https://islamansiklopedisi.org.tr/kaim-biemrillah-el-fatimi
280 (893) veya 277’de (890) Selemiye’de doğdu. İsmâilîler’in imamı olan babası Ubeydullah el-Mehdî ile birlikte küçük yaşta, Selemiye’den Berberî-Midrârî Emirliği’nin merkezi Sicilmâse’ye varan uzun ve tehlikeli bir yolculuk yapmak zorunda kaldı. 299 (911-12) yılında babası tarafından veliaht tayin edildi. Aynı yıl Kutâmeliler’in topraklarına girdi; Kostantîne şehrini zaptetti. Mehdîliğini ilân eden Mâvedentî’nin başlattığı isyanı bastırdı. 300’de (912-13) Fâtımî yönetiminden çıkan Trablus’u hâkimiyet altına almakla görevlendirildi. Şehri altı ay müddetle kuşattıktan sonra teslim aldı. Bu olayın ardından Mısır’ı zaptetmek üzere yola çıkan ordunun başkumandanlığına getirildi. Rakkāde’den 15 Zilhicce 301’de (12 Temmuz 914) yola çıkan Ebü’l-Kāsım, İskenderiye’ye girerek şehri daha önce ele geçirmiş olan Berka Fâtımî kuvvetleri kumandanı Yûsuf b. Hubâse ile buluştu. Bir ay sonra buradan ayrılarak Mısır’ın merkezi Fustat’a doğru saldırıya geçti. Abbâsî ordularıyla giriştiği savaşlardan sonra ordusunu dinlendirmek için İskenderiye’ye çekildi. Mûnis el-Muzaffer kumandasında büyük Abbâsî ordusunun Ramazan 302’de (Nisan 915) Mısır’ın imdadına koşması üzerine savaşı göze alamayıp İfrîkıye’ye döndü.
Ebü’l-Kāsım Muhammed, Zilkade 306’da (Nisan 919) Rakkāde’den büyük bir orduyla İskenderiye’ye doğru yola çıktı. Öncü birlikleri Safer 307’de (Temmuz 919) şehri ele geçirdi. Fâtımî donanması Abbâsî donanması karşısında 18 Şevval 307’de (12 Mart 920) yenilgiye uğrayınca İskenderiye’de beklemek zorunda kaldı. 3 Muharrem 308’de (25 Mayıs 920) Fustat’a yardıma gelen Mûnis’in kuvvetleriyle Ebü’l-Kāsım’ın kuvvetleri arasında cereyan eden savaşlarda Abbâsîler galip geldiler. Ebü’l-Kāsım ikinci defa İskenderiye’den ayrılmaya karar verdi. Ebü’l-Kāsım Muhammed’in Orta Mağrib’de 315-316 (927-928) yıllarında gerçekleştirdiği seferler sonunda Fâtımîler’in nüfuzu Tâhert bölgesine ulaştı ve bazı Zenâteliler’le onların müttefiki olan kabileler Fâtımîler’e itaat arzettiler.
Babası Ubeydullah el-Mehdî’nin ölümü üzerine Ebü’l-Kāsım Muhammed 322’de (934) “el-Kāim-Biemrillâh” unvanıyla Fâtımî halifesi ilân edildi. Halifeliği sırasında askerî gücünü arttırmaya, özellikle İfrîkıye’deki hâkimiyetini güçlendirmeye büyük önem verdi. Kureyş’e nisbet edilen İbn Tâlût diye bir kişi, Abbâsî Halifesi Mehdî-Billâh’ın oğlu ve meşrû vârisi olduğu iddiasıyla isyan edip Berberîler’in desteğiyle Trablus’u ele geçirmeye muvaffak olunca Kāim-Biemrillâh isyanı kısa sürede bastırdı. Onun sert siyaseti Sicilya’da da aynı şekilde uygulandı.
Ya‘kūb b. İshak et-Temîmî, Kāim-Biemrillâh’ın emriyle 7 Receb 322’de (23 Haziran 934) başşehir Mehdiye’den ayrılarak Cenova’yı kuşattı. Şiddetli bir savaştan sonra şehri zaptetti (323/935). Kāim-Biemrillâh, Mağrib-i Aksâ’da Fâtımî hâkimiyetini yeniden tesis etmek ve Endülüs Emevî Halifesi III. Abdurrahman’ın artan gücüne bir sınır koymak için Şevval 323’te (Eylül 935) Meysûr el-Hâdim kumandasında Mağrib-i Aksâ’ya bir ordu gönderdi. Meysûr, Mağrib’i geçip Fas şehrine ulaşırken diğer bir Fâtımî kumandanı Sandal el-Hâdim Nakūr’a saldırıya geçerek Emîr İsmâil b. Abdülmelik es-Sâlihî’yi katledip bölgeyi Fâtımî hâkimiyetine aldı (Şevval 324 / Eylül 936); daha sonra Fas’ı kuşatan Meysûr’a katıldı. Şehir bir süre direndikten sonra düştü. Meysûr, Mağrib’i, bölgenin ele geçirilmesinde yardımları bulunan ve Fâtımîler’e bağlılık arzeden İdrîsîler’in yönetimine bırakarak İfrîkıye’ye döndü.
Fâtımîler’in Mısır’ı almak için giriştikleri üçüncü başarısız hareket Kāim-Biemrillâh zamanında gerçekleşti. Mısır’daki karışıklıkları dikkate alan Kāim Mısır’a yürüyerek İskenderiye’yi ele geçirdi (6 Cemâziyelevvel 324 / 1 Nisan 936), ancak Abbâsîler’in Mısır valisi Muhammed b. Tuğç’un kardeşi Hasan b. Tuğç ve Sâlih b. Nâfi‘ kumandasında gönderdiği ordu Fâtımî ordusunu mağlûp etti. Fâtımî ordusu İskenderiye’den Berka’ya geri dönmek zorunda kaldı.
Kāim-Biemrillâh halifeliğinin son iki yılını, İfrîkıye’de patlak veren ve Fâtımî Devleti’ni neredeyse yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya getiren Hâricî isyanını bastırmak için yapılan mücadelelerle geçirdi. İfrîkıye’nin mâmur beldelerinde büyük katliam ve yağmalar gerçekleştirerek hemen hemen bütün İfrîkıye’yi ele geçiren Ebû Yezîd en-Nükkârî, Kāim’in kumandanı Meysûr’u 12 Rebîülevvel 333 (2 Kasım 944) tarihinde mağlûp edip öldürdükten sonra Fâtımîler’in başşehri Mehdiye’ye doğru harekete geçti (19 Cemâziyelevvel 333 / 7 Ocak 945). Halife Kāim, Mehdiye’nin müdafaası için şehrin çevresinde hendekler kazdırdı, kaleleri tahkim etti. Kutâmeliler’e ve Sanhâce kabilesi reisi Zîrî b. Menâd’a mektup yazarak onları yardıma çağırdı. Başarısız olan ilk iki hücumdan sonra Ebû Yezîd üçüncü hücumu Kayrevan halkının da iştirakiyle ancak bir ay sonra gerçekleştirdi. Sünnî fakihler de Fâtımîler’e karşı cihad ilân edip halkı Ebû Yezîd’e katılmaya teşvik ettiler. Buna rağmen Fâtımî kuvvetleri onları bozguna uğrattı. Yeniden asker toplama gayretleri de bir sonuç vermedi. 333 Zilkade ve Zilhiccesinde (Haziran-Temmuz 945) yaptığı hücumlardan bir netice alamayan Ebû Yezîd Kayrevan’a dönmek zorunda kaldı.
Böylece Tunus, Bâce, Ürbüs, Cezîretü Şüreyk, Mesîle ve Sûse gibi stratejik merkezleri ele geçirmek için iki taraf arasında bir mücadele başladı. Bu dönemde İfrîkıye büyük bir tahribata mâruz kaldı. Başlangıçta bazı başarılar sağlamasına rağmen Ebû Yezîd’in durumunda önemli gelişme olmadı. Son olarak Sûse şehrini kuşattı. Kāim-Biemrillâh bu kuşatma sürerken 13 Şevval 334’te (18 Mayıs 946) vefat etti. Onun ortaya koyduğu ısrarlı mücadele oğlu Mansûr-Billâh’ın işini bir dereceye kadar kolaylaştırdı.
Hâricî isyanı dışında Kāim-Biemrillâh’ın iktidarda bulunduğu dönemde İfrîkıye barış ve sükûn içerisinde bir dönem geçirdi. Mütevazi bir hayat sürdürmeye önem verdiği, sarayında münzevi bir hayat yaşadığı kaydedilen Kāim’in günümüze ulaşan şiirleri ve mektupları onun bir dereceye kadar şairlik ve ediplik yeteneğine sahip olduğunu göstermektedir. Şiirleri arasında Abbâsî hilâfetine eleştiri mahiyetinde olanlar da bulunduğundan İbnü’l-Müneccim, Ebû Bekir es-Sûlî ve İbn Düreyd gibi Abbâsî sarayına mensup bazı şairler ona reddiyeler kaleme almışlardır. Ebû Ca‘fer İbnü’l-Cezzâr, tıbba dair Zâdü’l-müsâfir ile Neṣâʾiḥu’l-ebrâr adlı eserlerini Kāim-Biemrillâh için kaleme almıştır.
BİBLİYOGRAFYA
Kindî, el-Vülât ve’l-ḳuḍât (Guest), s. 269-270, 273, 275, 276, 277-278, 287-288.
İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VIII, 89-90, 113-114, 284.
İbn İzârî, el-Beyânü’l-muġrib, I, 232-233, 238-239, 269-270, 272, 288, 291, 295-297, 304-305, 307-310.
İdrîs İmâdüddin, Târîḫu’l-ḫulefâʾi’l-Fâṭımiyyîn bi’l-Maġrib: el-Ḳısmü’l-ḫâṣ min kitâbi ʿUyûni’l-aḫbâr (nşr. Muhammed el-Ya‘lâvî), Beyrut 1985, s. 190-191, 192, 194 vd., 206, 207, 208, 214-230, 263-338.
H. Halm, The Empire of the Mahdi the Rise of the Fatimids (trc. M. Bonner), Leiden 1994, s. 275-309.
Ferhât ed-Deşrâvî, el-Ḫilâfetü’l-Fâṭımiyye bi’l-Maġrib (trc. Hammâdî es-Sâhilî), Beyrut 1994, s. 195-197, 208-217, 218-220, 221-226, 239-240, 242, 243-244, 245-270.
a.mlf., “al-Ḳāʾim”, EI2 (İng.), IV, 458-460.
Seyyid Abdülazîz Sâlim, Târîḫu’l-Maġrib fi’l-ʿaṣri’l-İslâmî, İskenderiye, ts. (Müessesetü şebâbi’l-câmia), s. 539-543.
Şinasi Altundağ, “Kāim”, İA, VI, 104-106.
Ethem Ruhi Fığlalı, “Ebû Yezîd en-Nükkârî”, DİA, X, 259-260.