https://islamansiklopedisi.org.tr/haris-b-abduluzza
Hevâzin kabilesinin Benî Sa‘d b. Bekir kolundan olup künyesinin Ebû Kebşe olduğu da rivayet edilmektedir (bk. EBÛ KEBŞE). Karısı Halîme, sütanneliği yapacağı bir çocuk bulmak üzere Mekke’ye geldiğinde yanında Hâris de vardı. Halîme, yetim olduğu için diğer kadınların almak istemediği Hz. Muhammed’i alıp almama hususunda kocasının fikrini sorduğu zaman onun, Muhammed’in alınmasını uygun gördüğü ve belki bu vesile ile Allah’ın kendilerine hayır ve bereket vereceğini ümit ettiğini söylediği kaynaklarda ifade edilir. Yine bazı kaynaklarda belirtildiğine göre o gece Hâris, zayıf ve yaşlı develerinin her zamankinin aksine bol süt verdiğini görerek sevinmiştir (İbn Hacer, I, 282 vd.).
Hâris ve Halîme, Hz. Muhammed’i alıp yurtlarına döndükten kısa bir müddet sonra evlerinde bereketin arttığını gördüler. Bunun Hz. Muhammed sebebiyle olduğunu farkeden Hâris, “şakk-ı sadr” hadisesi üzerine Hz. Muhammed’in başına bir hal gelmesinden endişe duyarak ailesine teslim edilmesinin uygun olacağını düşündü (bk. ŞAKK-ı SADR). Çocukları Abdullah, Üneyse ve Şeymâ diye tanınan Huzâfe (Cüdâme) Resûl-i Ekrem’in sütkardeşleridir.
Hâris’in İslâm’a girişine dair farklı görüşler varsa da yaygın kanaate göre bir gün Mekke’ye geldiğinde Kureyş müşrikleri kendisine, Hz. Peygamber’in insanların öldükten sonra tekrar diriltileceğinden, âsilerin ceza, itaatkârların mükâfat göreceğinden bahsettiğini ve insanlar arasında tefrikaya sebebiyet verdiğini söyleyerek şikâyette bulundular. Bunun üzerine Hâris Resûl-i Ekrem’e hakkındaki iddiaların doğru olup olmadığını sordu; Resûl-i Ekrem de ona duyduklarının doğru olduğunu söyledi. Hâris bunun üzerine müslüman oldu (İbnü’l-Esîr, I, 404; İbn Hacer, I, 282-283).
Bazı kaynaklarda bu hadise, Resûl-i Ekrem’in adı belirtilmeyen bir sütkardeşiyle ilgili olarak zikredilmekte ve Hâris’in Resûlullah’ın vefatından sonra müslüman olduğu kaydedilmektedir (İbn Sa‘d, I, 113). Ayrıca Hz. Peygamber’in yanına gelen sütbabası, sütannesi ve sütkardeşlerini ağırladığı rivayet edilmiştir (Ebû Dâvûd, “Edeb”, 119).
BİBLİYOGRAFYA
Ebû Dâvûd, “Edeb”, 119.
İbn İshak, es-Sîre, s. 25-26, 218.
İbn Hişâm, es-Sîre (Zekkâr), I, 110-112.
İbn Sa‘d, eṭ-Ṭabaḳāt, I, 110-113.
Taberî, Târîḫ (Ebü’l-Fazl), II, 157.
İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-ġābe, I, 404.
İbn Seyyidünnâs, ʿUyûnü’l-es̱er (nşr. Muhammed el-Îdü’l-Hatrâvî – Muhyiddin Müstû), Medine-Beyrut 1413/1992, I, 92.
İbn Kesîr, el-Bidâye, II, 273-277.
İbn Hacer, el-İṣâbe, I, 282-283.
Ziriklî, el-Aʿlâm (Fethullah), II, 156.