TENKİZ - TDV İslâm Ansiklopedisi

TENKİZ

تنكز
Müellif: FATİH YAHYA AYAZ
TENKİZ
Müellif: FATİH YAHYA AYAZ
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 2019
Erişim Tarihi: 22.11.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/tenkiz
FATİH YAHYA AYAZ, "TENKİZ", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/tenkiz (22.11.2024).
Kopyalama metni

680 (1281-82) yılı civarında doğduğu tahmin edilmektedir. Köle tüccarı Hoca Alâeddin es-Sivâsî’nin Mısır’a getirdiği Tenkiz (Tengiz) önce el-Melikü’l-Eşref Halîl b. Kalavun tarafından satın alındı. Onun öldürülmesinin ardından el-Melikü’l-Mansûr Hüsâmeddin Lâçin’in, son olarak da el-Melikü’n-Nâsır Muhammed b. Kalavun’un memlükleri içinde yer aldı. Kısa sürede sultanın hasekileri arasına girmeyi başardı ve sultanın ikinci saltanatı esnasında onlar emirliği (imretü aşere) rütbesine yükseldi. Sultanın, tahtını terkederek Kerek’e gittiği sırada Tenkiz de onun yanında bulunuyordu. O sırada kendisine çok güvenen sultan tarafından Dımaşk nâibi ile görüşmeler yapmak üzere görevlendirildi. Tenkiz’in bu görüşmeler esnasında kötü muameleye mâruz kaldığı, buna üzülen Muhammed b. Kalavun’un tekrar tahta çıkması halinde kendisini bu nâibin yerine tayin edeceğini vaad ettiği nakledilir (Safedî, el-Vâfî, X, 421; İbn Hacer el-Askalânî, I, 308).

Tenkiz, Muhammed b. Kalavun’un üçüncü defa tahta çıkmasının ardından önce tablhâne (kırklar), daha sonra yüzler (imretü mie / takdîmetü elf) emirliğine terfi etti. Ayrıca sultan onu idarî konularda yetiştirilmek üzere saltanat nâibi Argun en-Nâsırî’ye mülâzım olarak görevlendirdi. Ardından sultanın kendisine güvenmesi, ayrıca vaadinden dolayı genç yaşta olmasına rağmen Dımaşk saltanat nâibliğine tayin edildi (1 Rebîülâhir 712 / 6 Ağustos 1312) ve Seyfeddin Erkutay ile Hüsâmeddin Torumtay el-Başmakdâr yardım için onunla birlikte Dımaşk’a gönderildi, Tenkiz’e de kararlarında onlara danışması tâlimatı verildi. Ancak bir süre sonra özellikle Erkutay’ın müdahalelerinden rahatsız olan Tenkiz sultana başvurup onun başka bir şehre nâib tayin edilmesini sağladı (716/1316). Dımaşk’ta hâciblik vazifesini bir müddet daha sürdüren Torumtay da Tenkiz’le arasının bozulması üzerine görevinden alındı.

Dımaşk’a giderek 20 Rebîülâhir 712 (25 Ağustos 1312) tarihinde fiilen görevine başlayan Tenkiz’in kısa sürede gösterdiği başarı sayesinde görev alanı ve yetkileri arttırıldı. 713’te (1313) kendisine yeni iktâlar verildi; ertesi yıl Suriye bölgesindeki Halep, Hama, Humus, Trablusşam ve Safed nâibleri kendisine bağlandı. 715’te (1315) bu vilâyetlerden gelen birliklerin kumandanı olarak Malatya’yı ele geçirdi. Bu sefer esnasında onun bir sultan gibi hareket ettiği nakledilir (Makrîzî, el-Muḳaffa’l-kebîr, II, 609; İbn Hacer el-Askalânî, I, 308-309). 721 (1321) yılında Kahire’ye gittiğinde bütün kumandanlar ve devlet erkânı Tenkiz’e hediye sunmak için âdeta yarışa girmiş, takdim edilen hediyelerin tutarı 80.000 dinarı bulmuştu. Tenkiz hemen her yıl bir vesileyle Kahire’ye sultanı ziyarete gidiyor, yine kıymetli hediyelerle uğurlanıyordu. Bazı ziyaretlerde kendisine bağışlanan arazi, at vb. şeyler dışında sultanın ona verdiği hediyelerin de milyonlarca dirheme ulaştığı rivayet edilmektedir. Tenkiz, 737’de (1336) sultanın oğlunun düğünü vesilesiyle Kahire’ye gittiği sırada sultandan gördüğü muameleyi hayretle karşılayan Makrîzî, bir sultanın memlüküne böylesine tâzim ve hürmette bulunmasının duyulmuş bir şey olmadığını ifade eder (es-Sülûk, II/2, s. 417). 739 (1338) yılındaki son Kahire ziyareti sırasında sultan, Tenkiz’i Kahire dışında karşıladı, atından inerek onu alnından öptü. Aynı zamanda kayınpederi olan Tenkiz’i sarayına götürdü, diğer hanımlarından olan kızlarına onun amcaları olduğunu söyleyerek elini öpmelerini emretti ve kızlarından ikisini Tenkiz’in iki oğluyla nişanladı. Tenkiz’in Kahire’den ayrılışı sırasında sultan onu Suriye’deki bütün vilâyetlerin tek hâkimi olarak ilân etti ve Suriye’deki nâiblerin yazışmalarını Tenkiz’le yapmalarını, sultandan isteklerini de Tenkiz vasıtasıyla bildirmelerini emretti.

Muhammed b. Kalavun önemli kararlarında Tenkiz’le istişare ediyor, onun hiçbir ricasını geri çevirmiyordu. Kahire’den Tenkiz’e yazılan yazılarda kullanılan sıfat ve lakapların daha önce hiçbir nâib ve üst düzey görevli için kullanılmadığı nakledilir (Safedî, Aʿyânü’l-ʿaṣr, II, 119-120; Makrîzî, el-Muḳaffa’l-kebîr, II, 615, 619). Ancak Tenkiz, sultandan gördüğü bu itibar dolayısıyla diğer emîrler ve hasekilerin kıskançlıklarına yol açıyor, aleyhinde dedikodular üretilmesine sebep oluyordu. Tenkiz’in son Kahire ziyaretinden sonra meydana gelen bazı hadiseler ve emîrlerin yaydığı dedikodular üzerine sultanla arasındaki ilişkiler bozulmaya başladı. Bu arada Tenkiz’in sultanın bunamaya başladığı, yerini oğluna bırakması ve kendisini de müdebbir tayin ederek kalan ömrünü huzur içinde geçirmesi gerektiği yolundaki sözleri sultana ulaştırılınca sultan ona olan güvenini yitirdi. Ayrıca cezalandırdığı bazı memlükleri sultanın emrine rağmen affetmemesi sultanı tamamen onun aleyhine çevirdi. Dımaşk’ta meydana gelen büyük bir yangından sorumlu tutulan hıristiyan vatandaşların ağır biçimde cezalandırılması ve mallarına el konulması gibi olaylar yüzünden sultan ilk defa Tenkiz’i sert bir şekilde uyardı. Onun durumu açıklamak üzere gösterdiği çabalar fayda vermedi. Sonunda av partisi bahanesiyle sultanın yanından ayrıldı ve Câber Kalesi’ne sığınmaya karar verdi, mallarını ve silâhlarını buraya gönderdi. Tenkiz’i yakından tanıyan Safedî kendisinin sultana itaatten ayrılmak gibi bir niyetinin bulunmadığını, aradaki husumetin bazı emîrlerin dedikoduları ve Dımaşk’a gelen devâdârın onun bazı sözlerini çarpıtarak aktarması yüzünden ortaya çıktığını söyler (el-Vâfî, X, 425-426; Aʿyânü’l-ʿaṣr, II, 122-123).

Nihayet Muhammed b. Kalavun Tenkiz’i tutuklatmaya karar verince Dımaşk’a gidecek bir birlik hazırladı; bir taraftan da Safed nâibine Tenkiz’i tutuklaması için tâlimat gönderdi. Hazırlanan birliğin gitmesine gerek kalmadan Dımaşk’a gelen Safed nâibi buradaki emîrlerle de anlaşarak Tenkiz’i tutuklattı. Zincire vurularak Kahire’ye götürülen Tenkiz hapsedilmek üzere İskenderiye’ye gönderildi. Beş gün sonra da sultanın emriyle öldürüldü (15 Muharrem 741 / 11 Temmuz 1340); ayrıca malları müsadere edildi. Tenkiz’in büyük servetinin tesbiti için kurulan heyetin üyelerinden olan Safedî onun servetine dair uzun bir liste verir (Aʿyânü’l-ʿaṣr, II, 127-134). İskenderiye’ye defnedilen Tenkiz’in naaşı, Muhammed b. Kalavun’un hanımı olan kızından torunu Sultan el-Melikü’s-Sâlih Ebü’l-Fidâ’nın izniyle 15 Receb 744 (3 Aralık 1343) tarihinde Dımaşk’taki türbesine nakledildi.

Memlük tarihçileri Tenkiz’i genellikle takdir ifadeleriyle anmış, halka iyi davrandığını, nâibliği döneminde huzur içinde yaşandığını, ilim ehline saygı gösterdiğini, kendisinin de hadis ilmiyle meşgul olduğunu belirtmişlerdir. Ayrıca onun dindar bir hayat yaşadığı, bir sel felâketi sonunda harabeye dönen Aclûn’u yeniden inşa ettirdiği, Dımaşk başta olmak üzere Suriye’nin birçok şehrinde cami, medrese, ribât, han, hamam, yol, hastahane, su kanalları vb. hayır eserleri yaptırdığı, maiyetindekilere karşı sert davranmak ve öfkelendiği kimseleri asla affetmemekle birlikte haksız yere kimsenin malına el koymadığı zikredilir. Tenkiz’in Dımaşk’ta 714 (1314) yılında inşa ettirdiği, onun adını taşıyan cami günümüze ulaşmış olup şehrin en büyük camilerinden biridir.


BİBLİYOGRAFYA

, XXXII, 158, 198, 217 vd.

, IX, 242-243, 284, 305, 390, 400.

Mufaddal b. Ebü’l-Fezâil, en-Nehcü’s-sedîd: Ägypten und Syrien zwischen 1317 und 1341 in der Chronik des Mufaḍḍal b. Abī l-Faḍā’il (nşr. ve trc. Samira Kortantamer), Freiburg 1973, s. 83-88, 91-93.

Yûsufî, Nüzhetü’n-nâẓır fî sîreti’l-Meliki’n-Nâṣır (nşr. Ahmed Hutayt), Beyrut 1406/1986, s. 124-125, 252-253, 318-321, 412.

, X, 420-432; XVI, 430; XXIV, 279.

a.mlf., Aʿyânü’l-ʿaṣr (nşr. Ali Ebû Zeyd v.dğr.), Beyrut-Dımaşk 1418/1998, II, 116-138.

a.mlf., Tuhfetü ẕevi’l-elbâb fî men ḥakeme bi-Dımaşḳ mine’l-ḫulefâʾ ve’l-mülûk ve’n-nüvvâb (nşr. İhsan bint Saîd Hulûsî – Züheyr Hamîden es-Samsâm), Dımaşk 1992, II, 231-243.

, I, 251-258.

İbn Haldûn, el-ʿİber (nşr. Halîl Şehhâde), Beyrut 1421/2001, V, 504-505.

, II/1, s. 127, 137; II/2, s. 417, 509.

a.mlf., , II, 54-55.

a.mlf., el-Muḳaffa’l-kebîr (nşr. Muhammed el-Ya‘lâvî), Beyrut 1411/1991, II, 30, 607-622.

İbn Hacer el-Askalânî, ed-Dürerü’l-kâmine (nşr. Abdülvâris M. Ali), Beyrut 1997, I, 206, 308-312.

Bedreddin el-Aynî, ʿİḳdü’l-cümân, Beyazıt Devlet Ktp., Veliyyüddin Efendi, nr. 2395, s. 38-41.

, IV, 156-167.

Nuaymî, ed-Dâris fî târîḫi’l-medâris (nşr. İbrâhim Şemseddin), Beyrut 1990, I, 91-94; II, 186, 327-328.

, I/1, s. 477-481.

M. Cemâleddin Sürûr, Devletü Benî Ḳalâvûn fî Mıṣr, Kahire 1947, s. 51-52.

S. Conermann, “Tankiz”, , X, 185-186.

Kanber Ali Rûdger, “Tenkiz”, Dânişnâme-i Cihân-ı İslâm, Tahran 1383, VIII, 310-312.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2019 yılında Ankara’da basılan (gözden geçirilmiş 3. basım) EK-2. cildinde, 591-592 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER