https://islamansiklopedisi.org.tr/zunnar
Grekçe zone kelimesinden gelen zünnâr Süryânîce asıllı bir terimdir. İlk defa keşişlerin taktığı bir kuşak olan zünnar Farsça’da “Brahmanlar’ca kutsal kabul edilen ip” anlamında kullanılır. İslâm literatüründe dârülislâmda yaşayan gayri müslimlerin dinî alâmeti olarak takmakla yükümlü kılındıkları parmak kalınlığındaki kuşak veya kemeri ifade eder. Tarihî süreçte elbise üzerine dikilen bal renginde bir kumaş parçası olması dolayısıyla aselî diye de bilinir. Diğer zimmî kıyafetlerini içerecek biçimde geniş bir anlam kazanan gıyâra da bazan zünnar denilmekle birlikte bu kullanım yaygın değildir. Kaynakların bir kısmında zünnar, hıristiyanlarla Mecûsîler’e has dinî bir alâmet olarak nitelendirilmekle birlikte bir kısmında da bütün zimmîlerin dinî alâmeti kabul edilir (Fazlullah es-Serâî, vr. 75a-b). Yine gayri müslimlerin kullandığı şapka (kalensüve), aselî, küstîc gibi kıyafetler de birer ayırt edici dinî alâmet sayılmıştır (İskilipli Mehmed Âtıf, s. 23).
Kur’an’da örtünmeyi sağlayan kıyafetler dışında müslümanlar için dinî bir nitelik taşıyan giyeceklerle ilgili emirler bulunmadığı gibi, gayri müslimlere de ayırt edici mahiyette kıyafetler giymelerine dair herhangi bir tâlimat veya müslümanlarca giyilen kıyafetleri giymelerine ilişkin bir yasak yoktur. Sadece peygamberlere uymayı ve onların yolundan gitmeyi emreden genel anlamda emir ve tavsiyeler mevcuttur. Hadislerde yer alan bilgilere göre Hz. Peygamber müslümanlara, dış görünüşleri bakımından müşriklerle Mecûsîler’e benzemeyip farklı bir görüntü sergilemelerini ve sakallarını bırakıp bıyıklarını kısaltmalarını emretmiş (Buhârî, “Libâs”, 64; Müslim, “Ṭahâret”, 54-55), gayri müslimlere benzemeye çalışanların müslüman kabul edilmeyeceğini söylemiş, kişinin benzemeye çalıştığı topluluktan sayılacağını bildirmiş, ayrıca müslümanların kıyafetiyle müşriklerin kıyafetleri arasında fark bulunması gerektiğini vurgulamıştır (Müsned, II, 50; Tirmizî, “Libâs”, 20, 42; Ebû Dâvûd, “Libâs”, 4).
Kaynaklarda yer alan bir rivayete göre ilk defa Maramma adlı bir patrik (ö. 26/647) hıristiyan din adamlarına zünnar takmalarını emretmiştir (İA, XIII, 654). İslâm toplumundaki gayri müslimlerin zünnar vb. dinî alâmet sayılan kıyafet giymeye mecbur edildikleri bilinmekle beraber bunun hangi dönemde başladığı hususunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. V. (XI.) yüzyıldan itibaren kaleme alınan eserlerde bu uygulamanın, fetihlerle genişleyen İslâm coğrafyasında müslümanlarla zimmîlerin ilişkilerini belli kurallara bağlamak amacıyla Hz. Ömer tarafından getirildiği belirtilir. Buna göre Halife Ömer müslümanların giydiği elbiseleri giymeyi zimmîlere yasaklamış, ayrıca gayri müslimlerin zünnar takmalarını emretmiş, müslümanları da gayri müslim kıyafetlerini giymekten menetmiştir (Takıyyüddin İbn Teymiyye, s. 121-125; İbn Kayyim el-Cevziyye, Şerḥu’ş-Şürûṭi’l-ʿÖmeriyye, s. 79-80, 100). Ancak bazı yeni araştırmacılar konuyla ilgili rivayetlerin erken devir kaynaklarında bulunmaması, Hz. Ebû Bekir, Osman ve Ali dönemlerinde zünnardan hiç söz edilmemesi, Hz. Ömer’in de zimmîlere karşı sünnete uygun yumuşak bir siyaset izlemesi ve bu rivayetlerin sadece hıristiyanları içermesi gibi delillere dayanarak böyle bir uygulamanın Halife Ömer’e nisbet edilmesini isabetsiz görmüş ve bunun muhtemelen Halife Ömer b. Abdülazîz tarafından başlatıldığını ileri sürmüştür (Tevfîk Sultân el-Yûzbekî, s. 124-142, 368-371; Abdülmün‘im Ahmed Bereke, s. 184-185). Nitekim zimmîlere zünnar takma mecburiyetini Hz. Ömer’in getirdiğini kaydeden eski kaynakların Ömer b. Abdülazîz’in Şamlı hıristiyanlara müslüman kıyafetleri giymeyi yasakladığını bildiren rivayetlere de yer vermesi bu görüşü destekleyen bir delil kabul edilmiştir (İbn Kayyim el-Cevziyye, Şerḥu’ş-Şürûṭi’l-ʿÖmeriyye, s. 106).
Kelâm literatüründe zünnar takmak kâfirlik alâmeti veya dinî bir simge kabul edilmiş, Ebû Hanîfe döneminden itibaren insanların taşıdıkları kıyafetlere göre müslüman veya kâfir olarak adlandırılabileceğine hükmedilmiştir (el-ʿÂlim ve’l-müteʿallim, s. 29; İbn Fûrek, s. 183, 185; Teftâzânî, II, 268). Zünnar yanında dinî alâmet olan diğer kâfir kıyafetlerinden birini icbar altında bulunmadığı halde kendi isteğiyle giyen müslümanların kâfir sayılıp sayılmayacağı konusu tartışılmış ve bu konuda iki farklı görüş ortaya çıkmıştır. 1. Zaruret olmadan isteyerek ve özenerek kâfirlere ait dinî alâmet sayılan bir kıyafeti giyen veya simgeyi takan kişi kâfir olur. Çünkü Hz. Peygamber kâfirlere benzemeyi yasaklamış ve onlara benzeyenlerin kâfir olacağını bildirmiştir. Bu hüküm geneldir ve kıyafetleri de kapsar, ashabın görüşü de budur (Takıyyüddin İbn Teymiyye, s. 12-17, 80-85, 129-131). Canını ve malını korumak amacıyla gayri müslim kıyafetlerini giyen kişinin kâfir sayılmayacağı konusunda ise şüphe yoktur. Kıyafet, insanın bağlandığı dinin ve benimsediği dünya görüşünün bir alâmeti olduğundan müslümanlar ancak Resûl-i Ekrem’in, ashabın ve din âlimlerinin belirlediği kıyafetleri giyebilir. Selefiyye’ye bağlı âlimlerle bir kısım Sünnî kelâmcıları bu görüştedir (İbn Kayyim el-Cevziyye, Şerḥu’ş-Şürûṭi’l-ʿÖmeriyye, s. 81-85; Teftâzânî, II, 267-268). 2. Gayri müslimlerin dinî inançlarını benimsemedikçe zünnar, aselî, gıyâr takan ve şapka giyen yahut onların dinî simgelerini kullanan kişi kâfir olmaz. Zira bu kıyafetleri kullanan bir müslüman kelime-i şehâdeti diliyle söyleyip kalbiyle tasdik etmekte, Allah’ı ve Hz. Peygamber’i sevmektedir; müslüman kabul edilmek için bunlar yeterlidir. Kur’an ve Sünnet’te tesettürü gerçekleştirme şartı dışında giyilmesi emredilen veya yasaklanan kıyafetlerle ilgili açık bir hüküm yoktur. İslâm öncesinde Araplar’ın giydiği kıyafetleri daha sonra müslümanların da giymeye devam etmesi bunun açık delilidir (İbn Kayyim el-Cevziyye, Şerḥu’ş-Şürûṭi’l-ʿÖmeriyye, s. 96-97). Resûl-i Ekrem’in müslümanlara gayri müslimlerinkine benzeyen kıyafetler giymeyi yasaklaması müslümanların birbirini tanıması amacına yönelik olmalıdır. Kıyafetler gelenek ve göreneklere, zamana ve coğrafî şartlara, iklime göre değişiklik arzetmekle birlikte Hz. Peygamber’in emirleri dikkate alınıp müslümanların gayri müslimlerden ayırt edilmelerini sağlayan bir kıyafet tarzı benimsemeleri sünnete daha uygun bir davranıştır. Sünnî kelâmcılarının çoğunluğu bu görüştedir (Seyyid Şerîf el-Cürcânî, s. 597; el-Fetâva’l-İslâmiyye, VII, 2476; İskilipli Mehmed Âtıf, s. 26-27; Abdülmün‘im Ahmed Bereke, s. 180-184). İslâm’ın kıyafetlere dair ortaya koyduğu ölçüt, elbiselerin tesettürü gerçekleştirmiş olması ve inkârı simgeleyici bir nitelik taşımamasıdır. Bu ölçüye uyan kıyafetlerin giyilmesinde dinî bakımdan bir sakınca yoktur.
BİBLİYOGRAFYA
Lisânü’l-ʿArab, “znr” md..
et-Taʿrîfât, “zünnâr” md..
Kāmus Tercümesi, II, 595.
Müsned, II, 50.
Ebû Hanîfe, el-ʿÂlim ve’l-müteʿallim (nşr. M. Zâhid Kevserî, trc. Mustafa Öz, İmâm-ı Azam’ın Beş Eseri içinde), İstanbul 2008, s. 29.
İbn Fûrek, Şerḥu’l-ʿÂlim ve’l-müteʿallim (nşr. Ahmed Abdürrahîm es-Sâyih – Tevfîk Ali Vehbe), Kahire 1430/2009, s. 183, 185.
Takıyyüddin İbn Teymiyye, İḳtiżâʾü’ṣ-ṣırâṭi’l-müstaḳīm (nşr. Ahmed Hamdî İmâm), [baskı yeri ve tarihi yok] (el-Mektebetü’l-Medenî), s. 12-17, 80-85, 121-136.
İbn Kayyim el-Cevziyye, Şerḥu’ş-Şürûṭi’l-ʿÖmeriyye (nşr. Subhî es-Sâlih), Beyrut 1401/1981, s. 79-106.
a.mlf., Aḥkâmü ehli’ẕ-ẕimme (nşr. Subhî es-Sâlih), Beyrut 1983, I, 236-238.
Teftâzânî, Şerḥu’l-Maḳāṣıd, İstanbul 1305, II, 267-268.
Seyyid Şerîf el-Cürcânî, Şerḥu’l-Mevâḳıf, İstanbul 1239, s. 597.
İbn Hacer el-Heytemî, el-İʿlâm bi-ḳavâṭıʿi’l-İslâm (nşr. M. Avvâd el-Avvâd), Dımaşk 1428/2008, s. 125.
Fazlullah es-Serâî, Risâle fî ḥaḳḳı’z-zünnâr, Süleymaniye Ktp., Hâlet Efendi, nr. 93, vr. 74b-75b.
İskilipli Mehmed Âtıf Efendi, Frenk Mukallidliği ve Şapka, İstanbul 1340, s. 4-5, 22-30.
el-Fetâva’l-İslâmiyye min Dâri’l-iftâʾi’l-Mıṣriyye (nşr. Câdelhak Ali Câdelhak v.dğr.), Kahire 1402/1982, VII, 2476-2477.
Muhammed Hamîdullah, el-Ves̱âʾiḳu’s-siyâsiyye, Beyrut 1403/1983, s. 381.
Tevfîk Sultân el-Yûzbekî, Târîḫu ehli’ẕ-ẕimme fi’l-ʿIrâḳ, Riyad 1403/1983, s. 123-141, 368-371.
Abdülmün‘im Ahmed Bereke, el-İslâm ve’l-müsâvât beyne’l-müslimîn ve ġayri’l-müslimîn, İskenderiye 1410/1990, s. 180-188.
A. S. Tritton, “Zünnâr”, İA, XIII, 654-655.
Ahmet Özel, “Gayri Müslim”, DİA, XIII, 425-426.