https://islamansiklopedisi.org.tr/emir-husrev-i-dihlevi
651’de (1253) Delhi’nin kuzeyindeki Müminpûr (Müminâbâd) kasabasında doğdu. Mâverâünnehir bölgesinde yaşayan Lâçin adlı bir Türk kabilesine mensup olan babası Seyfeddin Mahmûd önce Keş’e, sonra Belh’e, ardından da Cengiz Han’ın zulmünden kaçarak Hindistan’a göç etmişti. Delhi Sultanı Şemseddin İltutmuş’un (1211-1236) hizmetine giren Seyfeddin, gösterdiği başarılardan dolayı kendisine iktâ edilen Müminpûr’a yerleşti. Burada meşhur emîr İmâdülmülk’ün kızıyla evlendi. Emîr Hüsrev, Seyfeddin’in bu evlilikten doğan üç oğlundan biridir. Kendi ifadesinden küçük yaşta üstün zekâ ve kabiliyetiyle dikkati çektiği, medrese eğitimi gördüğü yıllarda şiir söylemeye başladığı anlaşılan Emîr Hüsrev yedi sekiz yaşlarında iken babasını kaybedince dedesi İmâdülmülk’ün himayesine girdi ve onun huzurunda yapılan edebî ve ilmî sohbetleri dinleyerek yetişti. Bu sohbetler Emîr Hüsrev’in mûsikiye de ilgi duymasını sağladı. Meşhur Çiştiyye şeyhlerinden Nizâmeddin Evliyâ ile muhtemelen bu yıllarda tanıştı. Böyle bir kültür ortamında kabiliyetlerini geliştirme imkânı bulan Emîr Hüsrev on iki yaşına geldiğinde şair olarak belli bir seviyeye ulaşmıştı. On dokuz yaşında ilk divanı Tuḥfetü’ṣ-ṣıġār’ı tertip etti.
Emîr Hüsrev, dedesi İmâdülmülk’ün ölümünden sonra (671/1273 [?]) Türk emîrlerinden Keşli Han’ın maiyetine girerek onun huzurunda toplanan meclislerde söz sahibi oldu. Bu meclislerde Delhi Türk Sultanı Balaban Han’ın küçük oğlu Buğra Han’ın dikkatini çekti ve bir süre sonra onun hizmetine girdi. Balaban Han’la birlikte Bengal seferine katılan Emîr Hüsrev, ona Bengal zaferi dolayısıyla ilk mensur çalışması olarak Leknevtî ile ilgili bir fetihnâme sundu. Hâmisi Buğra Han Bengal valiliğine tayin edilince onunla beraber Bengal’e gitti. Ancak yakınlarının hasretine dayanamayıp Delhi’ye döndü. Daha sonra Mültanlı Prens Muhammed Kaan Mâlik’in davetine uyarak onun nedimleri arasına katıldı. Kaan Mâlik’in tasavvufa ilgi duyan bir kişi olması Emîr Hüsrev’in onun davetini kabul etmesinde etkili olmuştur. Mültan’da meşhur şair Hasan Dihlevî ile tanıştı.
Hüsrev-i Dihlevî, Hindistan’ı istilâ etmeye başlayan Moğollar’ın Mültan’a girip Kaan Mâlik’i öldürdükleri sırada Hasan Dihlevî ile birlikte esir düştü (1285). Esaretten kurtulduktan sonra Sultan Balaban Han’ın ölümüne kadar (686/1287) dost ve akrabalarıyla birlikte Müminâbâd’da oturdu. Bu yıllarda saraya davet edildiyse de çeşitli sebepler ileri sürerek bunu kabul etmedi. Daha sonra himayesine girdiği Hâtem Han’ın Oudh şehrine vali olarak tayin edilmesi onu bir defa daha Delhi’den uzaklaşmak zorunda bıraktı. Yakınlarından ayrı kalmaya dayanamayıp bir müddet sonra tekrar Delhi’ye dönünce (687/1288) saraydan gelen teklifi kabul etti ve kendisine saray şairi unvanı verildi. Emîr Hüsrev, Fîrûz Şah Halacî döneminde (1290-1296) sarayda mushafdarlık yaptı. En verimli yıllarını, onun yerine geçen ve uzun süre hükümdarlık yapan yeğeni ve damadı Sultan Alâeddin Halacî zamanında (1296-1316) geçirdi. Emîr Hüsrev, savaş ve fütuhatı seven bir sultan olan Alâeddin’den beklediği ilgiyi göremediyse de bu durum ona geniş zaman bulup eser yazma imkânını sağladı. Sultanın özellikle şairlere karşı son derece ilgisiz tavrı yüzünden maddî bakımdan sıkıntılı anlar yaşadığı bu dönemde çocukluğunda dergâhını ziyaret ettiği, daha sonraki yıllarda da zaman zaman görüştüğü Nizâmeddin Evliyâ’ya intisap etti (713/1313).
Sultan Alâeddin’in ölümünden sonra yerine geçen Kutbüddin Mübârek Şah’ın (1316-1320) şiir ve müziğe ilgi duyması Hüsrev’e sarayda eski itibarını yeniden kazandırdı. Sultanla şeyhinin aralarının açıldığı bu dönemde sarayın yasaklamasına rağmen Nizâmeddin Evliyâ ile irtibatını sürdürdü. Sultan Gıyâseddin Tuğluk zamanında Bengal seferine katıldı (1324). Şeyhinin öldüğünü haber alınca (1325) Delhi’ye dönerek Gıyâspûr’da bulunan mezarında bir müddet inzivaya çekildi. Kısa bir süre sonra da vefat etti (8 Şevval 725 / 17 Eylül 1325) ve Nizâmeddin Evliyâ’nın kabrinin yakınına defnedildi. Şeyhinin ve kendisinin türbeleri Delhi’nin en önemli ziyaret yerleridir. Emîr Hüsrev’in anısına 1975 yılında Hindistan, Pakistan ve Sovyetler Birliği’nde millî ve milletlerarası kongreler düzenlenmiştir.
Hayatı boyunca ilim, sanat ve tasavvufla iç içe yaşayan Emîr Hüsrev’in Türkçe, Arapça ve Farsça’nın yanı sıra Hint dili ve edebiyatını da çok iyi bilmesi şöhretini daha da yaygınlaştırmıştır. Hâkānî-yi Şirvânî’nin kasidelerinden Nizâmî-i Gencevî’nin hamsesine kadar Fars edebiyatındaki bütün gelişmiş şiir türlerinde eser veren Emîr Hüsrev, Hindistan’da o zamana kadar az kullanılan gazel türünün gelişmesine de katkıda bulunmuştur. Tarihî olayları mesnevi tarzında kaleme alması onun en önemli özelliklerinden biridir. Bu eserlerden hareketle Delhi Sultanlığı’nın tarihi hakkında bilgi edinmek mümkündür. Türklüğüyle övünen (Merçil, s. 186 vd.) Emîr Hüsrev’in bir özelliği de Hint-müslüman mûsiki geleneğinin kurucusu olmasıdır. Türk divan şairleri büyük üstatlardan biri olarak kabul ettikleri Emîr Hüsrev’in tesiri altında kalmışlar, özellikle Leylâ vü Mecnûn konusunu işleyen mesnevilerde onun yolunu takip etmişlerdir.
Eserleri. Nazım ve nesir alanında Farsça birçok eseri olan Emîr Hüsrev, sağlığında bu çalışmalarını derleyip düzenleme imkânı bulan ender kişilerdendir. Eserlerinin sayısı hakkında tezkire ve hal tercümesi kitaplarında farklı rakamlar verilmektedir. Belli başlı eserleri şunlardır:
A) Manzum Eserleri. a) Divanlar. 1. Tuḥfetü’ṣ-ṣıġār. On altı - on dokuz yaşları arasında, Hâkānî-yi Şirvânî’nin tesiri altında bulunduğu dönemde yazdığı şiirleri ihtiva eden divanda otuz beş kaside, beş terciibend ve terkibibend, kısa bir mesnevi ile diğer şiirleri yer alır. Emîr Hüsrev eserin dîbâcesinde şiir yazmaya başladığı dönemi ve divanı nasıl derlediğini anlatır. Bu divan yaklaşık 670 (1272) yılında tamamlanmıştır.
2. Vasaṭü’l-ḥayât. Yirmi - otuz üç yaşları arasında yazdığı şiirleri ihtiva eder. Eserin dîbâcesinde Nizâmeddin Evliyâ’nın himmetiyle dilinin çözüldüğünü ifade eden şair en iyi şiir yazma çağının orta yaşlar olduğunu söyler. Elli sekiz kaside, sekiz terciibend, gazel ve rubâîlerden oluşan bu divanda 8441 beyit bulunmaktadır.
3. Ġurretü’l-kemâl. Otuz dört yaşından sonra yazdığı şiirleri ihtiva eden divanın dîbâcesinde şair şiir sanatı üzerindeki düşüncelerini anlattıktan sonra kendi hayatı hakkında bilgi verir. Eserin sonunda Hz. Peygamber için yazdığı 221 beyitlik “Mir’âtü’s-safâ”, Nizâmeddin Evliyâ’ya hitaben yazdığı 218 beyitlik “Deryâ-yı Ebrâr” adlı iki kaside yer almaktadır. Eser 693 (1294) yılında tertip edilmiştir.
4. Baḳıyye-i Naḳıyye. Emîr Hüsrev’in 716 (1316) yılında tamamladığı bu divan kırk üç - altmış altı yaşları arasında yazdığı şiirlerden meydana gelmiştir. Eserin dîbâcesinde ilk divanının toprak gibi kesif, ikinci divanının su gibi akıcı, üçüncüsünün rüzgâr gibi hafif ve süratli, bunun ise gönülleri ateş gibi yakıcı olduğunu söyler ve divanlarını Allah’a yükselen dört göğe benzetir. Diğer divanları gibi bu divan da münâcât ve na‘ttan sonra Nizâmeddin Evliyâ’yı öven kasidelerle başlar. Daha sonra birçoğu Sultan Alâeddin Halacî’ye sunulan methiyeler yer alır. Divanın son kısmında çeşitli gazeller ve rubâîler bulunmaktadır.
5. Nihâyetü’l-kemâl. Emîr Hüsrev’in hayatının son günlerinde tamamladığı bu divan çok kısa bir dîbâceyle başlar. Sultan Kutbüddin Mübârek Şah’ın ölümü dolayısıyla yazdığı mersiye ile Gıyâseddin Tuğluk’un oğlu II. Muhammed Tuğluk’a sunduğu kasidelerden sonra tasavvuf neşvesiyle kaleme alınan gazel ve rubâîler yer alır.
Emîr Hüsrev’in ilk dört divanı bir arada Leknev’de (1334 taşbaskı), beşinci divanı ise Delhi’de (1332) basılmıştır. Divanlardaki aşk konulu gazeller Külliyyât-ı ʿAnâṣır-ı Devânîn-i Ḫüsrev (Dîvân-ı Ḫüsrev) adıyla derlenerek istinsah edilmiştir (bazı nüshalar için bk. Çetin, V, 74-75; FME, s. 244-248). Saîd-i Nefîsî, Emîr Hüsrev’in 1726 gazelini Dîvân-ı Kâmil-i Emîr Ḫüsrev-i Dihlevî adıyla yayımlamıştır (Tahran 1343 hş.). İkbal Selâhaddin’in Külliyyât-ı Ġazeliyyât-ı Ḫüsrev adıyla yayımladığı divanda ise (Lahor 1972) 1981 gazel bulunmaktadır.
b) Tarihî Mesneviler. Emîr Hüsrev bu mesnevilerinde, hizmetinde bulunduğu hükümdarların dönemlerinde meydana gelen olayları edebî bir üslûpla anlatmıştır.
1. Ḳırânü’s-saʿdeyn (Leknev 1259). Mecmaʿu’l-evṣâf adıyla da anılan eser Emîr Hüsrev’in Sultan Keykubad’ın isteği üzerine kaleme aldığı ilk tarihî mesnevisidir. Eserde Bengal Hükümdarı Buğra Han’ın kendinden ayrı yaşayan oğlu Keykubad ile karşılaşması anlatılmaktadır.
2. Miftâḥu’l-fütûḥ. Şairin 690 (1291) yılında tamamladığı bu mesnevide Sultan Fîrûz Şah Halacî’nin dört büyük zaferi ayrıntılarıyla ele alınmıştır. Eser Oriental College Magazine’de yayımlanmıştır (XII, Lahor 1936; XIII [1937]).
3. ʿAşîḳa (Aligarh 1336). Düvelrânî Ḫıżır Ḫân adıyla da tanınan eser Şehzade Hızır Han’ın isteği üzerine kaleme alınmıştır. Gerçek bir aşk hikâyesini anlatan bu mesnevide yer yer tarihî bilgiler verilmiştir. Şairin dört ay içinde kaleme aldığı 4519 beyitten meydana gelen eser Zilkade 715’te (1316) tamamlanmıştır.
4. Nüh Sipihr (Kalküta 1368). Kutbüddin Mübârek Şah dönemini ve Hindistan müslümanlarının örf ve âdetlerini anlatan eser “sipihr” (gök) adı verilen dokuz bölümden meydana gelmiştir.
5. Tuġluḳnâme (Haydarâbâd 1933). Eserde Halacîler’in yıkılışı ve Sultan Gıyâseddin Tuğluk dönemi anlatılmaktadır.
c) Hamse. Emîr Hüsrev’in hamsesi, Nizâmî-i Gencevî’nin Maḫzenü’l-esrâr, Ḫüsrev ü Şîrîn, Leylî vü Mecnûn, Heft Peyker ve İskendernâme adlı mesnevilerinden oluşan hamsesine nazîre olarak yazdığı Maṭlaʿu’l-envâr (Leknev 1303; Moskova 1975), Şîrîn ü Ḫüsrev (Bombay 1326), Mecnûn u Leylî (Kalküta 1244; Moskova 1964), Heşt Bihişt (Bombay 1337), Âyîne-i İskenderî (Bombay 1336; Moskova 1977) adlı mesnevilerden meydana gelmektedir.
Emîr Hüsrev’in Hintçe şiir söylediği bilinmekteyse de kendisine nisbet edilen şiirlerin ona ait olduğu kesin olarak tesbit edilememiştir. Bunlardan Ḫâliḳ Bârî adlı şiir kitabıyla bazı manzum bilmeceler ve çeşitli şiir parçaları nesilden nesile intikal ederek günümüzdeki şekillerini almıştır.
B) Mensur Eserleri. 1. İʿcâz-ı Ḫüsrevî (Resâʾilü’l-iʿcâz [Leknev 1392]). Beş uzun risâleden meydana gelmiş olup ilk dört risâlede dil, üslûp, kitâbet ve müzikle ilgili meseleler ele alınmıştır. Beşinci risâle, Emîr Hüsrev’in gençliğinde yazdığı tarihî ve sosyal olaylara temas eden mektuplarını ihtiva eder. İlk mensur eseri olan Leknevtî ile ilgili fetihnâmesi de bu risâlede yer almaktadır.
2. Efḍalü’l-fevâʾid (Bombay 1887). Emîr Hüsrev’in 1313-1319 yılları arasında mürşidi Nizâmeddin Evliyâ’nın sohbetlerinde tuttuğu notlardan meydana gelmiştir.
3. Ḫazâʾinü’l-fütûḥ (Aligarh 1345). Sultan Alâeddin Halacî dönemini anlatan bir eserdir.
Emîr Hüsrev’in eserlerinin Avrupa, Hindistan, Mısır (Storey, I/1, s. 495 vd.) ve Türkiye kütüphanelerinde (Çetin, V, 71-84; FME, s. 244) birçok yazma nüshası bulunmaktadır.
BİBLİYOGRAFYA
Emîr Hüsrev-i Dihlevî, Mecnûn u Leylî (nşr. Tâhir Ahmedoğlu Muharremof), Moskova 1965, neşredenin mukaddimesi, s. V-XV.
a.mlf., Külliyyât-ı Ġazeliyyât-ı Ḫüsrev (nşr. İkbal Selâhaddin), Lahor 1972, nâşirin önsözü, s. 17-153.
Emîn-i Ahmed-i Râzî, Heft İḳlîm (nşr. Cevâd Fâzıl), [baskı yeri ve tarihi yok] (Kitâbfurûşî-yi Ali Ekber), I, 358-366.
Devletşah, Teẕkire (nşr. Muhammed Abbâsî), Tahran 1337 hş., s. 265-275.
Abdünnebî Kazvînî, Teẕkire-i Meyḫâne (nşr. Muhammed Şefî‘), Lahor 1962, s. 58-79.
Lutf Ali Beg, Âteşkede-i Âẕer (nşr. Ca‘fer-i Şehîdî), Tahran 1337 hş., s. 355.
Rieu, Catalogue of the Persian Manuscripts, II, 609-617.
Ahmed Hamdi, Hindistan ve Savat ve Afganistan Seyahatnâmesi, İstanbul 1300, s. 104-115.
Browne, LHP, III, 108-110.
Storey, Persian Literature, I/1, s. 495-505.
Nefîsî, Târîḫ-i Naẓm u Nes̱r, I, 170-171.
FME, s. 244-248.
Rypka, HIL, s. 257-259.
Münzevî, Fihrist, III, 1856.
M. Wahid Mirza, The Life and Works of Amir Khusrau, Lahore 1975.
Sabahaddin Abdurrahman, Amir Khusrau as a Genius, Delhi 1982.
Şiblî Nu‘mânî, Şiʿrü’l-ʿAcem (trc. M. Takī Fahr-i Dâî-yi Gîlânî), Tahran 1363 hş., II, 77-149.
M. Gholam Rasul, The Origin and Development of Muslim Historiography, Dakka 1984, s. 78-81.
Gulâm Ali Âryâ, Ṭarîḳa-i Çiştiyye der Hind ve Pâkistân, Tahran 1365 hş., s. 138-142.
Safâ, Edebiyyât, III/1, s. 771-797.
Mümtaz Husain, Amir Khusrow Dehlawi, New Delhi 1986.
Erkan Türkmen, Emîr Hüsrev-i Dihlevi’nin Hayatı Eserleri ve Edebî Şahsiyeti, Ankara 1988.
H. M. Elliot – J. Dowson, History of India, Delhi 1990, III, 534-536, 544-545, 557.
Nihad M. Çetin, “Amīr Xusraw-i Dihlawī’nin Eserlerinin Yazma Nüshaları”, ŞM, sy. 5 (1964), s. 71-84.
Abdülazîz Mustafa Bekūş, “Emîr Ḫüsrev-i Dihlevî ve ḳıṣṣatü Şîrîn ve Ḫüsrev”, Ḥavliyyâtü Külliyyeti dâri’l-ʿulûm, sy. 2, Kahire 1971, s. 187-198.
M. Rahim İlhâm, “Sebk-i Hindî ve Ġazeliyyât-ı Emîr Ḫüsrev”, Râhnümâ-yi Kitâb, XVIII, Tahran 1354 hş., s. 16-26.
Ravān Farhādī, “Chronological Tables on the Life and Works of Amīr-Khusraw”, Adab, XXII/4, Kabul 1353 hş./1975, s. 1-18.
Ca‘fer Halîlî, “Emîr Ḫüsrev ve taṣavvufüh”, ed-Dirâsâtü’l-İslâmiyye, I/3, İslâmâbâd 1975, s. 54-71.
Erdoğan Merçil, “Emîr Hüsrev Dihlevî”, TKA, XVI/1-2 (1977-78), s. 186-193.
Zuhûr Ahmed Ezhâr, “eş-Şeyḫ Emîr Ḫüsrev ed-Dihlevî ve şiʿrühü’l-ʿArabî”, ME, L/1 (1978), s. 82-86.
Muhammed Riyâz, “Dîbâçehâ-yı Devâvîn-i Emîr Ḫüsrev-i Dihlevî”, Dâniş, sy. 11, İslâmâbâd 1369 hş., s. 6-42.
Nisar Ahmed Faruqi, “Amīr Khusraw in the Presence of his Mentor Hadrat Nizām Al-Dīn Awliyā”, HI, XVI/2 (1993), s. 5-24.
Dihhudâ, Luġatnâme, V, 235-236.
P. Hardy, “Amīr K̲h̲usraw”, EI2 (İng.), I, 444-445.
a.mlf., “Ḫüsrev-i Dihlevî”, UDMİ, VIII, 931-934.
A. Schimmel, “Amīr Ḵosrow Dehlavī”, EIr., I, 963-965.