https://islamansiklopedisi.org.tr/semhudi
844 (1440) yılında Yukarı Mısır’da Nil’in batısında yer alan Semhûd şehrinde doğdu. Soyu Hz. Hasan’a ulaştığı için şerif, seyyid unvanlarıyla tanınır. Küçük yaşta Kur’ân-ı Kerîm’i ezberledi, kadı olan babasından hadis, fıkıh ve Arapça dersleri aldı. Eğitimini tamamlamak için 858’de (1454) babasıyla birlikte Kahire’ye gitti. Burada Muhammed b. Abdülmün‘im el-Cevcerî, Sâlih b. Ömer el-Bulkīnî, Yahyâ b. Muhammed el-Münâvî başta olmak üzere çeşitli hocalardan hadis, tefsir, fıkıh, ferâiz, mantık, Arap dili ve edebiyatı, kelâm ve usul dersleri okudu. Hocası Münâvî vasıtasıyla tasavvuf yoluna girdi. Genç yaşta ders okutmaya, fetva vermeye başlayan Semhûdî’yi Münâvî kendisine yardımcı olarak seçti. Semhûdî, İbn Tolun Camii’nde hadis, Sâlihiyye Medresesi’nde fıkıh dersleri okuttu ve Münâvî ile birlikte mahkemelerde hazır bulundu. Kendisine teklif edilen Semhûd kadılığı ve Saîd bölgesindeki nâibleri denetleme görevini kabul etmedi (Sehâvî, III, 228).
870’te (1466) hacca gitmek için Kahire’den ayrıldı. Fakat hac mevsimine yetişemediğinden bir yıl Mekke’de kaldıktan sonra bu görevini tamamladı. 873’te (1468-69) Medine’ye giderek önce Mescid-i Nebevî’nin yanında bir hücrede, ardından kiraladığı Bâbürrahme’nin yakınındaki Temîm ed-Dârî’den intikal ettiği söylenen bir evde kaldı. Bu yıllarda Mekke ve Medine’deki âlimlerle ilmî sohbetlerde bulundu, hac ve umre için buraya gelen âlimlerden ders aldı, kendisi de ders verdi. Medine’de Ahmed b. İsmâil el-İbşîtî’nin derslerine devam ederek ders okutma izni aldı. Medine ve Mescid-i Nebevî hakkındaki yazılı ve sözlü rivayetleri toplamaya başladı.
Semhûdî, 1 Ramazan 654’teki (22 Eylül 1256) yangında ciddi hasar gören Mescid-i Nebevî’de başlatılan imar faaliyetlerinin Hülâgû’nun Bağdat’ı işgali yüzünden arzu edilen biçimde tamamlanamamasından duyduğu rahatsızlığın tesiriyle Mescid-i Nebevî’nin aslına uygun biçimde yeniden inşa edilmesini tavsiye eden bir risâle kaleme aldı. Bu risâle, Semhûdî’nin diğer kitapları ve kütüphanesiyle birlikte 13 Ramazan 886’daki (5 Kasım 1481) Mescid-i Nebevî yangınında yok oldu. Hac mevsiminin bitimine kadar Mekke’de kaldıktan sonra Mısır’a dönüp annesini ziyaret için Semhûd’a gitti. On gün sonra vefat eden annesinin defin işlerini tamamlayarak Kahire’ye döndü.
Memlük Sultanı el-Melikü’l-Eşref Kayıtbay 884’teki (1479-80) haccı sırasında Medine’ye geldiğinde mihmandarlığını yapan Semhûdî sultanla iyi ilişkiler kurdu. Sultan Kayıtbay onun talebiyle Medine halkına maddî destekte bulundu, vergilerini de kaldırdı. Semhûdî’ye 100 dinar özel tahsisat yanında çeşitli maddî desteklerde bulunan ve maaş bağlayan Memlük sultanı, Medine Kütüphanesi’ni kendi adını taşıyan medresede yeniden oluşturmasını istedi ve önemli miktarda kıymetli kitabı bu kütüphaneye bağışladı. Semhûdî bunun üzerine 887 (1482-83) yılının sonlarına doğru tekrar Medine’ye döndü. Memlük sultanının desteğiyle Medine’de bazı faaliyetlere öncülük etti, bazılarını da bizzat üstlendi. el-Melikü’l-Eşref’in Mescid-i Nebevî’nin yanındaki medresesinin eğitim ve öğretimine katkıda bulunan Semhûdî burada bir kütüphane kurdu, kütüphane vakfını denetleme görevini de aldı. Aynı şekilde el-Melikü’l-Eşref’in emriyle Zeyniyye Medresesi’nin yapımında denetleme görevi yaptı ve sultan adına bir ribât inşa ettirdi. Sultan eşleri ve ümerâ ile iyi ilişkiler kurarak onların Medine halkına maddî yardımlarda bulunmalarını sağladı. Necid, Bahreyn ve Katîf emirleriyle de iyi ilişkiler içindeydi. Medine’de yaşadığı süreç içinde başta fıkıh usulü olmak üzere çeşitli dersler okutan ve Şâfiî mezhebine göre fetva veren Semhûdî’nin Hanefî fakihi Şemseddin el-Hucendî, Mâlikî fakihi Menûfî gibi diğer mezheplere mensup öğrencileri de vardı. Haremeyn’de ve özellikle Medine’de yaşayıp ondan ders almayan kişi sayısı çok azdı (İbnü’l-İmâd, VIII, 51). Hac ve umre için Mekke’ye gittiği zaman Mekke Kadısı Burhâneddin İbn Zahîre gibi âlimlerle ve ilimle uğraşan Âl-i Fehd, Âl-i Mercânî aileleriyle münasebet kurdu. İzzeddin İbn Fehd ve Muhibbüddin İbn Fehd ondan ders ve icâzet aldı.
Semhûdî’nin ilmî konularda ve Mescid-i Nebevî’de yapılacak düzenlemeler hakkında Medine âlimleriyle zaman zaman fikir ayrılığına düştüğü oldu. Ravza-i Mutahhara’da kendisine ağır hakaretlerde bulunan Hatîb el-Vezîrî için burada tartışmanın âdâb ve erkânını gösteren Defʿu’t-taʿarruż ve’l-inkâr li-basṭı ravżati’l-muḫtâr adlı bir risâle telif etti. Togan Şeyh el-Ahmedî’nin bu risâleye bir reddiye yazması üzerine bir süre Mescid-i Nebevî’ye devam etmedi ve daha sonra Mekke’ye gitti (Vefâʾü’l-vefâ, neşredenin girişi, II, 19-20; Sehâvî, III, 233). Zaman zaman Mekke, Kahire ve Kudüs’e ziyaretlerde bulunan Semhûdî 18 Zilkade 911 (12 Nisan 1506) tarihinde Medine’de vefat etti ve Cennetü’l-bakī‘a defnedildi. Semhûdî’nin ilmî faaliyetlerin yanında ticaret yaptığı ölümünden sonra geride bıraktığı mirastan anlaşılmaktadır. Medine’de kendi adıyla anılan hurma bahçesi ve çiftlik başta olmak üzere önemli bir servet bırakan Semhûdî’den geriye kalan mallar Medine’ye yerleşen üç kardeşi ve bunların çocukları tarafından değerlendirilmiş, içlerinden bazı âlimlerin yetiştiği Âl-i Semhûdî şehrin önemli ailelerinden biri olmuştur (Abdurrahman b. Abdülkerîm el-Ensârî, s. 271-272).
Memlükler dönemindeki şehir tarihçiliği geleneğini sürdüren Semhûdî, çalışmalarını Medine ve Mescid-i Nebevî’nin tarihi ve kültürü üzerinde yoğunlaştırmıştır. Semhûdî tarih alanındaki çalışmalarında, Medine hakkında yazılan en eski eserlerden biri kabul edilen İbn Zebâle’nin kitabı başta olmak üzere şehrin tarihiyle ilgili günümüze ulaşmayan eserlerden iktibaslarda bulunmuş, çalışmalarını kendisinden önce yazılanları da kapsayacak biçimde planlamıştır. Sadece toplamak ve nakletmekle yetinmemiş, bilgileri eleştiri süzgecinden geçirdikten sonra kullanmış, yeni ve orijinal ilâveler yapmıştır. Onun tarih alanındaki çalışmaları, Medine’nin ve özellikle Mescid-i Nebevî’nin geçirmiş olduğu değişimin takip edilebileceği yegâne eserler olarak bugün de önemini korumaktadır. Semhûdî’nin eserleri ayrıca, hicretten sonra Hz. Peygamber’in Medine’deki faaliyetleri ve Medine toplumu hakkındaki orijinal bilgileri kayıt altına alması bakımından önemlidir. Müellif çalışmalarını Medine ve Mescid-i Nebevî ile sınırlandırmamış, şehrin yakın çevresi, Resûl-i Ekrem’in ziyaret ettiği mahaller ve Mescid-i Kubâ’nın tarihi hakkında da geniş bilgi vermiştir. Hadis alanındaki çalışmalarını ise özellikle mevzû hadisler üzerinde yoğunlaştırmıştır. Yaşadığı dönemde Şâfiî mezhebinde otorite kabul edilen Semhûdî’nin fıkıh ve fıkıh usulü alanlarında da çalışmaları vardır. Bunlar daha çok sosyal hayatla ilgili problemlerde yoğunlaşmıştır. Onun günümüze ulaşan az sayıda şiiri mevcuttur (meselâ bk. Vefâʾü’l-vefâ, V, 84-85). Semhûdî’nin eserleri kendisi henüz hayatta iken kullanılmaya başlanmış, vefatından sonra da en çok istifade edilen kaynaklar olmuştur. Eserlerine Medine ve Mescid-i Nebevî’nin tarihi yanında genel eğitim usulleri ve Ehl-i beyt kavramı konusunda sıkça başvurulmuştur. el-İşâʿa li-eşrâṭi’s-sâʿa adlı eserin müellifi olan Berzencî gibi bazı âlimler Semhûdî’nin eserlerinden faydalanmak için Medine’ye gelerek çalışmalarını burada sürdürmüştür.
Eserleri. 1. Vefâʾü’l-vefâ bi-aḫbâri dâri’l-Muṣṭafâ. Semhûdî, İktifâʾü’l-vefâʾ bi-aḫbâri dâri’l-Muṣṭafâ adlı eserinin diğer kitaplarıyla birlikte Mescid-i Nebevî yangınında yok olması üzerine eserde yer verdiği bilgi ve rivayetlerin önemli bir kısmını muhafaza ederek (a.g.e., I, 52) Vefâʾü’l-vefâ bi-aḫbâri dâri’l-Muṣṭafâ adıyla yeniden yazmıştır. Bir mukaddime ile sekiz bölümden oluşan eserin birinci bölümünde Medine’nin isimleri, ikinci bölümde Medine’nin fazileti ve Hz. Peygamber’in Medine’yle ilgili hadisleri, üçüncü bölümde Medine’nin ilk kuruluşu ve buraya yerleşen kavimler anlatılmaktadır. Dördüncü bölümde Mescid-i Nebevî ile birlikte hücre-i saâdet ve Ravza-i Mutahhara ele alınmış, hicretten sonra Mescid-i Nebevî’nin inşasına bağlı olarak Medine şehir planındaki değişim ortaya konulmuştur. Beşinci bölümde Resûl-i Ekrem’in namaz kıldığı ev ve mescidler, Mescid-i Nebevî dışındaki diğer mescidler, müellifin zamanından önce inşa edilip ortadan kalkan mescidler, Cennetü’l-bakī‘ ve buraya defnedilen meşhur şahsiyetlerin kabirleri, burada ve Medine’nin çeşitli yerlerindeki meşhed ve türbelerle Uhud Şehitliği’ni anlatır. Altıncı bölümde Medine’nin meşhur kuyuları, bunların etrafında oluşan kültür, Resûl-i Ekrem’e ait hurmalıklar, onun seferlerinde uğradığı mescidler ele alınır. Yedinci bölümde Medine’deki vadiler, dağlar, korular, meşhur bahçe ve çiftliklerle diğer önemli mekânlar alfabetik olarak sıralanır. Sekizinci bölümde Resûlullah’ın kabrini ziyaret etmenin önemi ve âdâbı, Hz. Peygamber’in sözleri ve ilk dönem uygulamalarından örneklerle anlatılır. Eserin tamamı Türkçe’ye çevrildiği gibi (TSMK, Revan Köşkü, nr. 1524) Türkçe yazılan Medine tarihlerine de esas olmuştur. Aşkî Mustafa Efendi, Ta’tîru ercâi’d-devleti’l-mecîdiyye bi-tayyibi ahbâri beledi hayri’l-beriyye adlı üç ciltlik eserinin ilk iki cildinin tamamına yakın kısmını Vefâʾü’l-vefâ’nın tercümesinden oluşturmuştur (Erünsal, sy. 6 [1991], s. 116-117). Eyüb Sabri Paşa da Mir’âtü Medîne adlı eserinin Semhûdî’nin zamanına kadar olan kısmında Vefâʾü’l-vefâ ile Ḫulâṣatü’l-Vefâ bi-aḫbâri dâri’l-Muṣṭafâ’yı esas almıştır. Birçok defa tıpkıbasımı yapılan Vefâʾü’l-vefâ (Medine 1326; Kahire 1326; Beyrut 1393/1973) Muhammed Muhyiddin Abdülhamîd tarafından yayımlanmıştır (Kahire 1373/1954; Beyrut 1374/1955, 1393/1973, 1401/1981, 1404/1984, 1417/1997). Ancak bu neşirde hatalar olduğu ileri sürülmüş (Hamed el-Câsir, s. 38), bu eleştirileri dikkate alan Kāsım es-Sâmerrâî eserin tenkitli neşrini gerçekleştirmiştir (Beyrut 1422/2001). Vefâʾü’l-vefâ’da yer alan İbn Zebâle rivayetleri Ferdinand Wüstenfeld tarafından bir araya getirilmiştir (Geschichte der Stadt Medina im Auszuge aus dem arabischen des Samhudi, Goettingen 1860).
2. Ḫulâṣatü’l-Vefâ bi-aḫbâri dâri’l-Muṣṭafâ. Vefâʾü’l-vefâ’nın müellif tarafından hazırlanan muhtasarıdır. Farsça’ya çevirileri bulunan eserin önce tıpkıbasımı yapılmış (Bulak 1205, 1285; Mekke 1316; Dımaşk 1393/1973), ardından Hamed el-Câsir (Medine 1392/1972) ve İbrâhim el-Fakīh (Cidde 1403/1983) tarafından neşredilmiştir.
3. el-Vefâʾ bimâ yecibü li-ḥażreti’l-Muṣṭafâ. Vefâʾü’l-vefâ’nın farklı bir nüshası olduğu kabul edilen eser ondan önce telif edilmiştir. Muhammed b. Ahmed el-Kastallânî’nin ʿUrvetü’t-tevs̱îḳ adlı kitabından önemli ölçüde faydalanılarak hazırlanan eserde Mescid-i Nebevî’nin geçirmiş olduğu yangınlar, tamirler, hücre-i saâdet ve Ravza-i Mutahhara’nın özellikleriyle ilgili Vefâʾü’l-vefâ’da yer almayan hususlar anlatılmakta ve Medine’nin sosyal durumu hakkında Semhûdî’nin diğer eserlerinde bulunmayan bilgiler verilmektedir. Leiden nüshasında adı Zirvetü’l-vefâʾ olan eseri Hamed el-Câsir yayımlamıştır (Resâʾil fî târîḫi’l-Medîne içinde, Riyad 1392/1972, s. 95-179).
4. Cevâhirü’l-ʿiḳdeyn fî fażli’ş-şerefeyn. İlmin ve âlimin faziletine dair olan eserin ilk bölümü, büyük ölçüde Bedreddin İbn Cemâa’nın Teẕkiretü’s-sâmiʿ ve’l-mütekellim fî edebi’l-ʿâlim ve’l-müteʿallim adlı eserine dayanmaktadır. İkinci bölümde Ehl-i beyt kavramının kapsamı ve nitelikleri, buna dahil olanların nesepleri ve faziletleri ele alınmıştır. Eser Mûsâ Binây el-Alîlî tarafından edisyon kritiği yapılarak yayımlanmıştır (Bağdat 1405/1984, 1407/1987).
5. el-Ġummâz ʿale’l-lümmâz fi’l-eḥâdîs̱i’l-müştehire (fi’l-mevżûʿâti’l-meşhûrât). Semhûdî bu eserinde Sehâvî’nin el-Maḳāṣıdü’l-ḥasene adlı çalışmasından büyük ölçüde yararlanmıştır. Kitabı Muhammed İshak İbrâhim es-Selefî (Riyad 1401/1981; Beyrut 1406/1986) ve Muhammed Abdülkādir Atâ (Beyrut 1406/1986) edisyon kritiğini yaparak neşretmiştir.
Semhûdî’nin günümüze ulaşan diğer kitap ve risâleleri de şunlardır: Dürerü’s-sümûṭ fîmâ li’l-vuḍûʾ mine’ş-şürûṭ (Bulak 1285); el-ʿİḳdü’l-ferîd fî aḥkâmi’t-taḳlîd (nşr. Ramazan Muhammed Abd Heytemî, Kahire 1401/1981); el-Mevâridü’l-heniyye fî mevlidi ḫayri’l-beriyye (İstanbul 1326); Ṭayyibü’l-kelâm bi-fevâʾidi’s-selâm (Beyazıt Devlet Ktp., Bayezid, nr. 5579; Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 4005, Hekimoğlu Ali Paşa, nr. 481; Manchester Ktp., nr. 3624); Şifâʾü’l-eşvâḳ li-ḥükmi mâ yüksiru beyʿahû fi’l-esvâḳ (Leiden Ktp., nr. 25570); el-Lüʾlüʾü’l-mens̱ûr fî naṣîḥati vülâti’l-umûr (Medine Mektebetü’l-evkāf, nr. 14/100; Süleymaniye Ktp., Hacı Beşir Ağa, nr. 549); el-Ḳavlü’l-müstecâd fî şerḥi kitâbi ümmehâti’l-evlâd (Manchester Ktp., nr. 4899); el-Envârü’s-seniyye fî cevâbi’l-esʾileti’l-Yemeniyye (Tunuslu Hasan Hüsnî Abdülvehhâb’ın özel kütüphanesindedir; bk. Hamed el-Câsir, s. 34); el-Aḳvâlü’l-müsfire ʿan delâʾili’l-maġfire (Süleymaniye Ktp., Hüsrev Paşa, nr. 754; Lâleli, nr. 3669); Îżâḥu’l-beyân li-mâ raʾâhü(erâdehü)’l-ḥücce men leyse fi’l-imkân (ebdeʿu mimmâ kân) (Manchester Ktp., nr. 4871; Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 2187, Lâleli, nr. 3661, Şehid Ali Paşa, nr. 2707). Semhûdî, İbn Âcurrûm’un el-Âcurrûmiyye’sini Şerḥu’l-Âcurrûmiyye (Berlin Ktp., nr. 6677), Nevevî’nin el-Îżâḥ fî menâsiki’l-ḥacc’ını Şerḥu’l-Îżâḥ fi’l-menâsik (Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye, nr. 8413) ve yine Nevevî’nin Ravżatü’ṭ-ṭâlibîn ve ʿumdetü’l-müttaḳīn’ini Emniyetü’l-müftîn bi-ravżati’ṭ-ṭâlibîn adlarıyla şerhetmiştir. Semhûdî’nin bunların dışında günümüze ulaşmayan çok sayıda eseri vardır (Vefâʾü’l-vefâ, neşredenin girişi, I, 45-47; Hediyyetü’l-ʿârifîn, I, 740).
BİBLİYOGRAFYA
Semhûdî, Vefâʾü’l-vefâ bi-aḫbâri dâri’l-Muṣṭafâ (nşr. Kāsım es-Sâmerrâî), Beyrut 1422/2001, I, 52; V, 84-85; ayrıca bk. neşredenin girişi, I, 45-47; II, 19-20.
a.mlf., Cevâhirü’l-ʿiḳdeyn fî fażli’ş-şerefeyn (nşr. Mûsâ Binây Alvân el-Alîlî), Bağdad 1405/1984, I, 173-174.
Sehâvî, eḍ-Ḍavʾü’l-lâmiʿ, III, 245-248, 280.
a.mlf., et-Tuḥfetü’l-laṭîfe fî târîḫi’l-Medîneti’ş-şerîfe, Medine 1979, III, 227-235.
Keşfü’ẓ-ẓunûn, I, 210, 302-303, 614; II, 1896.
İbnü’l-İmâd, Şeẕerât, VIII, 50-51.
Abdurrahman b. Abdülkerîm el-Ensârî, Tuḥfetü’l-muḥibbîn ve’l-aṣḥâb fî maʿrifeti mâ li’l-Medeniyyîn mine’l-ensâb (nşr. Muhammed el-Arûsî el-Matvî), Tunus 1390/1970, s. 271-275.
Storey, Persian Literature, I, 427-428.
Hediyyetü’l-ʿârifîn, I, 740.
Hamed el-Câsir, Resâʾil fî târîḫi’l-Medîne, Riyad 1392/1972, s. 26-45.
Brockelmann, GAL (Ar.), VII, 71-75.
İsmail E. Erünsal, “Aşkî Mustafa Efendi ve Medine Tarihine Dâir Eseri”, MÜTAD, sy. 6 (1991), s. 116-117.
F. Krenkow, “Semhûdî”, İA, X, 472-473.
C. Edmund Bosworth, “al-Samhūdī”, EI2 (İng.), VIII, 1043.