ألا أخبركم بأحبّكم إليّ وأقربكم منّي مجالس يوم القيامة: أحاسنكم أخلاقا، المواطئون أكنافا، الذين يألفون ويؤلفون. ألا أخبركم بأبغضكم إليّ وأبعدكم منّي مجالس يوم القيامة: أسوؤكم أخلاقا، الثرثارون، المتفيهقون.
(Size kıyamet gününde benim en çok sevdiklerimi, meclisleri bana en yakın olanlarınızı haber vereyim mi? Bunlar ahlâkı en güzel ve alçak gönüllü olanlarınız, insanlarla iyi geçinen, onları seven ve sevilenlerinizdir. Size kıyamet gününde en sevmediğim, meclisleri bana en uzak kimseleri de haber vereyim mi? Bunlar sizin en kötü ahlâklılarınız, geveze ve boşboğaz olanlarınızdır) (Müsned, IV, 193, 194; Tirmizî, “Birr”, 71).
Dizim güzelliği bazan zıtların mantıkî bir taksimle aynı ifade içinde birleştirilip kaynaştırılmasından da ileri gelebilir. Ebû Nüvâs’ın şu kıtası buna örnektir: ”وإذا جلست إلى المدام وشربها / فاجعل حديثك كله في الكأس // وإذا نزعت عن الغواية فليكن / لله ذاك النزع لا للناس“ (İşret meclisinde isen bütün sözlerin kadeh üzerine olsun / Sefahati bırakacaksan bu bırakışın insanlar için değil Allah için olsun) (Dîvân, II, 13). Burada iki karşıt tema (mücûn ve zühd) ifadede aynı şeymiş gibi kaynaştırılarak bir uyum içinde ortaya konulmuştur. İki karşıt temanın kaynaşmasını sağlayan ortak unsur iyilikte de kötülükte de riyanın çirkinliğinin vurgulanmasıdır.
Başta tabakat ve terâcim kitaplarında biyografi sahibinin tanıtıldığı cümleler olmak üzere sanatlı nesir parçalarında, özellikle edebî mektuplar ve makāmât türü eserlerde tensîku’s-sıfâta dair bol örnek bulunmaktadır; “Fülânün... hasenü’s-sîre, nakıyyü’s-serîre, tayyibü’l-a‘râk, kerîmü’l-ahlâk, tâhirü’n-neseb, zâhirü’l-haseb, hamîdü’ş-şemâil, kesîrü’l-fezâil” gibi. Bu tür metinlerde sıralamada geçen seci ve aliterasyonlar tensîkin güzelliğini arttırır. Diğer taraftan manzumelerde veya Kur’an âyetleri gibi üstün edebî metinlerde bir beyit yahut ifade içinde tescî, takfiye, tarsî‘, tesmît, teczie, taştîr, tefvîf ve mümâselet gibi adlarla anılan kafiyeli, secili, aliterasyonlu, vezinli unsurların bulunması ifadenin güzelliğine güzellik katar: ”إِنَّ الْأَبْرَارَ لَفِي نَعِيمٍ ۰ وَإِنَّ الْفُجَّارَ لَفِي جَحِيمٍ“ (Naîm içindedir ebrâr, cahîm içindedir füccâr) (el-İnfitâr 82/13-14). Aynı şekilde manzumelerdeki sıralamada cem‘, tefrik, taksim, siyâkatü’l-a‘dâd, leff ü neşr ve müzâvece gibi bedî‘ nevilerinin bulunması dizim güzelliğini etkiler. Mütenebbî’nin bir hükümde (tanıma hükmü) yedi ismi birleştirdiği (siyâkatü’l-a‘dâd) beyti bu türdendir: ”فالخيل والليل والبيداء تعرفني / والرمح والسيف والقرطاس والقلم“ (At, gece ve çöl tanır beni / Mızrak-kılıç, kitap-kalem de) (Dîvân, III, 339). Kur’ân-ı Kerîm’de kıyamet günü insanların ashâbü’l-meymene, ashâbü’l-meş’eme ve sâbikūn adıyla üç sınıfa ayrılacağı belirtildikten sonra her birinin durumunun ve niteliklerinin ayrıntılı şekilde beyan edilmesi (el-Vâkıa 56/8-48), yine hadislerde iyi ve kötü hasletler, insan grupları vb. açıklanırken yapılan sınıflama ve sıralamalar taksim ve tensîk sanatlarının güzel örneklerindendir. Hz. Peygamber’in edebî sanatlarla övüldüğü uzun manzumeler olan bedîiyyâtta ve onların şerhlerinde tensîk sanatıyla ilgili güzel beyitler görülür. Özellikle Safiyyüddin el-Hillî ile Abdülganî en-Nablusî’nin beyitleri birer şaheser kabul edilir: ”والذّئب سلم والجنّيّ أسلم / والثعبان كلم والأموات في الرجم“ (Kurt selâma durdu, cin müslüman oldu / Yılan konuştu, dile geldi ölüler kabirlerinde) (Safiyyüddin el-Hillî, s. 249).
”كالطود في عظم، كالبدر في شرف / كاللّيث في هيبة كالغيث في كرم“ (Dağdı azamette, dolunaydı şerefte / Aslandı heybette, yağmurdu cömertlikte) (Nablusî, s. 214). Burada da görüldüğü gibi kategorik sıralamalar tensîk sanatına ayrı bir güzellik katmaktadır. Bunlardan ilk beyitte mûcizelere, ikinci beyitte benzetmelere dahil olan unsurlar ardarda sıralanmıştır. Kasidelerde beytü’l-kasîd de (en güzel beyit) lafzı ve anlamıyla kendine yeterli olduğu, önündeki ve sonundaki beyit dizisiyle tam bir uyum ve kaynaşma halinde bulunduğu için hüsn-i nesakın örneklerinden kabul edilmiştir (a.g.e., a.y.).
Fars edebiyatında tensîk-i sıfât olarak adlandırılan bu tür bazan övgü, bazan da hiciv maksadıyla kullanılmıştır. İran edebiyatının en eski metinlerinden olan Avesta’da tensîk örneklerine çokça rastlanır. XII ve XIII. yüzyıllarda nesirde sözü süslemek ve çeşitlendirmek için bu sanattan yararlanılmıştır. Şiirde Horasan akımının temsilcisi sayılan Unsurî tensîk sanatını şiirlerinde en çok kullanan şairdir.
BİBLİYOGRAFYA
et-Taʿrîfât, “Tensîḳ” md.; Tehânevî, Keşşâf (Dahrûc), I, 519, 673; Müsned, IV, 193, 194; Ebû Nüvâs, Dîvân (nşr. Îliyyâ Selîm Hâvî), Beyrut 1987, II, 13; Ebü’l-Hasan İbn Tabâtabâ, ʿİyârü’ş-şiʿr (nşr. Abbas Abdüssâtir), Beyrut 1402/1982, s. 54-59; Mütenebbî, Dîvân (Ukberî, et-Tibyân fî şerḥi’d-Dîvân içinde, nşr. Mustafa es-Sekkā v.dğr.), Beyrut 1397/1978, III, 80, 339; Ebü’l-Hasan el-Cürcânî, el-Vesâṭa beyne’l-Mütenebbî ve ḫuṣûmih (nşr. M. Ebü’l-Fazl İbrâhim – Ali M. el-Bicâvî), Kahire-Beyrut 1386/1966, s. 47-48; İbn Sinân el-Hafâcî, Sırrü’l-feṣâḥa, Beyrut 1402/1982, s. 268-269; Reşîdüddin Vatvât, Ḥadâʾiḳu’s-siḥr fî deḳāʾiḳi’ş-şiʿr (nşr. Abbas İkbâl), Tahran 1342, s. 51-52; Fahreddin er-Râzî, Nihâyetü’l-îcâz fî dirâyeti’l-iʿcâz (nşr. Bekrî Şeyh Emîn), Beyrut 1985, s. 291; İbn Ebü’l-İsba‘, Taḥrîrü’t-Taḥbîr (nşr. Hifnî M. Şeref), Kahire 1383, s. 425-428, 536-539; a.mlf., Bedîʿu’l-Ḳurʾân (nşr. Hifnî M. Şeref), Kahire 1392/1972, s. 164-165, 246-247; Şehâbeddin Mahmûd el-Halebî, Ḥüsnü’t-tevessül (nşr. Ekrem Osman Yûsuf), Bağdad 1980, s. 248; Nüveyrî, Nihâyetü’l-ereb, Kahire, ts. (Dârü’l-kütüb), VII, 131; Safiyyüddin el-Hillî, Şerḥu’l-Kâfiyeti’l-bedîʿiyye (nşr. Nesîb Neşâvî), Dımaşk 1402/1982, s. 249; İbn Kayyim el-Cevziyye, el-Fevâʾidü’l-müşevviḳ ilâ ʿulûmi’l-Ḳurʾân, Kahire, ts. (Mektebetü’l-Mütenebbî), s. 211-213; İbn Hicce, Ḫizânetü’l-edeb, Kahire 1304, s. 415-416; Süyûtî, Muʿterekü’l-aḳrân fî iʿcâzi’l-Ḳurʾân (nşr. Ali M. el-Bicâvî), Kahire 1973, I, 404-405; Abdülganî b. İsmâil en-Nablusî, Nefeḥâtü’l-ezhâr, Beyrut 1404/1984, s. 214-216; Sâmî ed-Dehhân, Şerḥu Dîvâni Ṣarîʿi’l-ġavânî, Dımaşk 1376/1957, s. 325; Celâleddin Hümâî, Fünûn-ı Belâġat ve Ṣınâʿât-ı Edebî, Tahran 1363 hş., II, 292-293; Ahmed Matlûb, Muʿcemü’l-muṣṭalaḥâti’l-belâġıyye ve teṭavvürühâ, Bağdad 1406/1986, II, 348-351, 367-369, 434, 436, 444; Hüseyin Hatîbî, Fenn-i Nes̱r der Edeb-i Fârsî, Tahran 1375 hş., s. 239-240; Perîsâ Sencâbî, “Tensîḳ-ı Ṣıfât”, DMBİ, XVI, 221-222.