https://islamansiklopedisi.org.tr/edebali
Karaman’da doğdu. Hüseyin Hüsâmeddin, kaynak göstermeden künyesini İmâdüddin Mustafa b. İbrâhim b. Înâc el-Kırşehrî şeklinde kaydeder (Amasya Târihi, II, 428). Kaynaklarda Edebâlî (أدهبالى) kelimesinin, bu şekli yanında (BA, MD, nr. 31, s. 217, hk. 481; TK, Defter-i Evkāf-ı Ertuğrul Gazi, Hudûdnâme-i Bilecik, nr. 156, vr. 1) bazan Atabâlî (اطهبالى) (VGMA, Bursa-Muhasebe, nr. 491/1, sıra 447) ve kısaltılmış olarak Ede-şeyh (ادهشيخ) (TK, Defter-i Evkāf-ı Hudâvendigâr, nr. 585, vr. 282b) şeklinde yazıldığı da görülmektedir.
Edebâli ilk tahsilini Karaman’da yaptı. Hanefî fakihi Necmeddin ez-Zâhidî’nin öğrencisi oldu. Daha sonra Dımaşk’a giderek Sadreddin Süleyman b. Ebü’l-İz ve Cemâleddin el-Hasîrî gibi dönemin tanınmış âlimlerinden dinî ilimleri tahsil etti. Dımaşk’tan ülkesine dönünce tasavvufa yöneldi; Bilecik’te bir zâviye kurarak halkı irşada başladı. Âşıkpaşazâde zâviyesinin hiç boş kalmadığını, şeyhin gelip geçen fukaranın her türlü ihtiyacını gidermeye çalıştığını, hatta bu maksatla koyun sürüsü bulundurduğunu kaydeder (Târih, s. 6).
Edebâli Osman Gazi ile Bilecik’te tanıştı. Âlim ve sûfîleri çok seven Osman Gazi, mübarek günlerde şeyhin zâviyesine giderek dinî ve idarî konularda her zaman onun görüşlerine başvururdu (Cenâbî Mustafa Efendi, vr. 555a). Âşıkpaşazâde’nin, Osman Gazi’nin imamı İshak Fakih’in oğlu Yahşı Fakih ve Edebâli’nin oğlu Mahmud Paşa’nın rivayetlerine dayanarak anlattığına göre Osman Gazi bir gece Edebâli’nin zâviyesinde kalmış, rüyasında şeyhin koynundan doğan bir ayın kendi koynuna girdiğini, aynı anda göbeğinden bir ağaç bittiğini ve bu ağacın gölgesinin dünyaya yayıldığını, altından dağlar yükseldiğini ve her dağın altından da suların çıktığını görmüş. Osman Gazi rüyasını Edebâli’ye anlatınca şeyh, “Hak Teâlâ sana ve nesline padişahlık verdi. Mübarek olsun. Kızım Malhun Hatun da senin helâlin oldu” der. Edebâli’nin bu yorumu üzerine Osman Gazi Malhun Hatun ile evlenmiştir (Âşıkpaşazâde, s. 6; ayrıca bk. Terceme-i Menâkıb-ı Tâcü’l-ârifîn, vr. 3b; Mecdî, s. 20-21; Cenâbî Mustafa Efendi, vr. 556a). Bazı kaynaklarda bu isim Mal Hatun şeklinde geçerken Oruç b. Âdil de Tevârîh-i Âl-i Osmân’da (s. 8-9, 84) yukarıda anlatılan rüyayı Osman Gazi’nin değil babası Ertuğrul Gazi’nin gördüğünü ve şeyhin Osman Gazi ile evlenen kızının adının Râbia Hatun olduğunu kaydeder.
Ebü’l-Vefâ el-Bağdâdî’ye (ö. 501/1107) nisbet edilen Vefâiyye tarikatına mensup olan Edebâli (Terceme-i Menâkıb-ı Tâcü’l-ârifîn, vr. 2a-b, 10b; Kâtib Çelebi, vr. 43b) aynı zamanda ahî teşkilâtının reisidir. Ahî şeyhliğinin Edebâli’den sonra kime geçtiği ise bilinmemektedir; ancak daha sonra I. Murad’a intikal etmiştir (Barkan, II, 288; Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, I, 531). Son zamanlarında kızı ve torunu Alâeddin Bey ile Bilecik’te oturan Edebâli’ye Kozağaç köyünün öşür ve hâsılatı verilmiş, kızı Râbia Hatun (veya Bâlâ Hatun) kendilerine verilen bu köyü tekkeye vakfetmiştir (BA, MD, nr. 31, s. 217, hk. 481; Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, I, 561). Edebâli’nin kızı Mal Hatun adına Eskişehir’de bir Mal Hatun İnâs Mektebi’nin mevcut olduğu da belgelerden öğrenilmektedir (Şer‘iyye Sicilleri, Ankara-Ayaş, Defter, nr. 34, s. 42, Belge, nr. 237). Edebâli uzun bir ömür sürdükten sonra 726 (1326) yılında vefat etti. Hezarfen Hüseyin Efendi ise diğer kaynakların aksine vefat tarihi olarak 727 (1327) yılını kaydeder (Tenkīhu’t-tevârîh, vr. 104b).
Edebâli mutasavvıf olması yanında ilk Osmanlı kadısı ve müftüsüdür. Döneminin birçok fakihi ile görüşmüş ve onlardan ders almış, çok sayıda talebe yetiştirmiştir. Önde gelen öğrencilerinden damadı Dursun Fakih, şeyhten sonra Osmanlı Devleti’nin ikinci müftüsü ve kadısı olmuştur (Leknevî, s. 85). Çandarlı Kara Halil’in de Edebâli’nin talebesi olabileceği ihtimali üzerinde durulmuşsa da bunu doğrulayan herhangi bir belge yoktur (İA, III, 352).
BİBLİYOGRAFYA
BA, MD, nr. 31, s. 217, hk. 481 (sene 985/1577).
TK, Defter-i Evkāf-ı Hudâvendigâr, nr. 585, vr. 282b, 283a (sene 981/1573).
TK, Defter-i Evkāf-ı Ertuğrul Gazi, Hudûdnâme-i Bilecik, nr. 156, vr. 1 (sene 1118/1706).
TK, Defter-i Evkāf-ı Selâtîn-i Bursa, nr. 570, vr. 55b, 99b.
Şer‘iyye Sicilleri, Ankara-Ayaş, Defter, nr. 34, s. 42, Belge, nr. 237.
VGMA, Bursa-Muhasebe, nr. 491/1, sıra 447.
VGMA, Esas, nr. 1/3 (189), sıra 1816.
VGMA, Sarı Muhasebe (Evvel), nr. 485, sıra 226.
Oruç b. Âdil, Tevârîh-i Âl-i Osmân, s. 8-9, 84.
Terceme-i Menâkıb-ı Tâcü’l-ârifîn, Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 2427, vr. 2a-b, 3b, 10b.
Anonim Tevârîh-i Âl-i Osman (nşr. F. Giese, haz. Nihat Azamat), İstanbul 1992, s. 10.
Âşıkpaşazâde, Târih, s. 6, 18, 20, 42, 99.
Taşköprizâde, eş-Şeḳāʾiḳ, s. 4-5.
Küçük Nişancı Mehmed Paşa, Târih, İstanbul 1290, s. 98.
Mahmûd b. Süleyman el-Kefevî, Ketâʾibü aʿlâmi’l-aḫyâr, Süleymaniye Ktp., Hâlet Efendi, nr. 630, vr. 349b-350a.
Mecdî, Şekāik Tercümesi, s. 20-21.
Cenâbî Mustafa Efendi, el-Ḥâfilü’l-vasîṭ ve’l-ʿaylemü’z-zâḫirü’l-muḥîṭ, Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 3033, vr. 555a, 556a-b.
Âlî, Künhü’l-ahbâr, İstanbul 1277, V, 43.
Hoca Sâdeddin, Tâcü’t-tevârîh, I, 16, 21.
Kâtib Çelebi, Süllemü’l-vüṣûl, Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 1887, vr. 43b.
Solakzâde, Târih, s. 8.
Hezarfen, Tenkīhu’t-tevârîh, Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 4303, vr. 104a-b.
Müneccimbaşı, Sahâifü’l-ahbâr, III, 272-273, 278.
Leknevî, el-Fevâʾidü’l-behiyye, s. 74-75, 85.
Kānunnâme-i Âli Osmân (TOEM ilâvesi), İstanbul 1332, s. 10.
Mecelle-i Umûr-ı Belediyye, I, 265, 548, 1367.
Amasya Târihi, II, 428.
İlmiyye Salnâmesi, s. 315.
Osmanlı Müellifleri, I, 16.
Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, I, 520, 530, 531, 555, 560-562; III, 352.
a.mlf., “Çandarlı”, İA, III, 352.
Refet Yınanç, Söğüt II. Osmanlı Sempozyumu, Ankara 1985, s. 41, 49.
Ömer Lutfi Barkan, “Osmanlı İmparatorluğunda Bir İskân ve Kolonizasyon Metodu Olarak Vakıflar ve Temlikler”, VD, sy. 2 (1942), s. 281, 288.
Besim Darkot, “Bilecik”, İA, II, 612.
a.mlf., “Söğüt”, a.e., X, 762.
M. Tayyib Gökbilgin, “Orhan”, a.e., IX, 399.