TÜRK EDEBİYATI. Hâtıranın bir alt türü olan seyahatnâme günlük, biyografi ve otobiyografiyle de yakından ilişkilidir. Türün en önemli malzemesi müellifin ziyaret ettiği coğrafyadaki olay, bilgi ve anlayış farklılığı gibi değişikliklerden bahsetmesidir. Bu durumun seyahatnâme yazarını bazan abartıya, hatta yalana ve uydurmaya sevkettiği de görülmüştür. Nitekim Batı’da yapılan araştırmalar bazı meşhur seyahatnâmelerin varlıklarını kısmen veya tamamen yazarlarının kütüphanesinde bulunan kitaplardan elde ettiklerine muhayyile ve ifade gücüne borçlu olduklarını ortaya çıkarmıştır. Osmanlı toplumunda savaş, memuriyet, iş bulma, sürgün, eğitim, irşad ve hac gibi vesilelerle seyahat edilmesine rağmen XIX. yüzyıla kadar oldukça az sayıda seyahatnâme kaleme alınmıştır. Bunun en önemli sebebi, genellikle kişilerin bu yolculuklara farklı yerleri görmek ve anlatmak gibi bir maksatla çıkmamış olmalarıdır. Ayrıca Osmanlı toplumunda yolculuğun özellikle tahsilli kesim için hayatın bir parçası sayılması, seyahatlerin aynı medeniyet ve devlet sınırları içinde yapılmış olması da bu anlayışı desteklemiştir. Buna karşılık Pîrî Reis ve Seydi Ali Reis gibi denizciler, Mâcuncuzâde Mustafa ve Tımışvarlı Osman Ağa gibi esirler ise Osmanlı coğrafyası dışında geçen hayatlarını yazmışlardır. Bunların yanında evliya ve mürşidlerin hayatları dışında şahsî hayatın Türk-İslâm kültüründe kayda geçirilecek kadar önemli sayılmaması da etkili olmuştur. Osmanlı sultanlarının seferleri ve hayatları bile farklı gerekçelerle kaleme alınmıştır. Nihayet bunlara seyahatnâme veya hâtıra yazımının edebî bir tür olarak XIX. yüzyıl öncesi Türk edebiyatında yerleşmemiş olması da eklenebilir. Osmanlı ve İslâm medeniyetinde yolculuk hâtıraları çoğunlukla hasbihal, sergüzeştnâme, gazavatnâme, fetihnâme, menzilnâme, tarih, tezkire, esâretnâme, sefâretnâme ve takrir gibi diğer türler içinde yer bulabilmiştir. Dolayısıyla bu gibi eserler farklı özellikler taşımaktadır. Meselâ her ikisi de Kanûnî Sultan Süleyman’a sunulmak üzere yazılmış olan iki eserden Kitâb-ı Bahriyye’yi Pîrî Reis, bilgi ve hâtıralarından coğrafî bir kitap oluşturmak ve okuyucuya faydalı olmak için kaleme almış, eserinde sade ve nesnel bir üslûp kullanmışken Seydi Ali Reis Mir’âtü’l-memâlik’i okuyucunun aklından ziyade hissine ve merak duygusuna hitaben edebî ve şahsî bir üslûpla yazmıştır. Yine Seydi Ali Reis, Hint seyahati izlenimlerinden yararlanarak oluşturduğu Kitâbü’l-Muhît’inde okuyucuya zevk değil bilgi vermeyi hedeflemiştir. Osmanlı edebiyatında kısmen veya tamamen seyahatnâme niteliği taşıyan eserler şöylece gruplandırılabilir.
Yolculuğun Esas Alındığı Seyahatnâmeler. Bu eserlerin amacı görülen ve yaşanılan farklılıkları okuyucuya anlatmak, bu arada onu eğlendirmek, meraklandırmak ve heyecanlandırmak kadar üslûbun izin verdiği ölçüde bilgilendirmektir. Bunlar arasında Evliya Çelebi’nin Seyahatnâme’sinin bazı kısımları, bazı yönleriyle Murâdî’nin Gazavât-ı Hayreddin Paşa’sı (haz. M. Ertuğrul Düzdağ, İzmir 1995), Seydi Ali Reis’in Mir’âtü’l-memâlik’i (haz. Mehmet Kiremit, Ankara 1999), Tımışvarlı Osman Ağa’nın anıları (haz. Harun Tolasa, Konya 1986; nşr. Esat Nermi Erendor, İstanbul 1998) ve Bayburtlu Zihnî’nin Hikâye-i Garîbe’si (haz. Saim Sakaoğlu, Konya 1992) sayılabilir. Türk edebiyatında özellikle XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren birçok seyahatnâme kaleme alınmış olup başlıcaları şöylece sıralanabilir: Ömer Lutfi, Ümid Burnu Seyahatnâmesi (İstanbul 1292); Hayrullah Efendi, Avrupa Seyahatnâmesi (haz. Belkıs Altuniş-Gürsoy, Ankara 2002); Mühendis Fâik, Seyâhatnâme-i Bahr-i Muhît (İstanbul 1285); Bağdatlı Abdurrahman Efendi, Brezilya Seyahatnamesi (haz. N. Ahmet Özalp, İstanbul 1995); Mehmed Hurşid Paşa,
Seyâhatnâme-i Hudûd (haz. Alâattin Eser, İstanbul 1997); Seyyah Mehmed Emin Efendi, İstanbul’dan Asyâ-yı Vustâ’ya Seyahat (İstanbul 1295); Ahmed Hamdi Efendi, Seyahatnâme: Hindistan Svat ve Afganistan (haz. Fatma Rezan Hürmen, İstanbul 1995); Sâdullah Paşa’nın Paris gezisiyle ilgili yazıları; Fâtih Kerîmî, Avrupa Seyahatnâmesi (haz. Fazıl Gökçek, İstanbul 2001) ve Kırım’a Seyahat (haz. Hayri Ataş, İstanbul 2004); Sâdık el-Müeyyed Paşa, Afrika Sahrâ-yı Kebîrinde Seyahat (İstanbul 1314), Habeş Seyahatnâmesi (İstanbul 1322; haz. Mustafa Baydemir, İstanbul 1999); Selânikli Tevfik, Musavver Hindistan Seyahatnâmesi (İstanbul 1318); Muhammed Zahir Bigi, Mâverâünnehir’e Seyahat (haz. Ahmet Kanlıdere, İstanbul 2005); Karçınzâde Süleyman Şükrü, Seyâhatü’l-kübrâ (Petersburg 1907); Tabip Albay İbrâhim Abdüsselâm, Yemen Seyâhatnâmesi ve Coğrafyâ-yı Nebâtî (İstanbul 1324); Mehmed Mihri, Sûdan Seyahatnâmesi (İstanbul 1326); Şerefeddin Mağmûmî, Seyâhat Hâtıraları (Kahire 1908-1909); Mustafa Enis, Avrupa Hâtırâtım (İstanbul 1327); Mehmed Enîsî, Bir Denizci’nin Avrupa Günlüğü (haz. N. Ahmet Özalp, İstanbul 2008); Ahmed Midhat Efendi, Avrupa’da Bir Cevelân (İstanbul 1307), Sayyâdâne Bir Cevelân: İzmit Körfezinde Bir Mesîre-i Saydiyye; Ali Cevad, Almanya Seyahatnâmesi (İÜ Ktp., TY, nr. 5093), Felemenk Seyahatnâmesi (İÜ Ktp., TY, nr. 5092), Rusya Seyahatnâmesi (İÜ Ktp., TY, nr. 5097); Ali Suad, Seyahatlerim (İstanbul 1332; haz. N. Ahmet Özalp, İstanbul 1996); Mehmed Rauf, Seyahatnâme-i Avrupa; Ahmed Hâşim, Frankfurt Seyahatnâmesi (İstanbul 1933); Cenab Şahabeddin, Hac Yolunda (İstanbul 1325; haz. Hülya Erdem, İstanbul 1996), Âfâk-ı Irâk (haz. Bülent Yorulmaz, İstanbul 2002), Avrupa Mektupları (İstanbul 1335); Hüseyin Kâzım Kadri’nin Almanya, Londra, Moskova, Viyana seyahatnâmeleri (İstanbul 1991); Ahmed Refik (Altınay), Kafkas Yollarında Hâtıralar ve Tahassüsler (İstanbul 1919); Ubeydullah Efendi, Malta, Afganistan ve İran Hatıraları (haz. Ömer Hakan Özalp, İstanbul 2002); Ahmed İhsan Tokgöz, Avrupa’da Ne Gördüm? (İstanbul 1307); İsmail Habip Sevük, Tuna’dan Batı’ya (İstanbul 1935), Yurddan Yazılar (İstanbul 1943); Reşat Nuri Güntekin, Anadolu Notları (İstanbul 1936); Selim Sırrı Tarcan, İsveç’te Gördüklerim: Şimal’in Üç İrfan Diyarı: Finlandiya, İsveç, Danimarka (İstanbul 1940), Yurt Dışında Londra’da Gördüklerim (İstanbul 1948); Falih Rıfkı Atay, Denizaşırı (Ankara 1931), Tuna Kıyıları (İstanbul 1932), Taymis Kıyıları (İstanbul 1934), Bizim Akdeniz (Ankara 1934), Gezerek Gördüklerim (Ankara 1970), Hind (İstanbul, ts.).
Esâretnâmeler. Osmanlılar’ın farklı bir medeniyetle temasını sefâretnâmelerden önce hikâye eden önemli eserlerdendir. Bunların bazılarında müellif, hâtıralarını yazma gerekçesini herkesin gidemeyeceği bir ülke ve medeniyette bulunma olarak göstermiştir. Mektup şeklinde kaleme alınmış olanlar dahil çok az esir yabancı bir ülkede başından geçenleri yazıya dökmüştür. Bazıları seyahatnâme niteliği taşıyan ve münşeat mecmualarında rastlanan bu mektupların yazılış sebepleri, ya müellifin içinde bulunduğu durumu dostlarına bildirmek istemesi ya da korsanlar tarafından kendisinden istenen fidyeyi memleketteki dostlarının yardımıyla temin ederek kurtulma arzusudur. Cem Sultan’ın Rodos, Fransa ve İtalya’da geçen on üç yıllık gurbet hayatını anlatan ve ilk neşri Mehmed Ârif tarafından yapılan Vâkıât-ı Sultân Cem (İstanbul 1330) Türk edebiyatında türünün ilginç örneklerindendir (eserin ilmî neşri Nicolas Vatin tarafından yapılmıştır, Sultan Djem, Ankara 1997). Maltalı korsanlara esir düşen Mâcuncuzâde Mustafa, 1007’de (1599) kaleme aldığı Sergüzeşt-i Esîrî-i Malta adlı eserinde (haz. Cemil Çiftçi, Malta Esirleri, İstanbul 1996) esaret hayatını nisbeten ayrıntılı biçimde anlatır. Bir macera romanı gibi kaleme alınmış esâretnâmeler arasında Yûsuf Efendi’nin Makāle-i Zindancı Mahmûd Kapudan Berây-ı Feth u Zafer-i Keştî-i Maltiz-i Laîn-i Dûzahmekîn (Köprülü Ktp., Ahmed Paşa, nr. 214, vr. 70
a-107
b; nşr. Fahir İz, TM, XIV [1964], s. 113-150) ve Tımışvarlı Osman Ağa’nın Bir Osmanlı Askerinin Sıradışı Anıları 1688-1700 (haz. Orhan Sakin, İstanbul 2007) gösterilebilir.
Sergüzeştnâme ve Hasbihal Türünde Yazılan Manzum Seyahatnâmeler. Bu türdeki eserlerin önemli bir kısmında şairin amacı hayatta ve özellikle gurbette çektiği sıkıntıları anlatmaktır (bk. SERGÜZEŞTNÂME). Bunlar arasında Cemâlî’nin Der Beyân-ı Meşakkat-i Sefer ü Zarûret ü Mülâzemet’i, Alî’nin Derdnâme’si, Fânî’nin Belâzede’si, Güvâhî’nin Gurbetnâme’si, İsmâil Belîğ’in Sergüzeştnâme-i Fakīr be-Azîmet-i Tokat’ı, Varvarî Ali Paşa’nın bir manzumesi, Bosnalı şairlerden Mîr Ali Rızâ İstolçevî’nin Sergüzeşt-i Hakîr-i Pürtaksîr’i ve III. Murad dönemi müelliflerinden Ahmed b. İbrâhim Tokadî’nin Acâibnâme-i Hindustân’ı sayılabilir. İzzet Molla’nın Mihnet-keşân adlı mesnevisi kendine özgü bir seyahatnâmedir (İstanbul 1269). Bayburtlu Zihnî’nin Sergüzeştnâme’si de İzzet Molla’nınki gibi şairin değişik olaylar karşısındaki tavrını, duygu ve düşüncelerini yansıtan manzumelerin toplandığı bir mecmuadır.
Hac Seyahatnâmeleri. Bunların çoğu hac kervanının güzergâhı (menâzil) ve hac ibadetinin usulüne uygun biçimde yerine getirilmesi (menâsik) konusunda okuyucuyu bilgilendirmek amacıyla kaleme alınmıştır. Sulhî, Bahrî ve Cûdî gibi şairler hac kervanının güzergâhını mesnevi ve kaside şeklinde kısaca tasvir ederken Abdurrahman Hibrî, Kadrî ve Mehmed Edib gibi yazarlar eserlerinde hac güzergâhı ve haccın ifası hakkında ayrıntılı bilgi verirler. Bunların yanı sıra genel kütüphanelerle özel kütüphanelerde yazarları bilinmeyen menâzil ve menâsik türünde birçok eser mevcuttur. Ahmed Fakih’in Kitâbü Evsâfı mesâcidi’ş-şerîfe’si (haz. Hasibe Mazıoğlu, Ankara 1974) hac seyahatnâmelerinin ilk örneği sayılabilir. XVI. yüzyıl şairlerinden Fevrî hac yolculuğunu ve izlenimlerini arkadaşı Âşık Çelebi’ye yazdığı bir mektupta dile getirmiştir. Nâbî’nin oldukça sanatkârane bir üslûpla kaleme aldığı Tuhfetü’l-Haremeyn’i (haz. Mahmut Karakaş, Şanlıurfa 1989) hac seyahatnâmelerinin en edebî olanıdır. Muhlisî-i Bosnevî, Delîlü’l-menâhil ve mürşidü’l-merâhil adlı eserinde Ege adaları ve Mısır üzerinden Mekke’ye yaptığı seyahat sırasında uğradığı menzilleri manzum olarak anlatır. XVIII. yüzyıl şair ve yazarlarından Seyyid İbrâhim Hanîf Bey’in kaleme aldığı Hâsıl-ı Hacc-ı Şerîf li-menâzili’l-Haremeyn’i muhteva bakımından önemli bir eser sayılmaz (bk. HAC [Literatür]). Tek nüshası Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Kütüphanesi’nde bulunan (Yazmalar, nr. 368) Hüseyin Vassâf’ın Hicaz Hâtırası, müellifin XX. yüzyıl başlarında gerçekleştirdiği hac ziyaretini günlük şeklinde ele alan, fotoğraflarla zenginleştirilmiş bir eserdir (bk. Sarıkaya, sy. 10 [2006], s. 62-66).
Coğrafya ve Tarih Kitabı Niteliğindeki Seyahatnâmeler. Bölgelerin halkı, coğrafyası, tarihi, yönetimi ve kültürü hakkında bilgi içeren bu eserler seyahatnâme, coğrafya ve tarih türlerinin kesiştiği noktada yer alır. Bunların yazımında yolculuk notlarının dışında yazılı ve sözlü kaynaklardan elde edilen bilgiler de kullanılmıştır. Türk edebiyatında bu türdeki ilk eserler Orta Asya, Hindistan ve Çin coğrafyasında yapılmış seyahatleri anlatan Farsça kitaplardır. IX-XIII. yüzyıllarda Fars asıllı birçok müellif coğrafyayla ilgili eserlerini Arapça kaleme almış, Osmanlı âlimleri de Arapça ve Farsça eserleri XV. yüzyılda tercüme etmeye başlamıştır. Zekeriyyâ el-Kazvînî’nin ʿAcâʾibü’l-maḫlûḳāt adlı eseri büyük ilgi görmüş ve muhtemelen ilk defa Rükneddin Ahmed tarafından Türkçe’ye çevrilerek Çelebi Mehmed’e takdim edilmiş, ayrıca XVI. yüzyılda Sürûrî Muslihuddin Mustafa tarafından tercüme edilmiştir. Mevcut bilgilere göre Türkler tarafından yazılan ilk seyahatnâmelerden biri Gıyâseddin Nakkaş’a aittir. Timur’un oğlu Şâhruh Mirza’nın 1419’da Çin hakanına gönderdiği heyet içinde yer alan Nakkaş seyahat notlarını 1422’de Sefernâme-i Çîn adıyla kitap haline getirmiş, eseri Damad İbrâhim Paşa’nın isteği üzerine Çelebizâde İsmâil Âsım Acâibü’l-letâif adıyla Türkçe’ye çevirmiştir (İstanbul 1331). Bedreddin el-Aynî’nin 1421’de yazdığı ʿİḳdü’l-cümân fî târîḫi ehli’z-zamân’ı coğrafya ve tarih sahasında olup 1725’te Abdüllatif Râzî tarafından Türkçe’ye tercüme edilmiştir. Sirâceddin İbnü’l-Verdî’nin Ḫarîdetü’l-ʿacâʾib ve ferîdetü’l-ġarâʾib adlı coğrafî kitabını 1466 yılında Mahmud Şirvânî Türkçe’ye kazandırmıştır (Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 2051). İstahrî’nin el-Mesâlikü’l-memâlik’i ile İbn Hurdâzbih’in el-Mesâlik ve’l-memâlik’i Kanûnî Sultan Süleyman ve III. Mehmed dönemlerinde Türkçe’ye çevrilmiştir. Ali Ekber’in 1500-1510 yılları arasında Çin’e yaptığı yolculuğu anlatan Ḫıṭâʾînâme (Ḫıṭâynâme) 1516’da tamamlandıktan sonra önce Yavuz Sultan Selim’e, ardından Kanûnî Sultan Süleyman’a sunulmuş ve III. Murad devrinde Kānûnnâme-i Çîn ü Hıtâ (Tercüme-i Kānûnnâme-i Hıtâ ve Hoten ve Çin ve Mâçîn) adıyla Türkçe’ye çevrilmiştir. Türk-Hint Devleti’nin kurucusu Bâbür Şah’ın Çağatayca Bâbürnâme adlı eseri (I-II, Ankara 1943-1946) tarih, coğrafya, seyahatnâme ve hâtıra türlerine ait özellikleri yanında sade ve samimi üslûbuyla hem otobiyografi hem seyahatnâme hem de yıl yıl olayların anlatıldığı bir vekāyi‘nâme niteliği göstermektedir. Orta Asya, Hindistan ve Çin coğrafyası hakkında XVI. yüzyılda kaleme alınan diğer bir eser, Anadolu defterdarlarından Seyfi Çelebi’nin (ö. 998/1590’dan sonra) Kitâb-ı Tevârîh-i Pâdişâhân-ı Vilâyet-i Hind ü Hıtây u Keşmîr ve Vilâyet-i Acem ü Kaşgar u Kalmak u Çîn ve Sâyir Pâdişâhân-ı Pîşîn ez Evlâd-ı Çengîz Han ve Hâkān u Fağfûr ve Pâdişâhân-ı Hindustân’ıdır (nşr. Joseph Matuz, L’óuvrage de Seyfi Çelebi: historien ottoman du XVIe siècle, Paris 1968). III. Murad devri müelliflerinden Mehmed Suûdî Efendi’nin kaleme aldığı Hadîs-i Nev (Târîh-i Hind-i Garbî) adlı eser coğrafyayla ilgili önemli bilgiler içermektedir (İstanbul 1142, 1292). Son dönem müelliflerinden Abdürreşid İbrahim’in Âlem-i İslâm ve Japonya’da İntişâr-ı İslâmiyyet’i de (İstanbul 1329-1331) burada anılmalıdır. XVI. yüzyılda Âşık Mehmed’in Menâzirü’l-avâlim adlı seyahatnâmesi (TSMK, Revan Köşkü, nr. 1667), müellifin daha önce yazılmış coğrafya eserlerinden yararlanarak meydana getirdiği derleme-telif tarzındaki seyahatnâmelerin mevcut bilgilere göre ilkidir (haz. Mahmut Ak, I-III, Ankara 2007). Pîrî Reis, Ege ve Akdeniz kıyılarını dolaşarak elde ettiği bilgileri 927 (1521) yılında Kitâb-ı Bahriyye adı altında toplamıştır. Âlî Mustafa Efendi, Hâlâtü’l-Kāhire mine’l-âdâti’z-zâhire adlı eserinde (nşr. Andreas Tietze, Wien 1975; haz. Orhan Şaik Gökyay, Ankara 1984) Mısır’ın arazisi, Kahire’deki caddeler, pazarlar, kahvehaneler, panayırlar, meslekler, giyecekler, yiyecekler, âdetler vb. hakkında tasvirî ve tenkidî bilgiler içerir. Seydi Ali Reis, Kitâbü’l-Muhît fî ilmi’l-eflâk ve’l-ahbâr’ı (nşr. Fuat Sezgin, Frankfurt 1997) denizcilere yardımcı olmak amacıyla kaleme almıştır. Hayatının önemli bir bölümünü seyahat ederek geçiren Evliya Çelebi on ciltlik Seyahatnâme’sinde XVII. yüzyıl Osmanlı coğrafyası, devlet yöneticileri ve halkına dair ayrıntılı bilgiler vermektedir (bk. SEYAHATNÂME).
Tarih ve Biyografi Türünün Bir Parçası Olarak Yazılan Seyahatnâmeler. Bunları fetihnâme, rûznâme ve menzilnâme başlıkları altında toplamak mümkündür. Bir sultan veya devlet adamının sefer, zafer ve yolculuklarını anlatan bu eserler tarih, biyografi ve seyahatnâme türlerinin birleştiği kitaplardır. Çoğunlukla sultanları, kaptanları, vezirleri merkeze alarak başkaları tarafından yazılmıştır. Osmanlı sultanlarının yolculuklarına dair az sayıda eser vardır. Yurt gezisine çıkan ilk sultan olan II. Mahmud’un 1830-1839 yılları arasındaki beş seyahatinden ikisi vak‘anüvis Sahhaflar Şeyhizâde Esad Efendi tarafından anlatılmıştır. Esad Efendi, Sefernâme-i Hayr’da (İÜ Ktp., nr. 5080) Çanakkale ve Edirne yolculuğunu, Âyâtü’l-hayr’da (Süleymaniye Ktp., Hüsrev Paşa, nr. 319) padişahın Tuna’ya yaptığı kırk günlük geziyi hikâye eder. Sultan Abdülaziz’in Avrupa seyahatinin anlatıldığı, yazarın kendi gözlemlerine dayanan rûznâme tarzında bir seyahatnâmeyi Ömer Fâiz Efendi kaleme almıştır. Edirne, Bursa gibi İstanbul civarındaki şehirlere geziler yapan Sultan Mehmed Reşad’ın Selânik, Üsküp, Priştine, Kosova ve Manastır’ı kapsayan yirmi iki günlük gezisi dönemin gazete ve mecmualarında anlatılmıştır (Cemal Kutay, Sultan Abdülaziz’in Avrupa Seyahati, İstanbul 1991). Sultan Reşad’ın Rumeli seyahatini Mevlüt Çelebi aynı adla yayımlamıştır (İzmir 1999). Başlığında menâzil, menzil, menzilnâme, rûznâme, rûzmerre gibi isimler bulunan eserlerin bir kısmı da bu tür içinde ele alınabilir. Feridun Bey’in Münşeât’ında olduğu gibi birçok seferin menzilnâmesi mecmualar içinde yer almaktadır. Bunlar arasında Çaldıran, Mısır, Rodos, Budin ve Almanya’ya yapılan seferler sayılabilir. Haydar Çelebi’nin Rûznâme’sinde Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran ve Mercidâbık seferleri anlatılmaktadır. Matrakçı Nasuh’un Beyân-ı Menâzil-i Sefer-i Irâkeyn adlı eseri (haz. Hüseyin G. Yurdaydın, Ankara 1976), Kanûnî Sultan Süleyman’ın Bağdat seferinde uğradığı menzillerin minyatürlerini içerir. IV. Sultân Murâd’ın Revân ve Tebriz Seferi Ruznâmesi’nde (haz. Yunus Zeyrek, Ankara 1999) sultanın Eskişehir, Konya, Kayseri, Sivas, Erzurum, Kars üzerinden Revan ve Tebriz’e yaptığı sefer gün gün anlatılmıştır. IV. Murad’ın 1638 yılında gerçekleştirdiği Bağdat seferinin menzilnâmesi de bu türdendir (Süleymaniye Ktp., Lâleli, nr. 1608/6; ayrıca bk. Sahillioğlu, bibl.). XVIII. yüzyıl hazine kâtiplerinden Ahmed b. Mahmûd’un Prut, Mora ve Nemçe seferleri hakkında bilgi verdiği eseri de tarih-seyahatnâme türündedir.
Sefâretnâmeler. Siyaset ve tarih ilmine katkıda bulunmak için yazılmış resmî seyahatnâmelerdir. Bilindiğine göre Türk edebiyatındaki ilk sefâretnâme, 1665 yılında büyükelçi sıfatıyla Viyana’ya gönderilen Kara Mehmed Paşa tarafından kaleme alınmıştır. Son sefâretnâme ise Abdürrezzâk Bâhir Efendi’nin 1845’te Risâle-i Sagīre adıyla yazdığı Paris-Londra sefâretnâmesidir. Sefâretnâmelerin bir kısmı elçilerin maiyetinde bulunan bir edip veya şair tarafından bazan manzum olarak kaleme alınmıştır. Sefâretnâmelerin en meşhuru 1720 yılında Paris’e gönderilen Yirmisekiz Çelebi Mehmed’in Fransa Sefâretnâmesi’dir (haz. Beynun Akyavaş, Ankara 1993; bk. SEFÂRETNÂME).
BİBLİYOGRAFYA D. R. Howard, Writers and Pilgrims: Medieval Pilgrimage Narratives and Their Posterity, Berkeley 1980; Babinger (Üçok), tür.yer.; B. D. Metcalf, “The Pilgrimage Remembered: South Asian Accounts of the Hajj”, Muslim Travellers: Pilgrimage, Migration, and the Religious Imagination (haz. D. F. Eickelman - J. Piscatori), Berkeley 1990, s. 85-107; Abdulkerim Abdulkadiroğlu, Kültürümüzden Esintiler, Ankara 1997, s. 200-227; Zeki Arıkan, “Avrupa’da Türk İmgesi”, Osmanlı, Ankara 1999, IX, 81-93; Menderes Coşkun, Manzum ve Mensur Hac Seyahatnâmeleri ve Nâbî’nin
Tuhfetü’l-Haremeyn’i, Ankara 2002; a.mlf., “Seyahatname ve Sefaretnameler”, Türk Edebiyatı Tarihi (ed. Talât Sait Halman v.dğr.), Ankara 2006, II, 327-344; Ahmed Ramazan Ahmed, er-Riḥle ve’r-raḥḥâletü’l-müslimûn, Cidde, ts. (Dârü’l-beyâni’l-Arabî); Halil Sahillioğlu, “Dördüncü Murad’ın Bağdad Seferi Menzilnâmesi (Bağdad Seferi Harp Jurnali)”, TTK Belgeler, II (1965), s. 1-36; TDl. (Gezi özel sayısı), sy. 258 (1973); Orhan Şaik Gökyay, “Türkçede Gezi Kitapları”, a.e., s. 457-467; Abdülkadir Özcan, “II. Mahmud’un Yurt İçi Gezileri”, TTK Bildiriler, XI (1994), IV, 1599-1605; Lokman Turan, “Türk Edebiyatında Seyahatnameler”, EKEV Akademi Dergisi, I/1 Ankara 1997, s. 253-259; Baki Asiltürk, “Türk Edebiyatında Gezi Kitapları Bibliyografyası”, Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi, sy. 2, İstanbul 2000, s. 209-240; Muzaffer Çandır, “Türk Edebiyatında Hatıra Türü ve Samet Ağaoğlu’nun Hatıra Kitapları”, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Türkiyat Araştırmaları Dergisi, sy. 9, Konya 2001, s. 53-82; Erhan Afyoncu, “Osmanlı Siyasî Tarihinin Ana Kaynakları: Kronikler”, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, I/2, İstanbul 2003, s. 101-172; Mahmut Ak, “Osmanlı Coğrafya Çalışmaları”, a.e., II/4 (2004), s. 163-211; Haluk Gökalp, “Bir Osmanlı Memurunun Hâl-i Pür-Melâli: Sergüzeşt-i İstolçevî”, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, XIII/1, Adana 2004, s. 151-166; Melike Sarıkaya, “Hüseyin Vassâf’ın Hicaz Hatırası veya Bir Asır Öncesinin Hicaz Günlüğü”, Keşkül, sy. 10, İstanbul 2006, s. 62-66.
Maddenin bu bölümü TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2009 yılında İstanbul’da basılan 37. cildinde, 13-16 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.