https://islamansiklopedisi.org.tr/ebul-beka-el-kefevi
Hayatı hakkında fazla bilgi yoktur. Aslen Kırımlıdır. Kefe müftüsü Şerif Mûsâ Efendi’nin oğlu olup 1028’de (1619) bu şehirde doğdu. Asıl adı Eyüp’tür. Tahsilini Kefe’de tamamladı ve uzun süre burada müftülük yaptıktan sonra davet üzerine İstanbul’a gitti. Sadrazam Derviş Mehmed Paşa’nın saygı gösterip ikramda bulunduğu Kefevî’nin İstanbul’a gidiş tarihi onun sadrazamlık yıllarına (1653-1655) rastlamış olmalıdır. Önce Birgi, ardından da Filibe kadılığına gönderildi. Filibe’deki görevi sırasında yapılan bir şikâyet üzerine IV. Mehmed tarafından Kefe’de ikamete mecbur edildi. Kırım Hanı I. Selim Giray’ın aracılığı ile affedilen Ebü’l-Bekā önce İstanbul yakınındaki İstinye’ye, oradan da İstanbul’a geldi. Bir süre sonra burada vefat etti ve Eyüp Sultan Türbesi yanına defnedildi. Tuhfetü’ş-şâhân adlı eserinin Süleymaniye Kütüphanesi’ndeki bir nüshasının (Şâzelî, nr. 152) baş tarafında yer alan biyografisinde ölüm tarihi 1095 (1684) olarak verilmiş olup Sicill-i Osmânî’de (I, 449) aynı yılın Safer (Şubat) ayında vefat ettiği kaydedilmektedir. Diğer bazı kaynaklarda ise bu tarih 1094 (1683) olarak geçmektedir.
Eserleri. 1. el-Külliyyât. Külliyyâtü Ebi’l-Beḳāʾ ismiyle de tanınan ve Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’ya ithaf edilen eser, başta Kur’an ve hadis olmak üzere İslâmî ilimlerde kullanılan terimleri açıklamak üzere kaleme alınmış bir sözlüktür. Ebü’l-Bekā’nın eserine bu adı vermesinin sebebi, herhalde kelimelerin izahına özellikle fasıl başlarında “kül” (كل) kelimesiyle başlamış olmasıdır. Otuz bir fasıldan meydana gelen eserin yirmi dokuz faslında -köklerine bakılmaksızın ilk harfleri aynı olan kelimeler, daha sonraki harfleri arasında alfabetik bir sıra takip edilmeden kaydedilip açıklanmaktadır. Sadece elif faslındaki kelimeler, baştan birinci ve ikinci harflerine göre “elif”ten “yâ”ya kadar ayrıca kendi arasında fasıllara ayrılmıştır. Açıklamalar sırasında kelimelerin gramer, felsefe, mantık, fıkıh, hadis, tefsir, kelâm gibi ilimlerde ifade ettiği mânalar üzerinde durulmuş, bunların eş anlamlılarıyla olan mâna ve kullanım farklarına işaret edilmiştir. Ayrıca çeşitli mezheplerin anlayışları tartışılarak muhaliflere cevaplar verilmiş ve tercihler yapılmıştır. Her faslın sonunda “Elfâzun Kur’âniyye” başlığı altında, yine köklerine bakılmaksızın Kur’ân-ı Kerîm’de mevcut kelimeler geçtikleri şekilleriyle (mâzi, muzâri, emir, ism-i fâil, cemi, tesniye vb.) ele alınıp mânaları açıklanmıştır. Kitabın sonunda “Faslün fi’l-müteferrikāt” başlığı altında gramer, edebiyat, sözlük ve diğer İslâmî ilimlerle ilgili birçok açıklamaya yer verilmiştir. Devrine göre mükemmel bir terim ve kavram sözlüğü kabul edilen eser ilk defa 1253’te (1837) Bulak’ta basılmış, daha sonra yine Bulak’ta (1255, 1281), ayrıca İstanbul (1278, 1286) ve Tahran’da (1284, 1286) çeşitli baskıları yapılmıştır. Adnân Dervîş ile Muhammed el-Mısrî eseri el-Külliyyât adıyla tenkitli olarak neşretmişlerdir (I-V, Dımaşk 1975-1976; 1981-1982); daha sonra bu neşir tek cilt halinde de basılmıştır (Beyrut 1412/1992, 1413/1993). Ebü’l-Bekā eserinin mukaddimesinde (I, 4), “eslâfın eserlerinde bulduklarını bu kitapta topladığını” ifade etmekle beraber bu eserlerin adını belirtmemekte, ancak açıklamalar sırasında faydalandığı kaynakları sık sık zikretmektedir. Adnân Dervîş ile Muhammed el-Mısrî’nin neşrinde konu, kelime, âyet, hadis ve şiir fihristleri yanında yer alan kitap fihristinden, Ebü’l-Bekā’nın başta meşhur sözlükler olmak üzere hadis, tefsir, fıkıh, kelâm, akaid, gramer ve belâgata dair 180 civarında eserden faydalandığı anlaşılmaktadır (el-Külliyyât, V, 515-528). M. Halil Çiçek, Ebü’l-Bekā el-Kefevî’nin Külliyât’ında Tefsir ve Kur’an İlimleri adıyla bir doktora tezi hazırlamıştır (Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1992).
2. Tuhfetü’ş-şâhân. Türkçe bir ilmihal kitabı olup namaz ve oruç gibi ibadetler yanında akaid, ef‘âl-i mükellefîn, helâl ve haramlar, ahlâk ve âdâb, alışveriş, evlenme, ehl-i zimme, cihad, elfâz-ı küfür, hükümdarlara tavsiyeler gibi konulara yer verilmiştir. Eserin çeşitli baskıları vardır (İstanbul 1258, 1301; Bulak 1264).
3. el-ʿUdde ʿinde külli şidde. Muhammed b. Saîd el-Bûsîrî’nin (ö. 695/1296 [?]) Ḳaṣîdetü’l-bürde adlı meşhur eserinin Arapça şerhi olup çeşitli yazma nüshaları bulunmaktadır (meselâ bk. Süleymaniye Ktp., Kılıç Ali Paşa, nr. 811/2; İÜ Ktp., AY, nr. 2426).
Osmanlı Müellifleri’nde (I, 230) Ebü’l-Bekā’ya Hâşiye-i Vaz‘iyye ve el-ʿİḳdü’l-ferîd adlı iki risâle daha nisbet edilmişse de bu eserlerin ona aidiyeti kesin olarak tesbit edilememiştir.
BİBLİYOGRAFYA
Ebü’l-Bekā el-Kefevî, el-Külliyyât (nşr. Adnân Dervîş – Muhammed el-Mısrî), Dımaşk 1981-82, I-V, ayrıca neşredenlerin girişi, I, 1-11; V, 515-528.
Sicill-i Osmânî, I, 449.
Osmanlı Müellifleri, I, 230.
Serkîs, Muʿcem, I, 293-294.
Brockelmann, GAL, II, 603-604; Suppl., II, 673-674.
Îżâḥu’l-meknûn, I, 251; II, 380.
Hediyyetü’l-ʿârifîn, I, 229.
Kehhâle, Muʿcemü’l-müʾellifîn, III, 31.
a.mlf., el-Müstedrek, Beyrut 1406/1986, s. 146.
Özege, Katalog, IV, 1883.
C. Zeydân, Âdâb, II, 348.
Ziriklî, el-Aʿlâm (Fethullah), II, 38.
Mahmûd Muhammed et-Tanâhî, Medḫal ilâ târîḫi neşri’t-türâs̱i’l-ʿArabî, Kahire 1405/1984, s. 155.
Ömer Ferruh, Meʿâlimü’l-edebi’l-ʿArabî, Beyrut 1986, II, 761-769.
Ahmed eş-Şerkāvî İkbâl, Muʿcemü’l-meʿâcim, Beyrut 1407/1987, s. 49-50.
TA, XIV, 288.