https://islamansiklopedisi.org.tr/saruca-pasa
Hayatı hakkında kaynaklarda yeterli bilgi yoktur. Bazı kaynaklarda kendisinden sonra yaşayan ve İstanbul’un fethi sırasında vezir olarak görev yapan diğer Saruca Paşa ile karıştırılmıştır. 28 Muharrem 818 (9 Nisan 1415) tarihli vakfiyede Sârimüddin lakabıyla zikredilmekte olup (VGMA, Vakfiye Defteri, nr. 776, s. 269, sıra nr. 206), I. Murad ve I. Bayezid devirlerinde görev yapmıştır. Saruca Paşa’nın, I. Murad’ın ilk saltanat yıllarında yaya ordusunun başında Meriç vadisini izleyen yol üzerinde faaliyet gösteren ünlü bir uç beyi olduğu anlaşılmaktadır. İlk Rumeli fetihlerinde önemli rol oynamış olmalıdır. Ona bağlı askerlerin XV. yüzyılın ilk yarısında “ulu beğ nökerleri” olarak Rumeli’nin birçok yerinde timar tasarruf ettikleri tesbit edilmektedir (Hicrî 835 Tarihli Sûret-i Defter-i Sancak-i Arvanid, s. XVI). Nitekim 1371’de Çirmen bölgesi fethedildikten sonra bu sancağın kurucusu ve ilk sancak beyi Saruca Paşa olmuştur. Çirmen sancağı defterlerinden anlaşıldığına göre Saruca Paşa, Meriç vadisinde yer alan yaya toprakları üzerinde tevcih yapma yetkisine sahip bir sancak beyi sıfatıyla teşkilâtın yerleşmesini ve sancağın iskânını sağlamıştır.
Neşrî, 788’de (1386) I. Murad’ın Karamanoğlu Ali Bey’le yaptığı savaşa Saruca Paşa’nın, Çirmen yayalarının başında Rumeli yaya başısı olarak sağ cenahta Şehzade Yâkub Çelebi ile birlikte katıldığını kaydeder. Ayrıca onun Rumeli’de Makedonya ve Arnavutluk taraflarında Türk yayalarının başında uç beyi sıfatıyla faaliyetini sürdürmekte olduğu da belirtilir. Vezîriâzam Çandarlı Ali Paşa’nın 790’da (1388) Bulgaristan’ın Tuna tarafındaki Susmanoz ili denilen Şehirköy’de yaptığı savaşa Saruca Paşa’nın Rumeli yaya başısı “ulu beğ subaşı” olarak katıldığı bilinmektedir. Neşrî, Kosova savaşına (791/1389) emrinde Aydın ve Saruhan askeri olduğu halde sol tarafta katıldığını yazar (Cihannümâ, I, 227, 228, 243, 263, 277, 291, 301). Hoca Sâdeddin Efendi’ye göre ise sağ kanatta olan Şehzade Yıldırım Bayezid’in emrindedir (Tâcü’t-tevârîh, I, 120). Kosova savaşı fetihnâmesinde Anadolu beylerbeyi sıfatıyla emrinde Karaman askerleri de bulunduğu halde savaşta yer aldığına temas edilir (Feridun Bey, I, 113-115). Bunun dışında Âli Mustafa Efendi onun I. Murad döneminde çeşitli beyliklerde bulunduğunu ve Anadolu’da idarecilik yaptığını belirterek Gelibolu’daki sahil sarayından boğazdan bir Frenk gemisinin geçtiğini gören I. Murad’ın emriyle gemiyi durdurduğunu, içinde bulunan Bizans imparatorunun kızını ele geçirdiğini kaydeder. Bu kız Şehzade Bayezid’e nişanlanmış, ayrıca gemideki bütün malları Saruca Paşa’ya verilmiştir (Künhü’l-ahbâr, V, 74-75).
Saruca Paşa, Yıldırım Bayezid döneminde de faaliyetlerini sürdürmüştür. Nitekim Yıldırım Bayezid’in Antalya’yı Osmanlı topraklarına kattığı Hamîd-ili fetihleri sırasında Çanakkale Boğazı tahkimatıyla uğraştı. Padişah Çanakkale Boğazı’na verdiği askerî ve ticarî önem sebebiyle 792’de (1390) âdeta bir Boğaz muhafızlığı kurarak Saruca Paşa’yı bu göreve getirdi. Muhafızlığın merkezi olmak üzere Gelibolu’nun bir tepe üstünde olan iç kalesini takviye ettirdi, dış kaleyi yıktırdı ve sunî limanı temizleterek liman ağzında iki kule inşa ettirdi. Bu liman gerektiğinde üç katlı bir zincirle kapatılabiliyordu. Çanakkale’nin tahkiminde büyük bir gayret gösteren Saruca Paşa teşkil ettiği donanma ile Çanakkale Boğazı’nda Osmanlı hâkimiyetini kuvvetle tesis etti. Daha sonra altmış gemiyle Ege denizine açılarak Sakız ve Eğriboz adaları ile Yunanistan sahillerini yağmaladı. Bunun üzerine Venedikliler adalardaki garnizonları ve istihkamları takviyeye başladılar. Bizans’a yardım için harekete geçen Fransa öncülüğündeki müttefik Haçlı donanması 1399’da Çanakkale Boğazı’ndan içeri girdiğinde Gelibolu’da üslenen Saruca Paşa kumandasındaki on sekiz gemilik Türk donanmasıyla karşılaştı ve ilk çatışmada Bozcaada’ya geri çekilmek zorunda kaldı. Sonunda Venedik kadırgalarının da gelmesiyle daha fazla güçlenen müttefikler Boğaz’ı geçmeyi başararak İstanbul’a ulaşabildi (Turan, s. 229-230).
Saruca Paşa, Ankara Savaşı’nda da (1402) Osmanlı ordusunun önde gelen kumandanları arasında yer aldı. Muhtemelen bundan sonra Rumeli topraklarına döndü ve kardeşler mücadelesi sırasında Yorga’ya göre 1410’da Yanbolu’da Mûsâ Çelebi’ye karşı yapılan savaşta yenildi (Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, I, 311). Ardından emekli olarak Çirmen’e çekilen Saruca Paşa burada ölmüş olmalıdır. 28 Muharrem 818 (9 Nisan 1415) tarihli vakfiyede Saruca Paşa’dan “merhum” diye bahsedilmesi bu tarihten biraz önce vefat ettiğini gösterir. Saruca Paşa’nın 818 (1415) tarihli Umur Bey vakfiyesine göre Umur Bey adlı bir oğlu, Umur Bey’in de Ali Bey isminde görev sahibi bir oğlu bulunuyordu. Fâtih Sultan Mehmed devrine ait kayıtlarda Saruca Paşa ile oğlu Umur Bey’in vakıfları birlikte gösterilmiştir. Bu vakıflarda Saruca Paşa’nın vakfı bir hamam, otuz iki dükkân, on bir seki (sergi), bir kervansaray olarak görülmektedir. Saruca Paşa, Çirmen’de bugün mevcut olmayan kubbeli bir cami inşa ettirmişti, mezarı bu caminin hazîresindedir. Hasköy’de cami, imaret, hamam, kervansaray ve bir zâviyesi bulunmaktadır. Yeni Zağra’da da ahşap bir cami yaptırmıştır (Ayverdi, s. 373-374, 497, 575).
BİBLİYOGRAFYA
Hicrî 835 Tarihli Sûret-i Defter-i Sancak-i Arvanid (nşr. Halil İnalcık), Ankara 1987, neşredenin girişi, s. XVI.
Neşrî, Cihannümâ (Unat), I, 227, 228, 243, 263, 277, 291, 301.
Feridun Bey, Münşeât, I, 113-115.
Âlî Mustafa Efendi, Künhü’l-ahbâr, İstanbul 1277, V, 74-75.
Hoca Sâdeddin, Tâcü’t-tevârîh, I, 106, 120.
Gökbilgin, Edirne ve Paşa Livâsı, s. 13-14, 74, 78, 235-244, 261-265.
Ayverdi, Osmanlı Mi‘mârîsi II, s. 373-374, 497, 575.
Şerafettin Turan, Türkiye-İtalya İlişkileri I, İstanbul 1990, s. 229-230.
N. Jorga, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi (trc. Nilüfer Epçeli), İstanbul 2005, I, 311.
Sıddık Çalık, Çirmen Sancağı Örneğinde Balkanlar’da Osmanlı Düzeni (15.-16. Yüzyıllar), Ankara 2005, s. 21, 25, 86.
Mükrimin Halil Yinanç, “Bayezid I”, İA, II, 370.