BEHMENYÂR b. MERZÜBÂN - TDV İslâm Ansiklopedisi

BEHMENYÂR b. MERZÜBÂN

بهمنيار بن مرزبان
Müellif:
BEHMENYÂR b. MERZÜBÂN
Müellif: MAHMUT KAYA
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 1992
Erişim Tarihi: 19.04.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/behmenyar-b-merzuban
MAHMUT KAYA, "BEHMENYÂR b. MERZÜBÂN", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/behmenyar-b-merzuban (19.04.2024).
Kopyalama metni

Hayatını aydınlatacak kadar bilgi mevcut değildir. Bilindiği kadarıyla Mecûsî bir âilenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş ve sonradan İslâm dinini kabul etmiştir (, I, 244). İbn Sînâ’nın Hemedan (1015-1024) ve İsfahan’da (1024-1037) bulunduğu dönemlerde onun en seçkin öğrencileri arasında yer almış olmasına rağmen Arapça bilgisi mükemmel değildi (Beyhakī, s. 91). Alâüddevle zamanında (1008-1041) İbn Sînâ ile Behmenyâr arasında geçen felsefî tartışmalar, bu sırada Behmenyâr, Ebû Mansûr İbn Zeyle ve Ebû Ca‘fer Muhammed b. Hüseyin b. Merzübân gibi önde gelen talebeleri tarafından sorulan sorulara İbn Sînâ’nın verdiği cevaplar el-Mübâḥas̱ât adlı eserde toplanmış ve günümüze kadar gelmiştir ki İbn Sînâ doktrinini anlama bakımından önemli bir kaynaktır. Bu eserin Mısır’daki yazmasının sonuna ilâve edilen iki mektupta İbn Sînâ’nın “eş-Şeyhü’l-fâzıl” diye hitap ettiği kişinin Behmenyâr olduğunda şüphe yoktur (, III, 502). Bu bilgiye dayanarak hocasının ona büyük bir değer verdiği söylenebilir. Buna rağmen felsefede önemli sayılacak kadar bir varlık gösterememiş ve 1066 yılında vefat etmiştir. Ali b. Zeyd el-Beyhakī onun İbn Sînâ’dan otuz yıl sonra öldüğünü açıkça belirttiğine göre (Tetimme, s. 92) ölümüyle ilgili olarak Brockelmann’ın verdiği 1038 tarihinin (GAL, I, 599) yanlış olması gerekir.

Behmenyâr daha çok hocasının eserlerinin şârihi ve felsefî sisteminin bir yorumcusu olarak tanınmıştır. Bununla beraber bazı meselelerde İbn Sînâ’dan farklı düşündüğü dikkati çeker. Meselâ ona göre henüz form kazanmamış, bir yetenek ve imkân durumunda olan ilk heyulâ (şekilsiz ilk madde) sadece bir kavramdan ibarettir. Bu bakımdan heyulâ tam anlamıyla cevher sayılmaz (Mâ Baʿde’ṭ-ṭabîʿa, s. 8). Yine Behmenyâr’a göre Allah diri, bir ve her şeyin yaratıcısı olduğu için değil âlemin varlık sebebi olduğu için zorunlu (vâcibü’l-vücûd) ve sebepsiz varlıktır. Şu var ki sebeple sebepli (illet ile ma‘lûl) arasında zaman bakımından öncelik ve sonralık söz konusu değildir. Eğer öyle olsaydı sebeplinin meydana gelişinden önceki ve sonraki durumuna göre sebebin bilgisinde bir değişme olacağından o tam sebep olamazdı. Şu halde Allah’ın varlığı âlemin varlığından zaman bakımından değil zat olarak öncedir. Bu düşünceden hareketle Behmenyâr Allah’ı üç sıfatla nitelemek gerektiğini söyler. Ona göre Allah zâtı ile ilktir, zâtı ile kāimdir, varlığı zorunludur. Bir başka ifade ile Allah’ın zâtı varlığının zorunlu şartıdır. Çünkü ona göre varlık mutlak olarak düşünüldüğünde şiddetlilik, zayıflık, azlık, çokluk, tamlık ve eksiklik gibi bayağı nitelikler söz konusu edilmez; sadece O’nun öncelik-sonralık, muhtaç olmama-muhtaç olma, zorunluluk-imkân gibi küllî niteliklere sahip olup olmadığına bakılır (Mâ Baʿde’ṭ-ṭabîʿa, s. 10). Onun bu konuya ve kozmik varlığın teşekkülü, nefsin mahiyeti gibi problemlere getirdiği yorumlar İbn Sînâ doktriniyle tam bir uyum halindedir.

Behmenyâr’a göre varlıklar basit ve birleşik olmak üzere ikiye ayrılır. Basit varlıklar güç halinden fiil alanına çıktıktan sonra bir daha bozulmamak üzere ebedîlik kazanırlar. Meselâ bir güç ve imkândan ibaret olan ilk heyulâ form kazanıp varlık alanına çıktıktan sonra bir daha bozulup yok olmaz. Çünkü onda artık güç ve imkân hali kalmamıştır. Bir başka deyişle onun yok olması imkânsızdır. Şüphesiz onun bu yorumu maddenin, dolayısıyla âlemin ebedîliğini savunmaktan başka bir anlama gelmez. O buradan hareketle şahıslarda ortaya çıkan insan nefsinin de ebedî olduğu sonucuna ulaşır (Risâle fî merâtibi’l-mevcûdât, s. 12-13).

Eserleri. 1. Kitâbü’t-Taḥṣîl. Bazı kaynaklarda et-Taḥṣîlât şeklinde yer alan bu eseri Behmenyâr İsfahan’da bulunduğu 1024-1037 yılları arasında, amcası Zerdüşt Ebû Mansûr b. Behram b. Hurşid b. Yazyâr için telif etmiştir. Mantık, fizik ve metafizik olmak üzere başlıca üç bölümden oluşan eser, bir bakıma İbn Sînâ’nın eş-Şifâʾ, en-Necât ve el-İşârât ve’t-tenbîhât’ının özeti mahiyetindedir. Ayrıca hocası ile yaptığı felsefî tartışmaların sonuçlarını da ihtiva etmektedir. Behmenyâr kitabında plan olarak İbn Sînâ’nın Dânişnâme-i ʿAlâʾî adlı eserini örnek almıştır. Eser ilk defa Kahire’de (1329), sonra Tahran’da yayımlanmıştır (nşr. Murtazâ Mutahharî, 1349 hş./1970). A. V. Sagadeeva et-Taḥṣîl’i kısmen Rusça’ya çevirerek yayımlamıştır (Bakü 1983).

2. Risâle fî merâtibi’l-mevcûdât.

3. Risâle fî mevżûʿi’l-ʿilm el-maʿrûf bi-Mâ baʿde’ṭ-ṭabîʿa. Üstteki risâle ile birlikte S. Poper tarafından edisyon kritiği yapılmış ve Almanca tercümesiyle birlikte yayımlanmıştır (Behmenjâr ben El-Marzubân, der persische Aristoteliker aus Avicenna’s Schule: Zwei metaphysische Abhandlungen von ihm Arabisch und Deutsch mit Anmerkungen, Leipzig 1851). Ayrıca Abdülcelil Sa‘d bu risâleleri Behmenyâr, Mâ Baʿde’ṭ-ṭabîʿa adıyla yayımlamıştır (Kahire 1329).

4. Taʿlîḳāt. Metafizik, fizik ve mantığın temel terimleriyle ilgili olmak üzere Behmenyâr’ın İbn Sînâ’nın derslerinde tuttuğu notlardan ibaret olan bu eserin Hemedan’da Şemsüddevle’nin saltanatı döneminde (997-1021) Behmenyâr’ın İbn Sînâ ile olan tartışmalarının sonucu mu olduğu, yoksa daha sonra Alâüddevle zamanında mı telif edildiği belli değildir. Taʿlîḳāt Abdurrahman Bedevî tarafından yayımlanmıştır (Kahire 1392/1973).

Bunlardan başka henüz ilmî neşirleri yapılmamış eserleri şunlardır: Maḳāle fî ârâʾi’l-meşşâʾîn fî umûri’n-nefsi ve ḳuvâhâ (Nâfiz Paşa Ktp., nr. 1350, vr. 54a-57b); Fî İs̱bâti’l-ʿuḳūli’l-faʿʿâle ve’d-delâleti ʿalâ ʿadedihâ ve is̱bâti’n-nüfûsi’s-semâviyye (Köprülü Ktp., nr. 1604, vr. 72a-83b); Kitâbü’r-Rütbe fi’l-manṭıḳ (Kitâbü’z-Zîne fi’l-manṭıḳ); Kitâbü’l-Behce.


BİBLİYOGRAFYA

Behmenyâr, Kitâbü’t-Taḥṣîl, Kahire 1329.

a.mlf., Mâ Baʿde’ṭ-ṭabîʿa, Kahire 1329, s. 8, 10.

a.mlf., Risâle fî merâtibi’l-mevcûdât (nşr. S. Poper), Leipzig 1851, s. 12-13.

a.mlf., Taʿlîḳāt (nşr. Abdurrahman Bedevî), Kahire 1392/1973.

Nizâmî-i Arûzî, Çehâr Maḳāle: Erbaʿu maḳālât (trc. Muhammed b. Tâvît), Rabat 1403/1982, s. 201.

, s. 91-92.

Muhammed b. Mahmûd Şehrezûrî, Târîḫu’l-ḥükemâʾ (trc. Maksûd Ali Tebrîzî), Tahran 1365 hş., s. 385, 398, 448.

, I, 598.

, I, 599-600; , I, 828.

Abdurrahman Bedevî, Arisṭo ʿinde’l-ʿArab, Kahire 1947, Giriş, s. 35-40, 119-239.

T. J. de Boer, Târîḫu’l-felsefe fi’l-İslâm (trc. Muhammed Abdülhâdî Ebû Rîde), Kahire 1948, s. 270-272.

, I, 244.

Abdullah Ni‘me, Felâsifetü’ş-Şîʿa ḥayâtühüm ve ârâʾühüm, Beyrut 1987, s. 295-296.

F. Rahman, “Bahmanyār”, , I, 926.

H. Daiber, “Bahmanyār, Kīā”, , III, 501-503.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1992 yılında İstanbul’da basılan 5. cildinde, 354-355 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER