https://islamansiklopedisi.org.tr/duri
150 (767) yılından sonra Bağdat’ın doğusunda bir mahalle olan Dûr’da doğdu. Daha sonra Sâmerrâ’ya göç etti ve orada yaşadı. Kaynaklarda kıraat ilmini öğrenmek üzere muhitinin dışına çıktığından söz edildiğine ve faydalandığı hocalar daha çok Kûfe, Basra ve Bağdat kurrâsı olduğuna göre özellikle bu yerlere seyahatler yapmış olmalıdır. Medine’nin meşhur kıraat imamı Nâfi‘ b. Abdurrahman’dan bahsederken, “Nâfi‘in zamanına yetiştim; 10 dirhem param olsaydı mutlaka ona gider, kıraatini bizzat kendisinden öğrenirdim” demiştir (Zehebî, Aʿlâmü’n-nübelâʾ, XI, 543). Dûrî kıraat ilmini en eski kaynaklarından öğrenebilmek için hiçbir fedakârlıktan çekinmemiş, ulaşabildiği kadar devrinin tanınmış kurrâsından yedi kıraatin tamamını tahsil etmiş, şâz kıraatleri de öğrenmeyi ihmal etmemiştir (Yâkūt, X, 217).
Dûrî meşhur kırâat-i seb‘a imamlarından Kisâî’nin kıraatini bizzat kendisinden, Ebû Amr b. Alâ’nınkini bu kıraatin Ebû Amr’dan sonra ilk kaynaklarından olan Yahyâ el-Yezîdî’den, Hamza b. Habîb ez-Zeyyât’ın kıraatini yine ilk kaynaklardan sayılan Süleym b. Îsâ’dan, Nâfi‘inkini İsmâil b. Ca‘fer el-Medenî’den aldı. Âsım’ın râvisi Ebû Bekir Şu‘be b. Ayyâş’tan da faydalandı. Ayrıca aslen Belhli olup Bağdat’a yerleştiği anlaşılan Şücâ‘ b. Nasr el-Horasânî de bu ilimdeki hocalarındandır. Yâkūt el-Hamevî, Dûrî’nin kıraat hocaları arasında Ebû Amr b. Alâ’yı zikretmekteyse de Dûrî Ebû Amr’ın vefat ettiği 154 (771) yılı dolaylarında doğduğuna göre onun kıraatini bizzat kendisinden almış olması mümkün değildir. Nitekim Dûrî, Ebû Amr’ın kıraatini talebesi Yahyâ el-Yezîdî’den almıştır.
Dûrî’nin, gerek İbn Mücâhid’in (ö. 324/936) Kitâbü’s-Sebʿa’sında Kisâî kıraatinin râvileri arasında yer almasının, gerekse daha sonra telif edilen ve kırâat-i seb‘a imamlarının râvilerini iki ile sınırlayan kıraat kitaplarında (meselâ bk. Mekkî b. Ebû Tâlib, s. 175-194; Dânî, s. 3) hem hocası Kisâî’nin hem de kendisinden bizzat kıraat öğrenmemiş olmasına rağmen Ebû Amr b. Alâ’nın iki râvisinden biri olarak tercih edilmesinin sebebi, hiç şüphesiz onun genel anlamda bu ilimdeki üstünlüğü yanında, Ebû Amr ed-Dânî’nin de belirttiği gibi (et-Teysîr, s. 3), her iki imamın kıraatiyle ilgili rivayetine güvenilmesi ve buna bağlı olarak Ebû Amr ve Kisâî kıraatlerinin bu rivayetle yaygın bir şekilde okunmasıdır. Dûrî, kıraatteki senedinin yedi imama doğrudan veya en kısa yoldan ulaşması sebebiyle, kendi çevresi dışındaki kıraat âlimleri tarafından da başvurulan bir kaynak haline gelmiş, etrafında kıraat mütehassıslarının toplandığı bir üstat olarak şöhret yapmıştır. Ebü’l-Hasan Ahmed b. Yezîd el-Hulvânî, Ebü’z-Za‘râ Abdurrahman b. Abdûs, Ahmed b. Ferah, Hasan b. Beşşâr, Ömer b. Muhammed el-Kâğıdî, Kāsım b. Zekeriyyâ el-Mutarriz ve daha pek çok kişi kendisinden faydalanmıştır. Kıraatleri ilk defa toplayıp bunlarla ilgili bir eser telif edenin Dûrî olduğu ileri sürülmüşse de bu iddiayı doğrulamak mümkün olmadığı gibi böyle bir eseri hakkında bilgi de yoktur. İbn Sa‘d onun Kur’an ve tefsir âlimi olduğunu da belirtmektedir.
Dûrî, başta kıraat ilmindeki hocalarından İsmâil b. Ca‘fer olmak üzere Ebû İsmâil el-Müeddib, Mervân b. Muâviye el-Fezârî, Yahyâ b. Ebû Kesîr, Süfyân b. Uyeyne ve Ahmed b. Hanbel gibi âlimlerden ve oğlu Ebû Ca‘fer Muhammed’den hadis rivayet etmiş, kendisinden de akranı sayılan Ahmed b. Hanbel, Ebû Hâtim er-Râzî, Ebû Zür‘a er-Râzî, Fazl b. Şâzân gibi âlimler rivayette bulunmuşlardır. İbn Mâce onun rivayetlerine es-Sünen’inde yer vermiştir.
Dûrî’nin kıraat ilmindeki kesin otoritesine karşılık hadis ilmindeki yeri üzerinde değişik değerlendirmeler yapılmıştır. Ebû Ali el-Ahvâzî ve Ukaylî kendisini sika kabul ederken Dârekutnî zayıf olduğunu söylemiş, Zehebî ise Dârekutnî’nin bu ifade ile onun hadisleri ezberlemedeki yetersizliğine işaret ettiğini ileri sürmüştür (Aʿlâmü’n-nübelâʾ, XI, 543).
Dûrî bir asra yaklaşan ömrünün sonlarına doğru gözlerini kaybetti ve kaynakların çoğuna göre Şevval 246’da (Aralık 860) vefat etti. Zehebî, 248’de (862) öldüğüne dair bazı kaynaklarda (meselâ bk. İbn Hibbân, VIII, 200) yer alan rivayeti Aʿlâmü’n-nübelâʾda (XI, 543) ve Maʿrifetü’l-ḳurrâʾda (I, 192) bir hata eseri olarak değerlendirmişse de Maʿrifetü’l-ḳurrâʾın daha sonra kendisi tarafından genişletilen yazma nüshasında (vr. 65a) hocası Hasan b. Ali’den senediyle birlikte öğrendiği bir hadise yer vererek bu senette adı geçenlerden Hâcib b. Erkin’in (ö. 306/918) “Bu hadisi ben 248’de Ebû Ömer ed-Dûrî’den duydum, o da aynı yıl öldü” ifadesine işaretle 248’de öldüğüne dair rivayetin doğruluğuna inandığını söylemiştir.
Dûrî’nin günümüze ulaştığı bilinen tek eseri Ḳırâʾâtü’n-nebî’dir. Kur’an’daki bazı kelimeleri bizzat Hz. Peygamber’in nasıl okuduğunu bildiren rivayetleri toplayan risâle sûre sırasına göre tertip edilmiştir. Eserde bir veya birkaç örnekle de olsa 114 sûrenin kırk dokuzuna yer verilmiştir. Bilinen iki yazma nüshasından biri Şam’da (Zâhiriyye Ktp., nr. 348, vr. 129a-148b), sondan birkaç varak eksik olan diğeri ise İstanbul’da (Millet Ktp., Feyzullah Efendi, nr. 506/9, vr. 126a-139b) bulunmaktadır. Dûrî’nin ayrıca fıkha dair es-Sünen’i ile Me’ttefeḳat elfâżuhû ve meʿânîhi mine’l-Ḳurʾân, Eczâʾü’l-Ḳurʾân ve Feżâʾilü’l-Ḳurʾân adlı eserlerinin mevcut olduğu kaynaklarda zikredilmektedir. Osman b. Ömer en-Nâsîrî (ö. 848/1445), Dûrî ile Kālûn arasındaki kıraat ihtilâflarının Ḫilâfü Ḳālûn ve’d-Dûrî ve ed-Dürrü’n-nâẓım li-rivâyeti Ḳālûn ve’d-Dûrî adlı eserlerinde (yazma nüshaları için bk. el-Fihrisü’ş-şâmil: ʿUlûmü’l-Ḳurʾân, maḫṭûṭâtü’l-ḳırâʾât, I, 418, 420), Cum‘a Süheyl de Dûrî ile Hafs b. Süleyman arasındaki kıraat ihtilâflarını Mevâżıʿu’l-iḫtilâf beyne rivâyetey Ebî ʿÖmer ed-Dûrî ve Ḥafṣ b. Süleymân adlı yüksek lisans tezinde ele almıştır (Mekke Ümmülkurâ Üniversitesi, 1400/1980).
BİBLİYOGRAFYA
İbn Sa‘d, eṭ-Ṭabaḳāt, VII, 364.
İbn Ebû Hâtim, el-Cerḥ ve’t-taʿdîl, III, 183-184.
İbn Hibbân, es̱-S̱iḳāt, VIII, 200.
İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist (Teceddüd), s. 39, 287.
Mekkî b. Ebû Tâlib, et-Tebṣıra fi’l-ḳırâʾâti’s-sebʿ (nşr. Muhammed Gavs en-Nedvî), Bombay 1402/1982, s. 175-194.
Dânî, et-Teysîr (nşr. Otto Pretzl), İstanbul 1930, s. 3.
Hatîb, Târîḫu Baġdâd, II, 284-285; VIII, 203-204.
İbnü’l-Bâziş, el-İḳnâʿ, I, 94.
Yâkūt, Muʿcemü’l-üdebâʾ, X, 216-218.
Zehebî, Aʿlâmü’n-nübelâʾ, XI, 541-543.
a.mlf., Mîzânü’l-iʿtidâl, I, 566.
a.mlf., Maʿrifetü’l-kurrâ, Millet Ktp., Ali Emîrî, nr. 2500, vr. 64a-65a; a.e. (Beşşâr), I, 191-192.
Safedî, el-Vâfî, XIII, 102-103.
a.mlf., Nektü’l-himyân (nşr. Ahmed Zekî Bek), Kahire 1329/1911, s. 146.
İbnü’l-Cezerî, Ġāyetü’n-Nihâye, I, 255-257.
a.mlf., en-Neşr, I, 134.
İbn Hacer, Tehẕîbü’t-Tehẕîb, II, 408.
Dâvûdî, Ṭabaḳātü’l-müfessirîn, I, 162-163.
Sezgin, GAS, I, 13.
Kehhâle, Muʿcemü’l-müʾellifîn, IV, 69.
el-Fihrisü’ş-şâmil: ʿUlûmü’l-Ḳurʾân, maḫṭûṭâtü’l-ḳırâʾât (nşr. el-Mecmau’l-melekî), Amman 1407/1987, I, 418, 420.