https://islamansiklopedisi.org.tr/seyfi-celebi
Hayatı hakkında XV ve XVI. yüzyıllarda Asya, Çin ve Hindistan’da hüküm süren Cengizli ve Türk idarecilere dair Türkçe tarihî-coğrafî bir eser yazmış olması, muhtemelen III. Murad devrinde Osmanlı bürokrasisinde defterdar olarak görev yapmış bulunması dışında hiçbir şey bilinmemektedir. Osmanlı biyografi ve bibliyografya kaynaklarında onun ne adı ne de eseri zikredilir.
Seyfi’nin eserinin iki nüshası günümüze ulaşmıştır. Bunlardan biri Leiden Üniversitesi Kütüphanesi’nde (Cod. 917), diğeri Bibliothèque Nationale’dedir (Supplément Turc, nr. 1136). Kitap Joseph Matuz tarafından Fransızca tercümesiyle birlikte 1968’de yayımlanmıştır. İki yazmada da başlık bulunmadığı için Seyfi’nin eseri müellifin vefatından sonra Leiden metnine eklenen şu açıklama ibaresiyle tanınmıştır: Kitâb-ı tevârîh-i pâdişâhân-ı vilâyet-i Hind ü Hıtay u Keşmîr ve vilâyet-i Acem ü Kaşgar u Kalmak u Çîn ve sâyir pâdişâhân-ı pîşîn ez-evlâd-ı Çengîz Han ve hâkān u fağfûr u pâdişâhân-ı Hindüstân der zamân-ı Sultan Murad İbn Sultan Selim Han. Min te’lîfât-ı defterdar Seyfî Çelebi el-merhûm fî sene 990 tarihinde.
Bu açıklamanın iki bakımdan hatalı olduğu anlaşılmaktadır. İlk olarak 990 (1582) yılının 998 (1590) yerine yanlışlıkla yazıldığı ve bir müstensih hatası olduğu kesin gibidir, zira bu ikinci tarih Leiden nüshasının sonunda açıkça belirtilmektedir. Bundan başka metinde 1582 tarihli olaylara en azından iki gönderme yapılmaktadır. İkinci olarak müellif eserde kendini sadece Seyfi olarak tanımlamakta, mesleğine atıfta bulunmamaktadır. Yukarıdaki açıklamada yer alan “defterdar Seyfî Çelebi” ibaresi, Anadolu’nun 1580’lerdeki defterdarı olan ve Kanûnî Sultan Süleyman’ın 1566 tarihli seferiyle ilgili (bugüne ulaşmayan) bir “Sigetvarnâme” kaleme alan Seyfullah Seyfi Çelebiyle (ö. 1006/1597’den sonra) bir ayniyet kurulduğunu akla getirmektedir (Babinger, s. 69; Hediyyetü’l-ʿârifîn, I, 413’te, Seyfî ed-Defterî, ö. 1015/1606-1607 şeklinde geçer). Ayrıca Âşık Çelebi ile Kınalızâde’ye göre Seyfullah Seyfi Çelebi başarılı bir nesir yazarıydı. Seyfi’nin eseri ise iddiasız, gündelik dilde, böyle bir şöhrete katkıda bulunamayacak bir üslûpta yazılmıştır. Bundan dolayı iki müellifin aynı kişi olması ihtimali zayıfladığı gibi Seyfi’nin defterdarlığı da şüphelidir. Seyfi mahlasının askerî kökene sahip bir yazara uygun olması ihtimali ve eserinin üslûbunun yüksek eğitimli birine işaret etmemesi dışında onun mesleğine ilişkin herhangi bir ipucu bulunmamaktadır.
Seyfi Çelebi’nin eseri büyük ölçüde çağdaş hükümdarların ve bunlardan bir kısmının seleflerine ait bir genel bakış niteliği taşır. Eser coğrafî temele göre düzenlenmiş olup müellifin vefatından sonra eklenen başlıkta listelenmiş bulunan -ancak buradaki sırayla uyumlu değil- hânedanlara ait dokuz bölümden oluşmaktadır. Kitap Çin’in (Hıtay) son hükümdarlarıyla başlamakta ve İran’a dair iki başlıkla sona ermektedir; bu iki bölümden biri kızılbaş olmayan hükümdarları, diğeri “kızılbaş ve Bayındur padişahları” ele almaktadır. Seyfi mukaddimede bir Cengiznâme’ye, Hâfız-ı Ebrû’ya ait Oğuznâme’ye ve Ahmedî’nin İskendernâme’sine atıfta bulunmakla birlikte kitapta doğrudan konuyla ilgili hiçbir ana kaynak açık şekilde belirtilmemiştir. Eserdeki anekdot üslûbu tâcirler ve gezginler gibi şifahî kaynaklardan faydalanılmış olduğunu düşündürmektedir. Metinde Seyfi’nin seyahat ettiğine dair bir işaret yoktur. Eser diğer kaynaklarda doğrulanan tarihî ayrıntılar ihtiva ettiği gibi sosyal, ekonomik ve etnografik mâlûmatı da içine almaktadır (L’ouvrage, s. 19-37). Buna rağmen Osmanlı müelliflerinin kaynakları arasında yer almamış ve XIX. yüzyılın ikinci yarısında Ch. Schefer ile W. Barthold tarafından kullanılıncaya kadar meçhul kalmıştır.
Kitapta telifle ilgili doğrudan bir sebep belirtilmez. Eser, XVI. yüzyılın sonlarında Osmanlı sarayında popüler hale gelen dünya tarihi yazımının bir temsilcisidir. Ancak eserin zamanlaması, muhtemelen Özbek Hanı Abdullah Han’ın hükümdarlığı esnasında (1583-1598) Osmanlı-Özbek münasebetlerine dair yeniden uyanan ilgiyle bağlantılıdır. Özbekler’le kurulan Safevî karşıtı münasebetlerin, 1591’de Gîlân’ın mâzul idarecisi Han Ahmed’in İstanbul’a gelişiyle ilerletilmiş ve Bâbürlü Hükümdarı Ekber Şah’ın da katıldığı üçlü bir ittifakla takviye edilmiş olması muhtemeldir. Osmanlılar’ın Oğuz menşeli olduğunu ileri süren birçok metin XVI. yüzyılın sonlarına doğru yazılmış olup Seyfi’nin tarihini başka bir bağlamda desteklemiştir.
BİBLİYOGRAFYA
Seyfi Çelebi, L’ouvrage de Seyfī Çelebī: Historien ottoman du XVIe siècle (nşr. ve trc. J. Matuz), Paris 1968.
Âşık Çelebi, Meşâirü’ş-şuarâ, vr. 164b-165a.
Selânikî, Târih (İpşirli), I, 156.
Kınalızâde, Tezkire, I, 498-500.
Babinger, GOW, s. 69.
Blochet, Catalogue, II, 176.
Hediyyetü’l-ʿârifîn, I, 413.
J. Schmidt, Catalogue of Turkish Manuscripts in the Library of Leiden University, Leiden 2000, I, 326-329.
J. Stewart-Robinson, “Review”, JAOS, XCVIII/4 (1978), s. 572-574.
S. Subrahmanyam, “On World Historians in the Sixteenth Century”, Representations, sy. 91, Berkeley 2005, s. 44.
W. Barthold, “Kučum K̲h̲ān”, EI2 (İng.), V, 314.