DÂVUD PAŞA, Kara - TDV İslâm Ansiklopedisi

DÂVUD PAŞA, Kara

Müellif: NEZİHİ AYKUT
DÂVUD PAŞA, Kara
Müellif: NEZİHİ AYKUT
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 1994
Erişim Tarihi: 19.11.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/davud-pasa-kara
NEZİHİ AYKUT, "DÂVUD PAŞA, Kara", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/davud-pasa-kara (19.11.2024).
Kopyalama metni

Aslen Bosnalıdır. Enderun’da yetişti; burada sırayla çuhadar, kapıcıbaşı ve başkapıcıbaşılığa kadar yükseldi (1600). Eylül 1604’te Rumeli beylerbeyiliğine getirildi, birkaç gün sonra da kendisine vezirlik rütbesi verildi. Ertesi yıl Kastamonu muhafızlığına, daha sonra Anadolu’daki Celâlî eşkıyası üzerine serdar tayin edildi. Sefer levazımının tamamlanması için mîrî hazineden yardım talep edince sefere gitmeyen timar ve zeâmet sahiplerinin bedellerinin tahsil edilerek sefer mühimmatının tamamlanması hususu emvâl-i sultânî defterdarı olarak Hasan Beyzâde’ye havale edildi. Ancak Anadolu muhafızı Nasuh Paşa’nın 1605 Kasımında Bolvadin’de Celâlî Tavil’e yenilmesi ve İstanbul’a gelerek padişahı sefere teşvik etmesi üzerine I. Ahmed Dâvud Paşa’yı serdarlıktan aldı ve Anadolu seferine bizzat çıkmaya karar verdi. Bu sırada padişahla birlikte Bursa’ya gelen vezirler arasında Dâvud Paşa da vardı.

Padişahın Bursa’ya geldiğini duyunca buraya kadar gelen sipahi zorbaları Sadâret Kaymakamı Sofu Sinan Paşa aracılığıyla suçlarını affettirdiler. Böylece affedilen sipahilerin bir kısmı, başlarında Dâvud Paşa olduğu halde Bursa ile Bolu arasında kalan bölgeyi korumak üzere Kütahya’ya gönderildiler. Bu arada III. Mehmed’in kızıyla evlenen Dâvud Paşa Ağustos 1606’da vezâretle Rumeli beylerbeyiliğine tayin edildi ve Sofya muhafızlığında bulundu. Fakat bir süre sonra İstanbul’a dönerek kubbe vezirleri arasında yer aldı. Aynı yıl İzmit muhafızlığına gönderildi, daha sonra Dîvân-ı Hümâyun’da dördüncü, üçüncü ve ikinci vezirliğe yükseldi. 1616 yılı başlarında tekrar Rumeli beylerbeyiliğine tayin edildi ve bu sıfatla aynı yıl Sadrazam Öküz Mehmed Paşa’nın Revan seferine katıldı.

I. Mustafa’nın tahta çıkışında, kız kardeşinin kocası olması dolayısıyla, hanımının isteği üzerine Kasım 1617’de kaptanıderyâlığa tayin edildi. Ancak II. Osman’ın tahta çıkmasından sonra hem kaptanıderyâlıktan hem de vezirlikten azledilerek önce Rumeli beylerbeyiliğine, ardından Silistre paşalığına getirildi. Uzunca bir süre mâzul kaldıktan sonra tekrar Rumeli beylerbeyiliğine tayin edildi. II. Osman’ın Hotin seferine (1621-1622) bu sıfatla katıldı ve seferde ordunun çarhacılığı görevini yaptı. Seferden dönüşte ordu Edirne’ye geldiğinde Dâvud Paşa’nın Rumeli beylerbeyi olarak burada kalması ferman edildi, ancak 1622 Ocak ayının sonlarında Köstendil sancak beyliğine tayin edildi. Fakat görev mahalline kendisi gitmedi, yerine mütesellim gönderdi.

19 Mayıs 1622’de Sultan Osman’ın tahttan indirilip yerine I. Mustafa’nın ikinci defa hükümdarlığa getirilişinin ertesi günü Vâlide Sultan’ın iltimasıyla sadrazam oldu. Hatta sadrazam olur olmaz II. Osman’ın hapsedildiği Orta Cami’ye giderek hemen onu boğdurtmak istediyse de başaramadı. Daha sonra Sultan Mustafa’yı Topkapı Sarayı’na nakleden Dâvud Paşa II. Osman’ı bir pazar arabasına koyarak âsilerin eza, cefa ve hakaretleriyle Yedikule’ye hapsetti. Sultan Osman’ı getiren asker dağıldıktan sonra kethüdâsı Ömer, cebecibaşı ve subaşı kethüdâsı Kelender Uğrusu ile birlikte Yedikule zindanlarının kapısını kapattıktan sonra akşama doğru II. Osman’ı kementle boğdu. Hatta işlediği cinayeti ispat için Sultan Osman’ın bir kulağını kesip cebecibaşı ile Vâlide Sultan’a gönderdi.

II. Osman’ın öldürülmesi İstanbul’da ve Anadolu’da büyük karışıklıklara sebep olmuş, Dâvud Paşa ancak yirmi dört gün kadar kalabildiği sadrazamlıktan 13 Haziran 1622’de azledilmiştir. 1623 yılı başlarında üst üste ayaklanan sipahilerin Sultan Osman’ın kanını dava ederek Dâvud Paşa’nın idamını istemeleri üzerine onunla birlikte suç ortakları olan Kelender Uğrusu ve cebecibaşı I. Mustafa’nın fermanıyla Yedikule’ye hapsedildiler. Dâvud Paşa iki gün sonra buradan alınarak Cellât Çeşmesi önüne getirildi, başı kesilmek için cellâdın önüne çökertildiği sırada koynundan I. Mustafa’nın Sultan Osman’ın öldürülmesine dair hatt-ı hümâyunu ile kazaskerlerin yine maktul sultanın katledilmesi yolunda verdikleri fetvayı çıkarıp feryada başladı. Karısının para yedirdiği cellâtbaşı da idam hususunda ağır davranınca karışıklık başladı, para ile tutulmuş on kişi kendisini oradan kaçırarak Orta Cami’ye getirdiler. Dâvud Paşa burada sadrazam gibi davranarak adamlarına terakkî ve bahşişler dağıttı, ayrıca mansıplar tevcih etti.

Ancak daha sonra Sultan Mustafa’nın fermanıyla Orta Cami’den alındı, II. Osman’ı bindirdiği pazar arabasıyla tekrar Yedikule’ye getirilerek hapsedildi ve Sultan Osman’ın öldürüldüğü yerde suç ortağı Kelender Uğrusu ile birlikte katledildi. Cesedi Aksaray’daki Murad Paşa Camii hazîresine defnedildi. Kitâbesiz taşı ile Millet caddesine bakan mezarı hemen dikkati çekmektedir.

Hain, zalim, kezzâb gibi lakaplarla da anılan Dâvud Paşa işlediği cinayet yüzünden halkın büyük lânet ve nefretini kazanmış, halk arasında “padişah katili” diye şöhret bulmuştur. Buna karşılık bazı hayratı da vardır. Murad Paşa Camii’nin şadırvanı ile çeşmesi onun tarafından yaptırılmıştır.


BİBLİYOGRAFYA

Sâfî Mustafa Efendi, Zübdetü’t-tevârîh, Beyazıt Devlet Ktp., Veliyyüddin Efendi, nr. 2428, I, vr. 172b; nr. 2429, II, vr. 50a, 51a-53a, 93a-94a.

Hüseyin Tûgī Çelebi, Musîbetnâme, Wien Nationalbibliothek, nr. H.O. 74.

Bostanzâde Yahyâ Efendi, Vak‘a-i Sultan Osman Han, Süleymaniye Ktp., Hâlet Efendi, nr. 611.

, s. 679.

Mehmed b. Mehmed, Nuhbetü’t-tevârîh ve’l-ahbâr, İstanbul 1276, s. 225, 248-249.

Hasanbeyzâde Ahmed Paşa, Târih (haz. Nezihi Aykut, doktora tezi, 1980), İÜ Ed.Fak. Tarih Seminer Kitaplığı, nr. 3277, II, 251-252, 311-312, 344-346.

Topçular Kâtibi Abdülkadir Efendi, Târih, Wien Nationalbibliothek, Mxt. 130, vr. 177b, 202b-203a, 228b, 265a, 286a, 296a, 300b vd.

, II, 310, 311, 386-388.

, s. 675-676, 689-690, 717-721, 726 vd.

, I, 252, 256, 268-270, 298-300, 346-347; II, 19, 21-25, 33, 34.

Karaçelebizâde Abdülaziz Efendi, Ravzatü’l-ebrâr, Bulak 1248, s. 499-500, 511, 536, 543, 545, 550.

Hâlisî, Beşâretnâme-i Sultan Mustafa Han, Wien Nationalbibliothek, Mxt. 21, vr. 189a.

Abdurrahman Hibrî, Defter-i Ahbâr, İÜ Ktp., TY, nr. 3648, vr. 104a.

, II, 621, 624, 643, 644, 648-651, 655.

, I, 411-413, 431-436; II, 19-21, 95-96, 227-230, 234-236, 248-252.

, s. 67-68.

, I, 204.

Sefînetü’l-vüzerâ, Süleymaniye Ktp., Hafîd Efendi, nr. 245, vr. 5a.

, VIII, 220-226, 227 vd., 230-232, 242-245.

, II, 325.

“Davud Paşa, Kara”, , III, 498.

V. J. Parry, “Dāwūd Pas̲h̲a”, , II, 183-184.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1994 yılında İstanbul’da basılan 9. cildinde, 36-37 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER