilesinden Cemîle (Habîbe) bint Ebû Âmir ile evlenmiş, bu evlilikten Abdullah adında bir oğlu olmuş ve bu oğlundan devam eden nesli 200 (815) yılına kadar sürmüştür. Çok erken bir dönemde vefat ettiği için kaynaklarda Hz. Peygamber’den rivayet ettiği herhangi bir hadis yer almamıştır.

Hz. Peygamber ve ashabının Kubâ’da misafir oldukları Sa‘d b. Hayseme ve Külsûm b. Hidm’in evleri üzerine, onların hâtıralarını yaşatmak için sonradan kubbe yapılmış, Kubâ Mescidi’ne gelen ziyaretçilerin buraları da görmesine imkân hazırlanmış, bu kubbeli evlerin fotoğrafları günümüze ulaşmıştır. Ancak daha sonra binalar yıkılıp yerine okul yapılmış, günümüzde ise bu mekân park olarak düzenlenmiştir. Kubâ’da bulunan ve Hz. Peygamber ile ashabın burada bulundukları günlerde suyunu içtikleri Gars Kuyusu da Sa‘d b. Hayseme’ye aittir. Bazı rivayetlerde Hz. Peygamber’in, vefat ettikten sonra cenazesinin Gars Kuyusu’ndan getirilecek su ile yıkanması için vasiyette bulunduğu ve bu vasiyetinin yerine getirildiği belirtilmektedir. Gars Kuyusu günümüzde varlığını korumaktadır.


BİBLİYOGRAFYA

, s. 289.

, II, 444, 456, 478, 493, 690, 707.

İbn Sa‘d, eṭ-Ṭabaḳātü’l-kebîr (nşr. Ali M. Ömer), Kahire 1421/2001, III, 446-447.

, I, 194, 240, 252, 253, 263, 271, 296, 537, 570.

Taberânî, el-Muʿcemü’l-kebîr (nşr. Hamdî Abdülmecîd es-Selefî), Beyrut, ts. (Dâru ihyâi’t-türâsi’l-Arabî), VI, 29-31.

, II, 588-589.

İzzeddin İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-ġābe (nşr. Ali M. Muavvaz – Âdil Ahmed Abdülmevcûd), Beyrut 1415/1994, II, 429-430.

Ebü’l-Fidâ İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-nihâye (nşr. Ahmed Ebû Mülhim v.dğr.), Beyrut 1409/1989, III, 158-159, 172, 195, 319.

, III, 55-57; VIII, 149.

Abdülkuddûs el-Ensârî, Âs̱ârü’l-Medîneti’l-münevvere, Medine 1393/1973, s. 25-27, 246-247.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2023 yılında Ankara’da basılan 35. cildinde, 374 numaralı sayfada yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız. Bu madde en son 26.02.2024 tarihinde güncellenmiştir.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER